Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

DÜNDEN YARINA EĞİTİM SİSTEMİMİZ (4)

ALİ GENÇLİ

Kategori: Eğitim Bilimleri - Tarih: 04 Haziran 2020 11:27 - Okunma sayısı: 1.689

DÜNDEN YARINA EĞİTİM SİSTEMİMİZ (4)

DÜNDEN YARINA EĞİTİM SİSTEMİMİZ (4)

BUGÜNKÜ EĞİTİMİMİZ

Bir basın toplantısında; “Fulbright Komisyonu diye bir komisyon var. Fulbright Komisyonu ve Anlaşması üzerine köşe yazıları yazıldı, tartışıldı. Fulbright Komisyonunun daha aktif hale getirilmesi için, ilgili ülkenin Büyükelçisi tarafından bir talep geldi mi? Böyle bir komisyon gerçkten var mı, yoksa Fulbright antlaşmasının yalan olduğu da söyleniyor. Fulbright Komisyonu bir şehir efsanesi mi, bu komisyona nasıl bakıyorsunuz? Bu soruya vereceğiniz cevapla bundan sonraki yol haritanızı anlayacağız.” sorusuna Milli Eğitim Bakanı Prof Dr Ziya Selçuk’un verdiği yanıt;"Bir tek soruyla yol haritamızı anlayabiliyorsanız. Şimdi bakın Ful ve Bright ne güzel isim değil mi? Koyarken düşünmüşler. Fulbright Komisyonu şehir efsanesi değil, bu ülke efsanesidir. Gerçekten bir şey yapıyorsak bunu biz yapıyoruz. Ben Ankaralı bir ülkenin evladıyım. Bunu Ankaralılar yapıyor emin olun, bunu yapmayan da biziz. Bunu Erzurumlular, İzmirliler yapıyor. Elbette bazı dışsal faktörler harekete geçmek isteyecektir. Bu dışsal faktörler bizi etkilemek isteyecektir, ben onların kendi vazifeleri ile meşgul olduklarını düşünüyorum. Bizim milli vazifemiz var, bu ülkeye borcumuz var. Bizim defterimizde böyle bir şey yazmıyor." (20 Temmuz 2018 CNN TÜRK) (Ne anladınız?)

Peki Nedir Bu Fulbright Anlaşması?
"Eğitim politikalarını ABD belirliyor" iddiası. 1949 yılında Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan Fulbright Eğitim Anlaşmasının kuruluş amacı olarak, Türk ve Amerikan halkları arasında eğitim ve kültürel değişim yoluyla ortak bir anlayış geliştirmek olduğu belirtilse de bu komisyonun Türkiye’de eğitim politikalarını belirlemede etken olduğu bir gerçektir. Halen yürürlükte olan bu sözleşme gereği milli eğitimimizin ABD’ye teslim edildiğini, sözleşmede yer alan ABD heyetinin kabul etmediği hiçbir programın ve müfredatın bu ülkede uygulanamayacağı iddiası sürekli gündem oluşturmuştur.
İtiraf ediyorum, bir Cumhuriyet öğretmeni olarak, Köy Enstitülü öğretmenlerimizin bizi hümanist, yurtsever, anti emperyalist bir öğretmen olarak yetiştirdikten sonra, aynı idealizmle tüm zorluklara tüm olanaksızlıklara karşın, kendini bilen, duyarlı, yurtsever, öğrenciler yetiştirdiğim yirmi beş yıllık öğremenliğim dönemiminde adını dahi duymadığım Fulbright anlaşmasının ne olduğunu, bu günkü MEB Bakanı’nı dinledikten sonra, şaşkınlıkla konuyu inceleme gereği duydum.
Fulbright, 1949 yılında Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye arasında imzalanan ikili anlaşmaya göre teslimiyetin belgesidir. (Yusuf Erdoğan-Konya Postası) Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu Diğer bir deyişle; Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri Kültürel Mübadele Komisyonudur. Bu anlaşma Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçtikten sonra 13 Mart 1950 tarih ve 5596 sayılı kanun çerçevesinde çalışmalarına başlamıştır. Başkanlığını Amerikan Büyükelçisinin yapacağı ve dördü Amerikalı, dördü Türk üyeden oluşan, Fulbright Eğitim Komisyonu, kuruluş amaçlarından birisi ,Türk çocuklarının ilk, orta ve lisede okuyacağı derslerin müfredatını yani programını belirlemekti. Projenin mimarı; dönemin ABD Başkanı Truman’ın meşhur doktrinini “eğitim ve kültür” alanında projelendiren kişi olan senatör William Fulbright’tı.
Bir ülkenin geleceği, eğitimindeki sistem, program ve işleyişine bağlıdır.

