Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

SINIFTA ÖĞRENİM VE ÖĞRETİMDE DİJİTAL ARAÇLARIN ( İNTERNET, ANDROİD TELEFONLAR, TABLET GİBİ) KULLANILMASI TARTIŞMALARI

Prof.Dr. Ali BALCI

Kategori: Bilimsel Makaleler - Tarih: 12 Ekim 2023 21:31 - Okunma sayısı: 2.843

SINIFTA ÖĞRENİM VE ÖĞRETİMDE DİJİTAL ARAÇLARIN ( İNTERNET, ANDROİD TELEFONLAR, TABLET GİBİ) KULLANILMASI TARTIŞMALARI

SINIFTA ÖĞRENİM VE ÖĞRETİMDE DİJİTAL ARAÇLARIN ( İNTERNET,
ANDROİD TELEFONLAR, TABLET GİBİ) KULLANILMASI TARTIŞMALARI

Prof. Dr. Ali BALCI

Giriş
Yeni bir eğitim ve öğrenim yılı başındayız. Bireysel, örgütsel ve Eğitim Sistemimizdüzeyinde pek çok sorunla bu öğretim yılına giriyoruz. Bazı sorular bu sorunlara ışık tutabilir.Bireysel düzeyde öğrenciler fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal boyutlarda yeni öğretimyılına ne kadar hazır? Ebeveynler çocuklarının yeni öğretim yılına sağlıklı bir şekilde hazırolmasını sağlayabildi mi? Örgütsel düzeyde okullarımız yeni öğretim yılına hazır mı? Bu çerçevede öğretmenlerimiz, okul yöneticilerimiz gerekli hazırlığı yaptı mı? Eğitim sistemi düzeyinde gerekeli hazırlık yapıldı mı?Siyasal iktidara göre Eğitim Sistemimizde her şey yolunda; gerekli hazırlıklar amamlanmış durumda. Buna karşın sokaktaki vatandaş özellikle de ekonomik sıkıtılar yüzünden büyük çöküntü içinde olduğunu, bırakın çocuklarının öğretim ihtiyaçlarını karşılamayı ailenin mutfak masraflarını karşılamaktan yetersiz kaldıklarını haykırmaktadır. Bu bağlamda belki kimileri için “bu da bir sorun mu?” diye görebilecek önemli bir sorun bu yazıya konu edilmektedir. Öğretimde artık hemen her öğrencinin sahip olduğu bazı dijital araçlar (cep telefonu, tablet, internet gibi) öğretimde özellikle de okulda, sınıfta ne düzeyde kullanılmalı? “Bunların öğretimde kullanılmasının avantaj ve dezavantajları nelerdir?” gibi sorulara literatüre özellikle de kavramsal literatüre dayalı olarak yanıt verilmeye çalışılmaktadır.Sınıfta Dijital Araçların Kullanılması Pandemi dönemi gereği “evde öğretim”e geçilince çocukların öğretiminde dijital araçlar (dizüstü bilgisayar, tablet ve cep telefonu gibi) yoğun biçimde kullanılmıştır. Normal dönemegeçince de dijital araçların özellikle de evde özgürce kullanılmasına pek çok ebeveyn izin vermektedir. Öte yandan , dijital cihazlara okulda izin verilip verilmemesi gerektiği konusunda eğitim çevrelerinde yaygın bir tartışma vardır. Sınıfta teknolojiyi destekleyenler, sınıfta dizüstü bilgisayar, tablet ve cep telefonu kullanmanın öğrencilerin ilgisini canlı tutabileceğini ileri sürmektedir. Onlara göre teknoloji tam çocuklara göredir; onların en iyi bildiği bir şeydir. Günümüzde çoğu öğrenci internetin olmadığı bir zamanı bile hatırlamamaktadır. Buna karşındijital araçların sınıfta kullanılmasının çocukların öğretiminde başka bir dikkat dağıtıcı unsur olduğunu ileri sürenler de vardır. Onlara göre sosyal medyadan mesajlaşmaya kadar dijital cihazların kullanılmasına izin verilmesi öğrencinin sınıftaki performansını olumsuz biçimdeengelleyebilir. Bu bağlamda sınıfta- öğretimde dijital araçların kullanılmasının artıları ve eksileri vardır. Bunlar aşağıdaki başlıklar altında tartışılmıştır.Sınıfta dijital cihazların kullanılmasının artıları. Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir (The Editorial Team, 2012):İç huzur. Cep telefonları ve akıllı telefonlar, ebeveynlere çocukların okulda olupolmamasını kontrol etme, acil bir durumda onlarla iletişime geçebilme imkanı sağlamaktadır. Anında yanıtlar. Örneğin İnternete erişim, çocuklara meraklılar olarak anında yanıtlarsağlamaktadır. Günümüzde çocukların dahil olduğu arama ve öğrenme ortamı budur. Öyle ki örneğin “meteorolojide bulut değişiminin anlamı nedir ?” sorusunun cevabını öğrenmek onlarasadece bir arama uzaktadır. Bu imkan aynı zamanda öğrencilere sınıfta sormaktan rahatsızlık duyabilecekleri bir soruya cevap alma olanağı da sağlayabilir.Bilgiye daha geniş erişim. İnternet erişimi çocuklara pek çok öğrenme