Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

OKULLARDA KÜLTÜR DEĞİŞİMİ NEDEN OLMALI VE NASIL BİR YOL İZLENMELİ? BÖLÜM -2

NESRİN KARADUMAN

Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 23 Eylül 2020 18:35 - Okunma sayısı: 1.187

OKULLARDA KÜLTÜR DEĞİŞİMİ NEDEN OLMALI VE NASIL BİR YOL İZLENMELİ? BÖLÜM -2

OKULLARDA KÜLTÜR DEĞİŞİMİ NEDEN OLMALI VE NASIL BİR YOL İZLENMELİ?
BÖLÜM -2
Geçen hafta okullarda kültür değişimi nasıl olmalı konusuna ufak yollu bir giriş yapmış ve okul panolarından, okul duvarlarından söz etmiş daha sonra ise kültür değişimi için yapılacak çalışmalarda okul idaresinin destekleyici tutumunun çok önemli olduğu konusuna değinmiştik. Peki, biz neler yaptık? Neler yapmadık ki? Diyerek yapılan çalışmaları aktarabilmek için bu haftaki yazımızı beklemenizi yazmıştım. O halde kaldığımız yerden satır başı yaparak devam diyelim...
İlk önce işe kendimizi sevdirme ve kendini kabul ettirme çabaları ile başladık. Tüm bu süreç yaklaşık olarak iki ayımı aldı ve bu zaman zarfında okul idaresinin hep destekleyici tutumu ile karşılaştım bu beni dehada yüreklendirdi. İlk panolarımızı 24 Kasım Öğretmenler gününde öğrencilerimiz ile birlikte hazırladık ve muhteşem görseller ile duvarları süsleyerek adeta okula renk ve nefes verdik, sanki ölüm bir beden şahlanmış bir ruha kavuşmuş cıvıl cıvıl olmuştu her taraf. Artık öğrenciler daha bir ilgili daha bir motive idiler okula karşı. İkinci atılımım okuluma değişik meslek guruplarından insanları davet etmek oldu. Bu fikrimi Müdür beyle konuşmaya karar verdim ve müdür bey ile konuşunca kendiside bana her konuda destek olabileceği söyledi beni destekledi. Hemen Facebookumu açtım ve geniş bir çevreye sahip olduğum için değişik meslek guruplarından arkadaşlarımın bir bir profillerine girerek isim isim listeledim hepsini. Kimini gerçekten nazım geçecek derecede tanırken kimini hemen hemen hiç tanımıyordum ama yinede şansımı denemeye karar vererek listemi zenginleştirdim.
İlk kriterim ilk etapta okulumuza davet edeceğim kişinin okuldaki öğrencilerimin kültürel yapısına yakın olmasıydı ikincisi ise özellikle İmam Hatip Lisesi kökenli olması tercih sebebim idi. Bunun böyle olmasını tercih etme sebebim; öğrencilerimin kafasındaki “Biz İmam Hatip Lisesinde okuyoruz bizden bir şey olmaz, sonuçta burasıda bir meslek lisesi, bizden olsa olsa cami hocası olur “ imajını yıkmaktı. Bu attığım adımların doğruluğunu ilerleyen süreçlerde gördüm, öğrencilerimiz motive oldular, öğrencilerimizin ders çalışma potansiyelleri arttı. İlk zamanlarda okulumuzun küçük konferans salonunda sus, dur, dinle demekten nefesimiz kesiliyordu. Öğrenciler âdâb-ı muaşeret dediğimiz kuralların hepsinden bi haber oldukları gibi laf tanda anlamıyorlardı. Bazı arkadaşlar neden bunlar için bu kadar uğraşıyorsun? Oturmayı kalkmayı bile bilmiyorlar diyorlardı. Biz ise Müdür Bey ile birlikte ısrarla, öğrenecekler diyerek mücadeleye devam ediyorduk.
