Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Can Kırıkları: İncinmiş misin? Yoksa İnciten Sen misin?

Doç. Dr. Ali Baltacı

Kategori: Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Tarih: 03 Ağustos 2024 14:29 - Okunma sayısı: 136

Can Kırıkları: İncinmiş misin? Yoksa İnciten Sen misin?

Can Kırıkları: İncinmiş misin? Yoksa İnciten Sen misin?

İnsanı öldürmeyen şeyin güçlendirdiğini söyleyen Nietzsche’nin aksine modern bilim fiziksel ve duygusal yaraların beyinde aynı acı noktasını uyardığını, dolayısıyla bize zarar veren şeylerin bizi güçlendirmek yerine zayıflattığını söylemektedir. Elbette Nietzsche’nin acıdan kastı, yaşadığımız deneyimden çıkardığımız sonuçların bizim için öğretici olduğu yönündedir. Bu öğrenmeler, bizim canımızı yakan şeyin aslında ne çetin bir güçlenme süreci olduğuna vurgu yapar. Yani insanın deneyimlediği hayal kırıklıkları, acılar ve gerçekleşmeyen beklentiler gibi pek çok acı aslında içsel bir güçlenme sürecidir. Bu yazıda bize acı ve ıstırap yaratarak güçlenmemizi sağlayan ama aynı zamanda yaşama karşı daha kırılganlaştıran “incinmişlik” halinden bahsetmek istiyorum. Popüler kültürde dahi kendini gösteren bu duygu durumu aslında insanın sıkça yaşadığı ve çoğu kez nasıl üstesinden gelebileceğini bilemediği önemli bir durum. Çünkü incinmişlik hali aynı zamanda stres ve depresyonla da doğrudan ilintili…

Bir insanı incitmenin pek çok yolu vardır. Ancak en yıkıcı incinmeler sosyal alanda gözlemlenir. Örneğin İkinci Dünya Savaşında Japonların Amerikan donanmasını Pearl Harbor’da imha etmesi neticesinde Amerika tarafından misilleme olarak Tokyo’ya atılan yangın bombaları neticesinde seksen binden sivilin ölmesi, Nagazaki ve Hiroşima’ya atılan atom bombalarının benzer yıkımı yaratması veya yakın tarihte İsrail başbakanı Netanyahu’nun bir konuşmasının sonunda geçen “bizi inciteni biz de incitiriz…” söylemi aslında insanın diğerini yaralamaya ne denli yatkın olduğunu gösterir. Peki doğaya bu denli hâkim olan ve gezegendeki baskın tür olan insan neden bu kadar kolay incinir?

Öncelikle şiddet, taciz, haksız yere tutuklama gibi fiziksel zarar veren her türlü eylem, insanı derinden yaralar. Çünkü bu tür eylemler insanın varoluşsal dengesine müdahaledir ve onun sosyal alanda itibarını zedeler. Dahası aşağılama, küçümseme, yalan söyleme, güven sarsma, manipülasyon, duygusal şantaj, ihmal gibi psikolojik baskı uygulayan davranışlar, insanın ruh sağlığını olumsuz etkiler. Ayrımcılık, dışlama, dedikodu, iftira, yalnızlaştırma gibi sosyal ilişkileri zedeleyen davranışlar, insanın kendine olan güvenini sarsar ve toplumsal hayattan kopmasına neden olabilir. Ayrıca ihmal, reddedilme, aldatma, kayıplar, hayal kırıklıkları gibi duygusal yaralar, insanın iç dünyasını derinden etkilerken başkalarının düşüncelerine, inançlarına ve değerlerine saygı göstermemek, insanı değersiz hissettirir ve ilişkileri zedeler. Tüm bunlara ek olarak haksızlığa uğrama, eşitsizlikler, adaletin sağlanmaması, insanın iç huzurunu bozar ve öfke, kin gibi olumsuz duygulara yol açabilir. Yapıcı olmayan, kişisel saldırganlık içeren eleştiriler, insanın özgüvenini kırar ve motivasyonunu düşürür. Bu noktada güvenin temeli olan dürüstlük ilkesinin çiğnenmesi, insan ilişkilerine zarar verir ve hayal kırıklığına neden olur.

Yukarı anılan çeşitlilikte girift bir incinmişlik yumağı içinde olan insanları inciten davranışların belirli ortak özelliklerinden söz edilebilir. İlk olarak insanları incitenlerin ortak özelliği, karşısındakinin duygularını önemsememesi ve empati kuramamasıdır. Bu tür davranışlarda bulunan kişiler, genellikle kendi çıkarlarını başkalarının mutluluğundan daha önemli görürler. Ayrıca insanları incitenler, genellikle başkaları üzerinde kontrol kurma ihtiyacı duyarlar. Çoğu zaman, başkalarını inciten kişilerin kendilerine olan saygısı da düşüktür. Bu nedenle, başkalarını aşağılayarak kendi değerlerini yükseltmeye çalışırlar. Diğerini toplumsal alanda yaralayarak kendini ön plana çıkarma davranışı maalesef oldukça yaygındır. Yaşam döngüsü içinde birilerini kıskanan, onlarda olanı isteyen ve dahası türlü entrikalarla diğerlerini incitmeyen çalışan “kötücül” karakterlerle karşılaşmışsınızdır. Bu tür kötü insanların belirli özelliklerinden bahsedilebilir. Öncelikle kötüler, başkalarının duygularını anlama ve onlarla empati kurma konusunda zorlanırlar. Başkalarının acılarını umursamazlar ve kendi çıkarlarını her zaman ön planda tutarlar. İnsanları kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmek için çeşitli taktikler kullanırlar. Yalan söyleyebilir, başkalarını suçlayabilir veya duygusal şantaj yapabilirler. Yaptıkları hataların veya yanlışların sorumluluğunu almazlar. Her zaman başkalarını suçlarlar veya olayları kendileri lehine yorumlarlar. Derinlerde kendilerine güven sorunları yaşarlar. Bu nedenle, başkalarını aşağılayarak veya eleştirerek kendilerini daha iyi hissetmeye çalışırlar. Başkalarının başarılarını hazmedemezler ve sürekli olarak onları kıskandırırlar. Etrafındakileri duygusal olarak sömürürler. Aşağılama, küçümseme ve eleştiri gibi davranışlarla başkalarının özgüvenini kırarlar. Gerçeği çarpıtırlar veya tamamen yalan söylerler. Güvenilir değildirler. Etrafındaki insanları kontrol etme ihtiyacı duyarlar. Kendi kurallarını dayatırlar ve başkalarının farklı düşüncelerine tahammül edemezler. Başkalarının kişisel sınırlarını çiğnerler ve onların rahatını bozarlar. Kendilerini başkalarından üstün görürler ve bu durumu her fırsatta belli ederler. Elbette tüm kötücül özellikler her kötü insanda bulunmak zorunda değildir. Ayrıca, bir kişinin bazı bu özelliklere sahip olması, o kişinin kesinlikle kötü olduğu anlamına gelmez. İnsanları değerlendirirken tek bir özelliğe odaklanmak yerine, genel davranış kalıplarını gözlemlemek önemlidir.

