GELİNCİKLER EĞİTİMCİLERE GÖREBİLDİKLERİ DEĞERLERLE KENDİNİ HATIRLATIR
Eğitimde öğretmenlerin ders programlarında yardımcı olarak kullandığı materyaller öğretmenlerin öğrencilerle kolay iletişim kurmasının yanı sıra anlatılacak konu ile ilgili sembollerin çocuklara aktarımını da kolaylaştıran birer kaynak değerindedir. Pek çok öğretmenin sıklıkla kullanmakta olduğu çizgi film ve çizgi film kahramanları küçük yaş grubu öğrencilerin ilgi ve dikkatini çekerken, eğitime etki eden dış kaynakların 21.yy. çağının çağdaş eğitim modellerine nasıl etki ettiğini de bizlere göstermektedir. Çocuklara heyecan veren kahramanların ekranlardan sınıfa taşınması, özellikle sınıf köşelerinde yer alması öğretmenlerin sınıf yönetim becerilerini de olumlu yönde etkileyen bir değerle kaşımıza çıkmaktadır. Öğretmenlerin küçük yaş gruplarında Pepee, Caillou, Keloğlan, Bilgecan Dede gibi kahramanlara ait resimleri ya da oyuncakları sınıflarında bulundurması bir anantaj olarak sayılabilir. Buna benzer nitelikle daha büyük gruplarda popüler değeri olan film artistleri, reyting kazanan filmler, diziler, sanatçı ya da sporculara ait haberlerin yanı sıra medya bilgilerinin ders geçişlerinde öğrencilerin dikkatlerini derse toplamaları adına öğretmenin işini kolaylaştıran iletişim ve etkileşim yöntemlerinde etkililiği yadsınamayacak kadar önemlidir. Sosyal hayatın içinden bazı değerlerin ders süreçlerine serpiştirilmesi eğitim programlarını güçlendiren değerler olarak da nitelendirilebilir. Okulöncesi eğitim dönemindeki çocukların yanı sıra ilkokul dönem çocuklarının ders akışlarında eğlenmeleri amacıyla çizgi film karakterlerinden oluşan kâğıt kuklalar bile öğrencilerin dikkatlerini çekmektedir. Bunların yanı sıra o öğretmenin dersi çocukların gözünde “Eğlenceli bir ders” olarak nitelendirilir. Eğitimde önem ve değer kazanan film sektörü ile ilgili öğretmenlerin gelişi güzel popülarite kültürüne alet olmamaları onların öğretmenlik becerileri ile ilgili profesyonel kimlikleri ile de örtüşmektedir. Dolayısıyla bir zamanlar pek çok eğitimcinin derslerinde kullandığı çizgi roman hikâyeleri, masalları ile ilgili yeni eğitim yaklaşımlarında bugün pek çok çizgi filmle ilgili ilginç teoriler ve gerçeklerin ifade edildiğine de tanıklık etmekteyiz. Günümüz şartlarında eskiden hayranlıkla takip ettiğimiz o çizgi film içerikleri ya da kahramanlarla ilgili yanlışın su yüzüne çıkartılması eğitim kurumlarının bile çocuklara olumsuz içerikte mesajlar ilettiklerine dair tartışmaları da gündeme getirmektedir. Dünyada çocuk yetiştirmekle ilgilenen uzmanların araştırmalarında konu edindiği bazı çizgi filmler, çizgi film kahramanları hatta çizgi roman kahramanlarının hikâyeleri ile ilgili var olan tartışılmalar bugünkü şartlarda biz eğitimcilerin daha dikkatli ve daha uyanık olmaları hususunda bir avantaj olarak değerlendirilebilir. Çocukluğumuzda izlediğimiz ve çizgi romanlarını hikâye kitaplarında okuduğumuz Heidi, Taş Devri, Pokemon, Ay Savaşçısı, Cinderella, Uyuyan Güzel, Kırmızı Başlıklı Kız, Pamuk Prenses, Hey Arnold, Scooby Doo, Garfield filmleri ya da çizgi romanları ile ilgili ilginç detaylar günümüz eğitimcileri, çocuk pedagogları hatta ebeveynleri tarafından bile tartışılmaya devam etmektedir. Özellikle çizgi filmlerin tartışılmakta olduğu yanlışların yerine yenisini katan film şirketlerinin etki edecekleri müşteri kitlelerinin dikkatini çekmekle ilgili gelişim ve yenilikleri takip etmeleri oldukça kaçınılmaz bir unsurdur. Bu nedenle global değişime en hızlı entegre olan meslekler içinde film şirketleri de ilk sırada yer almaktadırlar. Yeni dünyamızı çepeçevre saran animasyon çizgi filmleri çocuk izleyicilerin dikkatini çekerek reytingler kazanıyor. Hatta bu çizgi filmlerin yetişkinleri de etkilemesi oldukça dikkat çekicidir. Özellikle son yıllarda özellikle okullarda hemen hemen her öğretmenin