20. MİLLİ EĞİTİM ŞURASI: ÖNCESİ VE SONRASI
Cemil KURT: Sayın Prof. Dr. Ali Rıza Erdem, öncelikle “20. Millî Eğitim Şurası: Öncesi ve Sonrası” söyleşimizi kabul ettiğiniz için Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi adına çok teşekkür ediyoruz.
Sayın Hocam; Milli Eğitim Sistemi için tavsiye kararları almak üzere dört yılda bir yapılması gereken Millî Eğitim Şurası, 7 yıl aranın ardından toplantı. Bunun yanında 20. Milli Eğitim Şurası'nın ana teması "Eğitimde Fırsat Eşitliği" olarak belirlendi. Bu açılardan ele alındığında 20. Milli Eğitim Şurası'nın genel teması ve yönteminin mevcut eğitim sorunsallığına çözüm getirebilecek bir yaklaşımı sergileyip sergilemediği konusunda yaklaşımınız nedir?
Prof. Dr. Ali Rıza ERDEM: Böyle bir söyleşi imkânı için ben de teşekkür ederim. Millî Eğitim Şurası; Bakanlığın en yüksek danışma kuruludur ve aldığı kararlar da tavsiye niteliğindedir, bağlayıcı değildir. Eğitimde fırsat ve imkân eşitliğinin 20. Milli Eğitim Şurası'nda ana tema olarak seçilmesi konuya verilen önemi göstermesi açısından önemlidir. Fakat eğitimde fırsat ve imkân eşitliği konusu çok kapsamlı olduğundan sadece belli bir öğretim kademesi (okulöncesi, ilköğretim, ortaöğretim yükseköğretim) veya bir konu (öğretmenlerin hizmet öncesi eğitimi veya hizmet içi eğitimi, özel eğitime gereksinimi duyan bireylerin eğitimi) seçilseydi daha amaca yönelik ve etkili olurdu. Yöntem olarak eğitimin tüm paydaşlarının yer aldığı geniş katılımla yapılması, farklı yaklaşım ve görüşlere yer verilmesi açısından Şura’nın ana temasıyla da uygunluk göstermektedir.
Cemil KURT: Sayın Hocam, 20. Milli Eğitim Şurası’nın temalarından birincisi “Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği” olarak belirlendi. Bu başlığın içeriğinde okul öncesi, özel eğitim ve rehberlik hizmetleri, temel eğitime erişim ve eğitimin niteliği ile eğitim sisteminin kalitesi tartışılıp, tavsiye kararları alındı. Sizce bu genel başlığın altındaki alt başlıklar yeterli miydi? Alınan tavsiye kararlarının eksik yönleri bulunmakta mıdır? Dünya ve Türkiye eğitim sürecini düşündüğümüzde kararların katkısını nasıl değerlendirirsiniz? Açıklar mısınız?
Prof. Dr. Ali Rıza ERDEM: Milli Eğitim Şurası’nın sadece “Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği” konusu ile toplanmaması alınan kararlara da yansımıştır. Bu nedenle “Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği” ile ilgili alınan kararlarda detay ve derinlik istenilen düzeyde sağlanamamıştır. Örneğin 20. Milli Eğitim Şurası’nda “Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği” ile ilgili alınan 38. nolu “öğrencilerin öğrenme yaşantılarının zenginleştirilmesi için okul dışı öğrenme imkanlarının oluşturulması ve desteklenmesi sağlanmalıdır” ve 60 nolu “temel eğitimde bir şubede bulunması gereken eğitim materyalleri standartlarının oluşturularak mevcut okul öncesi ve ilköğretim kurumları standartlarına eklenmeli ve bu standartlar temelinde sistematik izleme çalışmaları yapılmalıdır” karar ifadeleri muğlak bir ifade olup detay ve derinlik içermemektedir.
