"PANDEMİDE ÖĞRETMENLİK VE EĞİTİM SORUNSALI"
Uğur Özeren : Sayın Prof. Dr. Tuncay Akçadağ, kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz ?
Prof. Dr. Tuncay Akçadağ: Merhaba, halen Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümünde öğretim üyesi ve Eğitim Yönetimi Anabilim Dalı başkanlığını yürütüyorum. Köy öğretmenliği ile başlayan eğitimcilik hayatım, müzik öğretmenliği, rehber öğretmenlik, Millî Eğitim Bakanlığı’nda eğitim uzmanlığı olarak devam etti. Doktora eğitimimin ardından Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde öğretim üyeliği ile devam etti. Daha sonra çalışmalarım 4 yıl boyunca Öğretmen Akademisi Vakfı’nda uzman eğitimci olarak öğretmen, okul yöneticisi ve eğitim müfettişlerine hizmet içi eğitimler düzenleyip uygulamak suretiyle devam etti. 4 yıl Okan Üniversitesinde çalıştıktan sonra halen FSMVÜ de devam ediyorum. Fırsat buldukça okul modelleme, yönetici ve öğretmen eğitimlerine devam ediyorum.
Uğur Özeren : Şu an tüm dünyanın gündemi pandemi ve eğitim üzerine yoğunlaştı. Yaşadığımız bu dönem de ülkemizdeki öğretmen yetiştirme ve hizmetiçi eğitim anlayışımız neler içermelidir?
Prof. Dr. Tuncay Akçadağ: Her zaman olduğu gibi yeni bir değişimde yeni ihtiyaçlar söz konusu oluyor. Bu dönemde de öğretmenlerin uzaktan eğitimde ders tasarlama ve yönetme, sınıf yönetimi, okul yöneticilerinin uzaktan eğitimde yöneticilik rolleri, acil durum ya da kriz yönetimi gibi konularda hizmet içi eğitim ihtiyaçları doğdu. Deneme yanılma yolu ile öğretmenlerimiz bayağı yol almış gibi görünüyor. Bakanlığın da bu durumu hazırlıksız olmasına rağmen iyi idare ettiğini düşünüyorum. Ülkenin ekonomik koşullarından dolayı dezavantajlı kesimlerin çocuklarının bu süreçte sorun yaşamaları Bakanlığın tek başına çözebileceği bir sorun değil kuşkusuz. Yine de daha fazlası yapılabilirdi tabi ki. Tüm bu durumlarda iyileştirme çalışmaları için uzaktan, okul temelli etkin hizmet içi eğitimler düzenlenebilirdi. Temel anlayışın eğitimin bir sorun çözücü araç olarak ele alınmasına dönüşmesi gerekiyor.
Uğur Özeren : Dijital okur-yazarlık ve kullanılacak Web2.0 araçları, öğretmenlerin ders ve öğrenci etkileşiminde nasıl değişimler getirecektir?
Prof. Dr. Tuncay Akçadağ: Duruma birkaç açıdan yaklaşılabilir sanırım. Öncelikle öğretmenlerin dijital okur yazarlık sorunu ortaya çıktı. Bu durumda bilgisayarla barışık olan öğretmenler daha şanslılar. Bilgisayarı etkin olarak kullanamayan öğretmenler doğal olarak zorlandılar. Ancak bu durumun bir fırsat yarattığını düşünüyorum. Görebildiğim kadarıyla böyle bir durumda öğrenciler öğretmenlerine çok yardımcı oluyorlar. Dolayısıyla bu durum öğrenci-öğretmen etkileşiminde bir değişime neden oldu. Bir başka açıdan baskın öğretmen tavrı öğrencisinden yardım alan öğretmene doğru bir yumuşama ve iş birliğine dönüştü. İş birliği aslında dijital okur yazarlığı iyi olan öğretmenler için bile gerekli oldu. Belli ki ekranın öbür tarafındaki öğrenci istemezse işler yolunda gitmeyecek. Bu nedenle uzaktan eğitimde öğretmenler patron edalarını bir parça olsun terk etmek durumunda kaldılar. Bir diğer durum, öğretmenler çocukların dersten zevk alabilmeleri için çeşitli web araçlarını öğrenip kullanmak durumunda kalmaları. Kullanımına tanık olduğum whatsup, facebook, instagram gibi sosyal medya araçları, anket ve quiz programları, blok yazıları, youtube videoları, kahoot gibi online oyun sağlayıcı programlar bunlardan bazıları. Bunlar eğitimin geleneksel yapısını zorlayıcı unsurlar olarak devreye girmiş durumda ve giderek kullanımları konusunda öğretmenlerin daha da bilgilenmelerine ihtiyaç olduğunu hissettirmekte. Bu araçlar aynı zamanda öğretmen-öğrenci ve öğrenci-öğrenci etkileşimini de olumlu yönde etkilemektedir; öğrenciler öğretmenlerine daha kestirme yollar önerebilmekte, birbirlerine yardımı güçlendirmekte, iş birliğini keyifli hale getirebilmektedir diye düşünüyorum.
