“KAR KARDEŞLİĞİ” FİLMİ VE AHLAKİ DEĞER YARGILARI
Gösterime giriş tarihi: 20 Ekim 2023 (İspanya)
Yönetmeni: J. A. Bayona
Türü: Macera, Gerilim
Süre: 2 s. 24 dk.
Gerçek bir hikâyeden uyarlanan Oscar Adayı film, bir uçak kazası sonrasında karın, soğuğun ve açlığın ortasında hayatta kalma mücadelesi veren bir grup insanın hikâyesini ele alıyor.
Daha öncede bu tarz filmler izledim ancak bu film, izleyicisine “Ahlaki değerlerin herkes için geçerli kriteri var mıdır?” sorusunu alttan alta yönelttiği için bana diğerlerinden daha farklı geldi.
Karın ve soğuğun ortasında kaldığınızı düşünün, hayatta kalmak adına sizin için ahlaki olmayan bir davranışı yapar mıydınız yoksa hipotermiye girip kısa bir süre sonra ölmeyi mi tercih ederdiniz? Filmi izledikten sonra önyargılarımızı tekrar gözden geçirip, birbirinden olası farklı senaryolara uyarlarsak ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Spoi vermemek adına yorumu size bırakıyorum.
Birçok filozof evrensel ahlak yasaları var mıdır sorusuyla ilgili fikirlerini ortaya koymuştur. Hedonizm (Hazcılık), Egoizm (Bencillik), Pragmatizm (Faydacılık), Anarşizm, Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk) gibi düşünce akımları ve de savunucuları (Aristippos, Epikuros, Hobbes, Max Stiner, Nietzsche, Sartre vb.) Evrensel ahlak yasalarının varlığını reddederler. Bentham, Bergson, Sokrates, Platon, Farabi, Spinoza ve Kant gibi düşünürler ise subjektif ve objektif temellere dayandırarak Evrensel ahlak yasalarının varlığını kabul ederler. (Derinlemesine araştırabilirsiniz)
Günümüze baktığımızda ise yazılı kurallara tabi olmamasına rağmen her toplumun, davranışlarını belli kalıplar içine yerleştirmeye çalıştığı iyi ve kötü başlıkları altında ahlaki değer yargıları vardır. Kimin, nerede ne söylemesi gerektiğini, nasıl giyineceğini, nasıl davranacağını belirleyen, bazen özgür iradeyi baltalayıp esaret sunan, çoğu zaman insanları düşünce ve inançlarına göre sınıflandıran ya da etiketleyen, kendi gibi olmaktan alıkoyan görünmez kurallar...
Hepimiz biliriz ki; bir toplumda kötü veyahut ahlaksız olarak görülen bir davranış başka bir toplumda normal karşılanmaktadır. Keza bu durum aynı toplum içinde yer alan farklı ailelerde bile değişiklik gösterir. Bunun yanında etik olarak kabul edip etmediğimiz davranışlar da zaman aşımına uğrayabilmektedir. Bundan 100 yıl önceki ahlaki değer yargılarıyla şimdikileri karşılaştırdığımızda şaşırıp kalırız. Kısacası bu konu kişiden kişiye, toplumdan topluma, yere ve de zamana göre değişebilir.
Peki size göre herkes için geçerli ahlaki değer yargıları var mıdır? Neye ya da kime iyi deriz; neye, kime kötü deriz? Bir davranışı ahlaklı ya da ahlaksız kılan o toplumda kalıplaşmış olan bakış açısı mıdır? Bir davranışı ahlaki olarak değerlendirirken niyeti göz önünde bulundurur muyuz? Ya da içinde olduğumuz koşullar ahlaksız gibi görünen davranışları ahlaklı hale getirebilir mi? Peki vicdanının sesine kulak veren birey, zaten ahlaki davranışlara yönelmez mi?