Okula ilk getirttiğim kişi Urfa okuluma davet ettiğim Mekatronik mühendisiydi. Okuluma gelerek stem ve Robotik Kodlama konusunda seminer verdi. Tabiî ki bir mühendisin gelip okulumuzda seminer vereceği küçük ilçemizde durulunca çok ilgi çekmişti. Stem ve Robotik Kodlama aslında yeni bir alan değildi lakin Menemen ilçesi için yeni duyulan yeni ilgi gösterilen bir alan olmuştu okulumuza gelen mühendisin sunumları sonucu. Urfa 'dan gelen arkadaşımız çocuklar üzerinde çok büyük bir etki yarattı, özellikle onların kültürel yapısından gelen bir kişi olup onların dilsel öğeleri ile onlarla bağlantı kurunca öğrencilerin hepsi mest olup örnek almaya başladılar. Daha sonra İzmir barosundan üç bayan avukat arkadaşı resmi yazı ile davet ettik, İzmir Barosuna mensup olan Bayan Avukatlar hem öğrencilerimiz hem velilerimiz olmak üzere, günümüzün kanayan yarası olan, kadın ve çocuk hakları, Aile içi şiddet, kadın ve erkek sığınma evleri gibi konularda seminer verdiler. Bu seminerden özellikle kız öğrencilerimiz ve bayan velilerimiz çok etkilendiler. Ayrıca öğrencilerimizin yaşadıkları yerlerde şiddetin yoğun olması sebebi ile öğrencilerimiz başlarına herhangi bir şey geldiği zaman ne yapabilirler veya ne yapmaları gerekir gibi konularda bilgi sahibi oldular. Bayan avukatların gelmesinden sonra öğrencilerimizdeki vurdulu kırdılı davranışlar başta olmak üzere, kız öğrencilere karşı olan tutumlarında da müthiş bir değişim başladı. Yavaş yavaş okul kurum kültüründe istediğimiz çizgiye doğru ilerlemeye başlamıştık. Tüm bunlarla birlikte okulda yaşanan bu değişimlerin getirmiş olduğu motivasyon ile öğrencilerimizin derslerine karşı ilgilerinin arttığını ve sınavlarının yüksek seyrettiğini gördük. Artık öğrenciler on beş günde bir tekrar eden periyotlar halinde okulumuza değişik meslek guruplarından insanlar geliyor ve her gelen farklı bir iz bırakıp gidiyordu. Okula her davet ettiğimiz kişinin farklı bir özelliği farklı bir yeteneği bulunmaktaydı buna özellikle dikkat ediyor ve facebook ortamında kişi ile bağlantı kuruyor ve kendimi tanıtarak kişiyi davet ediyordum. Bu kişi bazen il dışından bazende bulunduğumuz şehirden oluyordu. Başka şehirden okulumuza gelen kişilerin yeme içme barınma ve yol masraflarını karşılıyorduk bizden başka hiç bir ücret talep etmiyorlardı.
Okulumuza davet ettiğimiz bir başka güzel insan ünlü bir yazarımızdı. Kendisi köy enstitüsü kökenli emekli bir öğretmen olan Hidayet KARAKUŞ ' hocamızı okulumuza özellikle davet ettim ve çekinerek kendisi ile bağlantı kurdum. Belki benim davetimi kabul etmez diyerek yaklaştım, bunun sebebi ise 2 Temmuz 1993 Yılında gerçekleşen Sivas katliamı diye Tarihe geçen, birçok ünlü ismi yitirdiğimiz 35 kişinin yanarak can verdiği, Madımak Oteli yangınından sağ çıkan iki üç kişiden biri olması idi. Hidayet hocama çekinerek sordum , “Bir İmam Hatip Lisesine öğrenciler ile sohbet etmek için gelirmiydi acaba? “ diye. Aldığım cevap karşısında çok mutlu olmuştum. Hidayet Karakuş hocam teklifimi seve seve kabul etti ve okulumuza geldi. Değerli hocamız gelirken kütüphanemiz için bir çanta dolusu kitap hediye