Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Prof. Dr. Tuncay Dilci ile İletişim Üzerine

Prof. Dr. Tuncay Dilci Hasan Güneş

Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 18 Ekim 2023 08:25 - Okunma sayısı: 482

Prof. Dr. Tuncay Dilci ile İletişim Üzerine

Prof. Dr. Tuncay Dilci ile İletişim Üzerine

  1. Kitle iletişim sistemi nasıl doğdu? Ve toplumu nasıl etkiledi?

Kitle iletişim sisteminin doğuşu modern çağın teknolojik gelişmelerine dayanmaktadır. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, radyo, gazete, dergi ve sinema gibi iletişim araçları geliştirildi ve yaygınlaştı. Bu araçlar, bilgi ve haberlerin toplu olarak kitlelere ulaştırılmasını sağladı.

Radyo, kitle iletişim sisteminin başlangıcında önemli bir rol oynadı. İlk radyo yayınları 1920'lerde yapıldı ve kısa sürede geniş kitlelere ulaşmaya başladı. Radyo, haberlerin, müziğin ve eğlence programlarının evlere kadar yayılmasını sağladı. Bu, bilginin ve kültürel içeriğin daha geniş kitlelerle paylaşılmasını mümkün kıldı.

Ardından gazeteler ve dergiler, kitle iletişim sisteminin bir diğer önemli bileşeni haline geldi. Basılı yayınlar, haberlerin ve bilginin daha uzun süreli olarak saklanmasını ve daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmasını sağladı. Gazeteler, haberlerin günlük olarak yayınlanmasıyla hızlı ve düzenli bir bilgi akışı sağladı.

Sinema da kitle iletişim sisteminin gelişmesinde etkili oldu. İlk sinema filmi gösterimleri 1890'larda gerçekleşti ve sinema, görsel ve işitsel bir deneyim sunarak kitlelerin ilgisini çekti. Sinema salonları, filmlerin toplu olarak izlenmesini sağladı ve bu da kültürel içeriğin yayılmasında önemli bir rol oynadı.

Bu gelişmeler, kitle iletişim sisteminin doğuşunu sağladı. Radyo, gazete, dergi ve sinema gibi iletişim araçları, bilginin, haberlerin ve kültürel içeriğin hızlı bir şekilde kitlelere ulaşmasını mümkün kıldı. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte kitle iletişimi daha da gelişti ve günümüzde internet, televizyon ve sosyal medya gibi yeni iletişim araçları ortaya çıktı.

Sonuç olarak günümüzde hem görsel hem işitsel hem de yazılı metinler üzerinden elektronik ortamlarda adeta dünyayı düzleştirecek uygulamalar ve programlar eşliğinde iletişimde sınır tanımayan Sonuçlara ulaşılmıştır.

Kitle iletişim sistemi günümüzde toplum üzerinde büyük bir etkiye sahiptir ve yönlendirme rolü önemlidir. İşte bu etkilere bakıldığında:

  1. Bilgi ve haber akışı: Kitle iletişim sistemi, topluma hızlı ve geniş kapsamlı bilgi akışı sağlar. Haberler, olaylar ve güncel konular, medya aracılığıyla hızla yayılır ve toplumun bilgi düzeyini artırır. Bu, insanların dünya olayları hakkında bilinçlenmelerini ve bilinçli kararlar vermelerini sağlar.
  2. Kamuoyu şekillendirme: Medya, kamuoyunu şekillendirme konusunda önemli bir rol oynar. Haberlerin sunumu, yorumlar, analizler ve tartışmalar, toplumun fikirlerini etkileyebilir ve şekillendirebilir. Medya kuruluşları, belirli bir konuyu vurgulayarak veya belli bir perspektiften sunarak toplumun görüşlerini etkileyebilir.
  3. Kültürel etkileşim ve paylaşım: Kitle iletişim sistemi, kültürel içeriğin yayılmasında önemli bir rol oynar. Filmler, müzik, televizyon programları, kitaplar ve diğer sanat eserleri, medya aracılığıyla geniş kitlelere ulaşır ve kültürel etkileşimi artırır. Bu, farklı kültürlerin tanınmasını ve anlaşılmasını sağlar.
  4. Toplumsal değişim ve aktivizm: Kitle iletişim sistemi, toplumsal değişim ve aktivizm için bir platform sağlar. Sosyal medya, özellikle gençler arasında, seslerini duyurmak ve sosyal, politik veya çevresel konular hakkında farkındalık yaratmak için güçlü bir araç haline gelmiştir. Aktivist gruplar, toplumu harekete geçirmek ve değişim yaratmak için medyayı kullanabilir.
  5. Ticari etkileşim ve pazarlama: Kitle iletişim sistemi, ticari etkileşimde ve pazarlamada önemli bir rol oynar. Reklamlar, markaların ürün ve hizmetlerini tanıtmak ve tüketici davranışını etkilemek için medyayı kullanır. Medya aracılığıyla yapılan reklamlar, tüketici tercihlerini şekillendirebilir ve satışları etkileyebilir.