Kendi fikrimce bir davranışın ahlaklı ya da ahlaksız olarak kabul edilmesinde niyet ve koşullar çok önemlidir. Çoğu zaman ben hayatta öyle bir şey yapmazdım deriz. Buna benzer birçok konuda da peşin hükümler veririz. Ancak empati kurmadan, özellikle de aynı koşullara sahip olmadan yürüttüğümüz fikirler havada asılı kalmaktan ileriye gidemez. Mesele özellikle de hayatta kalıp hayallerini gerçekleştirme ya da sevdiklerini koruma savaşıysa, etik anlayışımız ego merkezli bir şekilde 360 derece değişir bana göre.
Bu sözlerimden ahlak kuralları var olmasın ya da koşullara göre her davranış ahlaklı görülmeli düşüncesi anlaşılmasın. Güçlü ve kalkınmış bir toplumun varlığı için her insanda ve de meslekte etik kuralları ön planda olmalıdır. Özellikle de kendini geliştirememiş ya da vicdan mekanizması gelişmemiş insanlar için her türlü kural olmak zorunda. Çünkü Egoist ve Hedonist birçok insan var çevremizde. Dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanan, bu evren sadece ona tahsis edilmiş gibi davranan, sadece kendisi ve çocuklarının yaptıklarını mubah sanan, vicdanının sesine sağır olan, gözünü bile kırpmadan çevresindeki canlılara zarar veren insan sıfatlı insanlar... Benim en tehlikeli gördüğüm insan türü maalesef bunlardır. Ve günden güne de türlerinin sayısı artmaktadır. Çünkü kendisinden sonraki nesilleri de bu öğretiyle yetiştirmektedirler. Örnek olarak, günümüzde akran zorbalığının boyutlarını anlatmaya gerek yok sanırım. Ya da haberleri izlenmeyecek hale getiren, insanları katletme vakaları insanın kanını dondurmakta...
Bunun yanında çocuklar ve aileler üzerinde dizilerin ve sosyal medyanın olumsuz etkileri ve de yanlış teknoloji kullanımıyla birlikte ahlak konusunda toplumsal yozlaşma hat safhaya tırmanmaktadır. Olumsuz olarak görülen bir çok şey sıradanlaşıp akım haline gelmektedir.
Keza ister hukuki olsun, ister dini, ister toplumsal... İnsanları ahlaklı olma konusunda uyaran birçok kural ve yaptırım vardır. Ancak tüm bunlara rağmen suç oranında ya da ahlaksız davranışların seyrinde bir azalmadan ziyade artış görmekteyiz. Burada asıl önemli olan bizi çevreleyen dışsal kurallardan ziyade içimizde her daim açık olması gereken vicdan mahkememizdir. Vicdanının sesine sağır olan birey daima kendi çıkarlarıyla hareket edip çevresindekilerin çıkarlarını kulak arkası edecek ve de onlara zarar verecektir. Hiçbir ceza ya da yaptırım içlerindeki canavar ruhu dizginleyemeyecektir.
Bunun yanında kendinde var olan kötülükleri karşısındakine atfeden, aynalama yöntemiyle kendini aklamaya çalışan, iftira boyutuna varan bakış açısıyla insanlara sivri dilini uzatmaktan çekinmeyen ve açık aramaya meyilli, kendi başaramadıklarını başaranlara kıskançlık oklarını fırlatan sevimsiz insanlar da oldukça fazla toplumumuzda. “İnsanlar kendi işlediği kocaman günahları çuvala basar, senin küçücük yanlışını duvara asar” sözü ile “Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damındaki karlardan şikayet etmeyiniz” sözünü çok severim. İnsanlar başkalarını eleştirmeden önce kendi içindekilere ve niyetine bakmalı. Kim, kiminle, nerede, ne yapmış oyununu bir hastalık haline getiren, başkalarının dedikodularıyla kendi dertlerini bertaraf etmeye çalışan hasta ruhlu insanların kendi içlerine dönüp iyileşmesini diliyorum...
Vicdanımız, her daim iyi ile kötü ayrımını yapabilme ayrımında irademize ışık olsun...
Filmlerle, kitaplarla ve felsefeyle kalın...
Sinema09 Ağustos 2024 16:29