BU NE SEVGİ AH!..
Hiçbir duygu, sevgi ile yarışamıyor, güç konusunda. Yarışmaya kalkanlar, yarı yolda kalıyorlar. Örneğin, aşk denilen ve ne zaman, nerede, nasıl geleceği önceden bilinemeyen sınırsız yoğun duygu bile yaya kalıyor, sevginin yanında. Gelişinin üzerinden çok zaman geçmeden, o tükenmez gibi görünen soluğu, duyulmaz oluyor ve pılısını pırtısını toplayıp yola düşmek zorunda kalıyor. Bu yaşanası duygunun çok azı, zaman içinde sağlıklı bir duygu olan gerçek sevgiye dönüşebiliyor. Aşkın, ancak o zaman, bir ömür yaşanması; kişiye erinç, mutluluk vermesi söz konusu olabiliyor. Bu dönüşümün başarılması sonrasında, o yalım yalım yakıcı duygu, yalnızca acı-tatlı bir anı olarak kalıyor, belleklerde.
Bununla birlikte sevginin de olumlusu, olumsuzu var elbette. Eksik olanla aşırı olan, öyle ya da böyle, yaşayanı da karşıdakini de sürekli geriyor; iki yanın da duygusal düzenini alt üst ediyor. Bir sevgi, karşıdakine güven, erinç, mutluluk vermiyorsa, onu sürekli diken üstünde tutuyorsa; onda sıklıkla korku, kaygı, bıkkınlık, kimi de öfke yaratıyorsa, o sevgide bir bit yeniği var, demektir. Ya azdır ya aşırıdır ya da başka bir çarpıklık taşıyordur.
Bilinen bir gerçektir: Herkes başkalarına, ancak kendisinde var olanı verebilir. İyi şeyler varsa iyiyi; kötü şeyler varsa kötüyü verir. Doyuracak kadar vereceği bir şeyi yoksa, o zaman da olmayanı, varmış gibi; çarpık çurpuk olanı da doğru düzgün imiş gibi göstermek için çırpınıp durur. Eksikse sevgisi kişinin, doyumsuz bırakır karşısındakini. Aksak, çarpık ise sevgisi kişinin, yaşamak istemediği duyguları yaşatır, karşısındakine.
Yine biliyoruz ki aklı başında olan hiç kimse, kötü olmayı özlediği için kötü olmuyor. Kişi, sağlıklı; yani dengeli ve doyurucu bir sevgiyle beslenerek büyütülmemiş; kendisi de sevgiyi öğrenmek için özel bir çaba göstermemişse, çok istese de sevgisiyle doyuramıyor karşısındakini.
Demek ki bir uçta azlığı ya da yokluğu yaşandığı gibi, öbür uçta da bulaşık, boğucu olanı yaşanılabiliyor sevginin. Bunlar, genellikle ya sevgisiz, güvensiz büyüyenlerden ya da ölçüsüz, düzensiz, bulaşık bir sevgi ile beslenenlerden oluşuyor. Örneğin, kimi anne babanın, çocuklarına; kimi eşlerin, arkadaşların birbirine; kimi öğretmenlerin, öğrencilerine, yoğun görünümlü, abartılı bir sevgi gösterisine giriştikleri görülüyor. Bunlar, karşısındakilere sevgilerini kanıtlamak için akla gelmedik tuhaflıklar sergileyebiliyorlar. Eğer karşılarındaki sağlıklı bir çocuk ya da yetişkinse, onda boğucu, tiksindirici bir etki yaratıyor, bunlar. Karşıdaki, bu hastalıklı sevgi gösterilerine gereksinimi olan birisi ise, bu ilişki o zaman, doyum sağlayıcıymış gibi bir etki bırakabiliyor, karşıdaki üzerinde.
Olumsuz sevgi gösterilerinin ardında, birçok etken bulunabiliyor. Bunlardan biri de nefrettir. O dengesiz sevgi gösterileriyle istenmediği, hoş karşılanmadığı bilinen nefret duygusunun üzerine, göz kamaştırıcı bir şal örtülebiliyor. Arkada, gerçekte, olağan dışı bir duygu ve ondan kaynaklı bir amaç olunca, içtenlikten uzak, normal dışı bir duygu yaşanmaya ve yaşatılmaya çalışılıyor. Bu tür olumsuz duygu alışverişleri, yaşanası şu dünyada ne tat bırakıyor ne de tuz. Dikkatli ve sağlıklı bir gözlemci, yaşanan sevginin, zorlanmalı mı, yoksa sağlıklı mı olduğunu kolaylıkla görebilir.
Evet! Sevgi, kurtarıcı gücü en yüksek, yaraları sarmada ve iyileştirmede en etkili güçtür. Yeter ki onu yaratalım, yaşayalım ve yaşatalım.
Yaşam Bilimleri12 Mayıs 2024 16:39
Yaşam Bilimleri05 Nisan 2024 09:15
Yaşam Bilimleri11 Mart 2024 22:59
Yaşam Bilimleri19 Şubat 2024 18:22
Yaşam Bilimleri18 Ocak 2024 10:17
Yaşam Bilimleri26 Temmuz 2021 19:14