imkanı sunmaktadır. Örneğin başka diller öğrenebilir, resim yapmayı, örgü örmeyi veya satranç oynamayı kendi kendilerine öğrenebilirler. Dolayısıyla öğrenmelerine ve başka türlügöremeyecekleri beceriler kazanmalarına yardımcı olacak sonsuz sayıda seçeneğe erişimleri vardır. Tüm bunlar dijital araçların doğru kullanıldığında olur. Videoya erişim. Sınıftaki elektronik cihazların anında video erişimi sağlayarak öğrenme deneyimini geliştirebilmesi, zenginleştirebilmesi mümkündür. Böylece örneğin Martin LutherKing'in "Bir Hayalim Var" konuşması çocuklara da sadece okunacak bir şeyden öte bir anlam taşır. Benzer olarak insanlığın aya ilk adımı, erken uçuş gibi gelişmeler vb. anında video kullanılabilirliği biçiminde daha gerçekçi ve özümsenmesi daha kolay hale getirilebilmektedir. Geniş müzik yelpazesi mevcut. Elbette çocuklar dijital cihazlarda pop, hip-hop ve rap müziklerini dinliyor olabilirler; ancak tüm müziklere ulaşma imkanı vardır. Öğrenciler bu tarzlardaki farklılıkları kendilerine tanıdık bir şekilde karşılaştırma ve tartışma fırsatına sahip olabilirler.Sosyal öğrenme. Sosyal medyayı çocuklarla ilişkilendirmede genelde olumsuz bir çağrışım akala gelebilir. Ancak işin eğitimsel bir tarafı da olabilir. Sosyal öğrenme, öğrencilerin bir konu hakkındaki bilgileri, düşünceleri ve fikirleri paylaşmaları için harika bir yoldur. Öyle ki düzgün odaklanmış, daha sessiz ve daha çekingen öğrencilerin , dijital cihazların mümkün kıldığı bir sosyal öğrenme ortamında gelişme gösterdikleri gözlenebilir. Öğretmene gelişme imkanı sunma. Dijital cihazları sınıfta etkili bir şekilde kullanmak öğretmenlere de becerilerini geliştirme ve öğrencileriyle birlikte büyüme fırsatı sağlayabilir.Pek çok öğretmen, eğitim teknolojisi alanında yüksek lisans derecesi alarak dijital okuryazarlığını bir sonraki seviyeye taşıyabilir.Sınıfta dijital cihazların kullanılmasının eksileri . Bu cihazların sınıfta kullanılmasının dezavantajları da aşağıda açıklanmaktadır (The Editorial Team, 2012): Dijital cihazların zararlı etkileri. Çocukların kablosuz cihazlara ve bilgisayar ekranlarına uzun süre maruz kalması konusunda endişeler bulunmaktadır. Zararlı etkilere ilişkin doğrudan bir kanıt olmasa da video ekranı veya kucağında bilgisayar bulunan öğrencilerin çok fazla radyosyona maruz kalması olasıdır. Öğrenciler bu cihazları evde sıklıklakullanıyorsa, okulda da daha fazla maruz kalmaları, zararlı olarak görülebilir. Uygunsuz materyalleri. Okullar ağlarında görüntülenebilecek web sitelerinin kullanılabilirliğini sınırlayabilirken, ne yazık ki öğrenciler sistem üzerinden sızan bağlantıları bulabilirler. Özellikle denetimsiz bir ortamda internete erişim, çocuklara bu tür uygunsuzmateryallere erişim imkanı sağlayabilir.Okul çalışmalarından uzaklaşma. Sosyal medyanın ve mesajlaşmanın çekiciliğiyle öğrenciler ders planı yerine maalesef yalnızca sosyal hayatlara odaklanabilirler. Çocuk avcıları: Çocuk avcıları her yerde bir sorundur. Okulda dijital cihazların kullanılması, bazı kötü niyetlilere örneğin çocuk avcılarına çocuklara ulaşma fırsatı sağlayabilir; bu da çocuklar için potansiyel bir tehlikedir. Siber zorbalık. Sınıfta dijital cihazların kullanımına izin verilmesi siber zorbalığa potansiyel olarak daha fazla imkan verebilmektedir. Aile bağlarını zayıflatma. Dijital cihazlarla çok fazla vakit geçirmenin öğrencileri yüz yüze sosyal aktivitelerden, aile iletişimlerinden ve doğadan uzaklaştırdığı eleştirileri bulunmaktadır. Sınıftaki dijital cihazlar bu konuda daha da büyük bir kopukluğa yol açabilir. Eşitsizliğ-farkı genişletme. Teknoloji harcamaları ülke genelinde büyük farklılıklar göstermektedir. Bazı okullar, tüm öğrencilerinin teknolojiye erişebilmesi ve teknolojikbecerilerini geliştirebilmesi için dijital uçurumun üstesinden gelme araçlarına sahipken ekonomik açıdan dezavantajlı bölgelerdeki okullar bundan yoksundur. Tabii ki bu durum öğrenmede fırsat ve imkan eşitliğine bir engeldir.Günümüzde pandemi dönemi deneyimleriyle