Cinsiyet Eşitliği Bağlamında Eş Başkanlık ve Cinsiyette Kota Politikası
Siyasal yaklaşımların ve üretimlerin toplumsal sermayenin niteliğinden bağımsız, bağımsız olmasa da en az düzeydeki illiyetle oluştuğunu söyleyebiliriz Toplumsal birimler ise koşulların niteliğine bağlı olarak farklı sosyal bileşenlerin bulunduğu farklı tabakalardan oluşmaktadır. Siyasal düşünceler tarihinin uygarlık adımlarının bir çıktısı olan sınıflı toplum yapısı modern devletin modern toplum tahayyülündeki yurttaşlıkta da bulunmaktadır. Üst kimlik olarak homojenliğin ve eşitliğin tezahürü olarak tanımlanan veya algılanan yurttaşlık, tarihsel sınıf ayrımının özelliklerini her düzeyde barındırmaktadır. Benzer şekilde iktidar, hegemonya, propaganda, öteki(ler) ve devletin ideolojik aygıtlarının politik işlevleri sosyal ve kültürel kalıpların değişimine karşın var olmaya devam etmektedir. Keza, insan ilişkileri de politik uygulamaların sosyal ve kültürel dokuya yönelik etkilerinden gereken payı almaktadır. Bu etki toplumsal dokunun yapısına göre farklı çıktılar üretebileceği gibi süregelen iletişim tarzlarını yeniden üretebilmektedir. Bu ihtimal, ne tür sorunların görünür olduğu ve ne düzeyde önemsendiğine göre farklı anlamlar içerebilmektedir.
Cinsiyet kimliği ve iktidar ilişkisi, ataerkillik tartışmalarındaki önemini korumaktadır. Toplumlar üretim, iletişim, yaşam alanı gibi birçok hususta değişim yaşamış olsa da cinsiyet rolleri ve bu rollere tekabül eden davranış kalıplarının pek değişmediği söylenebilir. Değişimsizliği tetikleyen sürekli yeniden üretilme, üretilmeye bağlı yeniden konumlanma, süregelen cinsiyet ilişkilerini stabil tutmaktadır(kişi düzeyindeki farkındalık veya ayrılıklar geneldeki sürekliliğin değişebileceğini gösterse de). Cinsiyet eşitliği politikası farklı toplumsal kademelerin bir tezahürü olabileceği gibi siyasi irade(nin)lerin uygulamaları, tavırları veya görüşleriyle de oluşabilir.
Politik bir tavrın çıktısı olup ancak toplumdaki onlarca kimliğin farklı düzeylerde maruz kaldığı dışlanmanın veyahut ikinci sınıf algının parçası olan kadın kimliğinin politik alandaki rolünün güçlendirilmesi olarak ifadelendirilen "eş başkanlık" ve "cinsiyet kotası". Bu kavramların ortak paydası diğer alanlarda olduğu gibi politik alandaki erkek egemenliğini aşmak ve politik karar süreçlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini meşru bir düşünselliğe taşımaktır. Geleneksel sosyal dokunun güçlü olduğu Türkiye’nin siyaset yelpazesinde, böylesi bir girişimin güçlü bir örneklem olduğu inkâr edilemez. Ancak kavramların tartışılması gereken yönü tamda bu aşama da başlamaktadır. Çünkü cinsiyet kimliğini görüntü ve teoride yan yana getiren bu politik argümanlar arka planda bırakılan veyahut görmezden gelinen yönüyle ataerkil ilişkide yeniden konumlanmanın metaforudur.
Ataerkilliğin en net görüldüğü alanların başında gelen siyaset, kadın erkek kimliğinin kurulu işleyişinde etkili olan sosyal ve kültürel değer yargılarını aşmaya yönelik adımlar atmak yerine, eş başkanlık ve cinsiyet kotaları gibi politik araçlarla yetinmektedir. Eş başkanlık politikası toplumsal cinsiyet eşitliğiyle değerlendirilse de politikadaki erkek merkezli aday görüntüsünün giderilemediği bir gerçeklikte demokratiklik ve kimlik eşitliği vurgusu sosyal dokudaki bataklığı kurutmaktan uzaktır ve sorunun işlevselliğine katkı sağlamaktadır. Çünkü geleneksel kimlik ilişkilerinin baskın olduğu sosyal dokuda olumlu etkiler barındırdığı inkâr edilemese de erkek ağırlıklı politik bir ortamda kadının eş başkanlığı cinsiyet eşitliğinden ziyade eşitsizliği yeniden üretmektedir. Benzer nitelik cinsiyet kotası politikası içinde geçerli olmakla beraber politik alanda cinsiyet özelindeki hassasiyetin yöntemsel politikalarla aşılması beklenemez. Çünkü sosyal dokuya müdahale etmek yerine programsal düzeyde yüzdesel dilimlerle cinsiyet eşitsizliğine müdahale etmek sadece sorunu ötelemektir. Hangi konuya ilişkin olursa olsun, cinsiyet rollerinin kabul görmüş olumsuz niteliklerinin aşılmasına çalışmak veya cinsiyet eşitliğini yaşam tarzına dönüştürme çabasının başarısında uygulanan politika kadar teşhis de önemlidir. Toplumsal dokuya dokunmayan politikalar mevcudiyeti yaşatırken kültürleşme niteliği kazanarak günlük hayatın parçası olmaktadır. Bu nedenle cinsiyet eşitliğinin toplumsallaşması kısmî girişimlerle değil, bizatihi özne olarak aynı derece de ön planda olmayı sağlayacak bir anlayışla anlam ifade edebilir.