Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Türkiye'nin Aydınlanma Gereksinimi

Prof. Dr. Abdurrahman Tanrıöğen

Kategori: Sosyal Bilimler - Tarih: 26 Kasım 2024 10:59 - Okunma sayısı: 16

Türkiye'nin Aydınlanma Gereksinimi

Felsefî, bilimsel ve politik düşünceye, akıl, bireysel özgürlük ve ilerleme kavramlarına odaklanan Aydınlanma Çağı (The Age of Enlightenment ) Avrupa’da 17. Yüzyılın sonlarından 18. yüzyılın sonlarına kadar yaklaşık olarak 100 yıl süren, entelektüel ve kültürel bir harekettir. Aydınlanma çağı, aklın ve bilimin rehberliğinde toplumun ve siyasetin geliştirilebileceğine çok güçlü bir biçimde inanan düşünürlerin omuzlarında yükselmiştir. Bu dönemin en belirleyici özelliği, skolastik düşüncenin, dini otoritelerin ve geleneksel monarşilerin sorgulanmasıdır.

Aydınlanma çağına damgasını vuran filozoflardan olan ve aklın kullanımını ve bireyin özgürlüğünü vurgulayan Immanuel Kant ünlü "Aydınlanma nedir?" makalesinde, "Aydınlanma, insanın kendi aklını kullanma cesaretidir" tanımıyla aydınlanmanın ana temasına dikkati çekmiştir. John Locke’un, insan hakları ve doğal haklara ilişkin düşünceleri modern demokrasinin temelini oluşturmuştur. Voltaire, dini hoşgörüsüzlüğe karşı çıkmış ve bireysel özgürlükleri savunmuştur. "Toplum Sözleşmesi" adlı eseriyle Jean-Jacques Rousseau birey ve toplum arasındaki ilişkileri analiz etmiştir.

Aydınlanma Çağı, bilimde ve felsefede önemli gelişmelere neden olmuş, aynı zamanda Fransız Devrimi gibi büyük toplumsal hareketleri de etkileyerek sadece içinde geliştiği coğrafya da değil, yaşadığımız dünyanın hemen hemen her yerinde modern dünyayı şekillendiren fikirlerin gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Aydınlanma Çağı’nın ortaya çıkmasına bir dizi sosyal, politik, ekonomik ve entelektüel gelişmelerin bir araya gelmesi neden olmuştur. Bu dönemi tetikleyen başlıca nedenler, olaylar ve gelişmeler aşağıdaki parafraflarda tartışılacaktır.

1. Rönesans ve Hümanizm

Rönesans (14.-17. yüzyıllar) dönemi, Avrupa’nın eski Yunan ve Roma kültürüne olan ilginin yeniden canlanmasını sağlamış ve bireysel yaratıcılığı, aklı ve insanın potansiyelini vurgulayan bir kültür geliştirmiştir.

İnsanı odağa alan bir düşünce biçimi olan Hümanizm ise dini dogmalar yerine insan aklının ve yaşantısınınn önemini savunmaktaydı. Bu düşünce biçimi, Aydınlanma'nın temelini oluşturan yapı taşlarından biri niteliğindedir.

2. Bilimsel Devrim

Evren hakkında yeni anlayışların gelişmesine neden olan “bilimsel devrim” geleneksel dünya görüşlerini sorgulayarak yeni bilimsel yöntemlerle evreni açıklamaya yönelan Kopernik, Galileo, Kepler ve Newton gibi bilim insanlarının etkileriyle 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupa’da gerçekleşmiştir. Bilimsel devrim, skolastik felsefeye dayalı geleneksel düşüncenin zayıflamasına ve aklın önem kazanmasına zemin hazırlamıştır.

Newton ve Galileo geliştirdikleri yasalar ve gerçekleştirdikleri gözlemlerle evrenin matematiksel ve mekanik ilkelere göre işlediğini göstererek bilimsel yöntemin gücünü kanıtlamışlardır.

