Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Türkiye'de Maarif Modeli Müfredatına Eleştirel Bir Değerlendirme

Türkiye'de Maarif Modeli Müfredatına Eleştirel Bir Değerlendirme

Kategori: Eğitim Bilimleri - Tarih: 18 Eylül 2024 01:39 - Okunma sayısı: 1.099

Türkiye'de Maarif Modeli Müfredatına Eleştirel Bir Değerlendirme

Son yıllarda Türkiye eğitim sisteminde köklü değişimlerin yaşandığı görülmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) 2023 yılında hayata geçirdiği Yeni Maarif Modeli, eğitim sisteminde bütüncül bir dönüşüm hedefleyen bir reform olarak öne çıkmıştır. Bu model, eğitimin temel amacını yalnızca akademik başarıyla sınırlamamakta, aynı zamanda öğrencilerin manevi ve kültürel gelişimini desteklemeyi de amaçlamaktadır. Ancak bu modelin eğitimdeki pratik karşılığı ve toplum üzerindeki etkileri hala tartışmalıdır. Bu çalışmada, yeni maarif modelinin güçlü ve zayıf yönleri ele alınarak, bu reformun Türkiye eğitim sistemine nasıl katkıda bulunduğu ve hangi açılardan eleştiriye açık olduğu incelenecektir.

Yeni maarif modeli, Türkiye’nin milli ve manevi değerlerine dayalı, bireyin bütünsel gelişimini hedefleyen bir eğitim modeli olarak tanımlanmaktadır. Bu modelde, akademik bilginin yanı sıra ahlaki, sosyal ve kültürel değerlerin de eğitimin temel unsurları arasında yer aldığı vurgulanmaktadır. Yeni müfredat, eleştirel düşünme, sorun çözme, iş birliği ve dijital okuryazarlık gibi becerilerin yanı sıra, milli kimlik ve tarih bilincinin güçlendirilmesini de amaçlamaktadır.

Bu modelin arka planı, 2002 yılından itibaren Türkiye’de uygulanmaya başlanan eğitim reformlarına dayanır. Özellikle 2012 yılında başlatılan 4+4+4 sistemi ile başlayan eğitimdeki köklü değişim süreci, yeni maarif modeli ile daha da ileriye taşınmıştır. Ancak, bu reformların her birinin başarılı olup olmadığı konusunda eğitim camiasında farklı görüşler bulunmaktadır.

  1. Eleştirel Sorular

Bu noktada şu soruları sormak yerinde olacaktır.

  • Yeni maarif modeli, Türkiye’nin eğitimdeki ihtiyaçlarına gerçekten cevap verebiliyor mu?
  • Bu müfredat, 21. yüzyıl becerilerini geliştirmekle ne kadar uyumlu?
  • Eğitim sistemindeki yenilikçi yaklaşımlar ve küresel trendler, bu modelde yeterince dikkate alınıyor mu?
  1. Teorik Çerçeve ve Eleştirel Eğitim Perspektifi

Eğitim teorisinde eleştirel düşünürlerin yaklaşımlarına bakıldığında, eğitimin bireyi pasif bir bilgi alıcısı olmaktan çıkarıp, toplumsal yapılar üzerinde düşünmeye, sorgulamaya ve dönüştürmeye teşvik etmesi gerektiği vurgulanır. Özellikle Paulo Freire'nin eleştirel pedagoji anlayışı, eğitimin yalnızca bilgi aktarımı veya mesleki beceriler kazandırma süreci olmadığını, aynı zamanda bireylerin kendilerini ve içinde bulundukları toplumu anlamlandırmaları ve değiştirmeleri için bir araç olması gerektiğini savunur. Freire, eğitimde bankacı model olarak adlandırdığı geleneksel öğretim tarzını eleştirir; bu modelde öğrenciler yalnızca bilgi "depolayan" varlıklar olarak görülür ve eleştirel düşünme becerileri geri plana atılır. Freire’ye göre, eğitim, öğrencilerin yalnızca bilgi edinmesini değil, aynı zamanda bu bilgiyi toplumsal adalet, eşitlik ve özgürlük çerçevesinde değerlendirmelerini sağlamalıdır.