sinema gezilerinde tanıklık ettiği ya da pek çok annenin küçük yaşta çocuğunun sinemaya yalnız alınmaması nedeniyle bire- bir anne olarak da gözlem yaptığı çizgi film sinema dünyasına bakacak olduğumuzda bu sektörün her toplumda devam eden bir global kaynak oluşunda ekonomik anlamda kâr sağlaması büyük bir rekabeti de sektör içindeki şirketler arasında hissettirmektedir. Örneğin son yıllarda “Frozen” filmini ele alacak olur isek; “Frozen 1”- “Frozen 2” hatta 2020 yılında “Frozen 3” adıyla devamı gelen bir sinema filmi olması filmin profesyonel bir ekibin ellerinde şahlandığını bizlere belirtiyor.1980’lerde var olan çizgi film dünyası ile günümüz çizgi filmlerinin çocuklarının farklılığı elbette kalitede en iyiye ulaşmakla ilgili film şirketlerine büyük bir baskı unsuru oluşturmaktadır. En basiti “Frozen” adlı çizgi filmin devamının sürekliliği içinde Disney’in klasik eserlerinin özlenen yapısının modernize edilişi ile işitsel ve görsel animasyonların oldukça etkileyici bir biçimde yeni nesil çocukların dikkatini çekmeyi başarması ebeveynlere bir yansımasıdır kim bilir? Bir anlamda klasik eserlerin çizgi romanlardaki özlemini izleyicilerin kalpleri ısıtmasıyla kendine bağlayan başarılı bir animasyon gücü ile kendine büyük bir pazar alanı açabilmiştir. Çizgi filminde yer alan tiplemeler, efektler, hatta hikâye kurgusunda kullanılan müziklerin seçimi işitsel ve görsel algısı gelişmiş olan “Alfa Kuşağı”nı etkileme yönünde kurgular içermektedir. “Frozen” adlı çizgi film sinema sektöründe fantastik bir prenses masalından kendini ayırarak cinsiyet ayrımı yapılmaksızın her çocuğun kız ya da erkek çocuğu fark etmeksizin dikkatini çekmiştir.
Çizgi film şirketleri de her film şirketinde olduğu gibi farklı gelişmelere ve yeniliklere yönelip animasyonlar dışında daha farklı yönlere de yönelip özellikle reklam kampanyalarında yeni keşifler ile müşteri kazanmaktadırlar. Eğitimde film sektörünün eğitime informal biçimlerde dâhi olsa filmlerin yansımaları ve etkilerini göz ardı etmemeliyiz. Son günlerde en çok tartışılan ve sosyal medyada olumlu ya da olumsuz özellikleri ile eleştirilen yeni bir TRT dizisi olan tamamı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde çekilen, Kıbrıs Türk halkının varoluş ve özgürlük mücadelesini de ekranlara taşıyacağı yönünde haberlerle gündeme yansıyan “ Bir Zamanlar Kıbrıs” filmini hatırlayalım. Yönetmenliğini Hakan İnan’ın yürüttüğü, Emre Özdür ve Başar Başaran’ ın senaryoya çevirdiği "Bir Zamanlar Kıbrıs" dizisi, 1 Nisan'da TRT 1'de izleyicinin karşısına çıkmış bulunuyor. Ki bu tarihin tarihi anlamalar içinde Türkiye’deki gelişmelerle ilgili neleri ifade ediyor olduğu zamanla daha doğru anlamlandırılacak gibi. Erol Avcı’nın yapımcısı olduğu “Bir Zamanlar Kıbrıs” adlı dizi filmi her Perşembe TRT1 ekranlarında saat 20.00’de izleyicilerle buluşmaktadır. Filmin aşk ve dram içerikli olması her toplumda olduğu gibi gerek Türkiye gerekse Kıbrıs’ta ilgiyle takip edileceğe benziyor. İnsanoğlunun kendine ait hayat öykülerinde hayatı zor ya da kolay yaşayan bir çizgisi olsa bile hayatın tadından anlam çıkarmak her insanın merak ettiği bir duygudur. İnsanlarda benlik adına duygu etkisi yaratan filmlerde yaşanmış hikâyelerde gerçekleşen acılar, maceralar, sevinçler, dramlar, başarı öykülerinde izleyicinin belirli film karakterlerinde kendi ile özdeşleştirdiği karakterin rolleri izleyicilerin pek çoğunda ister istemez oluşan bir etkidir. Nitekim “Bir Zamanlar Kıbrıs ”adlı filmin yayınlanma tarihinden beri reytinglerde ilk sıralarda yer alması film sektörü adına filme dikkat çekici bir nitelik kazandırmakta gibi görünmektedir. Türkiye’de son zamanlarda popülerlik kazanan ve en çok izlenen dizilerin reyting kaybetmesine neden olduğu yönünde sonuçlara ilişkin “ Bir Zamanlar Kıbrıs” dizisiz haberlerde de oldukça dikkat çekeceğe benziyor.