birlikte milyonlarca öğrencinin evdeeğitim alırken, hem dijital hem de geleneksel baskı(basılı materyal) okuryazarlığına uyarlanmış, iki yönlü okuryazar bir beyin geliştirmeye odaklanmak durumunda kaldığı görülmektedir. Takdir edilir ki okuryazarlık kelimenin tam anlamıyla insan beynini değiştirir. Okumayı öğrenme süreci beynimizi değiştirir. Bu doğrultuda , ne okuduğumuz, nasıl okuduğumuz ve neyle okuduğumuz da (baskı, e-okuyucu, telefon, dizüstü bilgisayar) beynimizi değiştirir. Bu çerçevede birçok insanın herhangi bir anda birden fazla ekrana bağlı olduğu yeni erçekliğimiz özellikle önemlidir. Dünyanın büyük bir kısmının evden çalıştığı ve milyonlarca öğrencinin evde öğrenim gördüğü bir ortamda, hem dijital hem de geleneksel baskı okuryazarlığına uyarlanmış, iki yönlü okuryazarlığa sahip bir beyin geliştirmek hiç bu kadar önemli olmamıştır. Şair TS Eliot’un dediği gibi “bilgilerimizin içindeki bilgi nerede? İlmimizin hikmeti nerede?” Benzer olarak sinirbilimciler ve eğitimciler de benzer sorular sormaktadır:
Farklı ortamlar, bilgi edinme, doğruyu ayırt etme, kendimizi başkalarının bakış açısına kaptırma ve bilgiyi bilgeliğin öncüsü olan bilgiye dönüştürme becerilerimize avantaj mı yoksa dezavantaj mı sağlamaktadır? Örneğin dijital tabanlı öğrenmenin, çocukların okuma beyinlerinin gelişimi ve yetişkinlerde okuma beyinlerinin bakımı üzerindeki etkisini anlama konusunda hâlâ araştırmalar yetersizdir. Beynin devrelerinde yeni bilgiyi birleştirilmiş bilgiyedönüştürmede, soyut muhakeme becerilerine yönelik birden fazla bağlantı gerektirir. Bunların her biri, dijital okumada genellikle bulunmaz. Zira dijital okumada daha fazla düşünmek için ekstra zaman harcamadan bilgiyi hızlı bir şekilde aramaya yöneliriz. Eğer öyleyse, iki fırsat kaçırılır: Bunlardan ilki ifadelerin temelini incelemek diğeri ise kendi düşüncelerimizi harekete geçirmektir. Açıkçası “Bilgilendirmek için göz atmak” okumanın yeni normudur. Sürekli dikkatimizin dağıldığı bir kültürde ve ortamda giderek daha fazla risk altına giren derin okuma süreçleri eksik kalmaktadır. Bu süreçler, arka plan bilgisini yeni bilgilere bağlamayı, analojiler yapmayı, çıkarımlar yapmayı, doğruluk değerini incelemeyi, başkalarının bakış açılarına aktarmayı (empati ve bilgiyi genişletmeyi) ve her şeyi eleştirel analize entegre etmeyi içerir. Derin okuma, içgörüye ve yeni düşünceye götüren bir köprüdür ( Wolf, 2020).Buna karşılık, göz gezdirdiğimizde, kelimenin tam anlamıyla fizyolojik olarak düşünmeye zamanımız olmamaktadır. Göz gezdirmek ile tüm zekamızla okumak arasındaki fark, deyim uygun ise tamamen aktif olan okuma beyinleri ile onların kısa devre yapmış, ekranı donuklaştırmış versiyonları arasındaki farktır. Günümüzün krizleri, tam okuryazarlığa yönelik tehditleri daha da artırır niteliktedir. Çünkü günümüz okuryazarlık yeni, plastik bir beyin
devresi gerektirir; her türlü yazı sistemine ve her ortama uyum sağlamak gereklidir. Buna karşınbaskı ortamı daha yavaş, daha fazla dikkat ve zaman gerektiren süreçlere avantaj sağlar. Dijital ortam, hızlı süreçler ve çoklu görev avantajlarından yararlanırken; derin okuma günlük bilgi bombardımanını gözden kaçırmak gibi bir eksiklik taşır. Gözden geçirmede sık sık bir sayfanın ilk satırını okuyup aşağıya doğru zig-zag çizeriz veya ilk satırı, orta kısmı ve sonunu okuruz.Göz hareketi araştırmacıları bunlara Z ve F desenleri adını verirler. Ne var ki bu okumadakaybolan şey; satır aralarında yatanların, olay örgüsündeki ayrıntıların, yazarın dilinin güzelliğinin , başkalarının bakış açılarına dalmanın kaçırılmasıdır. Bu kayıpların; azalan empati ve eleştirel analizden yoksun kalmaya, sahte haberlere, demagojiye ve bunların demokratik bir toplum üzerindeki etkilerine karşı duyarlılığa kadar kademeli olarak değişen sonuçları vardır. Burada her sınıftaki ve evdeki dijital öğrenme, eğer büyük ölçüde göz gezdirmeyi teşvik eden ekranlar üzerinde oluyorsa tabii ki gençlerimizin tam okuryazarlığından söz edilemez (Wolf, 2020). Wolf’un aktardığına göre Naomi Baron, Anne Mangen ve Lalo Salmeron gibi akademisyenler tarafından yapılan araştırmalar, öğrencilerin aynı bilgiyi basılı olarak okumak yerine ekranlarda okuduğunda anlama oranında düşüş olduğunu ortaya koymuştur. Bu araştırma ancak okuyucuların “daha hızlı” oldukları için kendilerini ekranlarda daha iyi algıladıklarını göstermiştir. Naomi Baron’ın görece daha yeni araştırması, üniversite eğitimcilerinin %80'inden fazlasının ekranların öğrencilerin okuduğunu anlama üzerinde "sığlaştırıcı" bir etkisi olduğunu düşündüklerini ortaya koymuştur. Peki ekranlarda derinlemesine-tam okuma olmaz mı? Ekranda derinlemesine okumanın imkansız olduğu söylenemez ; ancak daha zordur. Zira ekranlar dikkatin dağılmasına yol açar; araştırmacı Linda Stone buna “sürekli kısmi dikkat” der. Bu da soyut düşünceye daha az zaman ayrılmasına yol açar. Ekranlarda ne kadar çok zaman geçirilirse, hızlı, yüzeysel bilgi toplama ve yeni (dikkat dağıtıcı) bilgilerin sürekli kontrol edilmesi çağrışımları da o kadar sağlamlaşır.Takdir edilir ki bu bağlamda günümüzde en büyük zorluk, hem basılı hem de dijital ortamların herkes için en iyi şekilde nasıl kullanılacağını öğrenmek ve öğretmek olmalıdır. Tıpkı pandemi öncesinde olduğu gibi, temel beceriler için açık, sistematik, kanıta dayalı yaklaşımlara ihtiyacımız var. Pratikte genç okuyucuların, duygularını harekete geçiren ve süreçleri devreye bağlayan harfler ve karşılık gelen seslerde, kelimelerde, hikayelerde ve kitaplarda bu parçaları öğrenme ve birleştirme konusunda tekrarlanan pratiklere ihtiyaçları vardır( Wolf, 2020). Bu tartışmalardan şu sonuçlara gidilebilir: Çocukların okumayı ağırlıklı olarak basılı bilgilerle öğrenmesi, kodlama gibi temel bilişsel becerileri ise dijital ekranlarda öğrenmesi bir vakıadır. Bu da çocukların iki okuryazar bir beyne odaklanmasını gerektirmektedir. Bu doğrultuda dijital ortamlar artık temel becerilerin uygulanması ve arka plan bilgisinin oluşturulması için bir araç haline gelirken, basılı materyaller de çocukların okuduklarını anlama, pekiştirme ve üzerinde düşünme kapasitelerini geliştirmek için kullanılmalıdır. “Okullar dijital cihazlara izin vermeli mi?” gibi bir soruya bu tartışmalar ışığında şöyle yanıt verilebilir:Okulda dijital cihazların kullanılmasını yasaklamak günümüz dünyasında gerçekçi olmaz. Burada açık olan bir şey: Eğer dijital cihazlara izin veriliyorsa, yönergeler ve kurallar mevcut olmalıdır. Öğrencilere çevrimiçi güvenliğin, kaliteli bilgi kaynaklarını belirlerken
muhakeme yeteneğinin kullanılmasının ve sınıfta kişisel kullanımın kısıtlanmasının öğretilmesi gerekir. Başka bir deyişle dijital okuryazarlık ve dijital vatandaşlık hakkında öğrencilerin her şeyi öğrenmeleri gerekir. Bu kavramları öğretmek için pek çok kaynak vardır: Örneğin ISTE (Uluslararası Eğitim Teknolojileri Topluluğu) bunlardan biridir. Bu topluluk kapsamlı standartlara; öğrencilerin dijital dünyada başarılı olabilmeleri için sahip olmaları gereken beceri ve niteliklere odaklanmaktadır. ISTE ayrıca Google ile iş birliği yaparak Interland adında bir çevrimiçi dijital vatandaşlık oyunu geliştirmiştir ki çocuklara dijital vatandaşlığı etkileşimli yollarla öğretmeyi hedefler. Öğrenciler ayrıca nasıl iyi dijital vatandaşlar olunacağının yanı sıra bilgisayar korsanları, kimlik avı yapanlar, aşırı paylaşımcılar ve zorbalarla nasıl mücadele edeceklerini de öğrenirler. Takdir edilir ki eğer bir okul sınıfta dijital cihazların kullanımına izin verecek ve/veya teşvik edecekse, öğretmenlerin de eğitim, mesleki gelişim ve eğitim programı müfredat açısından uygun desteğe ihtiyacı olacaktır. Bu konuda örneğin Common Sense Media tarafından sağlanan kaynaklar yardımcı olabilir. (The Editorial Team, 2012). Sonuç olarak dijital cihazların yalnızca öğrenci güvenliği, dijital vatandaşlık, kritik önem taşıyan hususlara odaklanan belirli hedefler akılda tutulduğunda sınıfta öğretimde kullanılması önerilmektedir.Bazı Ülkelerin