Bu nedenlerle, kitle iletişim sistemi günümüzde toplum üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Medyanın yönlendirme rolleri ve etkileri, bilgi akışı, kamuoyu oluşturma, kültürel etkileşim, toplumsal değişim ve ticari etkileşim gibi birçok alanda görülür. Bu nedenle, medyanın doğru, dengeli ve sorumlu bir şekilde kullanılması, toplumun bilinçli bir şekilde bilgiye erişmesi ve düşünce özgürlüğünün korunması büyük önem taşır.

  1. Marksist Çoğulcu kuramlar, feminist kuramlar, post modernist kuramlar medyanın rolünü nasıl belirlemektedirler?

Postmodernist kuramcılar, medyanın rolünü ve etkisini farklı bir perspektiften ele alır. Postmodernizm, modernizmin evrensel gerçekliğe, doğruya ve sabiteye olan inancını reddeder ve gerçekliğin çokluğunu, sürekli değişimini ve belirsizliğini vurgular. Bu nedenle, postmodernist kuramcılar medyanın rolünü şu şekilde görür:

  1. Gerçekliğin yapısallaşması: Postmodernist kuramcılar, medyanın gerçekliğin yapısallaşmasında önemli bir rol oynadığını savunur. Medya, gerçekliği inşa eden, temsil eden ve şekillendiren bir araç olarak görülür. Haberlerin seçimi, sunumu ve yorumlaması, medya tarafından belirlenir ve bu da gerçekliğin farklı şekillerde algılanmasına ve yorumlanmasına yol açar.
  2. Göstergebilim ve simülasyon: Postmodernist kuramcılar, medyanın göstergebilim ve simülasyon kavramlarıyla bağlantılı olarak gerçeklikten uzaklaştığını öne sürer. Medya, gerçekliği taklit eden ve simüle eden bir ortam oluşturur. Bu, gerçek ve görünüm arasındaki ayrımın bulanıklaştığı ve gerçekliğin artık bir kopya haline geldiği anlamına gelir.
  3. Tüketim kültürü ve metalaşma: Postmodernist kuramcılar, medyanın tüketim kültürünü ve metalaşmayı güçlendirdiğini savunur. Medya, reklamlar, markalar ve tüketimle bağlantılı içerikler aracılığıyla bir dizi ürün ve hizmetin pazarlanmasına katkıda bulunur. Bu, insanların kimliklerini ve değerlerini tüketim yoluyla tanımlamaya yönlendirebilir.
  4. Çoklu kimlikler ve metinlerarasılık: Postmodernist kuramcılar, medyanın çoklu kimliklerin ve metinlerarasılığın oluşumunda etkili olduğunu savunur. Medya, farklı kültürel, cinsiyet, etnik ve sosyal kimliklerin temsilini sağlayabilir. Ayrıca, metinlerarası referanslar ve göndermeler aracılığıyla farklı medya formları ve içerikler arasında bağlantılar kurulabilir.

Postmodernist kuramcılar, medyanın gerçeklik algısını, tüketim kültürünü ve kimlik oluşumunu şekillendirmede önemli bir rol oynadığını savunur. Medya, gerçeklikten uzaklaşarak simülasyonlar oluşturur ve çeşitli kimliklerin ve metinlerin etkileşimine olanak sağlar. Bu yaklaşım, medyanın karmaşık ve çoklu bir yapıya sahip olduğunu ve gerçekliğin tek bir doğru veya sabit şekli olmadığını vurgular.

