BİLİNÇLİLİK
Bilinçlilik, insanın amaçlı bir etkililiği, toplumsal gelişiminin bilinen yasalarına uygun olarak gerçekleştirmesi durumuna verilen isim. Bu açıdan bakıldığında bilinçlilik toplumsal gelişmenin temel koşullarından biridir. Bilinçli anne-baba, bilinçli çalışan ve bilinçli yönetici ve bilinçli yurttaş vb. olmadan toplumun gelişmesi mümkün değildir.
Aile, ebeveyn ve çocuk üçgeninde düşündüğümüzde söylenecek çok husus bulunmaktadır. Ancak, bu satırlarda belli başlılarına değinmek uygun görülmektedir.
Aileler çocuk yetiştirme konusunda bilinçli olmak zorundadırlar. Ancak, eğitim ve sosyo-ekonomik durumunun iyi olması bilinçli çocuk yetiştirmek için yeterli değildir. Ailelerin izleyeceği çocuk yetiştirme yöntemleri bilimsel olmak zorundadır. Bu anlayış için devletin olanakları, sonuna kadar kullanmalıdır. Devletin destekleri içerisinde katkı sunacak uzman kişiler de bulunmalıdır. Eğitimlere anneler kadar babalar da katılmalıdırlar. Ayrıca, anne-babaların bilinçlenmesinde medyadan da yararlanılabilir.
Diğer taraftan, toplumsal gelişme için etkili yöneticilere ihtiyaç vardır. Bu bakımdan, yöneticilerin astlarla olan ilişkileri önem kazanmaktadır. Ne yazık ki bu süreçlerin hayata geçirilmesinde sorunlarımız bulunmaktadır. Ülkemiz kurumlarında görev yapan yöneticiler çok genel anlamda katılımcı bir anlayışı benimsemeyip, otoriter tutum ve davranışları tercih etmektedirler.
Başta devlet kurumlarında görev yapan yöneticilerin katılımcı bir anlayışı benimsemesi zorunludur.
Demokratik bir yönetim anlayışının temelinde katılımcı demokratik anlayış ön koşuldur.
Yöneticiler şu niteliklere sahip olmak zorundadırlar:
Yönetim becerilerine, liderlik özelliklerine sahip olmak, insan ilişkilerinde demokratik tutum ve davranışları benimsemek.
Diğer taraftan; toplum üyelerinin iyi bir yurttaş olmaları önem taşımaktadır. Bu anlayış için özellikle siyasal toplumsallaşma önem taşımaktadır. Siyasal toplumsallaşmada da demokratik değerler doğrultusunda bilinçlenme önemli yer tutmaktadır. Ancak; ülkemizde siyasal toplumsallaşma yeterince önemsenmemektedir. Bu nedenle, özellikle eğitim sisteminde siyasal toplumsallaşma açısından bazı faaliyetlere ağırlık verilmelidir. Demokrasinin kavratılmasında “demokrasi yaşanarak öğrenilir” ilkesi gözetilmelidir.
Sonuç olarak, toplum bütün üyelerinin bilinçlilik düzeyini yükseltmek zorundadır. Bunun gerçekleştirilmesi için çocukların bedensel ve ruhsal gelişimine gereken önem verilmelidir. Böylece bilinçli yurttaşların ve etkin yöneticilerin yetiştirilmesi mümkün olacaktır.
HASAN GÜNEŞ