Kıbrıs Türk halkının kendine ait bir takım değerlerin yer aldığı bu film ada halkını daha önce profesyonel anlamda büyük bir Türk film şirketi olan Turkish Media Corporation (TMC) tarafından Türkiye’nin devlet olarak yayın yapan televizyon kanalında izleyicilerle buluşması Kıbrıs için oldukça önemli. Filmin TRT ( Türkiye Radyo Televizyon Kurumu)’ye bağlı TRT1 kanalında Türkiye’nin ülke çapında ilk yayın yapan televizyon kanalı olması adına da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı adına oldukça heyecan verici bir diğer özellik olarak değerlendirilebilir. Ülkenin tanıtımına ilişkin filmin bir kaynak olması dışında; tarihi, kültürel ve coğrafik değerlerle Kıbrıs Türk toplumu dışındaki insanların da Kıbrıs Türklerini anlama ve tanımaları adına da farklı bir değeri var. Türkiye ve pek çok ülkeye KKTC’nin tanıtımı adına da etki edecek bir kaynak niteliği olan “ Bir Zamanlar Kıbrıs” filmi izleyenlerin oldukça ilgi ve dikkatini çekerken, dizi ile ilgili bir takım olumlu ya da olumsuz eleştirilerin basında ya da medyada paylaşıldığına da tanıklık etmekteyiz. Olumlu eleştiriler olduğu gibi olumsuz eleştirilerin de yapıldığı filmin eleştiri yumağında geleceğimiz olan çocuklarımızın daha iyisini başarmalarına cesaret katacak şeffaflık ve saygıda eleştirilmesinin bir filmin arka sahnesinin toplum eğitimine yansımasının önemi ortaya çıkmaktadır. Toplumların damak lezzetleri, giyimleri, inançları, müzikleri, hobileri ya da sosyal hayatlarındaki ilişkilerindeki bazı kalıplaşmış yapıları o toplumu diğer toplumlardan ayırt ettiren özelliklerdir. Bir zamanları anlatan filmlerin nostaljik örüntüsünün temeli insanlığın temel duygu ve yaşamlarını nötralize etmenin yanı sıra zamanın değişmesine rağmen insanlığın sevgi, var olma, yaşam mücadelesi içinde bir takım şeylere aidiyet beslemesi, hatta var olma bilinci adına kendinden değer buldurduğu için bu tür filmler insanların çoğunun dikkatini çekmektedir. Nitekim filmde yaşanılan olayların gerçekliğine ilişkin bazı değerlerin ifadeleri ile ilgili eleştirilerin yapılması bir belgesel filmi olmasa bile tarihi bilmeyenlere farklı kodlamalarla informal yollarla yanlış bilgileri öğretmemesi yönünde temennileri dile getirebilmektedir. Kıbrıs Türkleri dışında pek çok toplumun sosyal ilişkilerini de konu edinmekte olan filmin sadece Kıbrıs Türklerine yönelik bir film olduğunu düşünmek sanırım bu çerçeveye sadece aynada kendi yüzümüze odaklanmaktan başka yüzleri görmemek olarak değerlendirebilir. Bu anlamda izleyicilere farklı mesajlarla farklı algılar yaratabileceği yönünde her hangi bir içerik paylaşılırsa özellikle tarih bilimciler, sosyologlar, psikologlar eleştirilerini eğitim bilimcilere de rehberlik oluşturacak biçimde paylaşabilmelidir. Böylelikle popülarite kültürüne alışmış olan toplumların amaçlar peşinde olduğunu sanarak, amaçtan sapmaları, hatta beklentileri dışında farklı sonuçlarla karşılaşmalarına el birliği ile engel olunabilir. Günümüz eğitim bilimleri çağdaş eğitim yaklaşımları gereği felsefîk düşünmeyi beslemektedir. Yani eleştirel bakış açısında daha nesnel yaklaşabilecek nitelikte pek çok