Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

DOGMATİK DÜŞÜNCE VE EĞİTİM

Prof.Dr. Abdurrahman TANRIÖĞEN

Kategori: Eğitim Bilimleri - Tarih: 20 Aralık 2024 16:28 - Okunma sayısı: 24

DOGMATİK DÜŞÜNCE VE EĞİTİM

DOGMATİK DÜŞÜNCE VE EĞİTİM

Prof.Dr. Abdurrahman TANRIÖĞEN

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada gezinirken, gözlerime ve kulaklarıma inanamadığım bir röportaj ile karşılaştım. Konuşan kimse, “bornoz anlaşması bitince, madenlerimizi çıkartabileceğiz. Yılan gibi ülkenin altında gezeceğiz” diyordu. Önce anlamadım ama sonradan bornoz anlaşmasının “Lozan Anlaşması” olduğunu kavradım. Sadece Lozan’a “bornoz” diyenlerin değil, Lozan’a Lozan diyenlerin de koyu bir dogmatik düşünceye sahip oldukları kuşku götürmez bir gerçektir.

Dogmatik düşünce, tüm toplumların içinden geçtiği zor günlerin ve dönemlerin temelinde yatan başlıca etkendir.

Ortaçağ, özellikle Avrupa’da, dogmatik düşüncenin oldukça etkili olduğu bir dönemdir. Bu dönemde din, bilim, sanat ve toplum yaşamında katı dogmalar belirleyici olmuştur.

Katolik kilisesinin hegemonyası ve engizisyon mahkemeleri, Giordano Bruno, güneş merkezli evren modeline olan inancı ve dini dogmaları sorgulaması nedeniyle Engizisyon tarafından diri diri yakılması akla ilk gelen örnektir. Bundan başka, dünyanın merkezinin sabit olduğu inancı (Geosentrizm), Batlamyus’un Dünya merkezli evren modeli (Geosentrizm) Kilise tarafından mutlak gerçek olarak kabul ediliyordu. Kopernik ve Galileo gibi bilim insanları bu dogmayı sorguladıklarında korkunç baskılara maruz kalmışlardır. Galileo Galilei, teleskop gözlemleriyle dünyanın güneşin etrafında döndüğünü kanıtladığında, Kilise tarafından aforoz edilme tehdidiyle karşılaşmış ve ev hapsine mahkûm edilmiştir.

Dogmatik korkuların ve batıl inançların bir sonucu olarak ortaya çıkan bir başka dogmatik düşünce örneği olarak “cadı avları” verilebilir. Kadınlar, doğa olaylarını açıklamaları veya geleneksel şifa yöntemleri uygulamaları nedeniyle cadı ilan edilip işkenceye uğratılmış ve yakılmıştır. "Malleus Maleficarum" (Cadı Çekici) adlı kitap, cadılık suçlamalarını meşrulaştırmak ve cadı avlarını teşvik etmek için yazılmıştı.

İslam dini ve geleneksel toplumsal yapının etkisi altında şekillenmiş bir medeniyet olan Osmanlı İmparatorluğu’nda da dogmatik düşünce, özellikle eğitim, hukuk, bilim ve toplum düzeni üzerinde oldukça yoğun olarak etkisini göstermiştir. Matmaanın ülkeye geç gelmesi, rasathanelerin etkili çalışmalarının engellenmesi gibi dogmatik düşünce örnekleri Osmanlının egemen eğitim sistemine de yansımıştır. Sorgulayıcı veya eleştirel düşünceye kapalı olan ve bilimsel yenilikleri benimsemekte yavaş kalan bu sistemde matematik, astronomi ve tıp gibi bilimler başlangıçta medreselerde öğretilse de zamanla bu alanlara ilgi azalmıştır. Pozitif bilimlerin, dinî bilgiler kadar değer görmediği bu durumda dogmatik düşüncenin yaygınlaşması daha kolay olmuştur. Bilimsel düşünceye önem veren Batı’nın hızlı gelişmesine ayak uyduramayıp, dogmatik düşüncenin gelişmesine zemin hazırlamak, koskoca bir imparatorluğun tarih sahnesinden silinmesine yol açak etkenlerden birisi olmuştur.

Yukarıdaki tarihsel örneklere dayalı olarak dogmatizmin bir toplumun kültürü üzerinde önemli etkilerinin olduğu sonucu çıkartılabilir. Dogmatizm nasıl bir kültüre yol verebilir?

