Modern yaşam içinde apartman dairelerine ve toplu taşım araçlarına sıkışan insan, yaşamını asgari şartlarda sürdürerek azami hayallere erişmeye çalışır. Bizim olan şeyler ile diğerlerinin sahip olduklarını kıyaslarız, bu kıyas zamanla kendimizdeki eksiklikleri görmemizi sağlar ve eksiklikler, diğerlerini kıskanmamızın nedenidir. Kıskanılmayan veya birini kıskanmayan kişi yoktur. Bazen kediyi kıskanan insanlar görürüz; aslında burada kıskanılan kedi değil, kedinin sahibidir… Bu yazımda kıskançlığın en temel etkileşimlerini kısaca ele almak istiyorum.
Kıskançlığın pek çok türü mevcut; genellikle kendimize benzeyen insanları kıskanırız. Bizim sahip olmadığımız ve onların elinde olan her şey kıskanma nesnesi olabilir. Bazen para, ev ve araba gibi şeylerdir kıskandığımız; bazen ise diğerlerinin mutlu, özgür ve rahat yaşantıları… İnsan ulaşamadığı şeyleri de kıskanır; ulaşılmaz, ütopik hedefler ile geçmişte yaşayamadığımız hayatlar kendine özgü bir kıskançlık türü oluşturur. Bebek sahibi olmayanların hastanelerden bebek kaçırdıkları, yeni aldığınız ayakkabının diğerleri tarafından üzerine basılarak kirletilmesi ya da yeni kıyafetlerimize bize çaktırmadan zarar verilmesi kıskançlık örnekleridir…
Toplumda yaşanan eşitsizliklerin kıskançlığını artırdığını söyleyen Rowles, adaletsiz bir dünyada yaşamanın insanı kıskançlığa ittiğini bildirir. Aaron Ben-Ze’ev ve Josh Gressel ise adalet duygusundan bağımsız şekilde insanlar eşit konumda olsa dahi birbirlerini kıskandıklarını bildirir. Elbette eşit şartlarda olursak diğerini kıskanacak bir şeyimiz olmaz; ancak doğası gereği eşitsiz olan dünya sadece güçlülerin başarılı olmasına izin verir. Güçsüz olanlar ise güçlüleri kıskanmaya devam edecektir.
Kıskançlığın iş yerlerinde de yaşanan türleri olduğunu biliyoruz. Akademik kıskançlık, terfi kıskançlığı, ödül kıskançlığı gibi çok sayıda değişken aslında bizim diğerlerini kıskanmamıza neden olabilir. Elbette kıskanılan kişiyi başarılı, güçlü ve yetenekli kılan özellikler olabilir. Buna karşın kıskanan kişideki bir eksiklik (tembellik, umursamazlık vb.) onun başarılı ve güçlü olmasını vs. engelleyebilir. İnsanın eksikliğine odaklanarak diğerinde olmayan yönleri üzerine çalışması ve zamanla kıskanılır hale gelmesi mümkündür.
Kıskançlık; aşağılık kompleksiyle de ilişkilendirilir. Diğerinin bizden üstün olması, aşağılık kompleksi yaşayarak onu kıskanmamızın nedeni olabilir. Buna karşın kıskançlığın baskın olduğu kişilerde otoriter kişilik özelliklerinin görüldüğü hatta narsissistik ve makyavelist kişilerin yoğun kıskançlık duygusuna sahip olduğu bilinmektedir.
Kıskandığımız kişi, eşimiz veya çocuğumuz olduğunda, onun özgürlüğünü kısıtlayıcı etkileşimlerin içine de girebilir. Buna karşın kıskanan kişi kıskanıldığında kendini baskılanmış hisseder. Aşırı kıskanç kişilerin yaşadığı güvensizlik durumu, çoğunlukla çocukluk çağında anne ile olan bağlanma düzeyiyle ilişkilidir. Anneyle güvenli bağlanan insanların daha az kıskanç olduğu, buna karşın sorunlu bağlanma stillerinde kıskançlığın derecesinin de yükseldiği bilinir. Kıskançlık, anneyi babadan veya babayı anneden kıskanma gibi iki temel kavrama da vurgu yapar. Freud’un Oedipus ve Electra dediği bu kompleksler, kişinin sonraki yaşamını etkiler. Anneyi babadan kıskanıp babayı düşman gören çocuk, zamanla babanın otoritesini kabul etmek zorunda kalabilir; ancak içinde bastırdığı kıskançlık hali gelecekte kadınlarla olan ilişkilerine yön verecektir. Bun karşın babayla yaşanan çatışma, ileride teslimiyetçi veya dominant karakterli kişilik gelişimi içinde önemlidir.