akademisyen ve araştırmacının var olması henüz yeni öğretmen olan ya da deneyimi olmayan öğretmenlere de farkındalık kazandırmaktadır. Dolayısıyla bir zamanlar bizlere çocukken izlettirilen filmler ya da okutturulan hikâyelerle ilgili yetişkinlik döneminde öğrendiğimiz gerçekler için “ keşke” cümleleri kurmak gibi pişmanlıkların olmaması adına disiplinler arası eleştirilerin bir çerçevede bütünleşip eğitimcilerle buluşması çok önemlidir. Eğitim camiasında öğretmenlik mesleği ile ilgili mesleki profesyonelliği tam edinmemiş ya da tamamlayamamış olan amatör eğitimcilerin hata yapma durumları onların bilinçlendirilmesi ile azaltılabilir. Özellikle kurgusal kaynaklarla ilgili ilgili Milli Eğitim Bakanlıklarının kaynak kısıtlaması ya da önerilere hassasiyetle dikkat etmeleri gerekmektedir. Bu yönde öğrencilerin yaş gruplarına göre hangi filmleri kesinlikle izlememeleri gerektiği yönünde bilinçlendirilen öğretmenler aile eğitimleri ile medyanın toplum huzuruna olumsuz etkilerine de engel olmuş olurlar. Eğitimde kaynak ya da materyal olarak kullanılan sembollerde bile özellikle yeni mesleğe atılan genç öğretmenlere sübliminal içeriklerin farkındalığı doğru uzmanlarca aktarılmalıdır. Mesleğinde yeni göreve başlayan pek çok eğitimcinin bir taraftan öğretmenlik kimliğine entegre olması ile ilgili bir denge çabası varken; diğer taraftan bu dengeyi öğretmene sağlatacak olan asıl kaynak değeri olan eğitim programları içinde kaynakların yeterliliği öğretmenin dış kaynaklara eğilim durumunu azaltabilir nitelikle planlanmalıdır.
“Bir Zamanlar Kıbrıs” adlı filmden bahsederken; 1997 Yılında Amerikan yapımlı “Titanic” adlı sineme filminin 19 Aralık 1997 yılında sinemalara girdiği günlere biraz gitmemizde fayda var. 1990’larda teknoloji ve dijital kaynakların erişim adına bu kadar çabucak yayılım gösteremediği o zamanlarda “Titanic” Filminin ticari ve eleştirel alanda başarı elde etmesi sonucunda 14 farklı dalda “ Akademi Ödülü” ne de aday gösterilmesi elbette o dönemki şartlara göre büyük bir başarıya imza atmaktı. Hatta “ En İyi Film” ile “ En İyi Yönetmen” dalları da dâhil olarak 11 dalda ödül kazanmasına ilişkin günümüz sosyal medya takipçilerinin filmin o dönemde eleştirilerini yapan kuşaktan daha farklı bir nesil olsa da o neslin günümüz neslinin beğeni ve ilgilerine de etki eden reklam özellikleri olduğunu da yadsımamalıyız. Eğitimde gelişme ve değişmelerle ilgili sürekli dijital okur- yazarlık veya bilişim teknolojilerine yönelik pek çok yeniliği takip etmeye çabalayan yeni neslin öğretmenlerinin medya etkisiyle de kendini geliştirmekte olduğunu belirtebiliriz. Dijital teknolojilerin gelişimine bağlı televizyon ve sinema sektörünün yanı sıra dijital yerlilerin en rağbet gösterdiği dijital oyunlar ticaretle ilgili en çok kâr sağlatan meslek gruplarından bazılarına örnek verilebilir. Bunları ifade ederken “Titanic” eğer pandemi döneminde çıkmış olan bir film olsaydı film ile ilgili tarihi ve dram içeren durumlarla ilgili tarihe adeta acı bırakan gözü yaşlı aileler sağ olsaydı farklı yönleriyle gerçekleri yansıtmayan bazı durumlardan ötürü nasıl eleştirilebilirdi sahi?
