Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Özgürlük Üzerine III

Prof. Dr. Metin Becermen Hasan Güneş

Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 18 Nisan 2024 10:26 - Okunma sayısı: 438

Özgürlük Üzerine III

Özgürlük Üzerine III

H. G: Politikanın özgür bireyin yetişmesindeki rolü nedir?

M. B: Kurumları şekillendiren politikadır. Daha açık bir ifadeyle politika “bir kurum olarak” diğer kurumların şekillenmesini sağlar. Bu şekillendirmenin zemini ise anayasadır. Anayasanın ufkunda şekillenen kurumlar kişilerin nasıl bir ortamda yaşayacağının çerçevesini oluşturur. Özgür kişilerin var olmasının veya yetişmesinin zeminidir anayasa. Dolayısıyla anayasa hazırlanırken özgürlükle ilgili düzenlenmelerin öneminin farkında olarak iş görmek gerekmektedir. Çünkü diğer kurumlar anayasaya bağlı olarak düzenlenecektir. Kurumların iç düzenlenişi, kişilerin yaşama ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi özgür kişilerin yetişmesine etki edecektir. Ülkemizde özgür kişilerin yetişmesinin en önemli koşullarından biri devletin, kurumların buna uygun olarak düzenlenmesidir. Bunu başarabildiğimizde ancak özgür kişilerin yetişmesinin zeminini oluşturabiliriz. Bu bağlamda bir kurum olarak eğitimin özgür kişilerin yetişmesinde önemli bir yerinin olduğu görülür.

H. G: Güçlü bir benliğin özgürlükteki rolü nedir?

M. B: Benlik veya kendilik konusunun özgür kişilerin yetişmesinde önemli bir yeri olduğu görülmektedir. Bu çerçevede benlik sorunu özgüven kavramı ile ilişkisinde ele alınarak bir değerlendirme yapılacaktır.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta benlik’in “şişirilmesinin” önüne geçilerek kişilerin özgüven sahibi olarak yetişmesi konusunda duyarlı olunması gerektiğidir. Özgüven sahibi kişiler yaptıkları işlerde sorumluluk alır ve daha başarılı olurlar. Özgüven özgürleşme yolunda kişinin sağlam bir yapıda olmasını sağlar. Özgüven sahibi kişiler ancak özgürleşebilirler. Kişinin kendine güveni yoksa özgürleşemez. Birilerinin güdülemesine ve yönlendirmesine açık olur. Bu da kişilerin etkilenime ve koşullanmaya açık olması anlamına gelir. Böyle kişilerin birilerine bağımlı oldukları için özgürleşmelerini beklemek “saflık” olur. Özgüvenin kişide yerleşmesi bir süreç işidir. Bu noktada ailenin ve eğitim kurumlarının önemli bir yerinin olduğu görülür. Ebeveynler ve eğitimciler bu konuda birikim sahibi olmalıdırlar ki çocuklar özgüven sahibi olabilsinler. Maalesef bu konuda bugün yaşananlar pek iç açıcı değildir. Hem ebeveynler hem de eğitimciler yeterince bilinçli hareket etmemektedirler. Bu yüzden özgüven sahibi kişilerin yetişmesi güçleşmektedir. Bunun sonucunda da özgür kişiler hayatın içinde kendilerini varedememekteler.

H. G: Güçlü bir benlik için eğitim sistemi rolünü gerçekleştirebiliyor mu?

M. B: Bu noktada eğitim kurumlarının özgüven sahibi kişilerin yetişmesine uygun bir biçimde düzenlenmesi gerekmektedir. Sınıfların mekânsal düzenlenişinin, eğitim-öğretim müfredatının her noktasına kadar buna uygun bir şekilde biçimlendirilmesi özgür kişilerin yetişmesine katkı sunacaktır. Özgür kişilerin yetişmesi isteniyorsa yapılacak en önemli işlerden biri eğitim kurumlarının ve bu kurumlarda çalışanların böyle bir eğitimi verecek özgüvenle donanmış olmasıdır. Özgüveni olmayan kişiler başka özgüvenli kişilerin yetişmesine katkı sunamazlar. Bugün gördüğümüz “manzara” bu maalesef! Bu konuda güncel politikanın etkisinin fazla olduğu görülüyor. Bu da eğitim konusuna ideolojik yaklaşılmasını ve durumun ciddiyetinin yeterince kavranamamasını beraberinde getiriyor. Bir karar vermek durumundayız: Bu şekilde mi devam edeceğiz, yoksa ülkemizin geleceğini mi düşüneceğiz? Zira özgüven sahibi özgür kişiler “çoğalmadan” ülkemizin bir geleceği, bir ufku olamaz!

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Fikir Yazıları Yazıları