ÇOK ÖZLEDİK SENİ ÇOK; DUYGU ÖĞRETMEN!.
Duygu Öğretmenin, özlenen öğretmenlerden biri olduğunu; okullarımızda uygulamaya konulması beklenen eğitim öğretimi uyguladığını duymayan kalmamıştı. Uygun bir günde, okuluna uğradık Duygu Öğretmenin. Duygu Öğretmene o dillere destan öğretmenliği nasıl gerçekleştirdiğini sorduk. Yüreğimize su serpti Duygu Öğretmen, anlattıklarıyla. Eğitim öğretimimizin geleceğine dönük umutlarımıza güç kattı.
Duygu öğretmen, şunları anlattı bize:
“Birçoklarınınkinden farklıdır benim ilk derslerim. İlk derslerimde ben, öyle balıklama ders konularına girmiyorum.” diye başladı söze ve şöyle sürdürdü konuşmasını:
İlk Dersler
“Önce, dersimizde hangi amaçları gerçekleştireceğimizi; konularımızın yaşam içindeki yerinin ne olduğunu tartışıyorum öğrencilerimle. Sonra, bu amaçlara ulaşmamızı sağlayacak araçları (konuları) tanıtıyorum onlara. Ardından, bu alanda hangi deney, gezi, gözlem, araştırma ve incelemeleri yapmamız gerektiğini, derslerimizi nasıl işleyeceğimizi (hangi yöntemleri kullanmamızın daha uygun olacağını) konuşuyoruz, öğrencilerle. Hangi kaynaklardan, neleri, nasıl öğrenmemiz gerektiğini belirliyoruz. Yıl boyunca yapacağımız sınıf içi ve sınıf dışı ödevleri, bunları ne zaman ve nasıl yapacağımızı saptıyoruz.
“Bunu da bitirince, her öğrencim, “Ben bu derse verimli bir biçimde nasıl çalışabilirim? Nerede, ne zaman, hangi etkinlikleri gerçekleştirerek daha iyi öğrenebilirim?” diye düşünüyor. Seçtiği çalışma yöntemini deniyor. Gereksinim duydukça, bu konuda benimle de görüşüyor. Kimi çalışma yöntemlerini sınıfça tartıştığımız da oluyor. Bu arayış sonucunda herkes, kendisi için en iyi olan çalışma yöntemini belirleyip uygulamaya başlıyor. Tabii, öğretmen olarak ben de bu konularda, gerekli ön hazırlığı yaparak geliyorum sınıfa.
“Bütün bu hazırlıklarımızı yaşama geçirmek için, sınıfımızda ve etkinlikte bulunduğumuz öteki yerlerde, öğrencilerin tam öğrenmelerini ve kişilik gelişimlerini destekleyen bir toplumsal-ruhsal ortam oluşturmaya çalışıyorum. Çünkü öğrencilerin güçlü bir benlik, sağlıklı bir kişilik geliştirmelerinin en az, bilgi ve beceri kazanmaları kadar önemli olduğunun bilincindeyim. Tüm yapıp ettiklerimizle bu amaca ulaşmayı amaçlıyoruz.
Koşulsuz Sevgi ve Saygı
“Öğrencilerimle ilişkilerimin temel harcını koşulsuz sevgim ve saygım oluşturuyor. Onların her birine bol bol yetecek bir sevgi ve saygıyı taşıyorum yüreğimde. Kusurlu, kusursuz; başarılı, başarısız; iyi, kötü diye ayırmadan, her öğrencime eşdeğerde kişiler olarak bakıyorum. Biliyorum ki hangi yaş ve düzeyde olurlarsa olsunlar, tüm öğrencilerim, sevilmek, sayılmak, değerli görülmek için can atıyorlar ve bunu hak ediyorlar.
“Ben onları sevip saydıkça, onların da beni ve birbirlerini sevip saydıklarına tanık oluyorum. Sevgi ve saygıyı temel alan ilişkiler, anlayış ve hoşgörüye kapı aralıyor. Bunlar da birlikte olmaktan duyulan mutluluğu üretiyor; rahat, kolay, başarılı bir iletişimin gerçekleştirilebildiği sıcak ortamı yaratıyor. Bu soy ilişkilerle bencilliğin yerini özgecilik alıyor. Bu durumda, yakınlık ve içtenlik, öne çıkıyor. Gereksiz korku, öfke, kaygı, kin, nefret, kıskançlık gibi olumsuz duygular, bu ortamda yeşerme olanağı bulamıyor.
“Yarattığım toplumsal-ruhsal ortamda öğrenciler, özgür istençleriyle yer aldıkları sınıf içi ve sınıf dışı küme etkinliklerini (derslere yönelik ve eğitsel çalışmaları) hoşlanarak sürdürüyorlar. Çünkü buralarda, kendilerinin de onayladıkları konular üzerinde, dilediklerince çalışıyor; istediklerini üretiyor, yaratıyorlar. Çünkü bu etkinlikler, birtakım buyurma ya da zorlamalardan değil; içlerinden, kişisel eğilim ve isteklerden hız alıyor.