Kıskançlık herkesin yaşadığı, hemen her dönemde görülebilen doğal bir etkileşimdir. Akademide jüri veya hakem sizi kıskanır ve yazdığınız eseri eleştirir veya daha ileri durumlarda sizin önünüze geçer. İş yerinde sizi kıskanan arkadaşınız sizin ders programınızın dağınık olması için kulis yapar. İlişkinizi kıskanan akrabalarınız, bu ilişkiyi bozmak için dedikodu çıkarır. Yani kıskançlık yapıcı ve yıkıcı etkileri olan temel bir insani etkileşimdir.
Kıskanmamak veya kıskanılmamak için ne yapılabilir? Diye sorabiliriz. Aslında cevap çok basit sadece kendimiz olup diğerleriyle kendimizi kıyaslamazsak onları kıskanmamayı öğrenebiliriz.
Yakın zamanda kıskanılmanın ve kıskanmanın aslında ne derece yıkıcı olduğunu deneyimlediğim iki hikâyeye tanık oldum. İlk hikâye eşini aşırı kıskanan bir öğretmen arkadaşın yaşadığı hezeyan ve yıkım idi. Eşi de öğretmen olan ve bir süre aynı okulda çalıştıktan sonra kıskançlığını gizleyemediği için okulda çalıştığı diğer öğretmenlerle sorun yaşayıp kurum değiştiren öğretmen arkadaşımız giderek kıskançlığın dozunu arttırdı. Çocuklarının babasının başka erkekler olduğu, eşinin kendini aldattığı gibi garip söylemleri vardı. Eşi bu iddiaları kesin şekilde reddedip boşanma davası açtı. Çocukları da bu tartışmalardan etkilendiler. Zamanla babalık testi yapıldı ve çocuklarının babası kendisi çıktı. Eşinden özür dilese de boşandılar. Şimdi yeni bir ilişki içinde ama yine aynı kıskançlık hastalığı devam ediyor, birkaç kez terk edildi, tedavi olmayı reddediyor ve bu şekilde yaşayabileceğine inanıyor… Diğer hikayemiz akademik bir hikâye. Doktora yapan bir arkadaşım oldukça orijinal bir tez yazıyor. Literatüre önemli katkı sunacak bir tez. Jürisindeki hocalar çok beğeniyor ama kendi danışmanı bunu hazmedemiyor. Doktora savunması reddediliyor ve doktora eğitimini yarıda bırakıyor. Tezini ise kendi hocası çalarak kendi adına yayınlıyor. Durumu hocasına söylediğinde hocası onu kıskandığını ve bu şekilde bir başarıyı ancak kendisinin yakalaması gerektiğini düşünüyor…
Kıskanıldığınızı düşündüğünüzde sizi kıskanan kişi mutlaka bir şeyler yaparak size karşı negatif duygular beslediğini belli eder. Bu kişi zamanla düşmanınız haline gelebilir. Bazıları ise kıskanılmayı sever. Diğerlerinin kıskanması onda bir biriciklik hissi yaratır. Her ne şekilde olursa olsun yıkıcı etkileri olan kıskançlığın farklı tedavileri mevcut. Ancak tedavi olmak için öncelikle kıskançlığı kabul etmeniz gerekiyor… Bir hayal olduğunu bilsem de “Kimseyi kıskanmadığınız ve kıskanılmadığınız bir yaşam” dilerim.
Psikoloji-Sosyal Psikoloji11 Kasım 2024 10:10
Psikoloji-Sosyal Psikoloji06 Ekim 2024 20:44
Psikoloji-Sosyal Psikoloji23 Eylül 2024 13:09
Psikoloji-Sosyal Psikoloji18 Ağustos 2024 15:33