ALİ GENÇLİ
Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 09 Haziran 2020 13:37 - Okunma sayısı: 1.300
DÜNDEN YARINA EĞİTİM SİSTEMİMİZ (5)
DÖRT İNSAN DÖRT GÖRÜŞ DÖRT İDEAL
Köy Enstitülerine ilkokulu bitiren köy çocukları alındığında, temeli sağlam bir eğitimle yetiştirilip, gittikleri her köyde tam donanımlı birer öğretmen olarak görev yapan bu çocukların, Anadolu aydınlanmasında nasıl bir rol oynadıklarını tarih yazıyor.
Eğitimi islamlaştırma projeleri 50’li yıllardan günümüze kadar hızla sürdürülürken, İmam Hatip Ortaokulları dışında, teknik ve mesleki okulların orta kısımları kapatıldı. Milli Eğitim bakanlığının açıkladığı istatistiklerde ilkokullarda okullaşma oranı son 10 yılın en düşük seviyesine inerken, bir yılda 1002 imam hatip lise ve ortaokulu açıldı.(2017).
Hal böyleyken eğitimde önemli yeri olan diğer ortaokulların kapatılmasının gerekçesi ne olabilir? Belki de bu sorunun yanıtını aşağıdaki açıklamalardan çıkarabiliriz.
“Bugünkü okullarda yetişen gençlere ülke yönetimi teslim edilemez. Biz, laik okullara karşı imam-hatip okullarını bir seçenek olarak düşünüyoruz. Devletin kilit mevkilerine yerleştireceğimiz kişileri, bu okullarda yetiştireceğiz.” Cevdet Sunay TC 5. Cumhurbaşkanı.
“İmam-hatip okullarında iyi eğitim veriliyor. O çocuklardan zarar gelmez. Türkiye laikliği dinsiz olarak anlamış, yanlış tatbikatlar yapılmıştır. 1930’lardaki laiklik anlayışını yanlış olarak görüyorum. Kenan Evren 7. Cumhurbaşkanı
“Biz dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz. Recep Tayyip Erdoğan TC 12. Cumhurbaşkanı
“ Eğitimin amacı yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, ülkede ahlaklı, cumhuriyetçi, devrimci, atılgan, olumlu, giriştiği işleri başarabilecek yetenekte, dürüst, sorgulayıcı, iradeli, yaşamda karşılaşacağı engelleri yenecek güçte, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.” Mustafa Kemal Atatürk TC 1. Cumhurbaşkanı
İşte Vehbi’nin Kerrakesi bu dört paragrafta tanımlanan, dört görüş, dört proje, dört idealde gizli. (Anlayabilene)
Amerika Ne İstedi?
2. Dünya Savaşı’ndan sonra Truman doktrini ve Marshall planı çerçevesinde Türkiye’ye maddi yardımlar yapıldı. Bu yardım adı altında verilen paralar karşılığında yapılan anlaşmalarda Amerika, Türkiye’den önemli kurumlarımızdan biri olan “eğitimi” istedi. ABD’ninYeni Dünya Düzeni politikalarının, azgelişmiş ülkeler için öngördüğü “dinsel eğitim” ya da “eğitimin dinselleştirilmesi”, Demokrat Parti iktidarında büyük boyut kazandı. Eğitimin birliği, dinsel eğitimde birliğe kaydı. Amerikan’ın bir ülkeyi kendi güdümüne sokabilmesi ve dilediğini yaptırması için, o ülkeye Amerikan kültürünün aşılanması, zihinlerin köleleştirilmesi, uyuşturulması ve toplumda ciddi bir bilinç dağınıklığının yaşanması için, eğitimin yozlaştırılması önemli bir seçenekti.
Oktay Sinanoğlu diyor ki, Bir ülke iki yöntemle ele geçirilir: Biri 'yumuşak güç', diğeri 'kaba kuvvet' yöntemi. Türkiye'de ise uzun yıllardır yumuşak güç yöntemi uygulanıyor. Bu yöntemde, işgal edilecek ülkeye dost gibi yaklaşılır. Hattâ yardım edileceği intibâı verilir. Bunun için o ülkede işgalci ülke işbirlikçi kadrolarını kurar.
İlk Teslimiyetin Fulbright Eğitim Anlaşması ile gerçekleşmesinin ardından, Milli eğitim Amerikan uzmanlarının belirlediği planlar üzerinden yürütülmeye başlandı. Menderes hükümeti, ortaöğretimin eksikliklerinin giderilmesi, ihtiyaç duyulan alanlarda gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi için 1951–1954 yılları arasında üç Amerikalı uzmanı ülkeye davet etti. Bu Amerikalı uzmanlar ülkede belirli bir süre kalarak ortaöğretim kademesi hakkında incelemeler yaptı ve izlenimlerini birer rapor halinde Milli Eğitim Bakanlığı’na sundu.
Tüm bu gelişmeler çerçevesinde çok partili dönemin ilk evresinde milli eğitimimizi inceleyecek olursak, Cumhuriyet’imizin ilk yıllarında belirlenen laik eğitim sistemine dinsel bir rota çizilmiştir. Amerikalı uzmanların de yönlendirmeleriyle gelinen son noktayı Menderes’in Konya Nutku’ndan saptayabiliriz.
Başvekil Menderes 7 Ocak 1956’da eğitim hakkındaki görüşlerini “Konya Nutku” nda şöyle dile getirmiştir: “Vicdan hürriyeti bahsine gelince: Türk milleti Müslümandır ve Müslüman olarak kalacaktır! Evvelâ kendine ve gelecek nesillere dînini telkin etmesi, onun esâsını ve kaidelerini öğretmesi, ebediyyen Müslüman kalmasının münakaşa götürmez bir şartıdır. Halbuki mekteplerde din dersi olmayınca, evlâdına kendi dînini telkin etmek ve öğretmek isteyen vatandaşlar bu imkânlardan mahrum edilmiş olurlar. Müslüman çocuğu dînini öğrenmek gibi pek tabiî bir haktan mahrum edilmemek icap eder. Böyle mahrumiyet ve imkânsızlık vicdan hürriyetine uygundur denilemez. Bu itibarla orta mekteplerimize din dersi koymak, yerinde bir tedbir olacaktır. .Müslümanlığı ve onun esaslarını, farizalarını ve kaidelerini kifayetle telkin edip öğretecek öğretmenlerimizin yetiştirilmelerine ayrıca gayret sarf edilecektir.”
İşte; Ulu Önder Atatürk’ün toplumcu ve çağdaş bir eğitim sistemi idealine karşı, bugünlerde yaşanan eğitim karmaşasına ve Cemal Gürsel’in, Kenan Evrenin, Recep Tayyip Erdoğan’ın düşüncelerine temel olan düşünce sistemi bu nutukta anlamını bulmaktadır. (Devam Edecek)
01 Kasım 2024 14:01
07 Kasım 2024 20:34
01 Kasım 2024 14:27
12 Kasım 2024 20:27
03 Kasım 2024 21:01
05 Kasım 2024 20:23
09 Kasım 2024 12:57
01 Kasım 2024 21:43
20 Kasım 2024 20:01
03 Kasım 2024 20:23