3. Reform Hareketi

16. yüzyılda Martin Luther öncülüğündeki Protestan Reformu, Katolik Kilisesi'ne olan güveni sarsan ve Avrupa'da dini otoriteyi sorgulayan bir düşünce iklimi yaratmıştır. Luther’in önderliği ile İncil halkın büyük bir bölümünün anlamadığı Latince’den Almanca’ya çevrilmesi, Katolik rahiplerin

hegemonyasını sarsmış Avrupa’da Kilise'nin toplumsal ve siyasi gücü zayıflatmıştır. Böylelikle Avrupa toplumlarında bireylerin inanç özgürlüğünü ve dini çoğulculuğu savunan düşüncelerin yayılması ivme kazanmıştır.

Orta Çağ’da Avrupa düşüncesine hakim olan ve Avrupa’yı yaklaşık 1000 yıl karanlığa mahkum eden skolastik felsefe, dini otoritelerin belirlediği düşünce sistemine dayalıydı. Aydınlanma döneminde ise bu yaklaşım terk edilerek, deneyim ve akıl yürütmeye dayanan bilgiye yönelim artmıştır.

17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa'da yaygın olan ve genellikle Tanrı’nın iradesiyle ilişkili görülen kralın sınırsız gücüne dayanan mutlakiyetçi monarşiler, Aydınlanma düşünürlerinin etkisiyle güçlerini yitirmiş, bu yönetim tarzına karşı çıkan toplumsal hareketler bireysel özgürlük, demokratik haklar ve halk egemenliği gibi kavramların yerleşmesine katkıda bulunmuştur.

Aydınlanmacılar aynı zamanda dinin siyaset üzerindeki gücünü de sorguladılar. Voltaire ve Diderot gibi düşünürler, dinin hoşgörüsüzlük ve baskı aracı olarak kullanılmasına karşı çıkarak laikliği ve dini hoşgörüyü savundular.

4. Burjuvazinin Yükselişi

17. ve 18. yüzyıllarda şehirleşme ve ticaretin gelişmesi, yeni bir sosyal sınıf olan burjuvazinin güçlenmesine neden olmuştur. O yıllarda devrimci bir niteliğe sahip olan bu sınıf, aristokrasiye ve feodal sisteme karşı özgürlük, eşitlik ve bireysel haklar gibi kavramları savunarak Aydınlanma düşüncesinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.

5. Seyahatler ve Coğrafi Keşifler

Özellikle İspanyol ve Portekizli denizcilerin önderliğinde başlatılan coğrafi keşifler ve dünyanın farklı bölgelerine yapılan seyahatler, Avrupalıların farklı kültürlerle tanışmasının yolunu açmıştır. Bu etkileşimler, Avrupalıların kendi toplumsal ve siyasi yapılarını sorgulamalarına ve daha açık görüşlü olmalarına neden olmuştur.

6. İletişim ve Matbaanın Gelişimi

15. yüzyılda Johannes Gutenberg tarafından matbaanın icadı ve yaygın kullanımı bilgi ve fikirlerin daha geniş kitlelere hızla yayılmasının önünü açmış, bilimsel ve felsefî eserlerin kolayca erişilebilir olmasına ve entelektüel tartışmaların hız kazanmasına zemin hazırlamıştır.

Yukarıda vurgulanan bu etkenler bir araya gelerek, Aydınlanma Çağı'nın akıl, özgür düşünce ve bilimsel ilerlemeye dayalı bir dünya görüşünün gelişmesini sağlamış ve dünyanın, özellikle de toplumsal, kültürel ve politik dünyanın portresinin güzelleşmesine neden olmuştur.

Son yıllarda ülkemizin içinde bulunduğu koşulların bir kısmı, Aydınlanma Çağı öncesi Avrupa koşullarına çok benzemektedir. Ülkenin içinde bulunduğu bu kaotik ortamdan çıkabilmesinin yolu Avrupa’daki gibi bir Aydınlanma Çağı’nın hayata geçirilmesidir.

Türkiye’de bir “Aydınlanma Çağı”nın yaşanabilmesi için bireylerin ve toplumun bilimsel, kültürel, sanatsal ve düşünzel olarak ilerlemesini sağlayacak köklü ve geniş çaplı adımların atılması zorunludur. Daha somut düşünebilmek için, “böyle bir dönüşümün gerçekleşebilmesi için hangi adımların atılması gerekir?” sorusunun sorulması gerekir.

