Depremsiz bir dünya ya da depremsiz bir Türkiye mümkün mü? Bu soruyu cevaplamadan önce Deprem kavramı üzerinde durmalı ve onu tanımalıyız. Bunu yapmanın yolu da yerin içyapısını ve levha tektoniğini kısaca bilmekten geçer.
Dünyamızın merkezinde nikel ve demir ağırlıklı bir çekirdek bulunur. Çekirdeğin ortalama sıcaklığı 5000 C0 den fazladır ki bu sıcaklık güneşin sıcaklığına yakındır. Çekirdek, çok kalın ve manto adı verilen bir katmanla sarılmış durumdadır. Manto çekirdekten daha az yoğunluğa sahiptir. Mantonun üzerinde de canlıların yaşam alanını oluşturan ince (ortalama 30-35 km) bir taşküre (yerkabuğu) bulunur. Yerkabuğu levhalar halinde ve hareketlidir. Alfred Wegener’e göre yerkabuğunu oluşturan levhalar manto üzerinde adeta yüzer haldedir.
Yukarıdaki harita, kabaca bu levha sınırlarını göstermektedir. Kırmızı çizgiler levha sınırlarıdır ki özelliklerine göre levhalar birbirlerini bu sınırlarda iterler ya da bu sınırlarda birbirlerinden uzaklaşırlar. Doğal olarak bizler de levha sınırlarındaki bu hareketlenmeleri tektonik depremler olarak hissederiz.
Tektonik depremler fay hatları boyunca geliştikleri için hareketin başladığı derinlik, fay üzerinde birikmiş olan enerji miktarı gibi etkenlere bağlı olarak depremin merkez üssünden itibaren etkileri azalmakla birlikte kilometrelerce uzaktaki noktaları etkileyebilirler. Bu nedenle tektonik depremler en yıkıcı depremlerdir.
Peki, ülkemiz neden “Deprem Ülkesi” olarak değerlendirilmektedir?
Bu konuyu aşağıdaki haritaya bakarak basitçe açıklamaya çalışalım. Bu harita ülkemizdeki aktif fayları göstermektedir. Ülkemizin çok az bir kısmı hariç tamamı bu aktif fayların etki alanıdır. En son 06.02. 2023 sabahı yaşadığımız ve ülkemizi yasa boğan deprem de Kahramanmaraş- Hatay oluğu üzerinde gerçekleşmiştir.
Bu fay hatlarını ve onların hareketlerini engellemek mümkün değildir. Öyleyse elimizden bir şey gelmeyecek mi? Ülkemiz bu acıları belli aralıklarla yaşamak zorunda mı kalacak?
Tabii ki hayır.
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü eski müdürü rahmetli Ahmet Mete Işıkara’nın şu sözü konuyu açıklar niteliktedir.” Deprem öldürmez, binalar öldürür.”
Öyleyse hiç vakit kaybetmeksizin ülkemizin deprem gerçeğini kabullenmeli, her eğitim seviyesinde (okul öncesi de dahil olmak üzere) halkımızı depreme karşı iyi eğitmeli, deprem duyarlılığını artırmalı, insanımızı arama-kurtarma, ilk yardım alanlarında yetkin hale getirmeli yine çok önemli bir gereklilik olmak üzere yapı denetimleri ve zemin etütlerini en ciddi bir şekilde gerçekleştirmeliyiz. Kısacası yaşadıklarımızdan ders alıp depremle yaşamayı öğrenmeliyiz.
Yukarıdaki konulara millet olarak hep birlikte gerekli hassasiyeti gösterirsek depremlerin oluşmasını önleyemesek de can ve mal kayıplarını en aza indirebiliriz.
Bir daha deprem ya da başka kaynaklı böyle üzücü felaketler yaşamamak dileğiyle, depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan Rahmet, yakınlarına sabır ve yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.