Yabancılaşmış biri kendisine özgü duygu ve düşünceleri bir objeye aktarmış olduğu için kendisi değildir. Onda “ben” ya da kimlik duygusu yoktur. Kimlik duygusundan yoksun olmanın pek çok sonuçları bulunmaktadır. En temel ve yaygın olanı, bireyi kendi içinde çözülmüş bıraktığı için tüm kişiliğin bütünlenmesini engelleyendir. Kendi içinde çözülmüş olan birey bir şeyi istiyormuş gibi görünüyorsa istenci sağlıksızdır. Bu anlayışa göre, yabancılaşma bağlamında kimliğin ele alınmasının anlam ve önemi büyüktür. Kuşkusuz, öncelikle birey açısından kimliğin “ne olduğu” ile bağlantısı bulunmaktadır. Başka bir ifadeyle, kişinin “ne olduğu” bilgisine sahip olmaması yabancılaşmanın doğrudan anlamsızlık boyutu ile yakından ilgisi bulunmaktadır. Eğer kişi “kim” olduğu bilgisine sahip değilse bu anlayış yabancılaşmanın temel konusudur. Gerçekten birey, yeteneklerinin ne olduğunu bilmek zorundadır. Çünkü ancak böylece sorunlarını çözme konusunda yeterlilik kazanacaktır.
Kuşkusuz, çok genel anlamda sorunlar, bireysel ve toplumsal olabilir. Bu sorunların çözüme kavuşturulması bir yana, yabancılaşma olgusuyla karşılaşması muhtemeldir. Çünkü böyle bir yaklaşımla bireyin anlamsızlık duygusu ile karşılaşması kaçınılmaz görülmektedir. Diğer taraftan, kimlik duygusu bireyin ne yapacağı bilgisi ile yakından ilgilidir.
Bireysel ve toplumsal sonuçlarının çözüm ve uyum çabalarında birey, eğer yeterli duruma sahip değilse yalnızlık, izolasyon ve dolayısıyla yabancılaşma ile karşılaşması kaçınılmazdır. Tabii ki, bu tartışmalar bizi kimlik bağlamında bireyin “ne olacağı” ve “ne yapması” gerektiği noktasına götürmektedir. İlk önce birey ne olduğunu yetenek, düşünce ve duyguları tanımak zorundadır. Anne-babanın, bu anlayış bakımından yapacağı ilk iş çocuğun yeteneklerini ve düşüncelerinin işlevselliğini kendilerine tanıtmak zorundadırlar. Diğer taraftan, kimlik bağlamında anne-babaların geleceğin yetişkinleri olarak çocuklara mevcut gelecekteki olası sorunlarının çözümü noktasında bilgi ve uygulamalar konusunda farkındalık kazandırmalıdır. Ancak, bu da temel sorunlarımız arasındadır. Çünkü ülkemizde anne-babaların eğitim düzeyi istenen seviyede değildir. Bu husus da bizi şu noktaya kadar götürmektedir: Birey yabancılaşma gibi işlevsiz bir olguyla karşılaşmasında tek başına sorumlu değildir.
Psikoloji-Sosyal Psikoloji11 Kasım 2024 10:10
Psikoloji-Sosyal Psikoloji06 Ekim 2024 20:44
Psikoloji-Sosyal Psikoloji23 Eylül 2024 13:09
Psikoloji-Sosyal Psikoloji18 Ağustos 2024 15:33