Dünya çapında iki milyar doların üzerinde gişe hasılatı yapan "Titanic" Filmi, bir milyar doları geçen ilk film olurken, on iki yıl boyunca gişe hasılatı rekorunu elinde bulunduran bir film olmayı başarmıştır. Nitekim bu başarının ardından 4 Nisan 2012 tarihinde filmin üç boyutlu bir versiyonu da trajedinin yüzüncü yılını anmak amacıyla sinemalara yeniden girerken daha önceki başarı etiketlerinin filmin yeni versiyonuna yönelik olumsuz eleştirilere adeta bir kalkan olmuştur kim bilir? Ünlü yönetmen James Cameron tarafından yönetilen aşk/dram filmi olan “Titanic” filminin başrollerini Oscar ödüllü oyunculardan Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet üstlenmişti. Doğal olarak “Titanic” filmin gücü sadece bunlar değildir. Ancak “ Bir Zamanlar Kıbrıs” filminin değerine ilişkin kendine değer veren bir toplum olup olmadığımız yönünde kendimizi beğenmeyen bir toplum olma çabasının temeli belki de eğitim sistemimizle de ilgili bir sorundur kim bilir? Eğitimde sınıfta hata yapanı şikâyet eden öğrenciyi sevindirircesine şikâyet eden öğrencinin mağdur olmaması adına sınıfta kendince disiplin yapacağını sanıp tüm çocukların önünde kendinden gerek fiziksel gerek ruhsal gerekse duygusal anlamda daha gelişimi bir yetişkinle eş tutulamayacak kadar çocuk olan yavrularımızı azarlayan öğretmenleri bir anımsayalım lütfen. Kızmanın, hakaret etmenin, bağırmanın, küçümsemenin, aşağılamanın ve ezmenin “Güç” olabileceği yönünde kodlarla büyüyen çocuklarımıza biz eğitimde ders programlarında var olan müfredat dışında insan olmaya dair neleri doğru öğretemedik? Bu deneyimlere tabi tutulup öğretmen ya da yetişkinlerin rol model olduğu bazı özellikler bugün anne- baba olan çocukların yetiştirmekte olduğu çocuklarını komşunun kızı- oğlu veya akranı olan akrabalarıyla kıyaslarken kendi çocuğundaki değerleri göremeyecek kadar acizleştirilmiş veya köreltilmiş gözlerin bakışındaki negatifliklerle korkuyu eğitimciler bile beslemiştirler oysa. Çalışan anne ve babaların az çocuk sahibi olma nedeniyle çocuklarını el bebek gül bebek büyütme çabasında çocuğun yanlışlarına ve hatalarına göz yumup çocuğa doğruyu öğretmek adına hata söylemeyi kusur gören ailelerin öğretmene öğretmencilik rolü ile öğretmene saygısızca ahkâm kesen ailelerin günümüz şartlarında öğretmenden daha güçlü olan sosyo-ekonomik gücün bilgiyi ezmesine ne denilebilir? Dünya çapında 2 milyar 187 milyon dolarlık hasılat elde ederek tüm zamanların en çok izlenen ikinci filmi olan “Titanic”, Türkiye de de o dönem 2 milyon 943 bin kişi tarafından sinemada izlenmenin yanı sıra Türkiye'de en çok izlenen ikinci yabancı filmi olmuştur. IMDb puanı 7,8 olan “Titanic” Filmi ile ilgili eminim pek çoğunuzun fark etmediği bir gerçekle yüzleşiyorduk kim bilir? Eğitimde iyi örnekler listesine ebeveynler olarak ya da yetişkinler olarak kendimizden olan değerlere ilişkin bizim toplumumuzda üretilen yerli malları ile ilgili zaman zaman tutucu ve muhafazakâr olan tutumlarınızda sahne sanatları ve görsel sanatlar ile ilgili gençlerin cesaret kazanımına ilişkin neleri pekiştireç olarak kullanmaktayız? Yerli üretimle ilgili sanayi ve tüketim kültürüne dijital erişim güçlerini neden ekleyemiyoruz? Bugüne kadar öğrencilerinizin dikkatini çekmek için yanlış olan kaç doğru sanılan filmle ilgili ya da romanla ilgili öğrencilerinizle bilimsel dayanaklara dayalı yıkıcı olmadan yapıcı eleştirilerle onlara rehberlik sağlayabildiniz? Sorusuna cevap everebilecek öğretmenlerin yaşadıkları toplumda toplumsal sorunlar, ülke sorunları, yaşadığı ülkenin geleceği ile ilgili gailesi olması gerekmektedir. Aksi takdirde eğitimde var olan müfredatta yer alan konuları bugünkü teknolojinin geliştirdiği robotlar da rahatlıkla anlatabilmektedirler. Toplumlarda aidiyetin güçlenmesi için o toplumu oluşturan çocukların kendilerine güven duymaları adına