Rasim BAKIRCIOĞLU
Kategori: Yaşam Bilimleri - Tarih: 18 Eylül 2020 20:26 - Okunma sayısı: 1.882
ÖĞRENCİM CEMAL TÜRKMEN’E AÇIK MEKTUP
Rasim BAKIRCIOĞLU
Sevgili Türkmen!
Şubat 2018 tarihli Öğretmen Dünyası’nda yayımlanan “Öğretmenim Rasim Bakırcıoğlu” başlıklı yazını yoğun duygusal ve düşünsel gel-gitler yaşayarak okumuştum. Yazdıkların, olup bitenleri, iyiyi-kötüyü gören ve yetkin bir kavrayışla değerlendiren vefalı, duyarlı öğrencilerimin var olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı bana. Yazını bitirdiğimde, hem yaşattığın güzel duygu ve düşüncelerden söz eden hem de kimi kuşkularına, “acaba?”larına açıklık getiren bir yazımı, yine aynı dergi aracılığı ile sana ve ilgilenen okurlara iletme düşüncesi geçmişti, içimden. Ne ki ha bugün, ha yarın derken, Öğretmen Dünyası, yayınına son verdi. Bu beklemediğim olgu, o yazıyı yazmamı bugünlere dek ertelememe yol açtı. Şimdi, bu değerli sitede bana yazı yazma kapısı açılınca, söz konusu duygu ve düşüncelerimi anlatma isteği, yeniden öne çıktı.
Sevinçle, kıvançla okumuştum yazdıklarını. Çorum İlköğretmen Okulunda üç yıl boyunca öğretmenin olan Rasim Bakırcıoğlu’nun kimi kişilik özelliklerini, yapıp ettiklerini dile getiriyordu, yazdıkların. Öğrencisi oluşunun üzerinden yarım yüzyıldan fazla bir süre geçtikten sonra, öğretmeninin sende (belki de başka birçok öğrencisinde de) iz bırakan aşağıdaki kişilik özelliklerinden, tutum ve davranışlarından ve sana (belki de başka birçok öğrencisine de) kazandırdığı değerlerden söz ediyordun:
Sakin, sabırlı, disiplinli, planlı, işlediği konuya egemen. Sinirlenmiyor. Dayağın yaygın olduğu o yıllarda, öğrencisine dayak attığı görülmüyor. Yaptığı işin ayrımında. Öğrencilerine değer veriyor; öğrencilerinin her türlü sorusunu anlayışla karşılıyor, her soruya ciddi karşılıklar veriyor.
Öz Türkçe sevdalısı. Bu eğilimi, öğrencilerinin de öz Türkçeyi benimsemesine yol açıyor. Meslek dersleri öğretmeni olmasına karşın, öğrencileri üzerinde bir Türkçe/edebiyat öğretmeni etkisi yaratıyor. Öykü, şiir yazan öğrencileriyle yakından ilgileniyor. Kültür edebiyat ve yayın kolu gözetici öğretmeni olarak okulda, isim babası da olduğu, Yaşantılar adlı derginin yayımlanmasına önayak oluyor. Bu dergi, birçok öğrenciyi okumaya, yazmaya özendiriyor. Okumaları için öğrencilerine Martin Eden gibi kitapları, Varlık gibi dergileri öneriyor. Okulda düzenlenen şiir yarışmasına katılmaları için öğrencilerini güdülüyor; öğrencilerine, bu yarışmalarda dereceye girmenin mutluluğunu yaşatıyor. Okumayı yazmayı seven öğrencilerini çevresindeki edebiyat dostlarıyla da tanıştırıyor.
Kültür edebiyat ve yayın kolunun uzun erimli, çalışkan, üretken başkanı, şair, yazar Şükrü Gümüş’ün, okulu bitirdikten sonraki çağrısı üzerine, onun köyü Göcenovacığı’na gidişe önayak oluyor. Bu ziyarete İlköğretim müfettişi, yazar Ali Dündar; İngilizce öğretmeni, şair Rüştü Apaydın; şair, (daha sonra, Türkçe öğretmeni ve avukat da olan) şair Mahmut Bayatlı; şair (daha sonra, eğitim müfettişi ve yazar olan) öğrencisi Cemal Türkmen’le birlikte gidiliyor. Orada bol bol şiirden, edebiyattan konuşuluyor. (Kendi isteği ile Hakkâri’de öğretmenlik yapmayı seçen Şükrü Gümüş, Hakkâri’de yazdığı Zap Boyları adlı romanıyla Milliyet gazetesinin roman yarışmasında üçüncülük kazanacaktır.)
