H.G. DÜŞÜNME BECERİSİ VE YÖNTEMİ NEDİR?
M.B. Sorunuza iki şekilde cevap verebilirim. İlkin düşünme becerisinin öğrenilen ve geliştirilen yanıyla bir yeti olduğunu söylemek gerekiyor, ki buradan baktığımızda eğitimin önemi açık bir şekilde görülecektir. Ancak düşünme derken bir şeyi konu/nesne edinme, onun üzerine düşünme ile bağlantılı olarak ele almak gerekmektedir. İkinci olarak düşünme becerisini insanda var olan bir imkânın ifadesi olarak görebiliriz. Bu açıdan baktığımızda da eğitimin önemi yine görülecektir. Çünkü bizde var olan imkânların hangisinin gerçekleştirilmesinin ne tür süreçleri izleyeceği ve hangi sonuçları ortaya çıkaracağı ancak eğitimle görülebilir.
Öte yandan düşünmenin kendisini bir yöntem ile birlikte ele almanın sorunu anlamak için yeterli olmadığını görüyorum. Eğer yöntemi, üzerinde yürünecek, gidilecek bir yol olarak düşüneceksek bir anlamda düşünme yönteminden söz edebiliriz -ancak dikkatli olmak koşuluyla. Çünkü bu yolun düz bir şekilde ilerleyen değil, zaman zaman genişleyen, daralan, bir patika olarak katedilen bir yol olduğunu görmek gerekiyor. Bunun yanında yöntemi düşünerek, tartarak, anlayarak, yorumlayarak ve bunlarla birlikte bir eylem biçimi geliştirerek yol almak olarak değerlendirdiğimizde düşünme yöntemi anlamlı bir dile getiriş olmaktadır.
H. G. DÜŞÜNME YÖNTEMLERİ TOPLUMLARA GÖRE DEĞİŞMEKTE MİDİR? İNSAN DOĞASINI NASIL ETKİLEMEKTEDİR?
M.B. Düşünmeyi yöntemle birlikte düşündüğümüzde bunun tek, biricik bir yöntem olmadığını hatırlayarak başlayalım sorunuzu yanıtlamaya, ki ilk sorunuzu yanıtlarken bunu ifade etmiştik. Bu anlamda, insan doğasını insanın olanakları olarak düşündüğümüzde, bu olanaklardan biri olan -tartarak, değerlendirerek/yorumlayarak- düşünmenin önemi açık bir şekilde görülür. Burada olan-bitene, hayata, gerçekliğe bakma ile düşünmenin doğrudan bir ilişkisi vardır. Bu nedenle buna eleştirel düşünme, eleştirel bakış demek daha doğru olacaktır. Eleştirel düşünme insana, insan doğasına ait bir olanaktır. Bunun yanında toplumsal yaşamın "daha iyi", "daha güzel", daha doğru/adaletli" olması için kullanılacak bir yöntemdir. Bu bağlamda insan doğasını, yani insanın olanaklarını gerçekleştirmesini olumlu bir şekilde etkiler.
H.G. KAPİTALİST TOPLUMLARDA HANGİ DÜŞÜNME YÖNTEMLERİ KULLANILMAKTADIR? İNSAN DOĞASINI NASIL ETKİLEMEKTEDİR?
M.B. Şu anda kapitalizmin insan dünyasına egemen olmadığı bir toplumu düşünmek pek mümkün görünmüyor. Kendini sosyalist, komünist veya Müslüman, Hıristiyan, Yahudi olarak niteleyen her yaşam biçimi veya yönetim şekli kapitalizmin işleyiş mantığına göre hareket etmekte veya kendini bu mantığa göre biçimlendirmektedir. Bu nedenle kapitalizmde, daha çok bireysel çıkarların, "piyasa koşullarına uygun olarak" popülizmin, araçsallığın, nesneleşmenin, geçiciliğin belirlediği bir yaşam hüküm sürmektedir. İnsanları hem kölece bu yapının bir parçası haline getirme hem de buradan çıkmanın koşullarını yine sistemin kendinde göstermekte çabası hakimdir. Kitle iletişim araçlarından kurumlara, sosyal medyadan politikaya her alan buna göre düzenlenmektedir. İnsanlara bu yaşama biçiminden başka bir yaşama biçiminin olamayacağı sürekli olarak "aşılanır". Bu da eleştirmeyen, sorgulamayan, değerlendirme yapmayan, tartarak düşünemeyen insanların yetişmesini beraberinde getirir. Zamanla insanlar sistemin bir parçası haline gelirler, tabir caizse birer "zombi" olarak yaşarlar.