hatalarla yüzleşirken aşağılama, küçümseme, itibarsızlaştırma ya da değersizleştirme yorumlarına tanıklık etmek pek çok çocuğumuzun deneyim kazanmalarına ilişkin cesaretlenmelerine bir engel olabilmektedir. Hatta bu olumsuz durum toplum içinde mükemmeliyetçiliği kibir haline getirdiği için kendi kaynaklarından yararlanamama, üretememe sorunundan ötürü toplumumuzu başkalarına muhtaç bırakabilmektedir. Dolayısıyla bütünün içerisinden iyileri ayıklamayı bilen gözlerin bütünü bozan nitelikleri ayıklama temeli mevcut durumu en iyiye ulaştıracak cesareti kazandırmak adına aslında kendi ürettiğimizle bir takdiri sunmaktır. Bunun adının “Yalakalık” veya “ Adam Kayırma” ile ilişkisi olmaması için toplumda reel bakış açısının başta devletin üst mevkiilerinde görev alan yetkililerle birlikte yöneticilik görevini üstlenen kişilerin çalışanların başarılarını fark edip, onları takdir eden motivasyon güçleri ile sağlanabileceğini görebilmemiz gerekmektedir.
Gelincik kelimesini duyduğunuzda aklınıza neler gelmektedir? Elbette bir gelin güzelliğinde gelincik çiçeği aklınıza gelebilmektedir. Ancak kelimeyi ilk duyduğunuzda genel olarak kırsal bölgelerdeki kümes hayvanlarını avlaması ve önlem alınmadığı takdirde bir kümeste bulunan tüm canlıları yok etmesi sebebiyle bazı köylük bölgelerde ”tavuk hırsızı” lakabı ile de bilinebilen gelincik hayvanı da akıllara gelir değil mi? Eğitime etki eden iç faktörlerin dışında dış faktörlerin de önemine ilişkin bazı örnekleri aktaran yukarıdaki ifadelerde her eğitimcinin öğrencisini bir gelincik çiçeği gibi görebilmesi büyük bir değer kazanırken, her eğitimcinin öfke ve ön yargı ile ilgili kültürel bir miras olan Anadolu masalları içinde yer edinmiş gelincik hikâyesinden ders çıkarılması oldukça önemlidir. Öğretmenin eğitimde gerek öğrencileri, gerek çalıştığı iş yerindeki arkadaşları, amirleri veya sürekli iletişimde olmak zorunda olduğu aileleri dışında normal sosyal yaşamındaki komşuları, akrabaları hatta kendi ailesi ile bile ilişkilerindeki sabrının yanı sıra onun dinleme, tanıma, anlama ve kendi ile birlikte insana değer veren saygılı tutumları içinde kişiliğindeki özelliklerle öğrencileri tarafından da hissedilmektedir. Bu anlamda hoşnut alarak hatırlayacağımız gelincik hayvanının hikâyesi nasıldır bir hatırlayalım dilerseniz:
Geçimini çiftçilikle sağlayan, çocuğu olmayan bir çiftin günlerden bir gün tarlada çalışırken bir yılan ile gelinciğin kavga ettiğini kârı koca izlerler. Anne gelinciğin bu kavga esnasında yanında bir de yavrusu vardır. Nitekim annelik içgüdüsü ile anne gelincik yılanın yavrusunu yememesi için kendini yılana yem eder ve yılan çekip gidince yavru gelincik oracıkta yapayalnız kalıverir. Bu kez bu olayı gören çiftçinin karısı eşine “ Bey! Yazıktır. Evimize götürelim, besleyelim” der ve gelinciği evlerine götürürler. Aradan belirli bir zaman geçer ve bu çiftin çocukları olur. Elbette bizim küçük gelincik yavrusu da büyümüştür ve o da evin bir parçası olmuştur. Günlerden bir gün çiftçinin acil tarlaya gitmesi gerekir fakat bebek evde uyuyordur. Adam “ Bir şey olmaz. 5 dakikaya geliriz” deyip karısını alıp kürekleri sırtlanarak tarlaya giderler. İşleri bitirip eve geldiklerinde bir de ne görsünler gelinciğin ağzı kan revan içinde evde dolaşıyor. Bunu gören adam öfkelenir ve kan beynine sıçrar. Elindeki kürekle gelinciğin yavrularını yediği düşüncesi ile gelinciğe vura vura gelinciği öldürüverir. Ardından evdeki tüm odalara bakarak yavrularını ararlar ve bir bakarlar ki yavruları mışıl mışıl odalarında uyumaktadır. Ancak ilginçtir ki bebeğin yanında ölü bir yılan bulunmaktadır. O an anlarlar ki gelincik bebeği korumak için aslında yılanı öldürdüğü için ağzı kan içindeymiş. Adam dizleri üzerine çöker ve “ Aman Ya Rabbim! Ben ne yaptım? Nasıl böyle bir yanlış yaparım?” diye kendini yıllarca yer bitirir.
