Neden Kimse Bizi Anlamaz?
Hayatımız boyunca çokça diğerlerinin bizi anlamadığını düşünürüz. Aslında hepimizin yaşadığı bir ihtiyaçtır anlaşılmak; tabi yalnızca birinin bizi kuru kuru anladığını söylemesini de değil, gerçekten empati göstermesi, doğru anlaması veya biz bir şeyler anlatmadan bile karşı tarafın bizi anlamasını isteriz… Bu yazıda anlaşılma isteğimizin altında yatan psikolojik durumları kısaca ele alacağım…
İletişime açık olmak, karşı tarafı anlamayı veya anlatıcı kadar iyi bir dinleyici olmayı gerektiriyor. “Zaten kimse beni anlamıyor” derken esasen özel bir kişiyi işaret ederiz. O kişinin bizi dinlemesi, anlaması ve onaylamasına ihtiyacımız vardır. Bazen ise, tüm dünyanın bizi anlamadığını hissederiz. Kendi üzerimize yüklediğimiz rollerin altında eziliriz. Mükemmel bir eş, mükemmel bir ebeveyn veya mükemmel bir çalışan olma baskısı altında hissederiz. Eğer sürekli başkalarına yardım eden biriyseniz, kendi ihtiyaçlarınızın ihmal edildiğini düşünebilirsiniz. İşte anlaşılmadığımıza yönelik düşüncelerimizin altında bir nevi diğerlerinin bizi ihmal ettiğine yönelik duygularımız yer alır.
Bu durumları dengelemek için ne yapmalıyız? İlk adım, nerede durduğumuzu anlamaktır. Sürekli taleplerle uğraşan biri misiniz, yoksa kendinizi sürekli anlatmaya çalışan biri misiniz? Eğer birinci gruba giriyorsanız, sınırlarınızı çevrenize net bir şekilde ifade etmek önemlidir. İhtiyaçlarınızın olduğunu ve sınırlarınızı kabul etmenizi beklediğinizi açıkça ifade edin. İletişimde dilinizi olabildiğince "ben" odaklı tutun, yani karşınızdaki kişiyi suçlamayın. Desteğe ve duygusal ihtiyaçlarınıza değer verdiğinizi açıklayın.
Aynı zamanda kendinizi anlamaya çalışmalısınız. Bedeninizle ve duygularınızla temas kurmaya çalışın. Gerçekten neye ihtiyacınız olduğunu hissetmeye çalışın ve bu ihtiyaçları karşılamak için kendinize yardım edebileceğinizi unutmayın. Bedeninizin sinyallerine kulak verin.
İletişimde yavaşlayın ve karşı tarafı anlamayı sürdürün. Kendi perspektifinizden uzaklaşın, karşı tarafın gözünden bakın. Anlaşmak genellikle karşı tarafı anlamakla başlar. İletişim iki yönlü olduğunda daha sağlıklıdır.
Ayrıca, kendinize zaman ayırın ve başkalarından bir şeyler istediğinizde suçluluk hissetmeyin. Çevrenizdeki insanlarla duygularınızı, düşüncelerinizi ve ihtiyaçlarınızı paylaşın. Yanlış anlaşılmaktan korkmayın. Anladığınızı düşündüğünüzde bile, sorular sorarak ve yeniden ifade ederek karşı tarafın sizi anlayıp anlamadığını kontrol edin. Unutmayın ki, herkes istediği kadar anlamak isteyebilir ve bazen ne kadar çabalarsanız çabalayın, sizi anlamayabilirler. Bu durumda, enerjinizi boşa harcamayın.
Aynı zamanda, sürekli talep edenler ve anlaşılmadıklarını düşünenler için empati yapmaya çalışın. İşinizi zorlaştıran, sorunları anlamaya ve çözmeye çalışan kişi misiniz? Empati kurarak diğer insanların yerine kendinizi koyun. İletişim iki taraflı olmalıdır. Daha fazla anlaşılır ve sağlıklı ilişkiler kurmanıza yardımcı olmak için yavaşlayın, hayatla bağlantınızı kaybetmeyin.
Dahası, herkesin anlamak istediği kadar anlamayabileceğini unutmayın. Kimi insanlar sizi ne kadar anlamak istese de bazen anlamayabilirler. Bu durumda, enerjinizi bu insanlara anlatmaya harcamaktan vazgeçin.
Psikoloji alanında hızlı çözümler olmadığını ve değişim ve gelişimin zaman alacağını unutmayın. Bu önerileri hemen uygulayamazsanız, takıldığınızda yeniden deneyin ve kararlılıkla yolunuza devam edin. Kendiniz değiştikçe, çevrenizin size olan algısı ve tutumu değişecektir.
Günlük yaşamda birçok insan, kendilerini anlaşılmadığı, hayal kırıklığına uğradıkları veya isyan ettikleri zamanlarda sık sık şikayet ederler. Bu içsel rahatsızlık, çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir ve insanlar genellikle bu duygularını dile getirirler. Bazen, insanların kendilerini anlaşılmadığı hissi, çevrelerindeki insanların anlayışsızlığından kaynaklanabilir. Ancak, çoğu zaman insanların kendilerini anlamadığını düşünmelerinin nedeni, içsel dünyalarından kaynaklanır.
Kendi Kendinize Sormanız Gereken Sorular:
Anlaşılmak ve onaylanmak gereksinimi, temel psikolojik gereksinimlerden biridir. Bu gereksinim karşılandığında, kişisel memnuniyet sağlarken, karşılanmadığında yalnızlık, değersizlik veya önemsenmeme gibi rahatsız edici duygulara neden olabilir. Bu gereksinimin aşırı önemsendiği durumlarda, bu konuyu özel olarak ele almak gerekebilir.
Bazı insanlar, diğerlerine göre daha fazla "kimse beni anlamıyor" gibi yakınabilirler. Diğer insanların en ufak eleştirilerini tolere edemeyen veya küçük olumsuzlukları büyüten kişilik özelliklerine sahip olanlar, sık sık anlaşılmadığını düşünme eğilimindedirler. Öte yandan, kendilerini düşünen ve başkalarını önemsemeyen insanlar da başkaları tarafından anlaşılmama hissi yaşayabilirler.
İletişim eksiklikleri, insanların söylemek istediklerini etkili bir şekilde ifade etmedikleri durumlarda sık sık anlaşılmadıklarını hissetmelerine neden olabilir. Eğer söylemek istediklerinizi net ve anlaşılır bir şekilde ifade etmiyorsanız, karşınızdaki kişinin sizi anlamamış olması şaşırtıcı olmayabilir.
Bazı insanlar, "Ben söylemeden karşı taraf anlasın" gibi bir beklenti içindedirler. Bu tür bir beklenti, iletişimde sorunlara yol açabilir ve karşınızdaki kişinin sizi anlamamasına neden olabilir.
Sonuç olarak, insanların kendilerini anlaşılmadığı hissine kapıldıkları durumlar birçok farklı nedene dayanabilir. Bu nedenle hem kendi içsel dünyanızı hem de çevrenizdekileri dikkate alarak bu hissi anlamaya ve çözmeye çalışmak önemlidir. İletişimi geliştirmek, gerçekçi beklentiler belirlemek ve karşılıklı anlayışı teşvik etmek, bu tür sorunların üstesinden gelmede yardımcı olabilir.