Dogmatik düşünce, bireylerin belirli inançlara, fikirlere veya kurallara sorgulamadan bağlandığı bir düşünce biçimi olması nedeniyle, toplumsal ve kültürel düzeyde “sorgulamanın ve eleştirinin bastırıldığı bir kültür”, “otoriteye aşırı bağımlılık”, “değişime direnç gösterme”, “biz ve onlar ayrımı”, “yaratıcılık ve yeniliğin azalması”, “korku kültürünün egemen olması”, “kolektif sorumluluk yerine bireysel uyumluluk” gibi bir toplumun gelişmesini ve kültürünün zenginleşmesini engelleyici sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Dogmatik düşünceye dayalı bir kültür, toplumsal istikrarı kısa vadede koruyabilir; ancak uzun vadede bireylerin potansiyelini sınırlayan, yaratıcılığı körelten ve toplumsal gerilemeye yol açan bir yapı oluşturur. Sorgulamanın, diyaloğun ve eleştirel düşüncenin teşvik edilmediği bir kültürün, değişen dünya koşullarına uyum sağlayabilmesi bir hayaldir.

Dogmatik düşüncenin yarattığı kültürün temel özelliklerini belirttikten sonra, böyle bir düşünce sisteminin nasıl bir eğitim dünyası yaratacapına da bakmak gerekir. Eğitimde dogmatik düşüncenin izleri, öğretim yöntemlerinden müfredata, eğitim politikalarından sınıf içi uygulamalara kadar pek çok alanda görülebilir. Bu durum, eleştirel düşünme ve sorgulama becerilerinin gelişimini engelleyebilir ve bireylerin yenilikçi ve yaratıcı düşünce kapasitelerini sınırlayabilir. İşte eğitimde dogmatik düşüncenin başlıca izleri aşağıdaki paragraflarda tartışılmaktadır.

Bilginin sorgulanmaksızın aktarılmasına dayalı olan ezberci eğitim sistemi, öğrencilerin bilgiyi analiz etme ve eleştirme becerilerinin gelişmesini engeller. Bu anlayışla sürdürülen eğitim-öğretim sürecinde öğrencilere "neden" veya "nasıl" soruları yerine "ne" sorularına odaklanan bir eğitim sunulur ve öğretmenin aktardığı ya da ders materyallerindeki bilgilerin sorgusuz sualsiz kabul edilmesi önerilir. Farklı bakış açılarıyla düşünme ve sorgulama becerilerinden mahrum olarak yetişen öğrencilerin öğrendileri bilgileri yaşam becerilerine dönüştürmeleri beklenemez.

Dogmatik düşünce hakimiyeti, bir ülkenin müfredatını da etkileyerek çocukların yolayları ve kişilikleri alnızca belirli bir ideolojik veya ulusal bakış açısıyla, eleştiriden bağımsız olarak değerlendirmelerinin yolunu açır. Bu anlayış, din eğitimini, belirli bir mezhebe veya dini yoruma odaklanma ve diğer inanç sistemlerini öğrencilere aktarmama gibi bir hoşgörüsüzlüğü beraberinde getirir.

Dogmatik düşüncenin eğitimdeki izleri sayfalar dolusu yazmakla bitirilemeyecek kadar uzundur. “Bilime ve teknolojiye şüpheyle yaklaşmak”,”cinsiyetci yaklaşım”, “Sanat ve yaratıcı derslerin sınırlı olması” gibi her biri ayrı makale konusu olabilecek olumsuz eğitimsel sorunların temel dayanağı olan dogmatik düşüncenin açık, sorgulayıcı ve kapsayıcı bir eğitim sistemini engellememesi için nelerin yapılması gerektiğini tartışmak daha isabetli olacaktır.

Toplumun ve kültürün olumsuz etkilenmemesi amacıyla eğitimde doğmatik kültürün izlerini yok etmek yaşamsal bir öneme sahiptir. Bu doğrultuda neler yapılmalıdır?

Herşeyden önce, öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeye katkıda bulunacak sorgulayıcı bir eğitim anlayışının sisteme yayılması gerekir. Öğrencilere yalnızca bilgi aktarmak yerine, onları bilginin doğruluğunu sorgulamaya ve farklı perspektiflerden değerlendirmeye teşvik etmek amacıyla müfredatta felsefe, mantık gibi derslerin bulunmasına özen gösterilmelidir. Böyle bir anlayış, dogmatik düşüncenin tipik özelliği olan ezberci eğitim sistemini ortadan kaldırır. Ayrıca müfredatta çok boyutluluğa ve kapsayıcılığa dikkat edilmesi, ders içeriklerinin farklı kültürel, tarihsel ve bilimsel yaklaşımlarla sunulmasında yarar vardır.

Demokrasi sadece anlatılmaz; yaşatılır. Demokrasinin değerlerinin sadece sözde kalması yerine uygulanarak içselleştirilmesi amacıyla demokratik bir okul ve sınıf ortamı oluşturmak, öğrencilere fikirlerini özgürce ifade edebileceği, eleştirilerini paylaşabileceği bir eğitim-öğretim süreci sağlamanın katkısı büyük olacaktır.

