Salgınla Birlikte Uygulanan Uzaktan Eğitimin Gelecekte Eğitimde Oluşabilecek Etkileri
Meral Tıraş: Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi’nin röportajını kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sayın Özder, salgınla birlikte uygulanan uzaktan eğitimin gelecekte eğitimde ne gibi değişimler oluşturabileceği üzerine sorular yönlendireceğim. Öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz?
Hasan Özder: 1968 Kıbrıs doğumluyum. 1990 yılında Türk Öğretmen Koleji’nden mezun olduktan sonra 1996 yılında Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde doktora eğitimimi tamamladım. 2019 yılında ise YÖK Üniversiteler Arası Kurul Başkanlığı tarafından ise doçent unvanı aldım. 1998 yılından beri de Atatürk Öğretmen Akademisi’nde öğretmenlik formasyonu dersleri vermekteyim. Akademik çalışma alanlarım ölçme ve değerlendirme, program değerlendirme, eleştirel pedagoji ve öğretmen eğitimidir.
Meral Tıraş: Sayın Özder, dünyayı etkisi altına alan COVİD-19 salgını eğitimde uzaktan eğitimi zorunlu kılmıştır. Daha önce büyük yaş grubu öğrenciler için kullanılan uzaktan eğitim; salgınla birlikte ilkokul hatta okul öncesinde dahi kullanılmıştır. Uzaktan eğitimin küçük yaş grubundaki öğrenciler için uygun olduğunu düşünüyor musunuz?
Hasan Özder: Uzaktan eğitimin okul öncesi çocukları için uygun olduğuna inanmıyorum. Okul öncesi eğitim kademesinin genel hedefleri arasında daha çok çocuğun sosyalleşmesi vardır. Çocuğun oyun oynaması, arkadaşları ile paylaşım içinde olması, işbirliği yapması, okul olgunluğu kazanması, arkadaşları tarafından sevilmesi, takdir edilmesi temel amaçtır. Bunların uzaktan eğitim ile kazandırılmasının pek mümkün olduğunu düşünmüyorum.
Meral Tıraş:Sayın Özder, salgın ile birlikte uygulanan uzaktan eğitim; öğrenme sorumluluğunu üstlenme, öz yeterlilik, öz denetim ve problem çözme gibi beceri alanlarının ne kadar önemli olabileceğini bütün dünyaya göstermiştir. Bu ve benzeri becerilerle birlikte uzaktan eğitimin getirmiş olduğu dijital dünyanın öğretim programlarında değişimler oluşturabileceğini düşünüyor musunuz?
Hasan Özder: Öğrenme bireyin sorumluluğundadır. Bu nedenle bireyin öz denetimli olması ve ayrıca yüksek öz yeterliğe sahip olması gerekir. Tüm bu becerilerin önemi bilişsel alanla ilgili öğrenmelerde önemlidir. Duyuşsal alanı pek önemsemiyoruz. Özellikle birlikte çalışma gibi. Bilişsel becerileri önemsemekle birlikte sadece bunların kazandırılmasının önemli olmadığına inanıyorum. Öğrencilerin gittikçe daha bireysel ve ben merkezci olmalarını sağlıyor. Oysa hayat tam da böyle değil. Bu nedenle Durkheim’ın da vurguladığı gibi okul hayatın bir kopyası olmalıdır. Ayrıca, Vygotsky’in kuramında vurgulanan tek başına değil işbirliği halinde öğrenmenin sınıf ortamında yer alması gerekir. Özellikle çok kültürlü toplumlarda demokrasi kültürünün gelişmesi için bu daha da önemlidir. Toplumun değişimi bireylerin değişimi ile olur. Bireyin değişimi de eğitim sayesindedir.
Meral Tıraş: Sayın Özder, COVİD-19 salgınıyla birlikte dünyanın artık eskisi gibi olmayacağı her şeyin dijitalleşeceği gibi yorumlar sıkça yapıldı. Sizce bu sözlerin haklılık payı var mı? Eğer bir değişim olacaksa eğitim ile bu değişimi yönlendirebilir miyiz? Sizce Kıbrıs ve Türkiye’nin eğitim bakanlıkları bu değişim uyarılarını ciddiye alıyorlar mı?