Dijital Öğrenmeye Yaklaşımları Ulaşılabildiği ölçüde bazı ülkelerin okulda dijital cihazların kullanılmasına ilişkin yaklaşımları aşağıda tartışılmaktadır. İsveç Okullar Bakanlığının yaklaşımı. Merkez sağ koalisyon hükümetinin bir parçası olarak 11 ay önce göreve gelen İsveç Okullar Bakanı Lotta Edholm, öğrencilerin dijital cihazlardan basılı kitaplara ve el yazılarına yönlendirmenin gerekliliğini savunmaktadır. Bu bağlamda yakın zamanda İsveç'teküçük çocukların okula geri döndüğünden beri, öğretmenlerinin çoğu basılı kitaplara, sessiz okuma süresine ve el yazısı alıştırmalarına yeni bir vurgu yapmakta ve tabletlere, bağımsız çevrimiçi araştırmaya ve klavye becerilerine daha az zaman ayırmaktadır. Daha geleneksel öğrenme yollarına dönüşnedeni, siyasetçilerin ve uzmanların İsveç'in anaokullarında tabletlerin kullanılmaya başlanması da dahil olmak üzere aşırı dijital eğitim yaklaşımının temel becerilerde düşüşe yol açtığı kaygısıdır. Bakan da teknolojinin okulda öğretimde topyekun benimsenmesini en büyük eleştirenlerden biridir. Bu
bağlamda Bakan, Ağustos ayında hükümetin ulusal eğitim ajansının anaokullarında dijital
cihazları zorunlu hale getirme kararını tersine çevirmek istemektedir. Öyle ki Bakanlık, Associated Press'e yaptığı açıklamada, daha da ileri gitmeyi ve altı yaşın altındaki çocuklar içindijital öğrenimi tamamen sonlandırmayı planladığını söylemiştir (Associated Press in Stockholm, 2023).Bu geriye dönüşte İsveç'teki öğrenciler okuma yeteneği açısından Avrupa ortalamasının üzerinde puan alsa da, dördüncü sınıf okuma düzeylerinde bir düşüş görülmesi önemli bir neden olmuştur. Uluslararası Okuma Okuryazarlığı İlerleme Çalışması (PIRLS), 2016 ile 2021 arasında İsveç'teki çocuklar arasında bir düşüş olduğunu göstermiştir. 2021'de İsveçli dördüncüsınıf öğrencileri, 2016'daki 555 ortalamadan bir düşüşle 544 puan almıştır. Eğitim uzmanları, bazı öğrenme eksikliklerinin koronavirüs pandemisinden kaynaklanabileceğini veya ana dilleri olarak İsveççe konuşmayan artan sayıda göçmen öğrenciyi yansıtabileceğini; ancak okul dersleri sırasında ekranların aşırı kullanılmasının gençlerin temel konularda geride kalmasına neden olabileceğini ileri sürmüşlerdir.Ayrıca Araştırmaya odaklanan oldukça saygın bir tıp fakültesi olan İsveç'in Karolinska Enstitüsü, ülkenin eğitimde ulusal dijitalleşme stratejisi hakkında Ağustos ayında yaptığı açıklamada, "Dijital araçların öğrencilerin öğrenmesini geliştirmek yerine zayıflattığına dair açık bilimsel kanıtlar var" demiştir. Bu yüzden öncelikle doğruluğu denetlenmemiş, ücretsiz olarak erişilebilen dijital kaynaklardan bilgi edinmek yerine, basılı ders kitapları ve öğretmen uzmanlığı aracılığıyla bilgi edinmeye dönmesi gerektiğine inanılması önerilmiştir. Öte yandan dijital öğrenme araçlarının hızla benimsenmesinin BM eğitim ve kültür kurumunun da endişelerini artırdığı görülmüştür. Ağustos ayında yayınlanan bir raporda UNESCO, “eğitimde teknolojinin uygun şekilde kullanılması için acil çağrı” yayınlamıştır. Raporda, ülkeler, okullarda internet bağlantılarını hızlandırmaya çağırılmış; ancak aynı zamanda eğitimde teknolojinin hiçbir zaman yüz yüze, öğretmen liderliğindeki öğretimin yerini almayacağı veherkes için kaliteli eğitime ilişkin ortak hedefi destekleyecek şekilde uygulanması gerektiği uyarısında bulunulmuştur. İsveç'in dördüncü sınıf okuma performansındaki düşüşe karşı İsveç hükümeti, bu yılokullara yönelik kitap alımlarına 685 milyon paund (50 milyon £) değerinde bir yatırım yapacağını duyurmuştur. Ders kitaplarının geri dönüşünü hızlandırmak için 2024 ve 2025 yıllarında yıllık 500 milyon paund daha harcanması planlanmıştır. Gene de tüm uzmanlar İsveç'in temellere dönüş çabasının yalnızca öğrenciler için en iyi olanla ilgili olduğuna ikna olmuş değil. Selwyn, "İsveç hükümeti, teknolojinin öğrenmeyi iyileştirdiğine dair hiçbir kanıt olmadığını söylerken haklı bir noktaya sahip; ancak ... teknolojiyle neyin işe yaradığına dair doğrudan bir kanıt olmaması" bunu gösterir durumdadır (Associated Press in Stockholm (2023 .ABD’denin yaklaşımı. ABD'de koronavirüs salgını, devlet okullarını, federal pandemi yardım parasıyla milyonlarca dizüstü bilgisayarın ilk ve ortaöğretim öğrencilerine sağlamayazorlamıştır. Ancak ders kitabı yayıncısı McGraw Hill'in ABD okul bölümü başkanı Sean Ryan,