Gazetelerin attığı şu manşetlere bakar mısınız?
*Üniversite sayımızla övünüyoruz ama küresel sıralamada ilk 500’de yokuz! *2019 YKS sınavında 15 bin kişinin sıfır çekmiş olmasıyla ilgili olarak "başarısızlık tablosu" çizmeye çalışan Abbas Güçlü, bunun faturasını da MEB ve ÖSYM’ye kesme gayretine girişti. *Cemaat işbirliği: Askeri lise soruları nasıl çalındı? *MEB, 2018 Liselere Geçiş Sistemi’ne (LGS) ilişkin yaptığı açıklamalarda, mevcut öğrencilerin yalnızca yüzde 10’luk kısmının nitelikli okullara yerleştirileceğini, geriye kalan yüzde 90’nının ise niteliksiz okullara gideceğini duyurarak uygulamaya koymuştur. Benimsenen toplum tasarımına uygun olarak belirlenen bu yöntem, sonraki yıllarda da uygulanmaya devam etmiştir. *Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Töreni'nde konuştu. Erdoğan, "Her üniversiteyi bitirdiği zaman iş sahibi olacak diye de bir şey yok. Bunu dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız" dedi. *Eski ÖSYM Başkanı Ali Demir, tutuklama talebiyle sevk edildiği mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
*2018 yılındaki değerlendirmelerde, Eğitim kalitesinde Ukrayna 49, Türkiye 99. sırada işte liste!Ukrayna, 137 ülkenin eğitim kalitesine göre sıralandığı listede 49’uncu, Türkiye ise 99'uncu sırada yer aldı. Pakistan ve Endonezya’nın gerisinde kalan Türkiye’yi 100’üncü sıradaki Etiyopya takip etti. *2019 Yılında ÖSYM'nin raporuna gore; yaklaşık 2 milyon 390 bin adayın girdiği yükseköğretim kurumları sınavında, yaklaşık 15 bine yakın adayın sıfır puan aldığı saptandı.
Şimdi gelelim Vehbi’nin Kerrakesine. Bugün, koronayla uğraştığımız günlerdeki eğitim süreçleri dahil tüm eğitimimizi irdeleyebilmek için, Anadolu aydınlanmasının önünü kesenlerin ülkemize layık gördükleri eğitimin çizilmeye başlanan yol haritasının başlangıcının tüm ayrıntılarıyla incelenmesi gerekir kanısındayım.
İkinci Dünya Savaşı sonunda ABD’nin kurguladığı “Yeni Dünya Düzeni” içinde gönüllü yer alan Türkiye Fulbrghit anlaşmayla, milli eğitimini ABD’nin denetimine bıraktı. Dünya’nın Batıdaki Süper gücü azgelişmiş ülkeler için öngördüğü “dinsel eğitim modeli, ya da eğitimin dinselleştirilmesi” projesinin içinde dahil edilen ülkemiz, çok partili döneme girildiğinde adım adım bilimsel ve çağdaş eğitimden uzaklaştırılarak, bu günkü eğitim kalitesi bakımından dünya ülkeleri arasındaki en alt sıralara düşürüldük.
Adnan Menderes Hükümeti zamanında anlaşma gereği, Milli Eğitim Bakanlığı’na onlarca Amerikalı uzman yerleştirildi. Bizim kuşağın da ilk-orta öğretim sürecini kapsayan bu dönem, sözkonusu anlaşmayla, süttozu içmeye zorlandığımız, “UYU ALİ UYU” fişleriyle zihinsel gelişmemizin kasıtlı olarak engellendiği günlere rastlar. Bilim insanlarının “Süttozu ile çocuklarımız sağlıksızlaştırılıyor.” Uyarılarına karşın uzun süre doğal beslenme sistemimizin bozulmasını hedefleyen bu proje nedeniyle, ülkede bir süre sonra çocuk felci yaygınlaşınca uyarıların haklı olduğu ortaya çıkmıştı. ‘Bir ülkeyi ele geçirmek istiyorsanız, eğitim sistemini yok ediniz.’ Sözü kanıtlanırcasına Türkiye’nin eğitimi bozularak bugünkü bağımlı duruma getirildik.

Milli Eğitim Bakanlığı içinde çalışmalarını etkin bir şekilde sürdüren personel politikalardan, ders programlarına, İmama-Hatip okulu açılmasından, Yüksek İslam Enstitüleri’nin yayagınlaştırılmasına dek pek çok stratejik kararlar önerebilen “Milli Eğitimi Geliştirme” komisyonunun 60 üyesinin üçte ikisi Amerikalıdır. (1994 Yılı verisi)
Yine bizim öğretim dönemimiz olan 60’lı ,70’li yıllarda Ticaret Lisesi, Sanat Okulu, Hemşire Okulu, Öğretmen Okulları gibi ülkemizin temel kurumları ilkokulu bitiren öğrencileri kabul ediyor ve temeli sağlam öğrenciler yetiştiriyordu. Bu sistemle eğitilen gençler kısa yoldan meslek sahibi oluyor ve ülke gelişiminde önemli katkılarda bulunuyordu. (Devam Edecek)

& quot;

& quot;

& quot;

& quot;

& quot;

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Eğitim Bilimleri Yazıları