Uğur Özeren: Uzaktan eğitim ile pedagojik yaklaşımlarda önem kazanan değerler neler olacaktır?
Prof. Dr. Tuncay Akçadağ: Sorudan anladığım uzaktan eğitim, çocuk eğitiminde hangi değerlerin öğretilmesini öne çıkarıyor? Ya da uzaktan eğitimde öğrencilerle yaşanan sorunlara bakıldığında değerler açısından eksik görülenler neler olabilir? Öncelikle uzaktan eğitim denildiğinde uygulanması gereken veya amaçlanan durumları hatırlamak gerekir diye düşünüyorum. Uzaktan eğitim “pandemiden” önce de vardı ve belli uygulama esasları söz konusuydu. Her şeyden önce uzaktan eğitim öğrenci merkezli bir uygulamadır; öğrencinin kendi kendine öğrenmesini sağlayacak ortamlar hazırlanmasını ön görür. Uzaktan eğitimin, aynı anda pek çok kimseye ulaşılarak sınıf ortamından daha avantajlı bir biçimde, kişilerin kendi bilgi ve becerilerini kullanmalarına, yeni bilgi ve becerileri kazanmalarına ve var olanları geliştirmelerine olanak sağladığı belirtilmektedir. Uzaktan eğitimin “nerede, ne zaman ve ne istersen öğren” yaklaşımı ile oluşturulduğu belirtilir. Bu uygulamanın başarısı teknik, kurumsal, sosyal ve iletişimsel yeterliklere bağlı olduğu söylenebilir. Pandemi ile devreye giren uzaktan eğitim uygulamalarının bu esaslarla ne kadar örtüştürüldüğü ayrı bir tartışma konusudur.
Soru özelinde değinilmesi gereken sosyal ve iletişimsel öğeler olacaktır. Uzaktan eğitimde ders veren bir öğretmenin öğrencileri ile yaşadığı sorunlara bakıldığında, öğretmen-öğrenci iletişimini bozan etmenlerin içinde, öğrenciden beklenen davranışların değerlerle ilişkilendirilmesi ile nelerin üzerinde durulacağı ele alınabilir. Gözlenen sorunlardan biri, öğretmen sekron bir eğitimde soru öğrencilerine sorduğunda öğrencilerin soruya yanıt vermedeki tutumlarında yaşanmaktadır. Öğrencilerin sorulan soruya vermeleri gereken tepkileri vermeyişlerinin nedenleri araştırılıp çözümlenmelidir. Bunların arasında öğrencinin iletişim kurmaktan çelinmesi, güven duymama gibi nedenler olabilir. Öğrenci tutumlarını etkileyen nedenlerin çok boyutlu olması sorunun yanıtını da zorlaştırıyor. Mekânsal uzaklık öğretmenin öğreticiliğine bir kat daha yük getirmekte ve bunun öğrencilere yansıması çeşitli biçimde karşımıza çıkabilmektedir. Burada akademik ve uygulamada çalışılması gereken konuların karşımıza çıktığını belirtebiliriz.