Kendini Gerçekleştirme ve İç Disiplin
“Bu yolla öğrenciler; gizilgüçlerini ortaya çıkarma ve kendilerini gerçekleştirme olanağına kavuşuyorlar. Her öğrenci, bu çalışmalara, kendi ilgisi yönünde ve yeteneği oranında, etkin olarak katılıyor. Sınıfımızda ve etkinlik gösterdiğimiz öteki ortamlarda disiplini, yukarıda özetlediğim tutum ve davranışlar belirliyor. Sınıfımızda, disiplinsizlik diye bir olaya pek rastlanmıyor. Bizim sınıfta disiplinsizlik değil; gerekli önlemlerin alınmaması yüzünden ortaya çıkan sorunlar yaşanabiliyor, kimi zaman.
“Disiplin konusunda ben, şuna inanıyorum: Sorgulayıcı, yargılayıcı bir tutumla olumlu bir yere varıldığı görülmemiştir. Öğrencilerimize bir polis, bir savcı, bir yargıç gibi değil; bir eğitimci olarak yaklaşmamız gerekiyor. Bildiğiniz gibi, bu saydığım görevliler daha çok, olayların sonuçlarıyla ilgilenmek durumunda ya da konumundadırlar. Oysa bizim öncelikli işimiz, eğitmektir. Daha açık bir deyişle öğrencilerimizin gerekli duyuş, düşünüş ve davranışları içselleştirerek, yaşayarak öğrenmelerine elverişli bir toplumsal-ruhsal ortam hazırlamaktır; çocukları suçüstü yakalamak için fırsat kollamak, onları suçlamak, yargılamak, cezalandırmak değil.
“Ben, sorun yaratıcı yönde değil; sorunun çözümü yönünde çaba gösteriyorum. Bu tutumumla sınıfımda daha az sorunla karşılaşıyor; bunları fazla zorlanmadan çözebiliyorum. Sorunları çözerken öğrencinin onurunu kırmamaya, onu incitmemeye özen gösteriyorum. Şimdiye dek ben, aklı başında olan hiç kimsenin, kötü olmayı özlediği için kötü olduğunu ne gördüm ne de duydum. Öyleyse kötüler, istemedikleri olumsuz bir durumun içine düşen, iyi olmayı başaramayan ya da kendilerine iyi olma fırsatı tanınmayan kimselerdir, diyebiliriz.
“Disiplinsizlik diye nitelenen olayları, gerçekçi bir gözle görünce, bu tür davranışlar gösteren öğrencilerin üzerine, öç alıcı, incitici, yaralayıcı, ezici bir tutumla gitmenin anlamsız bir tutum olduğu orta çıkıyor. Öyle bir anlayışıyla davranacağız ki öğrenciler, kendi sorumluluklarının bilincine varabilsin, kendi kendilerini denetlemeyi başarabilsin, güç ve yeteneklerini kendilerine ve başkalarına yarar sağlayıcı yönde kullanma bilincini geliştirebilsinler. Bu yolla öğrencide iç disiplin olutummuş oluyoruz.
Başarı Nedir?
“Ben, öğrenci başarısına ve onun ölçülmesi ve değerlendirilmesine de biraz farklı bakıyorum. Her öğrenciyi kendisiyle yarışmaya isteklendirmenin önemine ve yararına inanıyorum. Bulunduğu yerden daha yukarıda bir yere erişimini sürdüren ve bu yolda çaba gösteren her öğrencinin başarılı olarak nitelendirilmesi, alkışlanması gerektiğini düşünüyor ve bunun desteklenmesinin gerekliliğine inanıyorum.”
Duygu Öğretmen, sözünün burasında durdu ve:
“Size başka çalışmalarımdan da söz etmek isterdim. Örneğin bir-iki saatlik bir öğrenme-öğretme etkinliğimizin öyküsünü anlatabilir ya da böyle bir etkinliğimizi izletebilirdim. Eğitsel çalışmalarımız, rehberlik etkinliklerimiz de ilginizi çekebilirdi. Eleştirel okuma saatlerimiz de ilginçtir bizim.” diyerek bitirdi sözünü şimdilik.
Duygu Öğretmeni hayranlıkla ve soluğumuzu tutarak izlemiştik. Kendimize geldiğimizde, Duygu Öğretmene dedik ki:
“Onları da sevinçle dinlemek ve görmek isteriz.”
Şunu ekledik sözümüze:
“Dileriz, sizin bu yapıp ettikleriniz, bir gün tüm öğretmenlerimizce de uygulanmaya başlanır öğretmenim!”