Doç. Dr. Ali Baltacı
Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 30 Aralık 2023 17:49 - Okunma sayısı: 647
Sessiz İstifa
Farkında olmasak da iş yaşamı bizim psikolojimiz üzerinde doğrudan etkilidir. Çalışanlar ve yöneticilerle ilişki kurmanın kendine has duygu yükü, zamanla bir psikolojik birikime neden olur. Her yeni iş yerinin bir öncekinden daha çalışılabilir ve çalışma arkadaşlarımız ile yöneticilerimizin daha anlaşılabilir ve uyumlu kişiler olmasını isteriz. Ama çalışma ortamları bizim isteklerimizden ziyade diğerlerinin isteklerini, hırslarını, kin ve nefretlerini veya iyi ya da kötü tüm duygu ve davranışlarına da sahne olduğundan psikolojik anlamda oldukça çetin yerlerdir. Kendi iş deneyimlerim ve çevremdekilerin bildirimlerinden hareketle bu yazımda çalışma hayatında oldukça yaygın bir durum olan sessiz istifa olgusunu ele almak istiyorum.
Sessiz istifa tanımı görevinden affını isteyen, ayrılan veya istifa eden birini ifade ediyor gibi görünse de en kısa ifadeyle bir işin gerektirdiğinin ötesine geçmeme halini tanımlar. Yani sessiz istifa, kişilerin görev tanımında yer alan görevleri asgari düzeyde yerine getirmesi ve diğer tüm sorumlulukları reddetmesidir. Sessiz istifa haline geçen çalışan kendine atfedilen işlerin dışında kalan veya üstüne vazife olmayan hiçbir işi üstlenmez, çoğu durumda diğer çalışanlarla ve üstleriyle yine asgari düzeyde ilişki içine girer. İş yerinde vardır, işini yapmaktadır ama daha fazlasını sunma noktasında isteksizdir. İşle ilgili organizasyonlara, iş dışı arkadaş buluşmalarına ve mesai saatleri dışında kendini işe bağlayacak her şeyden uzaklaşır. Bu, bir nevi işten ayrılmadan işten ayrılma durumu olarak da açıklanabilir.
Sessiz istifanın nedenleri arasında iş-yaşam dengesini koruma çabası olduğu düşünülmektedir. İş yerinde zaten çalışan birey, iş dışı saatleri kendine ayırarak yaşam dengesini korumak ister. Bu denge bozulduğunda iş yaşamı giderek özel yaşamı istila ederek işkolikliğe değin giden bir forma erişir. Bu istila hali, yöneticiler tarafından hoş karşılanıp iş dışında bile işle ilgilenen çalışanlar istenir. Ancak her çalışan kendini işe böylesi yoğun adamak zorunda değildir. Bu noktada işinden memnun olsa da yaşamının her anında işi düşünmek istemeyen veya iş ile özel hayatını ayırmak isteyen çalışanlar zamanla iş yerinde yalnızca kendisine verilen rolün gereğini yapacak, fazlasına meyletmeyecektir.
Sessiz istifanın önemli bir nedeni de tükenmişlik sendromudur. Tükenmişliğin belirtileri arasında başarısızlık hissi, enerji düşüklüğü, bireyin kendini yorgun ve bitkin hissetmesi gibi problemler yer alır. Tükenme durumu yavaş yavaş ilerler ve bir noktada kişi artık işe olan ilgisini ve çevreyle olan iletişimini kaybetmeye başlar. Bu noktada sessiz istifa mekanizması devreye girerek zaten tükenmekte olan çalışanın bir müddet daha iş yerinde kendisinden beklenen asgari performansı sergilemesini sağlar. Ancak tükenme durumu arttıkça sessiz istifa hali yerini tükenmişliğin daha ileri formu olan yabancılaşmaya bırakır. Bu yönüyle sessiz istifa, tükenmişlikle yabancılaşma arasındaki geçişte önemli bir rol oynamaktadır.
İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullar, çalışanların iş motivasyonunu düşürmekte çalışmaya olan isteği azaltmaktadır. Açlık sınırında yaşayan veya asgari ücretle geçinmeye çabalayan birey için bu zor şartlar iş yerinde kendini işe vermesini veya yöneticilerin bitmek tükenmek bilmeyen isteklerine yetişmelerine engel olabilir. Dahası yaptığı yoğun işe karşılık düşük ücret aldığını kanaat getiren bir çalışan için kendine atfedilen iş yükünün dışına çıkarak fazlasını yapmak oldukça gereksiz bir çaba olacaktır. Çünkü ne yaparsa yapsın aldığı ücret değişmeyecek, fazladan yaptığı işin verdiği bedensel ve ruhsal yorgunlukla baş etmeye çalışacaktır. Fayda-Maliyet analizini zihninde yapan çalışan için ne yaparsa yapsın aynı ücreti alacağı ve fazladan çalıştığı durumların maddi veya manevi bir getirisinin olmadığı anlaşıldığında sessiz istifa durumu devreye girerek çalışanın fazladan iş yapmasına engel olacaktır. Bu durumda sessiz istifa hali, çalışan için rasyonel bir seçimdir; çünkü çalışan daha fazla çalışmayarak da aynı ücreti aldığına kanaat getirmiştir.
Çalışanın iş yerinde oluşturduğu konfor alanı, belirli bir işin gereklerini öğrenerek ona uygun yetenek ve yeterliliğe erişmeyi betimler. Konfor alanımız, bizim potansiyelimiz dahilinde elimizden gelenin en iyisini yapabilme bilgisi ile daha ileri gidersek başarısız olacağımızı bilme durumunun bir fonksiyonudur. Yani, üzerimize vazife olmayan işler hakkında ilgisiz davranıp yalnızca yapabileceklerimize odaklanmak isteriz. Bu durum konfor alanından çıkmak istemememize neden olur. Çünkü bu alanı terk edersek başarısız olup eleştirilip işimizi kaybetme noktasına geleceğimizi düşünürüz. Bu nedenle konfor alanı içinde kalıp yalnızca işe odaklanırız; bu odaklanma hali zamanla aynı işi yapmanın monotonluğuna evirilir. Monotonluk ise kendini yenilemeyen ve yeni yeterlikler kazanmayan çalışan için sessiz istifa halinden başka bir seçenek kalmamasına neden olur. Bu etkileşim içinde konfor alanına hapsolan çalışan zamanla sessiz istifa mekanizmasına baş vurarak kendisini yalnızca yapabildiklerini yapmaya ve iş yerinde var olsa da etkisiz ve işle ilgisiz bir çalışan olarak konumlamaya başlar.
Sessiz istifa davranışına başvuran çalışanın bunu yapma güdülerinden birisi, işten ayrılırsa kendisine ödenecek olan tazminat ve diğer bedellerden vazgeçmek zorunda kalacağıdır. Tazminatını almadan iş yerinden ayrılmak zorunda kalmak çoğu çalışan için zorlayıcıdır. Özellikle yeni bir iş bulamadan veya geçimini sağlayacak birikimi elde edemeden tazminatsız şekilde işten ayrılmak zorunda kalmak oldukça güç bir durumdur. Buna engel olmak için istifa niyeti olan çalışan kendini iş yerinden izole etmeye ve yalnızca kendine atfedilen işleri yapmaya başlar. Bu durum çalışanın sessiz istifa mekanizmasına baş vurmasıyla sonuçlanır. Yöneticiler bu durumun farkına vardığında ya çalışana tazminat ödeyerek işten ayırmakta ya da onu zorlayarak iş yükünü artırma yolunu seçerler. Bu zorlama durumu ise çalışanın tükenmişlik yaşamasına veya iş yerindeki duygusal iklimin giderek bozulmasına neden olabilir. Her durumda sessiz istifa, yalnızca çalışanı değil iş yerinin tamamını etkileyen bir örgütsel davranış formudur.