Bu açıdan bakıldığında, yeni maarif modelinin eleştirel pedagojinin temel ilkeleriyle ne kadar uyumlu olduğu tartışmaya açıktır. Yeni maarif modeli, milli ve manevi değerleri ön plana çıkarmakla birlikte, öğrencilerin bu değerleri eleştirel bir bakış açısıyla sorgulayıp sorgulamayacaklarına dair net bir yönlendirme sunmamaktadır. Eleştirel pedagoji açısından bu bir eksiklik olarak değerlendirilebilir. Zira öğrencilerin yalnızca mevcut değerleri öğrenmesi yeterli değildir; aynı zamanda bu değerleri sorgulama, yeniden değerlendirme ve toplumsal bağlamda anlamlandırma becerilerini de kazanmaları önemlidir.

Bu modelin, Freire’nin eleştirel pedagojisine göre eğitimde diyalojik (karşılıklı etkileşim ve eleştirel tartışmaya dayalı) bir yaklaşımı ne kadar teşvik ettiği de önemli bir sorudur. Freire, öğretmen ile öğrenci arasındaki ilişkinin hiyerarşik değil, karşılıklı öğrenme sürecine dayalı olması gerektiğini savunur. Ancak, yeni maarif modeli müfredatı, milli ve kültürel değerleri öğretirken bu değerlerin ne kadar eleştiriye açık olduğu konusunda açık bir yönlendirme sunmamaktadır. Bu da öğretmenlerin bu süreci nasıl yönlendirdiğine ve sınıf içi diyalogların ne kadar eleştirel olabildiğine bağlı olarak değişebilir. Örneğin, öğretmenlerin öğrencilerin bu değerleri sorgulamalarına alan tanıyıp tanımadıkları büyük bir etki yaratacaktır. Öğretim materyalleri ve pedagojik yöntemlerin bu eleştirel düşünme süreçlerine ne kadar olanak tanıdığı da göz önünde bulundurulmalıdır.

Ayrıca, eleştirel pedagojiye göre öğrenciler yalnızca bilgi alıcıları değil, aynı zamanda toplumsal aktörlerdir. Bu bağlamda, yeni maarif modeli, öğrencilerin toplumsal ve siyasal yapılar hakkında nasıl düşündüklerini şekillendiren bir müfredat sunuyor mu? Toplumsal adalet, insan hakları ve eşitlik gibi evrensel değerler, müfredatın içinde ne kadar yer buluyor? Örneğin, bu yeni müfredat, öğrencilerin demokratik bir toplumun aktif katılımcıları olarak yetişmelerini destekleyen mekanizmalar sunuyor mu? Bu sorular, müfredatın eleştirel düşünme becerilerini ne kadar teşvik ettiğini anlamak için önemli ipuçları sunar.

  1. Demokratik Eğitim ve Özgür Düşünce

Yeni maarif modeli, topluma entegre olmuş, milli ve manevi değerlerle donatılmış bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir. Bu amaç, toplumun genel refahını ve birliği güçlendirmeyi amaçlayan önemli bir misyon olarak görülebilir. Ancak eleştirel bir perspektiften değerlendirildiğinde, bu müfredatın öğrencilere özgür düşünce ve ifade imkânı sunma konusunda ne kadar esnek olduğu tartışmaya açıktır. Eleştirel düşünürler, özellikle eğitimde bireyin özgürleşmesi ve bağımsız düşünme becerilerinin geliştirilmesinin önemine vurgu yaparlar. Bu noktada, yeni maarif modelinin vurguladığı milli ve manevi değerlerin öğrencilere ne derece dayatmacı bir biçimde sunulduğu ve bu değerler etrafında ne kadar özgür bir düşünme alanı sağlandığı dikkatle incelenmelidir.

John Dewey’in demokratik eğitim anlayışı, eğitimde bireylerin düşünme ve ifade özgürlüğünün temel olduğunu savunur. Dewey’e göre, demokratik eğitim, bireylerin bağımsız düşünebilmelerine, farklı görüşleri keşfetmelerine ve toplumun farklı kesimleriyle anlamlı diyaloglar kurmalarına olanak tanımalıdır. Eğitim, bireylerin sadece bilgi alıcısı olduğu bir süreç olmamalı; aynı zamanda onların eleştirel düşünme, yaratıcı problem çözme ve topluma aktif katılım becerilerini geliştirmelidir. Bu bağlamda, yeni maarif modeli öğrencilerin bireysel düşünme özgürlüklerini ne kadar desteklemektedir?

