Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Çirkin

Hey! Pencereden bulutları izleyen biri, dışarıdaki gök başka, dışarı gel. Güvenli alanının dışında

Kategori: Edebiyat - Tarih: 03 Ağustos 2019 01:28 - Okunma sayısı: 1.829

Çirkin

Çirkin

Hey! Pencereden bulutları izleyen biri, dışarıdaki gök başka, dışarı gel. Güvenli alanının dışında kalan dünyanın dili senin bildiğinden değil, başka, elleri nasırlı falan onun, hem dişleri çürümüş hatta kimisi de düşmüüüş. Onun şapkası var koc-camaaan yüzüne güneş değmez; o masum, narin, güzel, ellemeye kıyamayacağınız çiçekleri küstürmüş. Çiçek dediğin evde olurmuş, derinin sertleşmesini istemiyorsan ev bitkisi falan olmalıymışsın öyle diyollar. Dünyanın saçlarıysa çamdan, dikenli, e fena görünmez görünmesine de ama hani serttir biraz, haşindir, batar, zarınız atılır, insanlığınız bozulur. Hem onun tırnaklarını da görmediniz sanırım, kimin boynuna geçtiyse bir parçası kalmış onların arasında. Öyle düşünüyorum ki depremler, seller, katiller falan bundan herhalde, herkesin kıyameti bunca beklemesi, kıyametle müjdelenmesi bundan. Ama sanmam ki yine de temizlensin onun tırnakları yerin yüzü kızarmadıkça.

Dünya üzerine yapılan çokça rivayette doğumunun uzun sürdüğünü ve hatta üzerine düşünülecek kadar vakit kalıp bir şeye benzemesi için ağzının yüzünün bile çekildiğini söylüyollar, aramızda kalsın da bunca makyajlanmış olmasına rağmen nasıl bu kadar çirkin kaldığını aklım, vicdanım, sevgim almıyor, neyse işte çokça fondöten falan sürülecek eli yüzü düzeltilecek kadar zaman varmış hatta altı kez gece ve altı kez gündüz olduğunu söylüyollar. Zaman diyorum kime göre acaba; kozmik mi, lineer mi, döngüsel mi ve hatta gerçekten bir zamana tabi mi yer? Altı da neye göre yani altı? Haa, altı demişken bu dünya denen meretin denilene göre altı da fokurrrfokurrr kaynayan ve kimi yerlerde çoktan kusmuş kimi yerlerde isehalihazırda kusmak için ve belki bilemiyorum da kusmamak için, bu daha zor olsa gerek, bekleyen lavlarla doluymuş. Anladığım kadarıyla kendi ahvali aynada çirkin görünmüş ki midesi kalkmış; kan ve umut cesetleri falan kötü kokar tabi.

Neyse…

Öte yandan düşünüyorum da belki haksızlık da etmemek gerek. Çirkinliği bir gen deformasyonu mu yani yaradılıştan mı yoksa zaman içinde sakinleri mi onu bu kadar yüzüne bakılamaz hale getirdi bilemiyorum. Hani olabilir ya belki yüzünde patlayan bombalar onu böyle çirkinleştirmiştir, homo soyu ısınmak için yani bir kendi için belki de onun çam saçlarını yolmuştur. İnsan denen bu ulvî tür ne bileyim yine kendisi dışındaki tüm modusları kendine hizmetçi bilmiş hepsinin üstüne kendini koymuş ve daha da tuhafı tanrının yeryüzündeki temsili falan olma zannına kapılıp da yaratmaya kalkmış ve eline yüzüne bulaştırarak bilmem kaç milyon yılın en etkili ve hatta tek etkili yok edicisi olmuştur.

Güzel, canımız, maharetli annelerimiz dünya denen kürenin üstüne kanaviçe falan örtecekken süs bitkisi oldularsa, evi evren bildilerse ve hatta kızlarına bile evi evren anlattılarsa; işi ışık olmak olan, gözleri pusula olması gereken bir yolcu bir yolcuya yol olacakken, ol olacakken, ağırlık merkezi burnu olduysa ve yine o goccaa burun bu sebeple “Besinlerin OksitlenmişKalıntısı”ndan çıkamadıysa ve genç olmak deli-kanlı olmayı gerektirir olduysa; yeryüzünün süsleri, sessiz sakinleri bir kefesine insan adaletinin konduğu terazide hafifsendiyse ve bakın “adalet”ediyorum adalete yenildiyse, açlarsa, yaraları varsa bir de; taze bir bebek dalından hakikaten taze iken koparılıyorsa kocaaa toprak, gök, su ona aitken bir vazoya mecbursa ve hurafelerle, çarpıtılmış adetlerle, ihtiyaca binaen yamulmuş bir kültürle sulanıyorsa, sonuçta hiç kimse ya da herkes olmak zorundaysa; bu ip söküğü ise ve bilmem kaç yıllar önce de bugün de yerin sözcükleri hâlâ insanın dili olamadıysa ve hak hâlâ yalnızca soylu kanlara haksa ve bütün bunlar on değil, yüz değil, milyon da değil bilmem kaç zamandır yani kanı diğer var olanlardan daha kırmızı olan, herhalde daha kırmızı diye kanı soylu falandır, neyse bu “asil” kanlı olanademinyer yüzünde ilk ayak izini bıraktığı günden beri yaşanıyorsa, demem o ki bu fabrikanın çıkışı artık hatalıysa ve ürünü hep mi hep aynıysa

zamandöngüsel dünya çirkin olmuştur,

insan ürür kervan yürür olmuştur.

Öte…

ki…

Esin AL

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Edebiyat Yazıları
ince hikâye

Edebiyat 21 Eylül 2024

ince hikâye

Şiirin Nüfuzu

Edebiyat 07 Haziran 2024

Şiirin Nüfuzu

ABDULLAH EFENDİ

Edebiyat 10 Kasım 2023

ABDULLAH EFENDİ