Çalışma saatleri de sessiz istifa davranışı üzerinde etkilidir. Sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar çalışmak zorunda kalan çalışanlar olduğu gibi dengesiz dağıtılmış ders programı nedeniyle tüm zamanını okulda geçiren öğretmenler olduğu bilinmektedir. Böylesi bir zaman planı, çalışanın işe motivasyonunu düşürerek işe ilişkin algının azalmasına ve giderek işle olan gönül bağının kopmasına neden olur. İşe yönelik ilgimiz azaldıkça o işyerinden ayrılmaya niyetleniriz veya iş yerinde kalsak da üstümüze vazife olmayan işlere girişmeyiz. Sadece yapmak zorunda olduklarımızı yaparak günü kurtarmaya çalışırız. Sevmesek de işi yapmak zorunda olduğumuz paradoksal durumdan kurtulmak için çaba içinde oluruz. Emeklilik bir çözüm olabilir; ancak ülkemiz özelinde emekli maaşlarının düşüklüğü böylesi bir çözüme başvurmamızı engeller. Dahası emekli olsak da geçimimizi sağlamak için çalışmak zorunda olacağımızı bildiğimizden sessiz istifa haline geçip zamanımızı minimum çaba ile geçirip uygun koşulların oluşmasını bekleriz. Bu dar beklenti alanı içine hapsolan çalışanlar, günlerini verimsiz şekilde geçirerek geleceğe umutla bakmaya çalışırlar. Ancak o umutlu bekleyiş hiçbir zaman gelmez ve mutsuz şekilde yıllarını geçirirler.
Sessiz istifanın çözümü, çalışanların iş-yaşam dengesini koruyabilecekleri, iş yüklerinin azaltılabileceği, çalışma saatlerinin düzenlenebileceği, çalışanların motivasyonlarının artırılabileceği bir ortam sağlamaktan geçer. Ancak bu tür bir iş ortamını sağlayacak iradenin öncelikle doğru çalışanları işe alması gereklidir. Birbiriyle uyum içinde çalışacak ve diğerinin iş yükünü rasyonel olarak paylaşacak çalışanlar istihdam edilerek yöneticilerin çalışanlardan istedikleri fazladan işler, çalışanlar için dengeli şekilde dağıtılabilir. Buna karşın çalışan seçiminin merkezi sınavla yapıldığı ve çalışanın ruh halinin önceden belirlenemediği durumlarda çalışma ortamının uyumu biraz şansa kalmaktadır. Kamu kurumlarının merkezi personel politikaları çoğunlukla nepotizm üzerinden yürüdüğünden, çalışanlar arası uyumu öne çıkaran bir personel politikası geliştirilmesi de zor görülmektedir. Bu noktada kamu kurum yöneticilerine düşen görev, kendilerinin seçmediği ancak çalışmak zorunda oldukları astlarıyla ilişkilerini belirli bir dengede tutarak onlardan azami verimi almak olacaktır. Buna karşın her iş yerinde sessiz istifa haline geçmiş onlarca çalışan olduğu ve bunların büyük bölümünün kendine vazife olan işleri dahi yapmadıklarına yönelik tecrübelerim sabittir. Buradan hareketle yakın zamanda daha da gündemimize girecek bu olgu üzerine daha fazla akademik çalışma yapılması ve çalışanları sessiz istifaya yönlendiren nedenlerin ne şekilde azaltılabileceği üzerinde durulması önemlidir.
01 Kasım 2024 14:01
07 Kasım 2024 20:34
01 Kasım 2024 14:27
12 Kasım 2024 20:27
03 Kasım 2024 21:01
05 Kasım 2024 20:23
09 Kasım 2024 12:57
01 Kasım 2024 21:43
03 Kasım 2024 20:23
20 Kasım 2024 20:01