TÖS’te, TÖBDER’de, öğrencileriyle, tabii, Türkmen’le de öğretmen örgütü arkadaşı oluyor. Örgüt içinde de hep ciddi, ağırbaşlı bir tutum sergiliyor. Örgüt şubesinin oturma salonuna, oyun oynamak için değil; salonun okuma bölümünde gazetelere göz atmak, oyun oynamayan öğretmenlerle söyleşmek amacıyla uğruyor, uzun süre kalmadan ayrılıyor. Okuma yazmayı, kendini geliştirmeyi seviyor. Yeni Gün ve Çorum gazetelerinde altı yıl boyunca haftada bir köşe yazısı yazıyor.
TÖS’ün düzenlediği Devrimci Eğitim Şurasına Çorum Şubesi temsilcisi olarak gönderiliyor. TÖS’ün gerçekleştirdiği Büyük Eğitim Yürüyüşüne, Çorum Şubesi üyeleriyle birlikte katılıyor. Çok sayıda Çorum Şubesi üyesi ve Çorum İlköğretmen Okulunun 28 öğretmeniyle birlikte, TÖS’ün iş bırakma eyleminde de yer alıyor.
Kendisiyle ilişkisini kesmeyen, daha sonra çalıştığı yerlerde, Türkmen ve eşi gibi, kendisini ziyarete gelen öğrencilerine, eskisinden de sıcak, içten ilgi gösteriyor.
Yayımlar Genel Müdür Başyardımcısı olduğu dönemde, MEB Milli Eğitim Dergisini yönetiyor, dergide yazıları yayımlanıyor.
Özgün Medya’da, Genel Yayın Yönetmeni ve yazar olarak Özgün Ünite Dergisi ve Çağdaş Ünite Dergisi adlı süreli yayınlara; ilkokul 1., 2., 3., 4. ve 5. sınıflar için yazdığı Türkçe Dilbilgisi kitaplarına ve Güner Yalçın’la birlikte yazdığı ilkokul Türkçe ders kitaplarına, Türkiye düzeyinde, benzerlerinden daha çok yeğlenen kitap niteliğini kazandırmada birincil etken oluyor.
Firdevs Gümüşoğlu’nun Sözlü ve Yazılı Belgeler Işığında Cılavuz Köy Enstitüsü adlı yapıtında, bu enstitüdeki öğrencilik yaşantılarından da söz ediyor.
Yazdığı Rehberlik ve Psikolojik Danışma, geliştirilmiş 8. Baskıya; Çocuk ve Ergende Ruh Sağlığı, geliştirilmiş 7. Baskıya; 1752 sayfa tutarındaki Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü, geliştirilmiş 2. Baskıya ulaşıyor. Bu yapıtları, birçok bilimsel araştırmada yararlanılan kaynaklar; birçok sitenin seçtiği önemli kitaplar arasında yer alıyor. Yeni baskıları yapılan çocuk öykülerini, romanlarını kaleme alıyor.
Cemalcığım!
Söz konusu yazında saydığın; benim de kendi cümlelerimle yukarıya aldığım kişilik özelliklerimin, sergilediğimi belirttiğin tutum ve davranışlarımın, sıraladığın yapıp etmelerimin tümüne sahip çıkıyorum. Onların tümünü siz öğrencilerime iyi örnek olması, kişiliğinizin yetkinleşmesine katkı sağlaması amacıyla bilinçli olarak ortaya koymaya çalıştığımı bir kez daha vurgulamalıyım.
Gelelim, yazındaki sitemine ve kuşkularına, kuruntularına:
Yazının bir yerinde, “Öğretmenim, kendisinin, Ali Dündar’ın köy enstitüsü mezunu olduğunu neden söylemedi?” biçiminde bir soru soruyorsun. Ardından da “Yoksa köy enstitüsü mezunu öğretmenlerin baskılardan korunmak için enstitülü olduklarını sakladıkları dönem, o yılları içine alacak kadar sürmüş müydü?” biçimindeki ikinci bir soruya yer veriyorsun.
Ben, 1950-1951 öğretim yılında öğrenci oldum Cılavuz Köy Enstitüsünde. 1953-1954 öğretim yılında da enstitüler ilköğretmen okuluna dönüştürüldü. Bu nedenle, 1955-1956 öğretim yılı Haziran döneminde İlköğretmen okulunu bitirmiş olarak ilkokul öğretmenliğine başladım. Böylece ne yazık ki benim yalnızca üç yılım köy enstitüsünde geçmiş oldu. Yani ben, köy enstitüsü mezunu değilim. Ali Dündar ise hem köy enstitüsü mezunu hem de Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü mezunudur.