Sonuç olarak;

Marksist, feminist ve postmodernist kuramlar, medyanın toplum üzerindeki rollerini farklı perspektiflerden ele alır. İşte bu kuramların medya üzerindeki yaklaşımlarının özeti:

  1. Marksist Yaklaşım:

Marksist kuram, toplumsal ilişkilerin temelinde sınıf çatışması olduğunu ve medyanın da bu sınıf çatışmasının bir yansıması olduğunu savunur. Marksistler, medyanın kapitalist sistem içinde işleyen bir ideolojik aygıt olduğunu düşünür. Medya, egemen sınıfın çıkarlarını korur ve mevcut toplumsal düzeni pekiştirir. Medya, kapitalist ideolojiyi yayarak bireylerin sınıfsal bilincini etkiler ve kapitalist üretim ilişkilerinin kabulünü sağlar.

  1. Feminist Yaklaşım:

Feminist kuram, medyanın cinsiyet eşitsizliği ve cinsiyet rollerinin pekiştirilmesinde önemli bir rol oynadığını vurgular. Feministler, medyanın kadınları sıklıkla objeleştirerek cinsel nesneler olarak gösterdiğini, kadınların liderlik rollerinde ve uzmanlık alanlarında temsil edilmediğini ve cinsiyet stereotiplerinin yaygın bir şekilde kullanıldığını savunur. Medya, kadınların güçlendirilmesini engelleyen ve toplumsal değişime katkıda bulunmayan bir araç olarak eleştirilir.

  1. Postmodernist Yaklaşım:

Postmodernist kuram, medyanın gerçeklik algısını, tüketim kültürünü ve kimlik oluşumunu şekillendirmede önemli bir rol oynadığını savunur. Postmodernistler, medyanın gerçekliği taklit eden ve simüle eden bir ortam oluşturduğunu ileri sürer. Ayrıca, medya aracılığıyla farklı kültürel, cinsiyet, etnik ve sosyal kimliklerin temsil edildiğini ve metinlerarası referanslar ve göndermeler aracılığıyla farklı medya formları ve içerikler arasında bağlantılar kurulduğunu vurgular. Medya, çoklu kimliklerin ve metinlerarasılığın oluşumunu destekleyen bir araç olarak değerlendirilir.

Bu üç kuram, medyanın toplum üzerindeki rollerini farklı açılardan ele alır. Marksist yaklaşım, medyanın kapitalist sistemi pekiştirdiğini ve sınıf çatışmasının bir yansıması olduğunu vurgularken, feminist yaklaşım cinsiyet eşitsizliğini ve cinsiyet rollerinin pekiştirilmesini eleştirir. Postmodernist yaklaşım ise medyanın gerçeklik algısını ve kimlik oluşumunu şekillendiren bir araç olduğunu söyler. Bu yaklaşımlar, medyanın toplumsal yapı ve ilişkiler üzerindeki etkilerini anlamak için kullanılan farklı teorik çerçeveleri sunar.

  1. Frankfurt okulu temsilcilerine göre kitle iletişim araçlarının zordu nedir?
  2. Frankfurt Okulu, Marksist düşünceyi eleştirel bir perspektifle ele alan ve kültür, toplum ve iletişim üzerine odaklanan bir akademik ve entelektüel harekettir. Frankfurt Okulu, 1923 yılında Frankfurt Üniversitesi'nde kurulan ve çeşitli disiplinlerde çalışan bir grup düşünür tarafından oluşturulmuştur.

