KADİR BAYŞU
Kategori: Yaşam Bilimleri - Tarih: 08 Kasım 2020 18:29 - Okunma sayısı: 2.619
EĞİTİMİN SOSYOLOJİSİ
(Eğitimin Sosyolojik Boyutu)
PROF.DR HİKMET YILDIRIM CELKAN
1-Sayın hocam
görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederiz.Sizleri tanımak isteriz. Kendinizden kısaca bahsedermisiniz?
1947 Kilis doğumluyum. 1967 de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünden mezun oldum. Sosyoloji ile birlikte Tarih, Pedagoji ve Tecrübi Psikoloji okudum, Pedagojik Formasyon aldım. Öğretmen Okullarında hocalık ve askerlik görevimin ardından 1973 de Üniversiteye intisap ettim. Eğitimin Sosyal Kültürel ve Tarihi Temelleri alanında 1977 de doktor, 1984 de doçent ve 1989 da Profesör oldum. 2014 de emekli oluncaya kadar Atatürk, Uludağ, İnönü, Gaziantep Üniversitelerinde bölüm başkanı, dekan yardımcısı ve 11,5 yıl dekan olarak çalıştım. 10 doktora ve 26 yüksek lisans yaptırdım. Bilimsel araştırma, kongre katılımı ve sportif temaslar için yaklaşık 14 ay Fransa’da bulundum. Akademik çalışmalarım ağırlıklı olarak “Eğitim Sosyolojisi” üzerinedir.
2-Eğitim Sosyolojisine katkıda bulunan sosyologlar düşünüldüğünde, ilk akla gelen isim kimdir, sosyolojinin geleceğine ne gibi katkılarda bulunmuştur?
Tabii ki Ziya Gökap’tir. Comte-Durkheim Okulu’nun temsilcisi olarak 1914 den itibaren Darülfünunda İçtimaiyat(sosyoloji) dersleri vermiş ve bu alanda Yeni Mecmua, İçtimaiyat Mecmuası, Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası, Muallim Mecmuası, İslam Mecmuası, Genç Kalemler ve Küçük Mecmua…gibi dergilerde yazılar yazmıştır. Le Play Okulu’nun temsilcisi Prens Sabahattin ile birlikte İsmail Hakkı Baltacıoğlu ve Mustafa Satı Bey’in de II.Meşrutiyet Döneminde Sosyoloji ilminin ülkemizde gelişmesinde büyük katkıları olmuştur.
Ancak Ülkemizde sosyoloji ilmine en çok Z.Gökalp emek vermiştir. Sosyal metodolojinin temel kuralları, Kültür-Medeniyet düalizmi, Türkçülük cereyanı ve bunun tabii bir sonucu olarak milliyetçilik mefkuresi, Türkçü-İslamcı-Batıcı sentezi, sosyal iş bölümü ve dayanışma, tarih felsefesi ve büyük adamlar, toplumda güzidelerin(elit,seçkin) önemi…gibi yenilikçi fikirler ve kavramlar üzerinde durmuştur.
Ayrıca İlk, Orta, Yüksek Öğretim kademeleriyle ilgili reformist fikirler ortaya atmıştır;
İlkokullarda dersler ve bunların saatlerinin azaltılmasını, ezbercilikten uzaklaşılmasını, çocuklara gereksiz bilgilerin öğretilmemesini, Tarih ve Coğrafya ders programlarının milli eğitimin gereklerine uygun biçimde düzenlenmesini, ilkokul öğretmenlerine sağlam bir felsefi ve sosyolojik formasyonun verilmesini, sosyoloji dersinin ilkokuldan itibaren okutulmasını ister.
Liselerde şube ayırt etmeksizin felsefe ve sosyoloji derslerinin okutulması yanında edebiyat öğretiminde Fransız taklitçiliğine son verilerek milli edebiyata önem verilmesini, derslerin içeriğinin milli kültüre göre şekillenmesini, öğretimde kemiyetten çok keyfiyete önem verilmesini tavsiye eder.
