Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Prof. Dr. Metin Becermen ile Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Üzerine

Prof. Dr. Metin Becermen Hasan Güneş

Kategori: Sosyoloji - Tarih: 17 Kasım 2023 16:34 - Okunma sayısı: 465

Prof. Dr. Metin Becermen ile Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Üzerine

Prof. Dr. Metin Becermen ile Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Üzerine

  1. H. G : Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin Türkiye özelinde nedenleri nelerdir?
  2. M. B: Toplumsal cinsiyetin oluşmasında geleneğin önemli bir yeri vardır. Eğer geleneğimiz toplumsal cinsiyet eşitsizliğine zemin hazırlayan unsurlar barındırıyorsa burada bir sorun var demektir. Geleneğin içinde dinsel söylemlerin önemli yeri bulunmaktadır. Dinsel söylemler derken özellikle cemaatlerin din algısının ve pratiğinin belirleyiciliğine vurgu yapmaktayım. Ama “sorun” sadece dinsel söylemlerin belirleyiciliğiyle açıklanamaz. Önemlidir, ama sadece bu değildir. Kültürel belirlemeler -dinsel söylemleri de içinde düşünerek- geniş bir etkiyle hayatımızın her alanına nüfuz eder. Kültürü geniş düşündüğümüzde olumlu yönlerinin yanında olumsuz birçok yönünün bulunduğunu söyleyebiliriz. Aşiret yapıları, ideolojik tutumlar, etnik milliyetçilik, dincilik, mezhepçilik, her türden ayrımcılık vs. kültürel yapının farklı görünümleri olarak da değerlendirilebilir. Bütün bunlar da toplumsal cinsiyet eşitsizliğine katkı sunmaktadır. Bugün hâlâ birçok bölgede geniş ailelerde kadınlar sofraya erkeklerden sonra çocuklarla birlikte otururlar. Kırsal kesimde kadınlar daha çok işgücü içindedirler ve aynı zamanda evde temizlik ve yemek yaparlar. Bunlar onun “görev”i olarak düşünülür. Buna bağlı olarak, kadınlar çoğunlukla çocuk bakımı ve mutfak ile birlikte düşünülür. Bu konuda medya, “sosyal medya” bunu teşvik eden malzemeleri her gün gözümüze sokmaktadır. Özellikle çocuklar yetiştirilirken toplumsal cinsiyet onların zihnine kazınmaktadır. Çocuklar ile ilgili olarak televizyon kanalları ve diğer medya unsurları aynı motivasyonu kullanmaktadırlar. Elbette bunların biçimlenmesinde önemli bir etken siyaset kurumunun geliştirdiği söylemdir. Olan biten “fıtrat” üzerinden açıklanınca o zaman toplumsal cinsiyet eşitsizliğine uygun bir dile getirişte bulunursunuz. Bu da toplumda, toplumsal yapının şekillenmesinde “olumsuz” bir etkendir.
  3. H. G: Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine çözüm noktasında neler önerebilirsiniz?
  4. M. B: Bu sorunu çocukluktan itibaren geliştirilecek farklı söylemler ve eylemeler ile aşma çabasına girebiliriz. Bu “uzun soluklu” bir süreçtir. Bu noktada gelenekten gelen sorunlu taraflarla hesaplaşmak kaçınılmaz görünüyor. Modern söylemin ve yaşam(a) biçiminin yaratmış olduğu sorunlarla baş edebilmek için “gelenek”e sığınılmaktadır. Olagelen sorunların sorumlusu “modern düşünme ve yaşama biçimi”, “modernlik” olarak görülünce sorunların üstesinden gelebilmek için gelenek bir mevzi olarak görülmektedir. Sanki gelenekten gelen her şey “güzel”, “doğru”, “olumlu” bir özellik taşıyormuş gibi! Oysa bugün yaşadığımız birçok sorunun temelinde gelenekten getirdiğimiz bazı yönler bulunmaktadır. Gelenek, ama hangi gelenek? Çocuk gelinleri, çocuk istismarını olumlayan, kadınları “fıtrat” söylemi üzerinden “zayıf” olarak değerlendirip “ikinci” plana iten gelenek mi? Kadınların gülmesine dahi tahammül edemeyen, kadınların her türlü yaşam alanına, giyimine kuşamına müdahale eden gelenek mi? Yoksa kadınların her yönüyle hayatın içinde var olduğunu, var olması gerektiğini ifade eden “gelenek” mi?

Modern yaşamdan kaynaklanan “sorunlu” taraflarla mücadele ederken gelenekten gelen “sorunlu” taraflarla da mücadele edilmedikçe, bu konuda “samimi” olunmadıkça toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele edilemez. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile yüzleşilmedikçe bu sorunların üstesinden gelinemez. Bu konuda eleştirel düşünmeye, eleştirel düşünme temelinde bir toplumsal gelenek oluşturmaya acil ihtiyaç var. Başka bir deyişle felsefi bakışa, felsefi düşünmeye ihtiyaç var!

  1. H. G: Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve aile içi şiddete değinir misiniz?
  2. M. B: Aile içi şiddet hem ülkemizin hem de dünyanın gerçeğidir! Aile içindeki geçimsizlikler çocukları, onların davranışlarını doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle aile içinde huzurun sağlanması için siyaset kurumunun gerekli düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Elbette aile içi huzurun sağlanması çok yönlü değerlendirilmelidir. Ekonomik, toplumsal, “ahlaksal” vs. birçok açıdan konunun ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Çocukların istismarının, kadın cinayetlerinin önlenmesi için toplumun her bireyine, hepimize sorumluluklar düşmektedir. Bu noktada yapılması gerek en önemli şeylerden biri de televizyon programlarının, sosyal medyanın yeniden, ciddi bir şekilde gözden geçirilmesidir. Buralarda toplumsal cinsiyet eşitliğini, kadına ve çocuklara şiddetin engellenmesini sağlayacak, toplumu bu yönde motive edecek programların, dizilerin, filmlerin gündemde tutulması toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele etmede önemli olacaktır. En önemlisi de ailelerin çocuklarını yetiştirirken bütün bunları gözeterek hareket etmeleridir. Bugünkü koşullarda bunun kolay olmadığını görüyorum. Ancak bunun imkânının var olduğunu biliyorum. Bunu gerçekleştirenlerde gördüğüm için biliyorum. Yeter ki isteyelim, yeter ki bu yöndeki istemelerimizi eyleme/hayata geçirmek için çaba sarf edelim! Birçok şeyin değişebileceğini birlikte görebiliriz…
Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Sosyoloji Yazıları