H.G. HANGİ TOPLUM BİÇİMLERİNDE GERÇEK ANLAMDA DÜŞÜNME YÖNTEMLERİ GELİŞTİRİLEBİLİR VE İNSAN DOĞASI OLUMLU ETKİLENEBİLİR?
M.B. Eleştirel düşünmenin olduğu toplum biçimlerinde veya toplumsal yaşamın eleştirel düşünmeye uygun bir biçimde inşa edildiği toplumlarda düşünmenin gerçekleşebildiğini görebiliriz. Neyi düşünüp neyi düşünmeyeceğimizin belirlendiği bir toplusal yaşam içinde, yani kendine kapalı, suni sorunlarla şekillenen, insanların gerçeklikle bağının yoğun bir propaganda ile koparıldığı yerlerde eleştirel düşünme yeşerip gelişemez. Bu tür toplumlarda kamuoyu istenildiği gibi yönlendirilir. Medya, sosyal medya ve diğer kitle iletişim araçları buna hizmet eder. Yaşadığımız deprem felaketi sürecinde yaşananlara, stadyumlardaki görüntülere bu çerçevede bakmak ufuk açıcı olabilir. İdeolojinin dar ufkuna hapsedilen kitlelerden eleştirel bir düşünme gerçekleştirmelerini beklemek saflık olur. Olan şey bir ideolojiye başka bir ideoloji ile karşı çıkmak ve "daha kör" bir ideolojinin insan dünyasına egemen olmasıdır.
H.G. TÜMDENGELİM, ANOLOJİ, TÜMEVARIM VE DİYALEKTİK DÜŞÜNME YÖNTEMLERİ İNSAN DOĞASINI NASIL ETKİLEMEKTEDİR?
M.B. Dikkat ederseniz bu tür kavramları hiç kullanmadım. Çünkü bu kavramların herhangi birini düşünmeye egemen kıldığınızda ortaya bir ideolojiden başka bir şey çıkmaz. Eleştirel düşünmede bu kavramların çeşitli vesilelerle yeri olabilir. Ancak bunların herhangi birini düşünmeye hakim kıldığınızda orada eleştirellik yok olmaya yüz tutar. Bu nedenle eleştirel düşünmeyi bir sorunu, konuyu, nesneyi ele alırken farklı yönlerden görebilmek, farklı yönleriyle ele almak olarak düşünmeliyiz. Tek bir yol, tek bir yöntem ile düşünmek hayatın kendisindeki çokluğu, farkı/farklılığı ihmal edip sığ bir bakışı hayata egemen kılmak, yaşamı güdükleştirmek demektir. Hayat, olan, değişen, buna bağlı olarak gelişen bir yapıya sahiptir. Biz de buna uygun olarak her an yeniden ve yeniden düşünmek durumundayız. Kendimizi yıkarak yeniden ve yeniden kurmak zorundayız. Bu da ancak eleştirel bir düşünme ve eleştirel bir bakış ile olabilir.
Psikoloji-Sosyal Psikoloji11 Kasım 2024 10:10
Psikoloji-Sosyal Psikoloji06 Ekim 2024 20:44
Psikoloji-Sosyal Psikoloji23 Eylül 2024 13:09
Psikoloji-Sosyal Psikoloji18 Ağustos 2024 15:33