Bu süreçte öğretmenlere de büyük sorumluluklar düştüğünden, öğretmen yetiştirme sürecinin yeniden yapılandırılmasına yönelmek ve öğretmenlerin yalnızca bilgi aktaran kişiler değil, aynı zamanda öğrencilerin sorgulama becerilerini geliştiren rehberler olmaları yolunda eğitilmesi gerekir. Öğretmenlerin yeni gelişmesele uyum sağlayabilmeleri amacıyla düzenlenen hizmet içi eğitimlerde eleştirel düşünme, pedagojik yenilikler ve öğrenciyi merkeze alan yöntemler konusunda programlar düzenlenmelidir.

Bilimsel ve teknoloji odaklı eğitim ile öğrencilerin bilimsel projeler, laboratuvar çalışmaları ve araştırma temelli etkinlikler ile bilimsel yöntemleri öğrenmesi ve bu yöntemleri günlük hayatta kullanması sağlanması dogmatik düşüncelerin gelişmesinin önünü alabilir. Ayrıca sanat, müzik, drama ve edebiyat gibi disiplinler aracılığıyla öğrencilerin yaratıcılıklarını geliştirmek yaratıcı ifade yollarının geliştirilmesi için önemli bir adımdır. Bu amaç doğrultusunda sanat etkinliklerini zorunlu ders haline getirmek ve öğrencilerin bu alanlarda özgürce üretim yapmasını sağlamak düşünülmelidir.

Müfredatta farklı inanç ve düşünce sistemleri hakkında bilgilere yer vererek öğrencilerde hoşgörüyü artırmak, özellikle din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde, farklı inanç sistemlerinin tarafsız bir şekilde işlenmesini sağlamak, farklı kültürlere ve inançlara saygıyı besleyeceğinden, dogmatik düşüncenin gelişmesinin engellerinden biri olabilir.

Öğrencilerin grup projeleri gibi toplumsal sorunlara yönelik çözüm önerileri geliştirmelerine olanak verecek etkinliklere aktif olarak dahil edilmeleri onların problem çözme ve karar verme becerilerinin gelişmesine katkıda bulunacaktır. Bu becerileri kazanmış öğrencilerin dogmatik düşüncelere körü körüne esir olmaları beklenemez.

Eğitimde teknoloji, sınıfların dekoru olarak kullanılamayacak kadar pahalı bir yatırımdır. Teknolojinin etkin kullanımı öğrencilerin bilgiye farklı kaynaklardan ulaşmasını sağlayabilir ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirir. Bu nedenle eğitimde e-kitaplar, çevrimiçi kaynaklar ve interaktif öğrenme platformlarının yaygın kullanımı, başka bir deyişle öğrenimin dijital araçlarla zenginleştirilmesinden kaçınılmamalıdır.

İnsan hakları, özgürlükler, toplumsal adalet ve hoşgörü gibi evrensel değerler, eğitim yoluyla öğrencilere kazandırıldığında, açık fikirli ve birbirlerine ve farklı kültürlerdeki insanlara saygılı bireyler yetiştirmenin önü açılır. Bu doğrultuda, okullarımızda düzenli olarak insan hakları ve demokrasi temelli etkinliklerin düzenlenmesine özen gösterilmelidir.

Dogmatik düşünceyle mücadele, sadece okullarda değil, aile ortamında da gerçekleşmelidir. Çünkü, çocukların değerleri öğrendikleri ortamlardan birisi olan ailenin eğitim süreçlerine dahil edilmesi mutlaka artırılmalıdır. Bu önlemle ilişkili olarak öğrencilerin başarısını sadece sınavlarla değil, problem çözme, yaratıcı düşünme ve grup çalışmalarındaki performanslarıyla değerlendirilmesinin ön planda tutulacağı şekilde performans değerlendirme sistemini yeniden düzenlemek ve ailelerin bu süreçlere ilişkin bilgilerinin artırılmasını sağlamak da önemli görülmektedir.

Son olarak, liderlerin doğuştan gelmediği artık yaygın olarak kabul edilen bir gerçektir. Liderlerin ortak olarak sahip oldukları temel beceriler, küçük yaşlardan itibaren çocuklara kazandırılması temeline dayalı liderlik eğitimen odanlanmanın, onların bağımsız düşünen bireyler olarak yetiştirilmelerinde katkısı olabilir. Liderlik eğitimi ile sorumluluk ve özgüven geliştiren öğrencilerin bağımsız düşünün bireyler olmaları, onları dogmatik düşüncelerden uzaklaşmaları ile sonuçlanır. Bu doğrultuda öğrencilere okul içinde ve dışında çeşitli kulüp etkinlikleri ve organizasyonlarla liderlik fırsatları sunulmalıdır.

Özet olarak söylemek gerekirse, dogmatik düşüncenin eğitim sisteminde yer bulmasını engellemek, bireylerin özgür, yaratıcı ve eleştirel düşünceye sahip bireyler olarak yetişmesi için gereklidir. Bu doğrultuda, tüm paydaşların (öğretmenler, öğrenciler, veliler ve politika yapıcılar) iş birliği içinde çalışması gerekir.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Eğitim Bilimleri Yazıları