Hasan Özder: Evet yeni bir dünya düzenine doğru gidiyoruz. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş buharlı makinenin icadı, Fransız Aydınlanma Devrimi ve Milletlerin Serveti isimli kitap ile oldu. Aslında, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş kentleşme ile olmuştur. Bilgi toplumuna ya da dijital topluma geçiş de bilişim sistemlerinin gelişmesi ve küreselleşme ile olacak. Elbette eğitim de dijital dünyada değişecek ve aynı zamanda eğitim kurum olarak da bu dünyaya katı sağlayacaktır. Gelişmiş ülkelerdeki eğitim sistemleri her zaman referans kaynağımız olduğuna göre oradaki değişimlere göre kendi eğitim sistemimizi kuracağımız kesindir. Gerek KKTC gerekse de Türkiye bu sisteme ayak uyduracaktır. Zaten Türkiye uzaktan eğitim konusunda oldukça deneyim sahibi bir ülke. Üzerinde durulması gereken bir diğer konu ise öğretmen eğitimidir. Uzaktan eğitim çok farklı bir ortam. Öğretmenlerin bu ortama ayak uydurması için gerek hizmet içi gerekse hizmet öncesi öğretmen yetiştirme programlarının geliştirilmesi önemlidir. Özellikle öğretmen adaylarının uzaktan eğitime dayalı öğretmenlik uygulaması yapmaları yeni bir konudur ve üzerinde çok çalışılması gerekir. Ayrıca uzaktan eğitimde ölçme ve değerlendirme henüz tam olarak çözülmüş değil. Geçerliği ve güvenirliği yüksek düzeyde sınavlar yapmak oldukça zor. Öğrencilerin kopya çekmesi nasıl önlenebilir? Beden Eğitimi veya Müzik derslerinde performansa dayalı ölçme ve değerlendirme nasıl olacak? Bu konular üzerinde daha çok çalışılması gerekecek.
Meral Tıraş:Sayın Özder, Türkiye’de zorunlu olarak uygulanan uzaktan eğitime katılım sağlayamayan çok fazla öğrenci oldu. Katılım sağlayamayan bu öğrencilerdeki öğrenme eksiklikleri hızlı telafilerle giderilebileceğini düşünüyor musunuz? Bu eksikliklerin giderilmemesi ülkü için sorunlar oluşturabilir mi?
Hasan Özder: Dijital dünya küreselleşmeyle temel atmaktadır. Küreselleşmenin de en önemli amacı zengini daha zengin fakiri de daha fakir duruma getirmektir. Bu nedenle uzaktan eğitim uygulamalarında ortaya çıkan fırsat eşitsizliği zaten küreselleşmeyi savunanlar tarafından istenilen bir durumdur. Öğrenme eksikliği olan öğrencilerin telafilerinin giderilmesi yeterli zaman ve maliyetin olmaması nedeniyle tamamlanmayacağına inanıyorum. Bu da uzaktan eğitimden yararlananlarla yararlanmayanlar arasında büyük öğrenme boşluklarının oluşacağı söylenebilir. Ayrıca, eğitimden kopmaların da artacağına inanıyorum.
Meral Tıraş:Sayın Özder, uzaktan eğitim bizlere dijital dünyanın gelecekte çok önemli bir noktaya geleceğini göstermiştir. Sizce, Türkiye ve Kıbrıs’ın öğretimi öğrencileri dijital geleceğe hazırlamakta mıdır?
Hasan Özder: Her iki ülkede de var olan eğitim sistemleri teknolojiyi benimseyen bireylerin yetiştirilmesini öngörmektedir. Okulöncesi eğitim kademsinden yüksek öğretime kadar her alanda bilgisayar kullanımı oldukça yüksek seviyededir. Eğitim programlarındaki bu yöndeki değişimler; ve ayrıca, bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenliği kadrolarının çoğaltılması ile de yeterli bir hazırlığın var olduğuna inanmaktayım. Geleceğin mesleklerinin de değişeceğini hesaba katarsak bu değişime uymak zorundayız. Sanayi toplumunda fabrika ortamında nesne üretimine dayalı bir dünya vardı, bu durum dijital toplumda her yerde çalışabilen ve bilgi üreten insanlardan oluşan yeni bir dünyaya doğru gidiyoruz.
Meral Tıraş:Sayın Özder, uzaktan eğitimin ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinde hibrit bir şekilde kullanılmasını uygun buluyor musunuz? Hibrit sistem öğretim programlarında değişimi gerekli kılmakta mıdır?
Hasan Özder: Özellikle okul öncesi ve ilköğretim kademelerinde kullanılmasını uygun bulmuyorum. Bu eğitim kademelerinde öğrencilerin daha çok yaparak yaşayarak öğrenmelerini savunuyorum. Bu nedenle yüz yüze eğitime dayalı, yaşamın temel becerilerinin öğretileceği bir eğitim ortamının olmasını daha uygun buluyorum. Çocukları hem teknolojiye bağımlı olmaktan kurtarırız hem de üretime yönelmelerini sağlarız. Üretime dayalı bir çocukluktan geçen toplumların daha mutlu olacaklarına inanıyorum. Tüketime dayalı değil üretime dayalı bir bir toplum kendi gerçek kültürünü koruyabilir ve geliştirebilir. Aksi durumun yabancılaşmayı, tüketim çılgınlığını ve mutsuzluğu getireceğine inanıyorum.
Meral Tıraş:Hocam değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için hem Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi ailesi adına hem de okuyucularımız adına çok teşekkür ederiz.
Hasan Özder: Ben teşekkür ederim. Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi’nin her bir üyesini bu anlamlı çalışmalarından dolayı kutlar, çalışmalarınızda başarılar dilerim.