İncinmişlik, insan olmanın kaçınılmaz bir parçasıdır ve herkesin hayatında farklı zamanlarda deneyimlediği bir duygudur. İncinmişlik, aslında bir zayıflık değil, tam tersine insanın duygusal derinliğinin ve hassasiyetinin bir göstergesidir. Peki, neden inciniriz?

Öncelikle diğerlerine bağlanma ihtiyacımız vardır. İnsanlar sosyal varlıklardır ve başkalarına bağlanma ihtiyacı duyarlar. Bu bağların kopması veya zarar görmesi durumunda incinmişlik yaşarız. Ayrıca herkes değerli olduğunu hissetmek ister. Değer görmediğimiz veya yeterince takdir edilmediğimiz durumlarda kendimizi incinmiş hissederiz. Dahası toplum tarafından kabul edilme ve ait olma duygusu, insan için çok önemlidir. Kabul edilmediğimizde veya dışlandığımızda da incinmişlik yaşayabiliriz. Ek olarak güvendiğimiz insanların bizi hayal kırıklığına uğratması veya ihanet etmesi durumunda güven duygusu sarsılır ve incinmişlik artar. Çocukluk dönemi veya geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler, yetişkinlikte de incinmişliğe neden olabilir. Her şeyi mükemmel yapma çabası, başarısızlık durumunda kırılganlığa yol açabilirken başkalarını kendimizle kıyaslamak ve yetersiz hissetmek, kırılganlığa neden olabilir. Gelecekle ilgili belirsizlik ve kontrolsüzlük hissi, insanı kırılgan hale getirebilir. Buna karşın son dönem araştırmalarda yer alan bazı hormonlar ve nörotransmitterler, duygusal durumumuzu etkileyebileceği ve incinmişliğe yol açabileceğine yönelik bulgular da önemlidir.

İnsanları İncitmemek İçin Ne Yapmalı? Öncelikle karşınızdakinin yerine kendinizi koymaya çalışın ve onun duygularını anlamaya çalışın. Herkesin farklı düşünceleri ve inançları olduğunu kabul edin ve onlara saygı gösterin. Zor olsa da yalan söylemekten kaçının ve açık iletişim kurmaya çalışın. Kişisel saldırılardan kaçının ve eleştirilerinizi kişinin gelişimi için yapın. Karşınızdakini dikkatle dinleyin ve onun söylediklerini anlamaya çalışın. Başkalarını kontrol etmeye çalışmayın ve onlara kendi kararlarını verme özgürlüğü tanıyın. Kendinizi tanımaya çalışın ve eksiklerinizi gidermek için çaba gösterin.

İncinmişliğimizle başa çıkma yolları var mıdır? Öncelikle kendi duygularınızı kabul edin. İncinmişlik yaşamak normaldir ve bunu kendinize yedirmeyin. Kendinize zaman tanıyın ve kırılan kalbinizi onarmak için zamandan daha iyi bir ilaç olmadığını bilin. Yeni şeyler öğrenmek ve yeni hobiler edinmek, dikkat dağıtmanıza ve kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olabilir. Düzenli uyku, sağlıklı beslenme ve egzersiz hem fiziksel hem de duygusal sağlığınızı destekler. Dahası olumsuz düşüncelerin yerine olumlu düşüncelere odaklanın.

İncinmişlik, aslında bir zayıflık değil, insan olmanın bir parçasıdır. Bu duyguyu kabullenmek ve onunla başa çıkmak için çaba göstermek, daha güçlü ve sağlıklı bir yaşam sürmenize yardımcı olacaktır.

Unutmayın: Herkes hata yapabilir. Önemli olan, hatalarımızdan ders çıkararak kendimizi geliştirmek ve başkalarına karşı daha anlayışlı ve saygılı olmak. Bize yapılan hatalara üzülsek de aynı hatayı biz yaptığımızda diğerlerinin de bizim adımıza üzüldüğünü düşünmek incinmişlik hissini azaltacaktır. Ayrıca her çıkışın bir inişi olduğu, başımıza gelen kötülüklerin geçici olduğu, yaşamın her zaman size farklı çıkış noktaları sunacağına olan inanç da incinmişliği azaltabilir.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Psikoloji-Sosyal Psikoloji Yazıları