Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Gergedan Mevsimi, Sarhoş Atlar Zamanı, Kaplumbağalar Da Uçar Filmleri ve Bahman GHOBADİ'nin Realist Bakış Açısı Üzerine

Hatice Erdem

Kategori: Sinema - Tarih: 15 Haziran 2024 14:10 - Okunma sayısı: 130

Gergedan Mevsimi, Sarhoş Atlar Zamanı, Kaplumbağalar Da Uçar Filmleri ve Bahman GHOBADİ'nin Realist Bakış Açısı Üzerine

Gergedan Mevsimi, Sarhoş Atlar Zamanı, Kaplumbağalar Da Uçar Filmleri ve Bahman GHOBADİ'nin Realist Bakış Açısı Üzerine

Her izlediğim İran filmi, hayatın acı gerçeklerini gözler önüne sererek içimizde yaşayan insanlığa “Nice acı dolu hayatlar var, üç maymunu mu oynuyorsun, dine, dile, ırka, renge mi takılıyorsun yoksa hâlâ orada yaşıyor musun? Bizim de duygularımız, sanatımız, insan gibi yaşamaya hakkımız var” diye seslenmektedir sanki.

Bugün ise İran sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Bahman GHOBADİ’nin filmlerinden birkaçı üzerine konuşacağız. Yönetmenin sadece üç filmini izleme fırsatı edindim. Bunlar: Gergedan Mevsimi, Sarhoş Atlar Zamanı ve Kaplumbağalar Da Uçar filmleri. Her üç filmde beni oldukça etkilemişti. Özellikle Kaplumbağalar Da Uçar filmini, 2004 yılında henüz üniversitede okurken gösterime çıktığında sinemada izleme fırsatı edinmiştim. O zamanlar annelik duygusunu henüz tatmamış olmamama rağmen beni derinden sarsmıştı. Yönetmenin diğer filmlerini ise ilk fırsatta izlemeyi düşünüyorum.

İzlediğim bu filmlerde en dikkatimi çeken nokta, her birinin gerçek hikâyelerden yola çıkarak realist bir bakış açısıyla ele alınmaları oldu. Özellikle İran coğrafyasında yaşayan insanların ister maddi, ister manevi, ister psikolojik, ister siyasi olsun birçok alanda yaşadıkları, çektikleri acılar, lafı dolandırmadan tüm çıplaklığıyla seyirciye sunulmuştur. Her bir filminde yönetmem, ana temanın ruhsal boyutlarını, insanın içine işleyen yer yer kasvetli hava koşullarıyla, yer yer karla mücadeleyle, seçtiği mekanlarla, doğal oyuncularla hissettirmeyi başarmıştır. Bahman GHOBADİ’nin kadrajında, yaşadığı kültürün aksayan yönlerini filtresiz bir şekilde vermedeki cesaretini kutlamadan geçemeyeceğim. Her filminde layık görüldüğü ödüller ise onun sinemasının özgünlüğünü kanıtlar niteliktedir.

Filmleri dile, ırka takılıp önyargılı izlemeyen açık fikirli ve empat seyirciler, yaşanmışlıkları iliklerine kadar hissedebilirler. Yönetmen bu filmlerde bir yandan “Coğrafya kaderdir!” sözünün canlı örneklerini vermektedir. Diğer yandan ise coğrafyasının getirdiği tüm olumsuzluklara rağmen o insanların içlerindeki isyan ateşini, başkaldıran insan modeliyle bizlere sunmaktadır. Acılara rağmen direnen, hayatta kalmak için mücadele eden güçlü karakterler görürüz bu filmlerde. Özellikle Kaplumbağalar Da Uçar ve Sarhoş Atlar Zamanı filmlerinde ise çocukların zorlu yaşam koşullarına rağmen mücadelelerine, yaşlarının çok ama çok üstünde erkenden olgunlaştırıldıklarına ve hayatın ağır sorumlulukları altında ezilirken normal bir çocuk gibi yaşayamamalarına şahitlik ederiz.

Bu filmlerde dikkat çeken diğer bir nokta ise filmlerin her birinin bir hayvan ismini taşıyor olmasıdır. Bu üç film hayvan metaforları üzerinden giderek izleyiciyi birçok soruyla baş başa bırakmıştır. Filmlere sembolik dildeki manalarıyla bakacak olursak;

Kaplumbağalar Da Uçar filminde, kaplumbağa; evini sırtında taşıyan, sert kabuklar altında hassas vücuda sahip, yavaş ama uzun ömürlü ve güçlü bir canlıdır. Filmde sırtında var olan kamburu gibi sürekli bir çocuk taşıyan bir kız çocuğunu, Agrin’i görürüz. Filmi izlemeniz ihtimaline karşı ayrıntı vermek istemiyorum. Ancak burada kullanılan Kaplumbağa sembolü ters köşe yapan bir sembole evriliyor. Agrin’in, Higa’nın, Hengow’un, Uydu’nun ve diğer çocukların koşullarına rağmen hayat mücadelesine ve acılarına, kısaca savaşın çocuklarına şahitlik ederiz. Bu dünyadaki her çocuğun eşit şartlara sahip olamadığını dibine kadar hissediyoruz.