Ne ben, köy enstitüsünde okumuş olmamdan ötürü kendimi korumak için enstitüde öğrenci olduğumu bir gün bile saklamayı aklımdan geçirdim ne de çok yakından tanıdığım Ali Bey’in öyle gereksiz ve korkak bir tutumuna tanık oldum. O zamanlar ben, Yeni Gün ve Çorum gazetesi ile İğdeli Gelin adlı dergi dışında bir yerde yazı yazmıyordum. Ancak Ali Bey, Yeni Gün ve Çorum gazetesinden başka Türk Dili dergisinde ve başka birçok dergide, köy enstitüleri, Atatürkçülük, dil gibi değişik konularda cesur yazılar yazan, bir yazar ağabeyimizdi.
Köy enstitülü öğretmenlerin, baskılardan korunmak için enstitülü olduklarını sakladıklarını ilk kez senden duymuş oldum. Belirttiğin duyguları nedeniyle enstitü mezunu olduklarını saklayan öğretmenler olmuştur belki, senin de belirttiğin gibi. Ama benim tanıdığım ve rastladığım köy enstitüsü mezunlarının, enstitüde okumaktan söz açıldığında, okudukları bu okuldan, gururla ve mutlulukla söz ettiklerine tanık oldum, hep. Ben bile üç yıl köy enstitüsünde okuduğumu her fırsatta dile getirmekten büyük bir mutluluk duydum, duyuyorum.
Senin de bildiğin gibi köy enstitülü öğretmenlerden birçoğu da bu kurumların, köy çocuklarının temel eğitimindeki ve köylerimizi canlandırmadaki etkin yerini ve önemini, yapıtlarıyla anlatagelişlerdir. Bu kalem sahipleri, köy enstitülerinin kuramsal dayanaklarını belirleyen; kuruluşlarını planlayan ve işleyişlerini sağlayan İsmail Hakkı Tonguç’u; Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’’i büyük bir hayranlık ve coşku ile anlatan yapıtlar yazmışlardır. Cumhur Başkanı İsmet İnönü’nün, enstitüleri kapatmaya yönelik gerici girişimler sırasındaki suskunluk dönemine kadarki desteklerini de övgüyle kaleme almışlardır. Bu kurumların, yalnızca ülkemiz için değil; gelişmeye gereksinimi olan bütün az gelişmiş ülkeler için de geçerli, özgün bir buluş olduğu bilinmektedir
Köylerimizin canlanması yönünde gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemeden, köylerimizin canlandırılması savaşımına girişen birçok köy enstitülünün, yok yere hırpalandığı, acı çektiği ise çok doğrudur. Ancak, yapılan baskılar ve verilmek istenen gözdağı, onların bir adım bile gerilemesini sağlayamamıştır. Onlar, yurdu, ulusu, ulusal bağımsızlığı ve hem bizim insanımızın hem de tüm insanlığın mutluluğu için çaba göstermekten geri durmamışlardır. Köy enstitülülerin bu savaşımcılığını, köy enstitüsü havasını biraz olsun solumuş birisi olarak ben de onları her zaman hayranlıkla izledim ve onlardan beslendim, hâlâ beslendiğim gibi. İşlevi tanımlara sığmayan tüm yetkin öğretmenlere bir kez daha selam olsun.
Bir de köy enstitülerine ve Cılavuz’a yönelik yaşantılarımı neden, bir kitaba dönüştürmediğime yönelik merakına yer vermişsin, yazında. Bu beklentinin de beni çok duygulandırdığını belirtmeliyim. Cılavuz ve enstitüler konusunda değişik yerlerde kısa yazılarım yayımlanmadı, değil. Köy enstitülerini anlatan biraz daha geniş bir değerlendirmeme de Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü adlı çalışmamın geliştirilmiş 2. baskısında yer verdim. Senin gibi vefalı, duyarlı, zeki ve çalışkan bir öğrencim olan emekli eğitim müfettişi Seydahmet Soylu’nun hazırlayıp You Tube’a yüklediği videoda da Cılavuz Köy Enstitüsüne ilişkin kimi duygu ve düşüncelerim de aldı. Mademki merak etmişsin, bu konudaki daha kapsamlı bir tasarımımdan da söz edeyim sana: Kalan zamanım bitirmeme izin verirse, öğrencilik ve öğretmenlik yaşantılarımı içeren bir kitap üzerinde de çalışıyorum.
Sana, köy enstitülü oluşumuzdan söz etmemiş olmamız, bence başka nedenlerden kaynaklanmıştır. Öğretmenin, her konuyu öğrencileriyle paylaşması gerekmemekle birlikte, söyleşilerimizde söz, oraya gelmiş olsaydı, bu konuyu rahatlıkla paylaşırdık, seninle.
