“Geçmişim, varoluşum’dur”:
Zeytin Ağacı dizisi ve Öz Terapi kitabı eşliğinde kendini arama yolculuğu
Başlıkta söz edilen; son zamanların en popüler dizisi ile, bir yılda üç baskı yapan bu kitabı birleştiren ortak çıkış noktası, Sartre’ın bu sözü kanımca;
“Geçmişim, varoluşumdur.”
Bugün sahip olduğumuz kişiliğin, bizi var eden olumlu ve olumsuz özelliklerimizin, beklenti ve sorunlarımızın kaynağı; içinde yetiştiğimiz aile ve o aile bireyleri tarafından üst kuşaklardan bize aktarılan travmalar/değer yargıları/inançlar vb olabilir mi? Dahası geçmişi inceleyerek, bu izleri sürerek bağlantıları bulmak ve içimizdeki düğümleri çözmek mümkün olabilir mi?
Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında 41 yılı geride bırakan bir akademisyen olarak, bu alanda öğrendiklerimin ve “öz terapi” deneyimimin bana verdiği ‘yetki’ ile yanıtım şöyle:
-Evet, mümkün olabilir..
Elbette bu yanıt benim iddiam değil, ruh sağlığı alanında çalışan tüm profesyonellerin ortak kanısıdır. Ancak kritik soru şudur:
-Peki ama nasıl?
İşte ortak bir çıkış noktasına dayanan dizi ile kitabın ayrıldıkları nokta ve dahası dizi üzerine koparılan eleştiri fırtınalarının nedeni de bu “Nasıl?” sorusunda toplanıyor bence.
Zeytin Ağacı Dizisi
Önce biraz diziden söz etmek istiyorum. Netflix’in adını duyan ama ne olduğunu bilmeyen biri olarak diziden, sosyal medyada yer alan tartışmalar ve bana gelen; Öz Terapi kitabı ile dizinin benzer ve farklı yanlarını vurgulayan mesajlar sonucu haberdar oldum. Dizinin çok izlendiğini ve herkesin bunu konuştuğunu görünce merak ettim. Çünkü insanı anlamaya çalışan bir bilim insanı olarak “Acaba insanlar bu dizide ne buluyor ve onların hangi ihtiyacını karşılıyor?” sorusu benim için gerekli ve anlamlı bir soru. Bu soru da genellikle, ‘piyasada çok iş yapan’ bir kitabı/filmi/diziyi ön yargısız inceleme olanağı veriyor bana.
Size diziyi anlatmayacağım, oyunculardan ve oyunculuklardan söz etmeyeceğim, sadece benim ilgimi çeken kısımlar üzerinden bir değerlendirme yapmaya çalışacağım. Çünkü dizi ile ilgili internet üzerinden/ sosyal medyadan istediğiniz ve hatta istemediğiniz kadar yorum bulabilirsiniz.
Ben Netflix’e üye değilim, bu yüzden 28 temmuz tarihinde izlenmeye açılan diziyi bu hafta sonu; her biri 50 dk olan 8 bölüm halinde internetten yayın yapan başka platformlardan, ilgi ve keyifle, izledim. Sonra internet üzerinden araştırdım; dizi 28 ülkede Netflix’in Top 10 listesine girmiş, İngiltere’de bu listeye giren ilk Türk dizisi olmuş, Arjantin’den İsviçre’ye, Yunanistan’dan İsrail’e kadar bir çok ülkede en çok izlenen dizi olmuş..
Bu kadar ilgi çeken dizinin insanlara ne vadettiğine geleceğim şimdi ama önce birkaç önemli bilgi daha vereyim.
“Seninle Başlamadı”
Dizi, Mark Wolynntarafından yazılmış“Seninle Başlamadı” adlıkitabı referans almış. “Kalıtsal Aile Travmalarının Kim Olduğumuza Etkileri Ve Sorunların Üstesinden Gelebilmenin Yolları” alt başlığını taşıyan bu psikoloji kitabının haklarını satın alarak dizinin yapıldığını söylemekte fayda var. Çok iyi anımsadığım bu kitabı kütüphanemden çıkardım, 2019 yılında okuyup bitirdiğim tarihi sonuna yazmışım. Kitapta pek çok altını çizdiğim satırlar, yan boşluklara düştüğüm notlar, bazı yerlere koyduğum soru işaretleri veya kendime ilişkin yanıtların yer aldığını gördüm. Kitabı önemli bulduğum için başkalarına da önermiş ve bazı alıntıları çalışmalarımda referans göstermiştim.
Öyle ki kitapta yer alan W. Faulkner’in şu sözünü birkaç seminerimde aktarmıştım:
“Geçmiş asla ölmüş değildir. Geçmiş, geçmiş bile değildir!”