3.1. Milli ve Manevi Değerlerin Eğitime Entegrasyonu

Milli ve manevi değerlerin müfredata entegrasyonu, toplumun ortak kültürel değerlerini öğrencilerde pekiştirmek açısından olumlu bir katkı olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu değerlerin mutlak doğrular olarak sunulması, öğrencilere eleştirel bir bakış açısı kazandırma noktasında bazı sınırlamalar getirebilir. Örneğin, öğrencilerin belirli tarihi olaylar, sosyal meseleler veya kültürel normlar hakkında farklı perspektifleri keşfetme, bu perspektifler üzerine düşünme ve sorgulama imkânı sağlanmadığında, eğitim süreçleri **dogmatik** bir yapıya bürünebilir. Dewey’in görüşüne göre, eğitim sürecinin esnek ve sorgulayıcı bir yapıda olması, bireyin topluma katkıda bulunma yeteneğini artırırken, özgür düşünceyi de geliştirir.

Bu bağlamda, yeni maarif modelinin, öğrencilerin düşünsel özgürlüğünü ne kadar teşvik ettiği konusu önemli bir eleştiri alanıdır. Eğer müfredat, öğrencilerin farklı görüşlere açık olmasını ve bu görüşleri değerlendirme becerisini desteklemezse, eleştirel düşünmenin sınırlanması olasıdır. Örneğin, öğrenciler milli ve manevi değerlerin doğru kabul edilmesi gerektiği düşüncesiyle eğitildiğinde, farklı kültürel, sosyal ve politik bakış açılarına karşı daha az toleranslı olabilirler. Bu durum, bireylerin yalnızca mevcut düzeni kabul eden pasif bireyler olmasına yol açabilir; oysa demokratik eğitim bireylerin aktif katılımcılar olmasını ve toplumsal sorunlara çözüm üretme becerilerini geliştirmeyi hedefler.

3.2. Dayatma ve Demokratik Katılım Arasındaki Gerilim

Milli ve manevi değerlerin müfredata entegrasyonu ve bu değerlerin öğrencilere nasıl sunulduğu arasındaki ince çizgi, demokratik eğitim anlayışı açısından kritik bir noktadır. Eğer bu değerler, öğrencilerin yalnızca ezberlemesi ve içselleştirmesi gereken dogmalar olarak sunulursa, bu durum öğrencilerde eleştirel düşünme yetilerini köreltebilir. Özellikle, öğrencilere bu değerler hakkında farklı görüşlerin var olduğunu bilme ve bu görüşleri eleştirel bir şekilde değerlendirme fırsatı verilmezse, eğitim süreci bireylerin kişisel ve düşünsel gelişimini sınırlayabilir.

John Dewey’in demokratik eğitim anlayışında toplumsal katılım önemli bir yer tutar. Dewey, bireylerin eğitiminin yalnızca kişisel gelişim için değil, aynı zamanda demokratik toplumun güçlenmesi için de gerekli olduğunu savunur. Bireyler, eğitim yoluyla yalnızca bilgi edinmezler, aynı zamanda toplumun aktif üyeleri haline gelirler. Bu bakış açısıyla, yeni maarif modeli, öğrencilere eleştirel düşünme ve farklı görüşlerle diyalog kurma imkânı sunmadığında, bireylerin demokratik katılıma olan ilgisi de azalabilir.

3.3. Toplumsal ve Kültürel Çeşitlilik Eleştirel Düşünmeye Engel mi?

Türkiye gibi toplumsal ve kültürel olarak zengin bir ülkede, eğitimin toplumsal çeşitliliği yansıtması ve öğrencilerin bu çeşitliliği eleştirel bir gözle incelemesine fırsat tanıması beklenir. Ancak, yeni maarif modeli bu çeşitliliği ne ölçüde teşvik ediyor? Müfredatın milli ve manevi değerlere ağırlık vermesi, öğrencilerin farklı toplumsal kesimlerden gelen fikirleri değerlendirmesini sınırlıyor mu? Çoğulculuk, demokratik eğitim anlayışının temel bir ilkesi olarak karşımıza çıkar ve bu anlayışa göre, öğrencilerin yalnızca kendi kültürel değerleriyle değil, aynı zamanda farklı değerlerle de yüzleşmesi, bu değerleri analiz etmesi ve sorgulaması beklenir. Bu süreç, öğrencilerin toplumsal sorunlara karşı daha geniş bir bakış açısıyla yaklaşmasını ve topluma katkı sağlamalarını mümkün kılar.