Cemil KURT: Sayın Hocam, 20. Milli Eğitim Şurası’nın temalarından ikincisi mesleki eğitimin iyileştirilmesi olarak belirlendi. Bu başlığın içeriğinde mesleki eğitimin genel yapısının güçlendirilmesi, mesleki eğitimde insan kaynağının güçlendirilmesi ile mesleki eğitimin itibarının artırılması tartışılıp, tavsiye kararları alındı. Sizce bu genel başlığın altındaki alt başlıklar yeterli miydi? Alınan tavsiye kararlarının eksik yönleri bulunmakta mıdır? Dünya ve Türkiye eğitim sürecini düşündüğümüzde kararların katkısını nasıl değerlendirirsiniz? Açıklar mısınız?
Prof. Dr. Ali Rıza ERDEM: Milli Eğitim Şurası’nın daraltılmış tek bir temayla toplanması daha amaca uygun ve etkin olurdu. Milli Eğitim Şurası’nda ikinci bir temanın ele alınması detaylı ve derinlemesine çalışmayı ve kararlar almayı güçleştirmiştir. Örneğin 20. Milli Eğitim Şurası’nda “mesleki eğitimin iyileştirilmesi” ile ilgili alınan 83 nolu “mesleki ve teknik ortaöğretimde atölye ve laboratuvar öğretmenlerine, ihtiyaç halinde yakın alanlarda da görev alabilmelerini temin edecek şekilde mesleki gelişim imkanları sağlanmalıdır” karar ifadesi detay ve derinlik içermemektedir.
Cemil KURT: Sayın Hocam, 20. Milli Eğitim Şurası’nın temalarından üçüncüsü öğretmenlerin mesleki gelişimi olarak belirlendi. Bu başlığın içeriğinde öğretmen yetiştirmenin iyileştirilmesi, öğretmenlerin mesleki gelişiminin desteklenmesi ile öğretmenliğin statüsünün artırılması tartışılıp, tavsiye kararları alındı. Sizce bu genel başlığın altındaki alt başlıklar yeterli miydi? Alınan tavsiye kararlarının eksik yönleri bulunmakta mıdır? Dünya ve Türkiye eğitim sürecini düşündüğümüzde kararların katkısını nasıl değerlendirirsiniz? Açıklar mısınız?
Prof. Dr. Ali Rıza ERDEM: Milli Eğitim Şurası’nın daraltılmış tek bir temayla toplanması gerekirken üçüncü bir temanın olması gerçekten düşündürücüdür. 20. Milli Eğitim Şurası’nda “öğretmenlerin mesleki gelişimi” ile ilgili alınan kararlar da yüzeysel olmuştur. Örneğin 20. Milli Eğitim Şurası’nda “öğretmenlerin mesleki gelişimi” ile ilgili alınan 98 nolu “öğretmen mesleki gelişim programları yeniden yapılandırılmalı, yetişkin eğitim ilkelerine uygun okul ilçe, il eğitim kurumları ve zümreleri daha işlevsel hale getirilmelidir” karar ifadesi yüzeyseldir.
Cemil KURT: Sayın Hocam, 20. Milli Eğitim Şurası’nda en çok tartışılan konulardan biri “öğretmenlik meslek kanunu” üzerinde olduğu görülmektedir. Bu konuda sizin görüşleriniz nelerdir? Bir uzmanlık mesleği olarak öğretmenlerin Meslek Kanunu serüvenini nasıl kurgularsınız? Açıklar mısınız?
Prof. Dr. Ali Rıza ERDEM: 20. Milli Eğitim Şurası’nda ele alınan “öğretmenlerin mesleki gelişimi” teması çerçevesinde alınan 113 nolu kararda “resmi ve özel tüm okullarda çalışan öğretmenleri kapayacak öğretmenlik meslek kanunu”nun çıkarılması istenmiştir. Fakat kanunlar hukuki metinler olduğu için ayrı bir çalışmayı gerektirir. Bu nedenle, “öğretmenlik meslek kanunu”nun öğretmenlerin ve öğretmen örgütlerinin, eğitim akademisyenlerinin ve hukukçuların etkin katılımının sağlanarak ele alınması daha etkili ve amaca uygun olacaktır.