Önyargının ne olduğunu hep bu tür hikâyelerle çocuklara sosyal beceri dersleri ya da pek çok sözel ders içeriğindeki aktivitelerle öğretmeye çabalasak da yukarıda bahsedilen konu film ile ilgili eleştirilerin pek çoğu aslında önyargı ile beslendiği için reel değerlere ulaşabilmek zaman alacağa benzemektedir.
Gelelim bir de efsanevi değeri olan gelincik çiçeklerine. Adeta esrarengiz efsaneleri içinde barındıran farklı toplumlarda kültüre değerler içinde toplumların acılarına ortak olan gelincik çiçekleri Türk toplumu için de önem ve değer taşımaktadır. Tarihte Romalıların âşık olup kara sevda acısı içinde olanlara gelincik çiçeklerinden yapılan içecekleri içirdikleri ve bu içeceğin aşk acısını hafifleteceğini sanmaları kim bilir belki de bugün ağrıları dindiren ve sakinleştirici özelliği ile tıp biliminde ilaç yapımında kullanılan şifalı bitkiler içinde yer alması ile de örtüşüyordur kim bilir? Yunan mitolojisinde birçok tanrının vazgeçmediği gelincik çiçeği “Uyku Tanrısı” olarak da bilinmekteydi. Hatta Hypnos’un çocuklarından biri olan Morpheus gelincikten yaptığı taçları uyutmak istediklerine vermesi de gelincik çiçekleri ile ilgili tarihte esrarengiz kaynaklarda konu edinilen bilgiler arasında yer almaktadır. Türk tarihinde Cengiz Han bir savaş sonrasında düşmanlarını mağlup ettikten kısa bir süre sonra savaş alanının gelinciklerle dolduğunu fark etmesi gelincik çiçeğinin tarihimizdeki değerine ilişkin sadece küçük bir örneğidir. Bu tür efsanevi durumlar Napolyon Savaşları ve Çanakkale Savaşı için de dillendirilmektedir. Genel anlamda savaşların ilkbaharda çıkması ve gelincik çiçeklerinin de ilkbaharda çıkması nedeniyle savaş ve gelincik çiçekleri arasında insanlar ilişki kurmuşlardır. Nitekim Çanakkale’nin Gelibolu Bölgesindeki gelincik çiçekleri “Kan Çiçekleri” olarak da bilinmektedir. Toplumlar içinde Japonlar gelincik çiçeğini insan ömrüne benzetmektedirler. Nitekim Japonlara göre gelincik çiçekleri de tıpkı biz insanlar gibi dünü olan fakat yarını belli olmayan varlıklardık.