Yeni maarif modeli, öğrencileri toplumsal birliğe ve ortak değerleri güçlendirmeye yönlendirse de, eleştirel düşüncenin gelişimi açısından farklı perspektiflere açıklık sunup sunmadığı tartışmalıdır. Eğer öğrenciler yalnızca belirli bir doğrular seti etrafında eğitilirse, bireysel düşünme özgürlüğü zayıflayabilir ve öğrenciler farklı düşünceleri kabul etmede zorlanabilirler. Oysa demokratik eğitim anlayışına göre, eğitim, bireylerin düşünce özgürlüğünü beslemeli ve öğrencileri kendi düşüncelerini bağımsız olarak geliştirmeye teşvik etmelidir.

  1. Sosyo-kültürel Bağlam ve Eğitimde Fırsat Eşitliği

Yeni maarif modeli müfredatının Türkiye’nin toplumsal ve kültürel yapısına uygunluğu ele alındığında, müfredatın özellikle kırsal bölgelerdeki okullarda uygulanabilirliği sorgulanmalıdır. Eğitimde fırsat eşitliği, bu modelin en çok eleştiri alan yönlerinden biridir. Özellikle, dijital okuryazarlık ve 21. yüzyıl becerilerinin gelişimi, ekonomik eşitsizlikler nedeniyle bazı bölgelerde uygulanmakta zorlanabilir. Bu durum, müfredatın tüm öğrencilere eşit fırsatlar sunma hedefiyle ne kadar örtüştüğü sorusunu beraberinde getirmektedir.

  1. Eleştirel Bakış

Yeni maarif modeli müfredatının güçlü yönleri arasında, öğrencilerin akademik başarıyı aşarak çok yönlü bireyler olarak yetiştirilmelerini desteklemesi ve milli bilinci güçlendirmeye yönelik çabalar yer almaktadır. Ancak bu yaklaşım, eleştirel düşünme, bağımsız araştırma yapabilme ve yaratıcı problem çözme becerilerinin ihmal edildiği eleştirileriyle karşı karşıya kalmaktadır. Müfredatın teorik olarak oldukça kapsamlı görünmesine rağmen, pratik uygulamalarında öğretmen eğitimi, kaynak yetersizliği ve bölgesel farklılıklar gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Sonuç olarak, Türkiye’de uygulanan yeni maarif modeli müfredatı, eğitimin yalnızca akademik başarıya değil, bireyin manevi ve kültürel gelişimine de odaklanması açısından önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu modelin eleştirel düşünme, demokratik eğitim ve fırsat eşitliği gibi konularda eksiklikleri bulunmaktadır. Bu nedenle, yeni müfredatın uygulama aşamasında daha kapsayıcı ve esnek bir yapıya kavuşması, öğretmenlerin bu modele adapte olabilmesi ve bölgeler arası eğitim farklılıklarının giderilmesi gerekmektedir. Eğitimdeki bu reformun başarısı, bu eleştirel noktalara yanıt verebilme yeteneğine bağlı olacaktır.

Anahtar Kelimeler: Maarif Modeli, Eleştirel Eğitim, Demokratik Eğitim, Bağlam

Kaynakça

Freire, Paulo. Pedagogy of the Oppressed. New York: Continuum, 1970.

Dewey, JohnDemocracy and Education: An Introduction to the Philosophy of Education*. New York: Macmillan, 1916.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB). 2023 Maarif Modeli Müfredat Taslağı. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 2023.

Aydın, Hasan. Türkiye’de Eğitimde Fırsat Eşitliği Sorunsalı: Kırsal ve Şehir Okulları Arasındaki Farklılıklar." Eğitim Bilimleri ve Uygulama Dergisi, 18(2), 2021, ss. 45-68.

Kaya, Yunus. Türkiye Eğitim Sisteminde Yenilikçi Müfredatlar ve 21. Yüzyıl Becerileri. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 19(1), 2020, ss. 112-130.

Balcı, Ali. Türk Eğitim Sistemi ve Eğitim Yönetimi. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık, 2022.

Karaman, Gülşah. Eleştirel Pedagoji ve Türkiye Eğitim Sistemi Üzerine Bir Değerlendirme. Eğitimde Eleştirel Düşünme Dergisi, 4(2), 2022, ss. 30-50.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Eğitim Bilimleri Yazıları