Dizinin ilham kaynağı olan söz konusu bu kitapta, yazarın San Francisko’daki ‘Kalıtsal Aile Travmaları Enstitüsü’nde yaptığı uygulamalardan edindiği deneysel gözlemlerin bir sentezi sunuluyor. Kitapta anlatıldığı üzere; ebeveynin yaşadığı travmaların anne karnından itibaren çocuklara aktarılabildiği iddia ediliyor. Zira söylenen o ki; vücut stres anlarında kortizol salgılıyor ve travmayla beraber maksimum düzeyde salgılanan bu madde, bebeğin sinir sistemini aktive edebiliyor. Hatta yumurta hücrelerinin üç nesil önceden bugüne dek hafızası olabildiğinden söz ediliyor. Keza sperm hücrelerinin de stres üzerinden aktarımı sağladığına dair iddialar var. Halihazırda, travma yaşayan ebeveynin çocukla kurduğu bağ da sorunlu olabileceğinden hem genetik nedenler hem de yaşamsal deneyimler sonucu travma çocuklara da “bulaşabiliyor.” (Ancak bunların hepsi birer varsayım.)
Bu bakış açısıyla dizideki karakterlerin hayatlarının aile geçmişlerinden etkilenmesi oldukça olağan ve ihtimal dahilinde. Kitap bunun çözümü için aktarılan bu travmaların bulunmasını ve öğretinin yeniden çerçevelenmesi gerektiğini belirtiyor. Bunun için ‘kabul etmeyi’ iyileşmek için araçsal bir adım olarak görüyor ki ben de katılıyorum.
Peki tekrar diziye dönelim..
Bilinçdışına Ulaşmak
Diziyi izlerken ben bir kez daha S.Freud’a bir saygı duruşunda bulunmamız gerektiğini düşündüm. Çünkü davranışlarımızın nedenlerini ve nasıllarını sadece bilinç ile değil, bilinçaltına inerek anlayabileceğimizi anımsatıyor. Düşünüyorum, öyleyse varım!” diyen insana “Peki ama bu varlığını salt düşünce ile açıklayabilir misin?” diyerek, insanın duygusal yanına- bize anlaşılmaz ve saçma gelse de- bir gönderme yapıyor dizi..
Dizinin başlangıç cümlesi ‘geçmiş’in unutulmayacağını şu cümleler ile vurgulayarak başlıyor:
"Geçmişimiz, biz hatırlasak da hatırlamasak da, bir yerlerde kayıtlı olabilir mi? Nasıl ki bir kara kutu ne kadar darbe alırsa alsın içindeki bilgiler kaybolmaz. Geçmişimiz de öyledir. Tatlar, kokular, anlar, bir gün tekrar hatırlanmak üzere en doğru zamanı bekler. Ve geçmiş biz unutsak bile bizi etkilemeye devam eder mi?"
Bedenin Bilgeliği
Son beş yılda özellikle ilgilendiğim ‘Dans ve Hareket Terapisi’ yoluyla, yaşanmış duygusal kayıtların bedende arşivlendiğini deneyimlediğim uygulamalar, bastırılan duyguların yol açtığı prangalardan kurtulma çalışmaları ve bu konuda okuduğum pek çok kaynak nedeniyle dizideki bazı durumlar benim için anlaşılır ve kabul edilebilir elbette. Bu konuda “Vücudunuz Hayır Diyorsa” (Gabor Mate), “Beden Asla Yalan Söylemez” (Alice Miller), “Beden Kayıt Tutar” (Bessel A. Van Der Kolk) ) gibi kitaplar ilk aklıma gelenler.
Kendi geçmişimi inceleme ve varoluşumu sorgulama amacıyla çıktığım yolda/ yaptığım içsel kazı çalışması sonucu ortaya çıkan Öz Terapi kitabında yaşadığım deneyimler benim bu diziye bakışımı yumuşatmış olabilir. Çünkü kendi deneyimim de bana zaman zaman ‘inanılmaz’ gelmişti! Bu deneyimde ‘sosyal yazılım’ ile üst kuşaklardan (annemin babaannesinden başlayarak) aktarılan travmaların yarattığı sonuçlarla yüzleşmek, bedene odaklanarak duygusal arşivlerime ulaşıp bastırılan duyguların şimdi’de yaşanılarak ifade edilmesi ve bu tamamlanmışlık ile ilerleyebilmek şaşırtıcı, sancılı, zor ama iyileştirici bir süreç olmuştu.