Yükseköğretimde Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin savunduğu Tuba Ağacı Nazariyesini yani maarifte her türlü reforma üniversiteden başlanması görüşünü Gökalp de desteklemiştir. O’na göre üniversitelerin kuruluşunda üç esasa dayanılmalıdır; 1) İlim, ilim içindir, 2) Öğretim Hürriyeti, 3) Öğrenme Hürriyeti.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin 1916 da yapılan kongresine sunduğu raporda, Tefrik-i Tedrisat’la medreselerin Evkaf Nezaretinden alınıp Meşihatı İslamiye’ye verilmesini, Tevhid-i Tedrisat’la da Evkaf Nezaretine bağlı bütün okulların (mekatibi umumiye) Maarif Nezareti’ne devredilmesini teklif etmiştir. Ayrıca üniversiteye muhtariyet(özerklik-autonomie) verilmesi ve sınıf usulünün kaldırılarak sömestre usulünün getirilmesi de Gökalp’in teklifiyle gerçekleşmiştir.
3-Eğitim felsefesi, eğitim psikolojisi, eğitim yönetimi, eğitim denetimi, eğitim sosyolojisi, eğitim ekonomisi…Baktığımızda eğitim neredeyse tüm disiplinlerle ilişkili. Gelecekte eğitime yön verecek disiplin hangisi sizce ve neden?
Yukardaki disiplinlerden sadece birini seçmek zordur. 20. Asırda eğitimin sosyal bir kurum olduğu iyice kabul gördükten sonra sadece yukardaki disiplinlerle değil, sosyal realitenin diğer alanlarıyla da ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. Tarih, iktisat, sanat, politika, teknoloji…bunlardan bazılarıdır.
Ancak bunlar arasında eğitim felsefesi ile eğitim sosyolojisi’nin ayrı bir yeri vardır. Eğitimi felsefi ve sosyal temellere dayandırmadığımız sürece diğerlerinin etkisi yetersiz kalır. Günümüz eğitiminin en önemli belirleyici iki faktörü ekonomi ve teknoloji olmuştur. Parasal ve diğer maddi imkanlarla, yeterli iletişim sistemi olmadan neredeyse kaliteli bir eğitimden bahsedemez hale geldik. Bu iki faktör bilgili, becerikli, meslek sahibi bireylerin yetiştirilmesi için vazgeçilmezdir.
Ama buna karşılık bireyin bir de ahlaki seciyesi, vazife ahlakı, sorumluluk duygusu, toplumsal bütünlük ve dayanışmaya katkısı söz konusudur. Kazanılan bilgi ve beceriler bunlara hizmet etmediği müddetçe müreffeh bir toplumdan bahsedilemez. Onun için halde ve gelecekte eğitim felsefesi ve sosyolojisinin belirleyici rolü ağır basmaktadır.
4-Okulları bulundukları çevre ile birlikte değerlendirmek gerektiğini savunur uzmanlar. Gelecekte okulçevre ilişkisini nasıl görüyorsunuz?
Eğitimin sosyal temelleri zaten çevre faktörünü ön plana çıkarır. Eğitim denildiğinde akla ilk gelen kavram okuldur. Bugünün modern okulları çevreye, topluma, hayata dönük kurumlardır. Kendi içine kapanmış okullar artık geride kaldı. Okulla çevre arasında karşılıklı bir etkileşim(interaction) vardır. Klasik okul kapılarını çevreye kapatmıştı. Modern okul ise kapılarını çevreye açmış, çevreden etkilendiği gibi kendisi de çevreyi yani mikro ve makro planda toplumu etkilemeye başlamıştır. Okuldan beklenen, çevresine intibak etmiş, çevresine önderlik eden meslek sahibi bireyler, önderler, rehberler, liderler yetiştirmek olduğuna göre, onun bu işlevi(fonction) bugün daha da önem kazanmıştır.
Bu düşünceler fiiliyata dökülebildiği ölçüde okul görevlerini yerine getirmiş demektir. Fakat bu hedefler genellikle teoride kalmaktadır. Mevcut sistemde okulun kendine düşen işlevini yerine getirebildiğinden söz etmek zordur. Çünkü çevre(devlet, siyaset, sermaye, bürokrasi…) okulu rahat bırakmamaktadır.
5- Okulun çevresi ile ilişkisi düşünüldüğünde, her okul aynı eğitim hizmetini üretebilecek mi? Gelecekte farklılaşmanın nedeni nedir?