Benim, Çorum İlköğretmen Okulunda geçirdiğim dokuz yıla yakın süre içinde, yeri gelseydi ve zamanımız olsaydı, yalnızca seninle değil; bütün öğrencilerimle Cılavuz’la ilgili anılarımdan başka, ilkokul öğretmenliğimle, İstanbul eğitim Enstitüsünde geçen yaşantılarımla ilgili pek çok anımı da paylaşmayı çok isterdim. Cılavuz’daki Mehmet Dündar, Yusuf Ziya Bahadınlı, Nevin Göğsal, Cahide Kelekçi öğretmenlerimi; İstanbul Eğitim Enstitüsünden Faik Binal, Ahmet Zeki Ökmen, Fatma Varış, Fikret Özgönenç, Salih Otaran, Ertuğrul Günışık öğretmenlerimi uzun uzun anlatmak isterdim. Enstitüde düzenlenen geceleri, perşembe gezilerini, Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun konferanslarını, İstanbul’un 60’lı yıllarının toplumsal-kültürel yapısını ve bizim o toplumsal-kültürel ortamdan olabildiğince yararlanmak için Eğitim Bölümü öğrencileri olarak neler yapmaya çalıştığımızı, neler yaptığımızı da paylaşmak isterdim.
Örneğin, Eğitim Enstitüsünde iki yıl boyunca Şair Behçet Necatigil’den, edebi bilgiler; Yeni Türk Dilbilgisi yazarı Haydar Ediskun’dan da dilbilgisi dersleri aldığımı, onlarla ilgili çok değerli bulduğum yaşantılarımı da anlatırdım. Necatigil’in bir şiirimi nasıl incelediğinden ve bana şiir yazma konusunda neler önerdiğinden de söz ederdim. Siz, benim aynı zamanda Türkçe öğretmenliği diploma sahibi olduğumu da bilmiyordunuz. Ondan söz etmem için de uygun bir durumun oluşmadığını anımsıyorum. Ne yazık ki sınıfların kalabalıklığı, çok yoğun ders saatlerimiz ve yoğun ders konuları, sizi de etkileyeceğini düşündüğüm anılarımı sizinle paylaşmama izin vermiyordu.
Herkes gibi ben de kişisel tarihime ilişkin doğru şeylerin bilinmesini istediğim için yazdıkların arasında, küçük de olsa, bu bağlamda birkaç eksiği tamamlamak; birkaç da yanlışı düzeltmek istiyorum.
Yaşantılar dergisi, önce aynı adla duvar gazetesi olarak çıkıyordu. Daha sonra dergiye dönüştürüldü. Şair, yazar öğrencimiz, Çorum İlköğretmen Okullular Sitesinin yöneticisi Ayhan Altay’ın girişimi ve çabasıyla Yaşantılar dergisinin 60. Yıl Özel Sayısı olarak Mayıs 2016’da yayımlanan dergide, Yaşantılar duvar gazetesi ile Yaşantılar dergisinin yaşam serüvenini ve yetişmelerine katkıda bulunduğu şair ve yazarları “Yaşantılar’ın Çağrıştırdıkları” başlıklı yazımda, ayrıntılı biçimde anlattım.
Bir hafta süren TÖS’ün Devrimci Eğitim Şurasında bildiri sunduğum biçimindeki anlatımın doğru değildir. Şurada bildiri sunmadım. Şuraya sunulan on bildirinin ilki olan “Devrimci Eğitimin Amaçları, İlkeleri, Yöntemi” başlıklı bildiri üzerinde çalışan birinci komisyonda yer aldım. Komisyonumuza katılanları gösteren bir fotoğraf, TÖS’ün yayını olarak çıkan Devrimci Eğitim Şurası adlı kitapta görülebilir.
Cemalcığım!
Benimle ilgili olarak yazdığın duygu ve düşüncelerin; özellikle de yazının son cümlesinde çok içtenlikle belirttiğini duyumsadığım duygu ve dileklerinden, büyük bir mutluluk duydum. Ben de sana gönül dolusu sevgilerimi, sağlık ve mutluluk dileklerimi iletiyorum.
01 Kasım 2024 14:01
07 Kasım 2024 20:34
01 Kasım 2024 14:27
12 Kasım 2024 20:27
03 Kasım 2024 21:01
05 Kasım 2024 20:23
09 Kasım 2024 12:57
01 Kasım 2024 21:43
03 Kasım 2024 20:23
20 Kasım 2024 20:01