Amerikan okullarının hem basılı hem de dijital ders kitaplarını kullanma eğiliminde olmasının bir nedeninin de bu olduğunu söylemiştir. Ryan, "Evde bağlantının olmadığı yerlerde eğitimciler dijitale yönelmekten nefret ediyor çünkü en savunmasız öğrencilerini düşünüyorlar
ve onların da eğitime herkesle aynı erişime sahip olduğundan emin olmak istiyorlar" demiştir( Associated Press in Stockholm (2023 ) .Almanya’nın bakışı. Avrupa'nın en zengin ülkelerinden biri olan Almanya'nın, eğitim de dahil olmak üzere her türlü hükümet programını ve bilgiyi çevrimiçi ortama taşımakonusunda oldukça yavaş olduğu . Ayrıca okullarda dijitalleşmenin durumu,kendi eğitim programlarından sorumlu olan 16 eyalet arasında da farklılık göstermektedir
(Associated Press in Stockholm (2023 ) . Hollanda da durum. Hollanda hükümeti, dersler sırasında dikkatin dağılmasınısınırlamak amacıyla cep telefonları, tabletler ve akıllı saatlerin 1 Ocak 2024'ten itibaren Hollanda'daki sınıflarda büyük ölçüde yasaklanacağını belirtmiştir. Öyle ki dijital cihazlara yalnızca, örneğin dijital beceri dersleri sırasında, tıbbi nedenlerden dolayı veya engelli kişiler için özel olarak ihtiyaç duyulması halinde izin verilecektir. Eğitim Bakanı Robbert Dijkgraaf,
"cep telefonları hayatlarımızla iç içe olsa da sınıflara ait değiller" demiştir. O’na göre
“öğrencilerin konsantre olabilmeleri için iyi çalışma fırsatı verilmesi gerekir. Bilimselaraştırmalar cep telefonlarının dikkat dağıtıcı ve rahatsızlık verici olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla öğrencileri buna karşı korumamız lazım.” Hollanda’da bu yasaklama, bakanlık,okullar ve ilgili kuruluşlar arasındaki anlaşmanın bir sonucudur. Bakan Dijkgraaf, okulların yasağı organize etmek için kendi yollarını bulabileceğini; ancak 2024 yazına kadar yeterli sonuç
alınamaması durumunda yasal kuralların uygulanacağını söylemiştir ( Reuters, 2023).İrlanda da durum. Harper County Wicklow, Greystones'taki St Patrick Ulusal
Okulunun müdürü olarak ebeveynler ve öğretmenler arasında artan bir endişeye tanık olduğunu; çevrimiçi içeriğe kolay erişim ve akıllı telefonların çocukluk için gerçek bir tehdit haline gelmesiyle, ilkokullardaki küçük çocuklarımız arasındaki kaygı düzeyleri giderek artış gösterdiğini gözlemlediğini belirtmektedir. Harper özetle şunları ifade etmektedir: Greystonesve Delgany bölgesindeki sekiz ilkokulun tamamını, çocuklarımızın refahını sağlamaya yönelik köklü bir kararlılıktan doğan “It Takes A Village” girişimini ortaklaşa kurmaya teşvik ederek harekete geçmemiz gerektiğini hissettik. Süreç bir şeyin farkına varılmasıyla başladı:
Çocukluğun giderek kısaldığını gördük. Öyel ki dokuz yaşındaki çocuklar bile akıllı telefon talep ediyor ve uygulamalara erişme ve sürekli çevrimiçi olma konusunda diğer çocukların baskısını hissediyorlar. Oysa bu çocukların, bu cihazların ve dijital dünyanın karmaşıklığıyla baş etmeye duygusal olarak hazır olmadıkları açıktır. Çevrimiçi ortamda yetişkinlere yönelik içeriğe erken maruz kalmaktan kaynaklanan kaygılar elle tutulur hale gelmektedir; bu yüzden topluluk olarak harekete geçmemiz gerektiğini anladık. Amacımız çoğu zaman çocuklarının çevrimiçi olma istekleri ile sınırsız akıllı telefon erişiminin yarattığı potansiyel riskler arasında
kalan ebeveynlerin üzerindeki baskıyı ortadan kaldırmaya yardımcı olmaktı. Çocuklara (evde, okulda, her yerde) ortaokula başlayana kadar (genellikle 12 yaşında) akıllı telefon verilmesini yasaklayan topluluk çapında bir katılım anlaşması olan "akıllı telefona hayır gönüllü kodu" ileçocukların masumiyetini ve güvenliğini sağlamak istedik ( The Editorial Team, 2018.