Öncelikle, eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması gerekir. Eğitim sistemi, ezbere dayalı olmaktan çok eleştirel düşünmeyi teşvik etmeli, öğrencilere bilgiyi sorgulama, analiz etme ve yorumlama becerileri kazandırılmalıdır. Bu amaç doğrultusunda bilimsel yöntemlerin öğretilmesi,

genç nesillerin hem bilimsel bilgiye hem de teknolojik yeniliklere açık hale getirilmesi son derece önemlidir. Bunun için, ülkenin eğitimcilerinin bir araya gelip, 21. Yüzyılın gerektirdiği becerilerin çocuklarımıza ve gençlerimize kazandırılmasına yönelik ve ülkemizi gelişmiş dünya toplumlarıyla aynı düzeye getirebilecek tarafsız (dini ve siyasi kaygılardan uzak) bir müfredatı hazırlamaları gerekir. Bu müfredatın önemli bir kanadının toplumda estetik bir bilinçlenmesin önünü açabilecek, sanat, edebiyat ve yaratıcı ifade alanlarına hizmet edebilecek derslerden oluşmasında yarar vardır.

Bilimsel araştırmaların ve teknolojinin desteklenmesi aydınlanmaya giden yolun kilometre taşlarından birisidir. Bilimsel çalışmalara ve Ar-Ge projelerine daha fazla yatırım yapılması, Türkiye’nin teknoloji üretme kapasitesini artıracaktır. Devletin ve iktidarların bilim insanlarının ve araştırmacıların yeni teknolojiler ve yenilikçi projeler geliştirmelerini destekleyici bilimsel araştırma fonlarına daha fazla bütçe ayırmaları zorunludur. Türkve dünya üniversitelerinde başarılı çalışmalar yapan Türk bilim insanlarının önderliğinde, ülkenin toplumsal, teknolojik, bilimsel, kültürel ve sanatsal yaşamına ivme kazandıracak önemli projelerin gerçekleştirilmesi, arzu edilen Aydınlanma atılımının önemli bir aşamasını teşkil eder.

Aydınlanma sadece bilimde değil, kültürel ve sanatsal gelişim alanlarında da iyileştirmeleri ile olanaklı olacaktır. Herşeyden önce ülkenin sanatçılarının ve düşünürlerinin sansürden uzak, özgür bir ortamda eserlerini üretebilme şansına kavuşturulmaları gerekir. Çünkü, düşünce özgürlüğü, sanatsal yaratıcılığın anahtarı olarak kabul edilir. Bununla birlikte tüm farklılıkları kucaklayan ve kültürel çeşitliliği yücelten bir yaklaşımla, toplumda hoşgörü ve diyalog kültürü teşvik edilmeden aydınlanma hareketinin başlaması mümkün görünmemektedir.

Aydınlanma sürecinin tetikleyici güçlerinden birisinin de medya okuryazarlığı olduğu söylenebilir. Halkın doğru bilgiye ulaşabilmesi için medya okuryazarlığı eğitimi toplumun tüm kesimlerinde yaygınlaştırılmalıdır. Bu sayede manipülatif haberlerden ve algı yönetiminden kaçınmak daha kolay hale gelir. Ayrıca bu doğrultuda bağımsız ve özgür bir medyanın bulunması, toplumun doğru ve tarafsız bilgiye ulaşabilmesi için yaşamsal bir öneme sahiptir.

Bir toplumun gelişmesinde ve ayrınlanmasında en büyük paylardan biri demokratik ve hukuki reformlara aittir. Hukukun üstünlüğünün sağlandığı, yargının bağımsız olduğu ve vatandaşların haklarının güvence altına alındığı toplumların aydınlanma sürecine girmeleri kolay olacaktır. Aydınlanmanın koşulu özgürlük, özgürlüğün koşulu da adil bir hukuk sistemidir. Buna paralel olarak halkın karar alma süreçlerine katılımı teşvik edilmelidir ki, bireyler aktif vatandaşlık bilinciyle sosyal sorumluluklarını üstlenebilsinler. Günümüz koşullarında, her düzeyde seçime katılacakların parti ya da toplumsal örgütlerin yönetimleri tarafından belirlenmesi, seçimlerin adayların yüklü paralar harcamasını gerektirmesi, toplumdaki bireylerin siyasi süreçlere aktif olarak katılmasını engellemektedir.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Sosyal Bilimler Yazıları