getirmişti. Ayrıca soracağı sorulara doğru cevap verecek öğrenciler içinde imzalı kitaplar ayırmıştı elindeki bir başka çantaya. Öğrencilerimizin içinde aşırı uç noktalarda fanatik diye tabir edebileceğimiz öğrencilerde bulunmakta olduğundan dolayı Hidayet hocamızın gelişi beni biraz tedirgin etmişti. Hidayet hocamız okulumuza gelmeden önce yaklaşık bir hafta boyunca Siyaset Felsefesi ünitesinde, farklı siyasi görüşleri işledim ve insanların görüşlerinin farklı olabileceğini ama bunun düşman olmamız için bir sebep olmadığı konusunda açıklamalar yaptım. Nihayet Hidayet hocamız kalktı ve okulumuza geldi, kendisi emekli Edebiyat öğretmeniydi çok şık çok latif gözüküyordu doğrusu. Öğrencilerimiz ile o kadar güzel diyalog kurdu ki adeta onlarla muhteşem bir Edebiyat dersi işledi dersem bana inanın. Seminer sonrası öğrencilerin sormak istedikleri sorular kısmında, korktuğum başıma geldi ve öğrencimizin birisi “Şeytan Minareleri “isimli kitabını gördüğünü bu kitabın içeriğinin ne olduğunu ve neden şeytan minareleri ismini verdiğini soru olarak sordu. Bir an Hidayet hocamız ile göz göze geldik çünkü bu kitabın içeriği Madımak Yangınını anlatmaktaydı. Çocuklar yaş itibarı ile küçük oldukları için Madımak Yangınının anlamını tam olarak kavrayabilecek yapıya ve zihinsel özgürlüğe sahip değillerdi ama ben onlara birazda olsa Siyaset Felsefesinde ülkemizde zaman zaman yaşanan kaoslar ile ilgili bilgiler vermiştim, bu bilgilerden birisi de “Madımak Oteli Yangını “ile ilgiliydi. Burada benim öğrenciye öğretmeye çalıştığım en öneli konu objektif olabilme, dünya görüşlerine saygı duyabilme konusuydu. Ne olursa olsun İnsan yaratılmış olduğundan ve bir canlı olduğundan dolayı değerliydi. Hidayet hocamız soruyu profesyonel bir şekilde cevapladı ve kitabın içeriğinden bahsetti bu arada konferans salonunda çıt çıkmıyordu. Hidayet hocamızın muhteşem ve insana değer veren açıklamasından sonra salonda bulunan tüm öğrenciler ayağa kalkmışlardı. İşte o an anladım ki başarmak istediğimiz kültürel dönüşüm çoktan başlamıştı, öğrencilerimizin kafa yapıları ve dünyaya bakışları tamda istediğimiz noktaya gelmiş bulunmaktaydı. Çocuklar belki de hayatlarında ilk defa 75 yaşında bir insanın kendilerine değer verdiği için nasıl güzel pırıl pırıl boyalı ayakkabılar ve pırıl pırıl takım elbise tabiî ki kravat ile gelmiş olduğu görünce hepsi hayran oldular. Yetmiş beş yaşındaki bir insanın kendilerine nasıl saygı ve sevgi gösterdiğini hiç bir zaman unutmadılar. O gün Hidayet hocamız seminerini verdi ve gitti lakin hocamız gittikten sonra hiç bir öğrencimiz pantolonu ütüsüz okula gelmedi... Hep Hidayet hocamızı andılar ve onun o taralı kır saçlarını, boynundaki kravatı ile pırıl pırıl parlayan yeni boyanmış ayakkabılarını hep konuşup örnek aldılar. Okul artık baştan aşağıya değişim içindeydi ve bu değişim artık kaçınılmazdı.
Haftaya tekrar görüşmek üzere diyerek selam ve sevgilerimi bırakıyorum buraya

& quot;

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Fikir Yazıları Yazıları