Her okul aynı eğitimi üretemiyor. Devlet okullarıyla özel okullarda bu farklılık açıkça görülüyor. Sadece gelecekte değil bugün de derin farklılaşmaları görmek mümkün. Sebeb olarak fırsat ve imkan eşitsizliği gösterilebilir. Coğrafi, siyasi, kültürel, sosyal sınıf, değer yargıları, cehalet, sosyo-ekonomik farklılıklar gibi faktörler bu eşitsizliğin başlıca sebebleridir. Devletin okullara desteği bir yere kadardır. Özel okullar ise devlet okullarından daha fazla imkanlara sahip olduğu için eğitim hizmeti daha kalitelidir.
Burada öğretmen faktörünü de düşünmek lazım. Deneyimli öğretmenler yüksek ücretle çalıştıkları için mesai içinde ve dışında sürekli öğrenci ile meşguldürler. Sınıf mevcutları devlet okullarına göre daha azdır. Ders araç ve gereçleri, laboratuar, atelye, sosyal ve kültürel faaliyetlerle uygulama alanları…gibi avantajlar da eklenirse eğitimdeki kalite farkı anlaşılacaktır. Bu da her okulun aynı eğitim hizmetini veremediğinin açık göstergesidir.
6-Son zamanlarda eğitimde bilindik kavramlar değişmeye başladı. Sosyal medya ve kitle iletişim araçları okulu etkiliyor ve değiştiriyor. Gelecebüyük ölçüde soskte neler olacak?
Çağımıza artık iletişim(communication) ve ulaşım(transportation) damgasını vurmuştur. Churchil, “Dünya eskisine nazaran yirmi kere daha küçülmüştür” derken bu gerçeği anlatıyordu. Açık toplumların modern okulları ulaşım ve iletişim sorunları olmayan eğitim kurumlarına dönüşmüştür. İmkanlar farklı olsa da bu bir gerçektir ve geriye dönüşü yoktur.
Burada önemli olan etkileşime engel olmak değil, kitle iletişim araçlarının etkilerini elemeden geçirip, eğitimin amaçları ve hedefleri doğrultusunda yararlanmaktır. Bundan böyle örgün eğitimin eksiklerini kitle iletişim araçlarıyla kapatacağız. Her ne kadar yaygın eğitim örgün eğitimin yerine geçemese de onun kadar önemli olacaktır. Nitekim bugün bütün dünyayı tehdit eden Corona Virüs salgını karşısında okullarımızda eğitimin kitle iletişim araçlarıyla sürdürülmesi bunun en somut örneğini teşkil etmektedir.
Bütün dünyada ve özellikle nüfusu hızlı artan ülkelerde sadece eğitimde değil, sosyal hayatın diğer alanlarında da kitle iletişim araçlarının kullanımının giderek arttığı düşünülürse, ilerde okulun yapı ve fonksiyonlarında önemli değişikliklerin meydana geleceği söylenebilir.
7-Eğitimde istenilen hedeflere ulaşabilmenin yolu büyük ölçüde sosyolojik verilerin dikkate alınması ile gerçekleşeceği savunulur. Özellikle pandemi döneminde sosyolojik verilerde değişim olacak mı? Gelecek günler bizlere neler gösterecek?
Pandemi patolojik bir sosyal olaydır. Normal ve patolojik olayların mahiyeti, sebebleri ve sonuçları doğal olarak farklı olur. Dolayısiyle sosyal araştırmaların verileri de değişik çıkacaktır. Esasen Sosyolojinin gayesi her iki durumumun verilerini elde edip bunları sebeb-sonuç ilişkisi(causalité) içerisinde incelemek, sosyal realitenin mahiyetini izah etmeye çalışmak, bazı çözüm yollarını ortaya koymaktır.
O halde gelecek günlerde sosyal araştırmalar içinde sosyolojik verilerin payı daha çok artacak ve bunlardan yararlanmanın zarureti kendini fazlasiyle hissettirecektir.
01 Kasım 2024 14:01
07 Kasım 2024 20:34
01 Kasım 2024 14:27
12 Kasım 2024 20:27
03 Kasım 2024 21:01
05 Kasım 2024 20:23
09 Kasım 2024 12:57
01 Kasım 2024 21:43
03 Kasım 2024 20:23
20 Kasım 2024 20:01