Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Mutluluk Çağrısı

Biraz soluklanmak için bir kahvehaneye ya da günümüzün modern bir kafesine girsek, veya cadde üzerinde, yol kenarındaki küçük bir parkta banklara otursak; Üç beş arkadaş, herhangi bir etkinlik için bir araya gelsek; Sevdiğimiz bir dostum

Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 23 Ekim 2019 05:36 - Okunma sayısı: 1.702

Mutluluk Çağrısı

Mutluluk Çağrısı

 

Biraz soluklanmak için bir kahvehaneye ya da günümüzün modern bir kafesine girsek, veya cadde üzerinde, yol kenarındaki küçük bir parkta banklara otursak;

 

Üç beş arkadaş, herhangi bir etkinlik için bir araya gelsek;

 

Sevdiğimiz bir dostumuzu ziyarete gitsek;

 

Ya da bir toplu taşıma aracında seyahat ediyor olsak;

 

Karşılıklı konuşmalara doğrudan katılmıyor olsak da en azından - ister istemez - çevremizdeki insanların konuşmalarına kulak misafiri oluruz.

Ne olursa o zaman olur…

 

Ve neredeyse tüm insanların sorunları olduğunu, herkesin bir şeylerden dert yandıklarını ve çoğu zaman rahatsızlık duydukları birilerini veya durumu çekiştirdiklerini ya da genel anlamda mutsuzluklarını dile getirdiklerini duyarız.

 

Hatta bazen, ‘rica ederim susun artık, bu kadar olumsuz bu kadar sorunlu bir tablo çizmeyin sürekli,’ diye müdahale bile etmek isteyebiliriz. Müdahale edenimiz de olabilir bu tür durumlara; bilemiyorum.

 

Belki bizler de o sürekli her şeyden şikayet eden, mutsuzlar grubundan biriyizdir, kim bilir. Öyle düşünerek, ilk önce kendimize olmak üzere tüm insanlığa mütevazı bir çağrıda bulunsak güzel olmaz mı:

 

Mutluluk sevmek gibidir.

Hiçbir nedeni olmadan da mutlu olabilir insan:

 

Hiç tanımadığımız halde bebeğine ağaç dalındaki kuşu gösterirken bir annenin yüzünün aldığı o masum güzellik;

Küçük bir kedinin tatlı bir şekilde yanımızdan geçip gitmesi;

Durakta beklerken bir anda bir metre ötemize gelip konan ve zıplayarak yürüyen bir kuş;

Yanımızdan geçen bir ailenin küçük bebeklerine gönderdiğimiz sevgi dolu bir bakış;

 

Ve daha neler…

 

Bunların hiçbiri için para harcamamız gerekmez…

Ya da bir gayret, bir çaba istemez o mutluluklar.

Sadece hayata dair hemen her gün şahitlik edebileceğimiz yüzlerce, binlerce olasılıktan birkaçıdır bunlar.

 

Mutluluğumuzu ve sevgimizi şartlara, koşullara bağlarsak, onlar herhangi bir nedenle yok

olduğunda ya da zayıfladığında, mutluluğumuzu da, sevgimizi de, sağlığımızı da kaybediyoruz.

 

Bu gerçeği kim bilir kaç defa duymuş, okumuş ve hatta birilerine bile hatırlatmışızdır, değil mi? Öyleyse bilmek yetmiyor ve biz diğer her şey gibi bunu da çok iyi biliyoruz…

 

Sorunumuz da bu zaten ‘biz birçok şeyi biliyoruz’…

Hem de herkesten daha iyi biliyoruz…

 

Aynı durum ‘saygı, ilgi ve güven’ gibi birçok hayati kavram için de geçerli.

 

Kişilerle, hatta kendimizle ilgili duygu ve değerlerimizi bir takım şartlara bağlamak, hayatı sadece daha tahammülsüz kılıyor. Bu olumsuz tutum başka bir işe de yaramıyor.

 

Kendimizle ve tüm diğer canlılarla olan ilişkilerimizde koşulları, şartları kaldırıp atalım ki, her olumlu duygu oldukları halleriyle bizi sarsın.”

 

Gerçekten de öyle değil midir: ‘Biz insanlar, mutsuz olmak için ne kadar çok neden bulabiliyorsak, mutlu olmak içinde o kadar çok neden bulabiliriz’.

 

Hatta biraz dikkatli düşünsek ve sahip olduklarımıı hatırlasak, belki de mutsuzluktan çok daha fazla mutluluk sebebi bulabiliriz hayatımızda.

 

Aslında konu dönüp dolaşıp yine aynı yere geliyor: Seçimlerimiz!

 

Etrafımıza baktığımızda yalnızca mutsuzluğa neden olacak verileri seçip, onlara odaklanıyorsak, seçimimizi olumsuzdan yana kullanıyorsak ve o olumsuzluğa yapışıp kalıyorsak, o zaman her şeyi çok eksik, çok tek taraflı görüyoruzdur. Ve böylece kendi mutsuzluğumuzun kapılarını zorluyoruzdur. Bir başka deyişle ‘adeta mutsuzluk kapılarını zorlayarak açıyor ardından da ‘neden mutlu olamıyorum?’ diye isyan ediyoruzdur.

 

Yukarıdaki cümleleri okurken ya da birinden benzer cümleler duyduğumuzda, bu çizilen resim bize pek mantıklı gelmeyebilir. Öyle ya, ‘İnsan nasıl olur da mutsuz olmayı seçebilir ki?’. Ancak, insanların davranış şekillerini inceleyince mutsuz insanların sayısına ve mutsuzluklarının ardında yatan sebeplere bakınca, tatsız bir gerçekle yüz yüze kalıyoruz:

 

‘Maalesef, insanlık bunu çok sık yapıyor ve kendi mutsuzluklarını kendileri var etmeseler de onları büyütebiliyor, hayatlarını bu seçimleriyle mahvedebiliyorlar.

 

Ve yine maalesef insanlık mutsuzluğa bağımlı bir ömür sürüyor, hem de hiç mi hiç gerekmediği halde. Kabul etmek istemesek de, sıkça duyduğumuz haliyle ‘kayda değer sayıda bir insan grubu acılarından ve mutsuzluklarından besleniyor’.

 

Ünlü Wiseman deneyi şöyle diyor: ‘Gergin zihinler, etraflarındaki güzel detayları ve çözüm olasılıklarını göremezler’.

 

Tam da öyledir. Mutsuz zihinler daha fazla mutsuzluğa ya da mutsuzluk eğilimlerini haklı

çıkaracak sebeplere odaklanacaklardır. İnsan zihni neye odaklanırsa onu büyğten bir yapıya sahiptir. Öyleyse mutluluk sebeplerimizi yakalayalım ve onları büyütelim sevgili dostlar.

 

İçinde bulunduğumuz dünyada, bizim mutulluğumuza hizmet etmek üzere var edilmiş sonsuz mutluluk ve şükran sebebine bakıp da bu kadar mutsuz olmayı başarabilen bir varlığın, mutlu olmayı çok daha kolay başarabileceği şüphe götürmez.

 

Yeter ki seçimini olumludan yana, mutlu olmaktan yana yapsın.

 

Ben huzur ve mutluluğu seçtim dostlar.

Bunu siz de yapabilirsiniz. Hem de hemen şimdi…

 

Sevgi ve saygılarımla, Murat Kaplan

Yorumlar (2)
Refia Biçer - 23 Ekim 2019 09:22
Hayat, tercihimiz kadar güzel.
melike tamer köse - 23 Ekim 2019 09:14
Yüreğinize Sağlık...
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Fikir Yazıları Yazıları