Film adını eski bir Kürt hikâyesinden alır. Hikâye şöyledir: “Göl kenarında yaşayan bir kaplumbağa, çevresindeki kuşları sürekli izler, onlara imrenirmiş. Zaman geçtikçe bu kuşlarla arkadaş olmuş ve duygularını paylaşmış. Kaplumbağa, yaşadığı gölün diğer tarafına gitmek istiyormuş; ama kendisi de biliyormuş, gidecek olsa bu gezinin bir ömür süreceğini. Kaplumbağa keşke ben de sizin gibi uçabilseydim demiş kuşlara. Kaplumbağanın bu dileğini yerine getirmek isteyen kuşlar, ‘uçabilirsin!’ demişler kaplumbağaya. Kaplumbağalar da uçar! Bir dal bulan iki kuş, kaplumbağayı karşıya geçirmek için iki yanından tutacakmış. Tek yapman gereken dalı sıkıca ısırmak demişler kaplumbağaya. Kaplumbağa dalı ısırmış ve yükselmiş yükselmişler, uçmuş uçmuşlar ama kaplumbağa korkmuş yükseklerden. Heyecanla bağıracağı an çenesi açılıvermiş kaplumbağanın ve suya düşmüş; yani ait olduğu yere... Kendi yavaş, imkânsız hayatını anlamış, yüksekler için yaratılmadığını, kuşlar gibi olamayacağını...”

İçinde yaşadıkları köyden, kamptan başka gidecek yerleri olmayan çocukların, savaşın gölgesindeki hikâyeleri, mayın toplayarak yaşam sürren, evi, ailesi olmayan çocukların yürekleri parçalayan acıları ele alınır bu filmde. Oyuncuların ise oyunculuk geçmişi olmayan, birçok uzvunu kaybeden, gerçekten hayat mücadelesi veren gerçek çocuklar olduğunu bilmek ise başka konu.

Film, Berlin Uluslararası Film Festivali En iyi istikbali ve barış film ödülü (2005) başta olmak üzere birçok ödülleri alır. 2006’da İran en iyi yabancı film dalında adaylık gösterilir.

Sarhoş Atlar Zamanı filminde ise sembolik dilde At; murat, güç, kuvvet, sadakat, zafer gibi anlamlara gelmektedir. Filmde ise ücra bir sınır köyünde, soğuk hava koşullarında geçimini kaçakçılıkla sağlayan köylüler için en değerli varlıktır atlar. (Filmde bu iş için katırlar kullanılıyor olsa da film ismini atlardan almıştır.) Soğuğa dayanması için atların suyuna alkol konulmasıyla sarhoş olan hayvanlardan almış film ismini. Bu hayvanlar da onlarla birlikte yaşam mücadelesi verir bir nevi. Annesiz ve babasız kalan büyük kardeşlerin küçük kardeşlerine anne ve baba olmak zorunda kalarak, ağır sorumluluklar altına girerek nasıl bir hayat mücadelesi verdiklerine şahitlik ederiz. Madi’nin, Eyüp’ün, Emine ve Rojin’in küçücük yaşlarına rağmen hayata tutunma çabaları içimizi sızlatır.

Film, 2000 Cannes Altın Kamera Ödülü sahibi ve En İyi Yabancı Film dalında İran adına Oscar adayı olmuştur.

Gergedan Mevsimi filminde ise sembolik dilde Gergedan, derisinin kalınlığı, dayanıklılığı, hedefine odaklanmadaki istikrarı temsil eder. Filmde ise gergedan, bir yandan 30 yıl boyunca suçsuz yere hapishanede yatan bir şairin dayanıklılığını, ailesini bulma hedefine odaklanarak hayatta kalma azmini, diğer yandan ise tüm bu olaylara sebep olan şoförün gergedan özelliklerini taşımasına rağmen şairin intikam ateşinde nasıl yok olduğuna şahitlik etmekteyiz. Güçlü oyuncu kadrosuyla İran-Türk yapımı bu filmde İran’da şahın devrilmesiyle başlayan İslami rejim devriminin hemen öncesinde başlayan hikâye, politika, aşk ve intikam çemberini yansıtır beyaz perdeye. Başroldeki Monica Belluci’nin yanı sıra Türk oyunculardan Beren Saat, Belçim Bilgin, Yılmaz Erdoğan, Caner Cindoruk’un rol aldığı film, İranlı ve Türk oyuncuları bir araya getiriyor. Güçlü oyuncu kadrosuyla ön plana çıkan filmde, Sahel Farzan ve Mina’nın aşkı bizi derinden etkiliyor.

Film, San Sebastián Uluslararası Film Festivali – En İyi Görüntü Yönetmeni ve Asia Pasific Screen Academy – En İyi Görüntü Yönetmeni ödüllerini almıştır.

Filmlerle, kitaplarla ve felsefeyle kalın...

Yorumlar (1)
Esra - 15 Haziran 2024 18:45
Yine harika bir anlatım , özetleme ve bakış açısı ??
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Sinema Yazıları
Platon'un Kamerası

Sinema 02 Temmuz 2024

Platon'un Kamerası

Entre les murs(SINIF)

Sinema 14 Kasım 2023

Entre les murs(SINIF)