KODLANMIŞ DÜNYA GÖRÜŞÜ DİL
Cahit Bulut Toplumsal ana bilim ( Antropoloji )temel iki soruya yanıt aramaya çalışır. Birincisi,toplumlar neden benzeşiyor veya benzeşmiyor ? İkincisi,toplumlar niçin ve nasıl değişiyor? Bu sorulardan birincisine verilen yanıt: Toplumlar kültürleri benzeştiği için benzeşir,benzeşmediği için de kültürleri birbirlerine benzemezler. Kültür ise genel bir tanım yapmak gerekirse ''Toplumların yaşama üslubu ( biçimi,tavrı,tarzı )dır.Kültür mirasına sahip çıkmak bilincin yenilenmesi demektir.Bu gün,geçmişle beslenip geleceği belirlemeye yarayan bir hazinedir.Öyleyse kültürel mirasa sahip çıkmak her şeyden önce geleceğe yönelik bir tavır alıştır. Kültürün taşıyıcısı ise dildir. En ilkel topluluklardan,en gelişmiş toplumlara kadar,insanlar düşüncelerini aktarmak için kültürel ve bilimsel donanımın ayrılmaz parçası olan dili kullanmak zorundadırlar. Pratik yaşamımızda kullanmak zorunda olduğumuz dil,toplu yaşamın ortaya çıkardığı bir olgudur.Bir toplumun ulus olmasının 'olmazsa olmaz' aracıdır. Yapılan araştırmalar ve bilimsel çalışmalar toplu olarak yaşayan yunuslar,karıncalar,arılar ve maymunlar gibi hayvanların da kendi aralarında bir anlaşma sistemleri geliştirdiklerini göstermiştir.Bu anlamda dile ' anlam aktarmaya yarayan işaretler sistemi ' olarak görmek ve daha kapsamlı bakmak gerektiği de bir zorunluk olarak ortaya çıkıyor.Çünkü birçok profesör bile dilin tanımını yaparken '' Seslerden örülü '' ifadesini de kullanarak dili sadece bir konuşma aracı olarak görmekte.Oysa bir anlaşma aracı olarak görmek gerekir.Böyle olunca da jest ve mimik,tamtam,renk ışık,ıslık,beden,resim,işaret,bilgisayar,beden dili gibi bir çok anlam aktarmaya yarayan sistemlerden söz edebiliriz. 140'tan fazla dilin konuşulduğu Çin'de sadece kadınların kendi aralarında konuştuğu bir dilin oluşturulduğunu da söylemek gerekir.
Alain : ''Zihnin tüm olanakları dille mümkündür.Dil gerçekliği yeniden oluşturur.'' diyor.Tiyatroya taklit yoluyla gerçeği yeniden canlandırdığından dolayı ikinci yaşam deniliyorsa,dil de gerçekliği dil ögeleri aracılığıyla yeniden oluşturur. Bir insanın neler düşüneceği,o doğmaya başlamadan önce onun ortak dili düşünmüştür.Bu konuda, basit bir örnek vermek istiyorum. Pazar ve bu sözcükten -lık ekiyle türetilmiş 'Pazarlık ' sözcüklerine bakalım.Birisi '' Pazara çıkacağım,pazara gideceğim.'' diyorsa yiyecek almaya gidecek demektir. '' Yarın pazarlığa çıkacağız veya gideceğiz '' diyorsa evlenecek çiftlerin ihtiyaçlarını-kapkacak,
buzdolabı,tv,çamaşır makinesi vb.- karşılamak için alış verişe çıkacaklar demektir.Bu cümlelere değişik anlamlar da yüklenebilinir,duruma göre...Aynı zamanda bu iki cümle sadece basit birer kalıp değil,aynı zamanda ticari ve evlilik kültürümüz hakkında da bilgi aktarmaktadır.Oysa bir Batılı bunları anlayamaz ve anlamlandıramaz.Örneklerden de anlaşılacağı üzere neyin nasıl düşünüleceğini anadil önceden
duyuruyor.ve bundan dolayı da kodlanmış bir dünya görüşüdür.Düşünebilen herkes düşüncelerine yansıyan dünya görüşünü konuştuğu dilden devşirir.Çünkü dil sadece bir anlaşma aracı değil aynı zamanda toplu yaşamanın meyvesi olan kültürü de aktarmaya yarayan bir kaptır.Eğer bir ulusun geçmişi anadil ile yazılan belgelerle yeni nesillere aktarma görevi yapılamazsa süreç içerisinde o dil uok olur ve o dili konuşan toplum da ya ortadan kalkar ya da asime edilmiş toplumlar gibi başka ulusa dönüşür. Bundan dolayı olsa gerek Çerkesler '' Dilsiz ulus ölüdür. '' der.Ne diyordu Atatürk ? ''Ülkesini,yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk Ulusu,dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.'' Çünkü bir dil hem bir coğrafyaya hem de bir ulusa adını veren bir olgudur.Almanca-Almanya,
İngilizce-İngiltere, Fransızca- Fransa Türkçe-Türkiye,Arapça-
Arabistan..gibi. Osmanlıca ise bir dil olmayıp bir Esperanto'dur.ABD ise devletlerin birleşmesinden oluştuğundan herhangi bir dille anılmazlar. Özetlersem anadil,kişinin sosyolojik kimliğinin oluşmasında temel rol oynar,ulusal birliği kurup,tarihini ve kültürünü ileri taşınmasını sağlar,tarih bilincinin oluşmasını,geçmişten ders alınmasını,olayları kalıcılaştırarak veya bir resim gibi dondurarak bilgi birikiminin oluşmasını sağlar,deneyimleri gelecek kuşaklara aktarır.Edebi eserler bu dille yazılır ve bir ulusun estetik anlayışı anadille görünür duruma gelir. Anadil ( Ana dil başka anlama gelir,bundan dolayı birleşik yazılmalı );bir toplumun demiri,kumu,çimentosudur.Ulus denen yapı onunla oluşur ve ayakta durur !