Harper’e göre bu, dünyanın her yerindeki çocukların, ebeveynlerin ve öğretmenlerinkarşılaştığı bir sorundur. Artık BM, sınıfların bozulmasıyla mücadele etmek, öğrenmeyi geliştirmek ve çocukları siber zorbalığa karşı korumaya yardımcı olmak için akıllı telefonlarınokullarda yasaklanmasını önermiştir. Bu konuda teknoloji ve eğitime ilişkin Unesco Küresel Eğitim İzleme Raporu, ülkelerin çocukların veri gizliliği ve refahı açısından kendi standartlarını ve düzenlemelerini oluşturmaları gerektiğini de vurgulamıştır. Rapor, çocukların telefonlarına gelen bir bildirimden rahatsız olduklarında konsantre olmalarının 20 dakika sürebileceğini göstermiştir. Bu bağlamda İngiltere'de cep telefonlarının okullarda yasaklanmasının özellikle düşük performans gösteren öğrenciler arasında öğrenmeyi iyileştirdiğini gösteren bir
araştırmaya atıfta bulunulmuştur. Burada şu vurgulanmalıdır. It Takes A Village girişimimiz ve "akıllı telefona hayır gönüllü kodumuzun" teknoloji karşıtı bir duruş değildir. Elbette teknolojinin hayatımızda ve eğitimimizde ayrılmaz bir rol oynadığının farkındayız. Üstelik çocukların bir telefona sahip olma fırsatını tamamen reddetmeyi de uygun bulmayız. Burada amacımız, onların ortaöğretime mezun olduklarında akıllı telefon sahibi olmanın getireceği sorumlulukları yerine getirmek için yeterince hazırlıklı ve duygusal olarak donanımlı olmalarını sağlamaktır. Gene de Snapchat, Instagram, WhatsApp, TikTok ve diğerleri gibi uygulamalara erken erişimin çocukları zararlı içeriğe veya akran baskısına maruz bırakabilecek potansiyel tehlikelerinin de farkında olmalıyız. Açıkçası Greystones'taki sekiz ilkokulun tamamındaki ebeveyn birliklerinin "akıllı telefona hayır gönüllü yasasını" benimseme kararı, kolektif sorumluluğun bir göstergesidir. Ortak hareket ederek ebeveynlerin kuralları benimsemesini kolaylaştıracak ve çocuklarını olası zararlardan koruyacak kritik bir kitle duygusu yaratmak hedeflenmiştir.Görüne o ki sosyal medya çocuklar için sigara içmek veya kumar oynamak kadar zararlı olabilir; buna izin verilmeli mi? Girişim sadece bir kuralların uygulanmasıyla ilgili değil; kaygıyla ilgili zorlukların üstesinden gelmede çocuklara, ailelere ve öğretmenlere yardımcı olacak güçlü bir hizmet topluluğu oluşturmakla ilgilidir. Çocuklarımızın zihinsel sağlığını en
iyi şekilde sağlamak için profesyonel desteğe kolay erişim ve erken müdahale sağlamak
amacıyla tüm ilkokullarımızda oyun terapistlerini tanıtma planımız var.