Gelincik hayvanı ile ön yargıların eğitimde ne gibi zorlukları beslendiğini, üretimle ilgili başarmakla ilgili hata yapmaya cesareti olmayan çocuklarımızı asıl anlamasını umduğumuz anne- babalardan daha bilinçli olan pedagojik niteliği ile eğitim ve çocuğu en iyi bilen öğretmenlerin her çocuğun yetiştirilmekte olduğu ev kültürü ve toplum değerlerini göz önünde bulundurarak yaşatması önemliydi kim bilir? Nitekim eğitimde her çocuk tıpkı bir gelincik çiçeği gibidir. Eğitime ilk başlayan çocuk gibi saf olmanın yanı sıra gelincik çiçekleri yabani olarak yol kenarlarında bazen de tarlalarda ilkbaharın bitki örtüsüne renk katan ahengi gibidir. Her ne kadar yabani olduğu belirtsek de insanoğlunun beğenilen ve sevilen şeylere olan göz alıcılığı günümüz dünyasında ekiminin ticari amaçla da yapılmasına neden olmuştur. Nisan ayında gerek Türkiye coğrafyasında gerekse Kıbrıs coğrafyamızda yaşam bulan gelincik çiçeğinin hikâyesi ile ilgili pek çok kaynakta ilginç bilgiler yer almaktadır. Sahi pek çok pahalı çiçekte olmayan özelliklere rağmen, hatta adeta bir kokusu bile olmayan gelincik çiçeğinde neydi insana ilgi duyurtan güzellik? Öyle ya yaklaşık 50-60 cm uzunluğunda ince uzun sapının üzerindeki hassas kırmızı yaprakları insana adeta sevgiyi hatırlatıyordu kim bilir? Tıpkı her çocuğun dünyanın acımasız etkilerinden bihaber olan saflığı gibi tertemizdi yabaniliği gelincik çiçeklerinin. Bazıları sarı, pembe ve beyaz renklerde de olabiliyordu. Tıpkı sınıflarımızda saçı sarışın, kumral kıvırcık ya da düz saçlı olan çocuklar gibi. Kimi zaman saflık, kimi zaman ayrılığı hissettirir gibiydi kendini insanoğluna renklerinin diliyle. Yaşam buldukları topraktan koparıldıkları andan itibaren solmaya yüz tutan bir hassasiyetle toprağına bağlı olan gelincik çiçekleri tıpkı bir insanın sevdiğinden ayrıldığı anda yaşadığı acıyı hissettiriyordu sevmeyi bilen her yüreğe. Doğanın adeta insana güzelliğin koparıldıkça bozulduğunu öğreten en önemli sembollerden biri de gelincik çiçekleridir değil mi? Eğitimde misafir ettiğimiz çocukların o hassas dallarını özlerini bozmadan koruyarak yetiştirebilmek onların özünde korumakta oldukları asıl insan modelini gülümseme ve çocuk cıvıltısıyla oyunlarına eğlenerek katan özlerini beslemekle sağlanabilirdi değil mi? Temelde öz değerleri bozmamayı niyet ederken, planladığımız insan modeline ulaşabilmekle ilgili elimizdeki gelincikleri yaşatabilmenin asıl formülü kim bilir belki de kendimizi bir gelincik kadar saflaştırmaktan geçiyordur ne dersiniz?
KAYNAKÇA
1. 'Bir Zamanlar Kıbrıs' dizisi 1 Nisan'da izleyiciyle buluşacak (aa.com.tr)
2. Bir Zamanlar Kıbrıs (Dizi) (renklitirtil.blogspot.com)
3. Dizilerin reyting sonuçları - 60.bölüm - Yandex.Video
4. 8 Nisan 2021 Perşembe Reyting Sonuçları: Camdaki Kız, Bir Zamanlar Kıbrıs, Bir Zamanlar Çukurova - MedyaFaresi.com
5. Çizgi Filmlerdeki Tuhaf Teoriler Ve İnanılmaz Gerçekler | YaMeraktan - Türkiye'nin En Büyük Bilgi Platformu
6. Frozen (2013) Kârlar Ülkesi Filmi Eleştirisi - Sinematopya
7. TITANIC - Film İncelemesi (filmsohbeti.blogspot.com)
8. Gelincik Çiçeğinin Hikâyesi Ve Gelincik Çiçeğinin Anlamı (mavikadin.com)
9. Gelincik Çiçeği Bakımı, Faydaları ve Hikâyesi Hakkında Her Şey (ciceksepeti.com)
10. Tekin Sönmez Gelincik Hikâyesi (trakyagozlem.com)
11. GELİNCİK ÇiÇEĞi | Afyon Haber Sitesi (afyonajans.com)
Yaşam Bilimleri12 Mayıs 2024 16:39
Yaşam Bilimleri05 Nisan 2024 09:15
Yaşam Bilimleri11 Mart 2024 22:59
Yaşam Bilimleri19 Şubat 2024 18:22
Yaşam Bilimleri18 Ocak 2024 10:17
Yaşam Bilimleri26 Temmuz 2021 19:14