Duygusal yaşantıların bastırılması ile bedensel hastalık/sorunlar arasındaki ilişki bağının incelenmesinin, 21. yüzyılda “Psiko-nöro-immünoloji” ismiyle yeni bir tıp alanının gelişmesine yol açtığını bildiğimden; dizide yer alan aile bireylerinin yaşamış olduğu olumsuz ve kötü olayların etkilerinin psikolojik durum kaynaklı fiziksel hastalıklar şeklinde de ortaya çıkabilmesi (Sevgi’nin kanseri) ve son bir umutla başvurduğu ‘spritüel’ uygulamalar yapan Zaman Bey’e başvurması, Zaman Beyin gerçekte bir tıp doktoru olduğu gibi durumlar çok da ‘absürd’ değil bence.. En azından insana özgü arayışlar.. Yukarıda isimlerini saydığım kitaplarda benzer örnekleri bulacaksınız zaten.
Dizinin her bölümünde geçmişe dönük flash back'ler ve bu dönüşlerin yaşanan dönemdeki kişiler ile olan bağlantıları ortaya konuyor ve bu amaçla bir psikoterapi tekniğinin kullanıldığı tek oturumluk çalışmalar yapılıyor.
Aile Dizimi Tekniği
Dizide her bölümde bir üyenin sorununa odaklanan “Kök aile açılımı/köken açılımı/aile soy ağacı/aile dizimi (Aile Konstelasyonu)”
olarak ifade edilebilecek bir uygulama yapılıyor. Diziye ilişkin eleştirilerin toplandığı nokta da bu zaten. Evet bu noktada benim de itirazlarım var elbette!
Bu konuya gireyim mi yoksa bunu sonraki yazıya mı bırakayım bilemedim çünkü biraz uzun sürebilir. Bu konuyu ele alma hakkımı saklı tutarak birkaç şey daha söyleyerek bu yazıyı, fazla uzamadan, bitirmek iyi olabilir. Bence dizi Freud’a , Adler’e, Jung’a, Moreno’ya –bilenler için- ufak göndermeler yaparak, Bert Hellinger’in psikoterapi tekniği üzerinde odaklanıyor ve bu tekniği absürd bir şekilde kullanıyor. Elbette bunu sonraki yazıda ele alacağız! Filimdeki flash-back’lerle, geçmişteki bir travma ile bağ kurup birden bütün sorunların çözüleceğine inanmak, insan olarak bazı zaaflarımız ve zayıflıklarımıza dayanıyor.
Yine de ben bunun magazinsel bir dizi olduğunu, bilimsel bir belgesel/ kanıta dayalı bir çalışma olmadığını düşünerek, ana temayı abartarak vurgulama amacı taşıdığı kanısındayım. Sonuçta –eleştiri hakkımı saklı tutarak- keyifle izlenen, romantik ve hoş görüntülerin olduğu, uçuşan tüller, otantik mekanlar, tatil atmosferi, gün doğarken sahilde sevişme sahneleri vb ile insanların hayal ve fantezi dünyasına hitap ettiğini söyleyebilirim. Bunda bir sakınca yok bence. Bir de tek seansta mucizevi çözümler ile insanları duygusal sorunları üzerinden ‘kandırmak’ ve onları gerçekçi olmayan çözüm arayışlarına özendirmek eleştirileri var tabi. İşte bunda sorun var ama tek sorumlu senarist mi? İzleyicinin sorumluluğu yok mu? Bunu değerlendirmek de sonraki yazıya kalsın.
Siz bu arada izlemediyseniz “Zeytin Ağacı” dizisini izler, okumadıysanız “Öz Terapi” kitabını okursunuz! Diziyi izleyip izlememeniz beni ilgilendirmez elbette ama diğeri ilgilendirir (Bu yazıyı neden yazdım sanıyorsunuz!).
Diziyi izleyip bir ‘Zaman Bey’ aramak (bulursanız şanslısınız!) ya da kitabı okuyarak geçmişten gelen bağlarınızı anlamaya çalışmak, kendinizle yüzleşmek ve bir terapi sürecine girmek sizin seçiminize kalmış.. Hangisine hazırsanız..
….
B.Y. 15 Ağustos 2022, Hasanoğlan.
Yararlanılan Kaynaklar:
Wolynn, M. (2018). Seninle Başlamadı (20.baskı), İstanbul: Solo Yayınları.
Yeşilyaprak, B. (2022). Öz Terapi (3.baskı) Ankara: Nobel Kültür Dizisi.
https://zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=407007
https://www.karar.com/teknoloji-haberleri/butun-suc-ninemin-babasinda-1679422
https://cemkaya.net/terapi-tekniklerim/aile-dizimi-terapisi-aile-konstelasyonu-149
Psikoloji-Sosyal Psikoloji11 Kasım 2024 10:10
Psikoloji-Sosyal Psikoloji06 Ekim 2024 20:44
Psikoloji-Sosyal Psikoloji23 Eylül 2024 13:09
Psikoloji-Sosyal Psikoloji18 Ağustos 2024 15:33