KORKU VE ÖLÜM ÜZERİNE
Yaşlılığa doğru korku ve ölümü ele almak istiyorum, bu yazıda. Beni tanıyanların bazıları günlerdir bu başlığın dilimden düşmediklerine tanık oldular, bazıları ürktü, bazıları içten içten kızdılar. Ancak yazarlık böyle bir şey olsa gerek, bütün bunlar beni yazma eyleminden alıkoyamadı.
Nasıl bakarsak bakalım hiçbirimizin kaçamayacağı bir realitedir, ölüm. Ölüm kaygısı hayatı dolu ve anlamlı yaşamayı zorunluk kılmaktadır. Elbette kaygıyı gidermek yaşamdan anlam bulmanın içeriği ve biçimi kişiden kişiye değişmektedir.
Ancak ölümden korkmanın derecesi var düşüncesindeyim. Özellikle geçmişinde başarıdan başarıya koşan veya zamanını üretken geçirenlerin ölümden diğerlerine göre daha az ölümden korktuklarını varsayıyorum. Çünkü bu tür kişiler kültür yaratımı ve kültür geliştirmenin sonucu olan ürünlerin kendilerinin bir uzantısı olduğunu, bu da onlar bir ölçüde dinamizm kattığını ve umut dolu olduklarını düşünüyorum. Çünkü ölümlerinden sonra bile bu eserler kalıcılığı sürdürebileceğini ve yaşama değer kattığı duygusuna sahip olmaları muhtemeldir.
Yine bu tür anlayışa sahip bireyler bir önceki kuşağa vefa borcunu ödedikleri için mutlu ve umutlu oldukları düşüncelerim arasındadır. Çünkü bir önceki kuşak bir bakıma hayatı bize sunmuşlardır.
Bireysel görüşüm yaşlılığın son döneminde dahi olsa isteklerin asla bitmeyeceği yönündedir. Bu anlayış da insan gereksinmelerinin asla son bulmayacağını göstermektedir. Yani gereksinmeler istekleri doğurmaktadır. Ancak bilindiği üzere bu gereksinmeler ve istekler bir türlü gerçekleşemez. Zaten bilimsel olarak da ideal benliğe ulaşmak asla mümkün değildir. Bu açıdan baktığımızda ideal benliğe yaklaşmamız mümkün iken tam ulaşmak hayal dünyası ile ilgisi olsa gerek.
Yıllar önce ölüm korkusunu çok aşırı duyumsamama rağmen bugün için bu şiddetli kaygının bir ölçüde kırıldığını görüyorum. Çünkü geçmişte kendime hedef koyduğum beklentilerin çoğu(hepsi mümkün değil) da olsa yerine getirmem gösterilebilir. Ayrıca yaşama değer katmak adına kültür yaratmak veya kültüre değer katmak beni daha huzur dolu, mutlu ve ölüme daha hazırlıklı olduğumu söyleyebilirim. Ancak bu anlayış ölümden korkmadığım anlamına da gelmesin. Ancak burada ölüm korkusunu çok aşırı biçimde duyumsamadığı söylemek istiyorum.
Sonuç olarak diyebiliriz ki ölümden fazla korkmamak için yaşama değer katmak önemli bir yer tutmaktadır. Bu anlayışta da kültüre değer katmak, kültür üretmektir.