Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular İletişim
Edanur Polat’ın, Dr.Ersun Çıplakla Varoluşcu psikoloji üzerine söyleşisi

Edanur Polat’ın, Dr.Ersun Çıplakla Varoluşcu psikoloji üzerine söyleşisi

Psikoloji-Sosyal Psikoloji 31 Ocak 2023 17:31 - Okunma sayısı: 1.258

Edanur Polat

Edanur Polat’ın, Dr.Ersun Çıplakla Varoluşcu psikoloji üzerine söyleşisi

  1. P.: İnsanı anlamak için, insan yapısını bilmek önemlidir. Bu noktada’ Varoluşçu psikolojinin insan doğasına bakışıyla ilgili olarak neler söyleyebiliriz?

Ersun Çıplak: Başta Carl Rogers ve Rollo May olmak üzere psikolojide varoluşçuluğu benimseyen isimler, psikanalizin insan doğasına yönelik karamsar görüşüne tepkiyle başladılar işe. Özellikle de Sigmund Freud’un normal ile nevroz arasında net bir ayrım yapmaması ve hatta neredeyse tüm insanların nevrotik olduğunu ileri sürmesi de bunda etkiliydi. Dolayısıyla varoluşçu yaklaşımı benimseyenler insan doğasını olumlu olarak değerlendirirler. Varlık önce gelir ve zamanın belli olmayan bir noktasında insan dünyaya fırlatılıp atılmıştır. İnsan yavrusu büyürken, bakım ihtiyacının azalmasına paralel olarak yavaş yavaş tercihler yapmaya başlar ve çok geçmeden ‘ölüm’ gerçeğiyle tanışır. Bu gerçek onda temel bir kaygı oluşturur. Zira ölüm dışında gelecekte olacak hiçbirşeyin kesinliğinden bahsedilemez. Bu kaygıyla başedebilmek için insan kategorik olarak iki farklı tercihle karşı karşıya kalır: Ya akışa bırakır kendini ya da şimdi-burada odağında varoluşunu gerçekleştirmeye çalışır. Akışa kapılmak, Heidegger felsefesinde düşüş olarak adlandırılır. Walter Benjamin ise bu durumu, rüzgara kapılmakla ilişkilendirir. Açıkçası insan bu akışa kapılma ya da düşüş halinden tercihleri ve bu tercihlerle ilişkili davranışlarla kendini kurtarmaya çalışmadıkça varoluş gerçekleşmeyecektir. ‘Kaygı’, tam da bu noktada insanı, kendine düşen sorumluluğu üstlenip varoluşunu gerçekleştirmeye davet eden bir sis çanıdır. Tabii bu sese kulak verirse…


  1. P.: Varoluşçu psikoterapiyi diğer yaklaşımlardan ayıran özellikler nelerdir? Kısaca açıklar mısınız?
  2. Ç.: Aslında ilk soruyu yanıtlarken varoluşçu psikoterapiyi diğer yaklaşımlardan ayıran bazı hususlara değindim. Bununla birlikte başka hususlar da söz konusu. Örneğin psikanalizin aksine varoluşçu yaklaşım terapötik ilişkiye, empatiye, saydamlığa, özgünlüğe, içtenliğe ve kendiliğindenliğe özel bir önem verir. Psikolojik yardım profesyoneli gerek bireysel danışmada gerekse grupla danışmada danışana eşlik eder. Otorite konumunda değildir. Bu anlamda Carl Rogers, “seni anlıyorum” ifadesinin bile iletişimde hiyerarşik bir düzen yarattığını söyleyerek psikolojik yardım profesyonellerini uyarır. Açıkçası varoluşçu yaklaşımda terapist sadece süreci başlatır, oturumlara özel bir gündemle gelmez. Terapötik ilişki geliştiği anda, örneğin grup terapisinde, terapist konumundan bile isteye feragat eder, grup üyesine dönüşür.