Frankfurt Okulu'nun temsilcileri arasında şunlar bulunur:

  1. Max Horkheimer: Frankfurt Okulu'nun kurucularından biri olan Max Horkheimer, sosyoloji ve felsefe alanlarında çalışmalar yapmıştır. Özellikle "Aydınlanmanın Diyalektiği" adlı eseriyle tanınır.
  2. Theodor W. Adorno: Frankfurt Okulu'nun önde gelen isimlerinden biri olan Adorno, kültür endüstrisi, sanat, müzik ve toplumsal teori üzerine çalışmalar yapmıştır. "Kültür Endüstrisi: Aydınlanmanın Diyalektiği" adlı kitabı önemli bir eseridir.
  3. Herbert Marcuse: Marcuse, Frankfurt Okulu'nun üyelerinden biriydi ve kapitalizm eleştirisiyle tanınır. "One-Dimensional Man" ve "Eros and Civilization" gibi eserleriyle ün kazanmıştır.
  4. Walter Benjamin: Frankfurt Okulu'nun önemli düşünürlerinden biri olan Benjamin, kültür, sanat ve tarih üzerine çalışmalar yapmıştır. "Sanat Yapıtının Teknik Üretimi" ve "Tarih Felsefesine Giriş" gibi eserleriyle bilinir.

Bu isimler, Frankfurt Okulu'nun temel düşüncelerini geliştirmiş ve Marksist teoriye eleştirel bir bakış açısı getirmişlerdir. Frankfurt Okulu, ideoloji, kültür endüstrisi, kapitalizm eleştirisi ve bireyin toplumsal düzene uyumu gibi konularda önemli katkılarda bulunmuştur.

Genel bir bakış açısıyla Frankfurt okulu temsilcilerinin felsefesi’ne bakıldığında:

Frankfurt Okulu'nun temsilcileri, kitle iletişim araçlarının toplum üzerindeki rolünü eleştirel bir perspektifle ele almışlardır. Onlara göre, kitle iletişim araçları kapitalist sistem içinde ideolojik bir aygıt olarak işlev görür ve toplum üzerinde etkili bir şekilde kontrol ve manipülasyon sağlar. İşte Frankfurt Okulu'nun temsilcilerine göre kitle iletişim araçlarının rolünü açıklayan bazı temel noktalar:

  1. İdeolojik Aygıt: Frankfurt Okulu, kitle iletişim araçlarının kapitalizmin ideolojik aygıtı olduğunu savunur. Medya, halka belirli bir dünya görüşünü ve değerleri dayatır ve mevcut toplumsal düzeni pekiştirir. Bu, bireylerin sınıfsal bilincini etkiler ve kapitalist sistemin çıkarlarını korur.
  2. Kültür Endüstrisi: Frankfurt Okulu, kitle iletişim araçlarının kültür endüstrisine dönüştüğünü ve tüketim kültürünü desteklediğini ileri sürer. Medya, reklamlar, televizyon programları, filmler ve diğer içerikler aracılığıyla tüketim alışkanlıklarını şekillendirir ve bireyleri sürekli tüketmeye yönlendirir. Bu, bireylerin kimliklerini ve değerlerini tüketim yoluyla tanımlamalarını teşvik eder.
  3. Manipülasyon ve Kontrol: Frankfurt Okulu'na göre, kitle iletişim araçları insanların düşüncelerini ve davranışlarını manipüle etmek ve kontrol etmek için kullanılır. Medya, haberlerin seçimi, sunumu ve yorumlaması gibi faktörler aracılığıyla insanların gerçekliği algılamalarını şekillendirir. Bu, toplumda belirli bir ideoloji ve dünya görüşünün yayılmasına ve alternatif görüşlerin bastırılmasına yol açar.
  4. Eğlence ve Distopi: Frankfurt Okulu, kitle iletişim araçlarının insanları eğlenceye odaklanmaya ve gerçeklikten uzaklaşmaya teşvik ettiğini savunur. Medya, görsel şölenler, popüler kültür ve gerçeklik televizyonu aracılığıyla insanları gerçek sorunlardan uzaklaştırır ve "distopik" bir toplum yaratır. Bu, bireylerin gerçek sorunlara karşı duyarsızlaşmasına ve pasif bir tüketici haline gelmesine yol açar.

Frankfurt Okulu'nun temsilcileri, kitle iletişim araçlarının toplum üzerindeki etkisini eleştirirken, insanların bu etkilere karşı bilinçli olmalarını ve alternatif medya kaynaklarına yönelmelerini önerir. Ayrıca, medyanın demokratik bir şekilde işlemesi ve çeşitli düşüncelerin ifade edilebildiği bir iletişim ortamının oluşturulması gerektiğini vurgularlar.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Fikir Yazıları Yazıları