Hamit Ölçer
Kategori: Sosyoloji - Tarih: 04 Şubat 2024 22:01 - Okunma sayısı: 642
Kaygının Toplumsal Boyutu: Varoluşçu Bir Sosyolojinin İmkânı Üzerine
Kaygı, sadece psikologlar ya da danışmanlar tarafından bir çeşit mutluluk haplarıyla sağaltımının gerçekleşebileceği bir mesele değildir. Burada kişisel anlamda bir sınav kaygısından, bir anksiyete bozukluğundan söz etmiyorum. Kaygının bireyseli aşan toplumsal bir tarafının olduğu gerçeği çoğu kez ihmal edilmiştir ve kaygılar türlü toplumsal problemlerden de kaynaklanır ve bu olay kaygı sorunsalını sosyolojik düzeyde ele almamızı mümkün kılar.
Kaygı kavramı üzerine belki de en derinlikli felsefi yorumlardan biri Sören Kierkegaard’a ait olmalıdır. Danimarkalı filozof Kierkegaard Kaygı Kavramı (2018 [1844]) adlı eşsiz yapıtında insanoğlunun kaygılanmasını Adem ve Havva’nın cennetten kovulma öyküsüne kadar götürür. Yine de Kierkegaard’ın çalışması kendi toplumunun ve dahası Avrupa’nın tamamının bir “iflasın eşiğinde” olduğu fikrinin de bir parçası olabilir.
Durduk yerde kişisel birtakım problemi olan insanların da çeşitli kaygılarının olduğundan söz edebiliriz. Ama eğer Ulrich Beck’in Risk Toplumu: Başka Bir Modernliğe Doğru (2019 [1986]) dediği şeyi devasa, küresel bir kaygının ifadesi olarak yorumladığımızda aslında kaygılarımızın sosyolojik açıdan ele alınıp yorumlandığı kuramsal açıklamalara ihtiyacımızın olduğu da açıktır. Zira Çernobil benzeri bir nükleer tehditle karşı karşıya kaldığımız düşüncesi kimi kaygılandırmaz ki?
Ancak yine de kaygılanmayız ve dahası kaygılanmaktan veya acı çekmekten uzak durma eğilimindeyizdir çoğu kez. Bundan önceki yazılarımın birinde Byung-Chul Han’ın Palyatif Toplum: Günümüzde Acı (2023 [2020]) adlı eserini inceleme konusu yapmamın nedeni de aslında bu tarz bir sorunsalı da içeriyor olmalıdır. Acıdan uzak durmak… Şu halde sanırım asıl kaygı, tam da kaygılanmamaktan kaynaklanan kaygısal durum olsa gerektir. Tam da Kierkegaard’ın kavrayışı da bu nokta üzerineydi. Ona göre insanı hayvandan ayıran şey, insanın tinselliğinin onu kaygılanmaya doğru ittiği idi. Hayvanlar bizim kadar pek kaygılı olmasa gerektir. Gerçi bazı hayvanlar kurban edileceğini içgüdüleri sayesinde anladıkları söylenebilir. Belki de bilimsel araştırmaların sıra dışı sonuçları bizi yanıltabilir, bilmiyorum. Yalnız burada bence asıl korkunç ironi, insanların kaygılanması gereken yerde hiç de kaygılanmıyor görünmeleridir.
Sartre’cı bir üslupla ifade edecek olursak sözgelimi bu dünyaya “fırlatılmış” olmamızın felsefi içeriğinden ziyade sosyolojik anlamı ne olabilir? Eğer kendi kararlarım kendi geleceğimi etkiliyorsa ve eğer kendi kararlarım kendime zarar verecek bir anlayışı dışlıyorsa o zaman kendi inşa ettiğimiz toplumun ve toplumsalın işlevi kaygılarımızı artırmak mı olmalıdır yoksa azaltmak mı? Ya da birilerinin aldığı “yanlış” kararlar eğer benim geleceğimi olumsuz yönde etkiliyorsa ve hatta ailemin ve yakın çevremin tüm yaşamsal kaynaklarını da tehdit ediyorsa ve dahası tüm toplumun geleceğini etkiliyorsa o zaman sistemlerin, projelerin, devasa yapıların, tüm bilim ve sanatların amacını ve işlevini neyle açıklayacağız? Tüm bunların anlamı nedir? Eğer varoluşun bunalımında debelenip duruyorsak ve çocuklarımız için, kadınlarımız için, ailelerimiz ve yaşlılarımız için ve kendimiz için… Bu durumda türlü kaygılarımız üzerine konuşabileceğimiz varoluşçu bir sosyolojik tahayyülden söz edebilir miyiz? "Daha sorunlu" değil, "daha sorumlu" bir toplumsalı nasıl inşa edebiliriz? Zira radikal fikirler her zaman için en azından sorunların üstesinden gelmenin daha etkili yollarından biri olabilir.
..........
Hamit Ölçer, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, Doktora Öğrencisi.
Kaynakça
Han, Byung-Chul (2023). Palyatif Toplum: Günümüzde Acı (Çev: Haluk Barışcan). İstanbul: Metis Yayınları
Kierkegaard, Sören (2018). Kaygı Kavramı (Çev: Türker Armaner). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Beck, Ulrich (2019). Risk Toplumu: Başka Bir Modernliğe Doğru (Çev: Bülent O. Doğan & Kazım Özdoğan). İstanbul: İthaki Yayınları.
01 Kasım 2024 14:01
07 Kasım 2024 20:34
01 Kasım 2024 14:27
12 Kasım 2024 20:27
03 Kasım 2024 21:01
05 Kasım 2024 20:23
09 Kasım 2024 12:57
01 Kasım 2024 21:43
03 Kasım 2024 20:23
20 Kasım 2024 20:01