E.P.: Varoluşçu psikoloji incelendiğinde zaman boyutu hakkında ‘geçmiş ve gelecek’ ile
ilgili neler söyleyebilirsiniz?

  1. Ç.: Sadece şimdi var. ‘Şimdi’, temel ya da soyut bir zaman kategorisi olmanın ötesinde, öznellikle karakterize olan bir deneyimdir. Henry Bergson’a göre saatle ölçülen zaman ile hisedilen zaman arasında büyük fark vardır. Hissedilen zaman özneye göre hızlanır, yavaşlar. Bununla birlikte öznel zaman kategorisi olarak şimdinin geride bıraktığı nesnelleşir ve geçmiş halini alır. Gelecek bir beklentidir ve ne getireceği ölüm dışında belli değildir. Ne olursa olsun varoluşçu psikoterapi açısından bireyin saatlerle ölçülen zamanı belli bir öznelik konumuyla deneyimlediğini unutmamak gerekir.

E.P: Varoluşçu psikolojiye göre insanın kendi sorumluluğunu yüklenmesinin anlamının
nedenlerini açıklar mısınız?

  1. Ç.: Bu hususta çok da fazla bir şey söylemeye gerek yok kanısındayım: Kimse bir başkasının hayatını yaşayamaz; yalnız doğduğu gibi yalnız ölecektir insan. Bu nedenle başkasının yönlendirmelerinin konforundansa kendi ‘akılcı düşünce’lerini ‘insani duygular’ıyla harmanlayarak tercihlerini yapmalı insan. Bu insani duygulara kaygı da dahil ama.

Yorumlar (0)

SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Psikoloji-Sosyal Psikoloji
DUYGU YÖNETİMİ-1

Psikoloji-Sosyal Psikoloji21 Kasım 2024 19:01

DUYGU YÖNETİMİ-1

İyi Oluş Kaynakları 4: Cesaret Erdemi ve İlgili Karakter Güçleri

Psikoloji-Sosyal Psikoloji11 Kasım 2024 10:10

İyi Oluş Kaynakları 4: Cesaret Erdemi ve İlgili Karakter Güçleri

Sosyal Medya Bizi Cahil mi bırakıyor?

Psikoloji-Sosyal Psikoloji10 Kasım 2024 13:42

Sosyal Medya Bizi Cahil mi bırakıyor?

Özsaygı Düşüklüğü ve Yalnızlaşma

Psikoloji-Sosyal Psikoloji14 Ekim 2024 20:42

Özsaygı Düşüklüğü ve Yalnızlaşma

AŞKIN TANIMI ÜZERİNE RÖPORTAJ

Psikoloji-Sosyal Psikoloji06 Ekim 2024 21:34

AŞKIN TANIMI ÜZERİNE RÖPORTAJ

İyi Oluş Kaynakları 3: Bilgelik Erdemi ve İlgili Karakter Güçleri

Psikoloji-Sosyal Psikoloji06 Ekim 2024 20:44

İyi Oluş Kaynakları 3: Bilgelik Erdemi ve İlgili Karakter Güçleri

Hayaller Paris...

Psikoloji-Sosyal Psikoloji05 Ekim 2024 19:52

Hayaller Paris...

İyi Oluş Kaynakları-2: Aşkınlık Erdemi ve İlgili Karakter Güçleri

Psikoloji-Sosyal Psikoloji23 Eylül 2024 13:09

İyi Oluş Kaynakları-2: Aşkınlık Erdemi ve İlgili Karakter Güçleri

“İçsel kazımız ZAMANSIZ ile devam ediyor!”

Psikoloji-Sosyal Psikoloji28 Ağustos 2024 01:34

“İçsel kazımız ZAMANSIZ ile devam ediyor!”

Yasıtutulabilirlik: Yasını Tutmaktan Kaçındıklarımız

Psikoloji-Sosyal Psikoloji18 Ağustos 2024 15:33

Yasıtutulabilirlik: Yasını Tutmaktan Kaçındıklarımız