Uğur Özeren : Okullarımızda yaşanan dijital devrimin okul yönetimlerine yansıması nasıl olacaktır? Eğitim yöneticilerimizin hangi konularda kendilerini geliştirmesi önem kazanır?
Prof. Dr. Tuncay Akçadağ: Uzaktan eğitimin teknik ve kurumsal yönü ile yöneticiler ilgilenmek durumundadır. Öğrenciler derste aktif dinleme gerçekleştirebiliyorlar mı, öğretmenlerin ders içerikleri, yüklenen bilgiler öğrencinin kaldırabileceği ağırlıkta mı, derste yeterince geri bildirim veriliyor mu, ders zamanlar net tür baskılar doğuruyor, öğretmenler öğrencileri nasıl motive ediyorlar, teknik sorunlardan dolayı ne tür sorunlar yaşanıyor ve nasıl çözülmelidir? Bu sorular sanırım okul yöneticisinin uzaktan eğitimde ilgilenmesi ve yanıtlaması gereken sorulardandır? Okul yöneticisi uzaktan öğretmenini denetlemesi ve düzeltme ve geliştirme faaliyetlerini gerçekleştirmesi gerekmektedir. Geleneksel eğitimde bile öğretmeni denetleme konusunda pek çok sorunlar yaşandığı biliniyorken uzaktan eğitimde bu konu neredeyse hiç gündeme gelmemiştir. Kısacası okul yöneticilerinin öğretim liderliği ile ilgili yeterlikleri üzerine yapılacak çalışmalar burada da kendini göstermektedir.
Uğur Özeren: Zamanın ruhu ile ortaya çıkan yeni normlarda, öğrencilerimizin geleceğe hazırlanabilmesi için müfredat güncellenmesi için neler önerirsiniz?
Prof. Dr. Tuncay Akçadağ: Uzaktan eğitim ile okulların yeniden tasarlanarak teori- uygulama bütünlüğünü sağlamada yeni bir program çalışması önerilebilir. Bence bu sorunun fırsatı burada yatmaktadır. Genel bir çerçeve çizecek olursak tasarlanacak eğitim programında bilgi akışı uzaktan eğitimle yapılabilir; verilen bilgilerin uygulamadaki kullanım alanları ile ilgili etkinlik veya faaliyetler okulda tasarlanabilir. Böylece şikayet edilen ezber eğitim, öğrenilenlerin uygulamaya yansıtılması, fen, matematik, yabancı dil, ana dil okur yazarlıkları gibi yeterliklere alan açılmış olur.
Uğur Özeren: Eğitim fakülteleri, öğretmen yetiştirme politikalarında neleri öncelikli değişimler olarak düşünmelidir?
Prof. Tuncay Akçadağ: İlk aklıma gelen fakülte uygulamasından enstitü uygulamasına geçiş ele alınabilir. Mevcut durumda kuram ağırlıklı bir eğitim söz konusu. Öğrenciler kuram-uygulama eşleştirmesini fakültelerde yapamıyorlar. Öğretmenlik mesleği yüksek öğretimde yapılır hale geldikten sonra mezunla verilmelidir. Bu nedenle son bir yıl tamamen uygulamaya ayrılmalı, öğrenciler iş başında iyi bir izleme ve değerlendirme sistemi içerisinde yetişmelidir. Öğretmenliğe başladıklarında bu uygulamaların etkilerini kullanabilmelidir. Fakülte mantığının özünde bilimsel çalışmalar yer alır. Mevcut sistemde öğretmen yetiştirmede ne bilim yapan ne de öğretmenlik mesleğini tam anlamıyla kavrayan elemanlar yetişebiliyor. Memleketin ihtiyacı olan etkili öğretmenler. Etkili öğretmenlik işi içinde eğitimle mümkün. Uygulamayı kuramla gerekçelendirmek ve öğretmen adaylarını neyi niçin yapıyor olduklarından haberdar biçimde mezun etmek gerekiyor.
Uğur Özeren: Sayın Prof. Dr. Tuncay Akçadağ, değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için hem Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi ailesi adına hem de okuyucularımız adına çok teşekkür ederiz.
Prof. Tuncay Akçadağ: İmkan sağladığınız için ben teşekkür ederim.