Harper son olarak özetle bu planı İrlanda'daki hükümetin üst kademelerine taşıdıklarını
ve bakanlara, öne sürdükleri sorunlar ve çözümler hakkında bilgi verdiklerini; Hükümetin bugirişimlerini bir pilot proje olarak finanse etme taahhüdünde bulunduğunu belirtmiştir ( The Editorial Team, 2018): The Editorial Team’in (2018) aktardığına göre Fransa hükümeti, öğrencilerindikkatlerinin çok fazla dağılması nedeniyle okullarda cep telefonunu yasaklamayı düşünmektedir. Şu anda Fransız öğrenciler sınıfta telefon kullanamıyor; ancak teneffüslerde
telefonlarını kullanmayı tercih edebiliyorlar. Gelecek öğretim yılı için planlanan yeni yasak,
okullarda cep telefonlarının tamamen ortadan kaldırılmasını öngörmektedir. Bu arada, Kanada, Avustralya, Danimarka, İsveç, İspanya, Romanya ve Estonya'nın bazı bölgelerinde, öğrencilerin eğitim için okula kendi cihazlarını getirmeleri teşvik edilirken sınıfta cep telefonunun kabulü yerel bölgeye göre değişmektedir. İtalyan okullarındaki telefon yasağı, yakın zamanda Eğitim Bakanı Valeria Fedeli'nin La Republica ile yaptığı röportajda cep telefonlarını "öğrenmeyi kolaylaştıran olağanüstü bir araç" olarak nitelendirmesiyle kaldırılıştır. ABD'de eyaletler ve şehirler cihaz kullanımıyla ilgili kararları kendilerivermekteler. New York Şehri Eğitim Bakanlığı, okulların dışına park edilmiş kamyonlar şeklinde işyerlerinin ortaya çıkması ve öğrencilerden gün içinde cihazlarını saklamaları için ücret talep etmesi üzerine önceki belediye başkanı Michael Bloomberg'in telefon yasağını bozmuş; bu girişim yılda dört milyon dolardan fazla gelir elde etmiştir (The Editorial Team,2018).Görüleceği üzere sınıftaki cihazlarla ilgili ne yapılması gerektiği konusunda çok fazlafikir birliği bulunmamakta ve araştırmalar da henüz net cevaplar vermemektedir. Ekonomik
Performans Merkezi Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulu tarafından yapılan bir araştırma,
Birmingham, Londra, Leicester ve Manchester'daki İngiliz liselerinde cep telefonlarının
yasaklanmasının ardından test puanlarının %6'dan fazla arttığını ortaya çıkarmıştır. Bununla
birlikte, Singapur Yönetim Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, cihazları alınan öğrencilerin,
cihazları alınmayanlara göre testlerde yüzde 17 daha düşük puan aldığını belirlemiştir. Görülen
o ki bu, araştırmacıların – bu sonucu kaygı ve odaklanma güçlüğüne atfetmektedir (The
Editorial Team, 2018).Ne Yapılmalı, Sınıfta Teknolojiden Vazgeçilmeli Mı?
Kim ne derse desin tekonojisiz bir dünya olmayacağına göre; diğer bir deyişle teknoloji
öncesi dünyaya dönmemiz neredeyse imkansız olduğuna göre ne yapılmalı? Bazı çözüm yolları
aşağıda tartışılmaktadır (The Editorial Team, 2018):
Sorumlu teknoloji kullanımını öğretmek. Teknolojisiz bir dünyaya geri dönmemeihtimali yok. Ayrıca bir öğrenme ortamında cihazları yasaklamak, onların öğrenme aracı olarak değerini siler. Bundan kaçınılamayacağına göre yapılması gereken her halükarda öğrencilere nasıl sorumlu cihaz kullanıcıları olunacağını öğretmek olmalıdır. Fransız öğretmenler sendikası SGEN-CFDT genel sekreteri Alexis Torchet, NBC'ye şunları söylemiştir: "Sorun telefonların yasaklanması değil, öğrencilere telefonları mantıklı bir şekilde nasıl kullanacaklarını öğretmektir. Öğrencilerin yaklaşık %90'ının cebinde, genellikle okulunkinden daha işlevsel
olan bir bilgisayar bulunmaktadır. Görüne o ki tartışmanın teknoloji eğitimi etrafında yoğunlaşması gerekiyor.” Bu bağlamda dijital araçların kullanımı konusunda öğrencilere sosyal sorumluluğu öğreterek bu yeni dünyaya öncülük etmek eğitimcilerin görevidir. Öğrencilere siber zorbalık, odaklanma, görgü kuralları ve güvenlik konuları öğretilmelidir. Özetle gençler teknolojiyle dolu bir iş dünyasına adım atmakta; böyle bir dünyada cihazları onların eğitimlerinden silmek aptalca olsa gerek. Yeni nesille etkileşime geçmek Günümüz öğretmenlerinin çoğunun sosyal medya, cep telefonları ve hatta internetle büyümediği söylenebilir. Geçtiğimiz 20 yılda insanlık, teknolojiyi hayatımıza derinlemesine entegre edecek şekilde hızla geliştirmiştir. Bu doğrultuda 20. yüzyılın başında olduğu gibi işleyen eğitim sistemlerinin de aynı hız ve şekilde gelişmesi gereklidir; aksi halde geçerliliğini yitirme riskiyle karşı karşıya kalacaktır. Dijital eğitim danışmanı Stephen diFilipo, “cihazların gençler için bağımsızlığı ve modern dünyayla bağlantıyı temsil ettiğini, tıpkı ilk arabayı almak gibi olduğunu söylemiş; ders döneminde bunu [öğrencilerden] almak, onların dünyasını yapı söküme uğratmaktır” demiştir.
Yeni öğrenme modları. Öğrencilerin teknolojiyi, öğrenme süreçlerinin bir parçası olarak kullanmak istedikleri görülür. Educause Öğrenme Ortamı Tercihleri Anketi, öğrencilerin öğrenmek için teknolojiyi kullanmayı tercih ettiğini ve öğrencilerin %54'ünün okul çalışmaları için sıklıkla en az iki cihazı aynı anda kullandığını ortaya koymuştur. Herhangi bir üniversite sınıfına girildiğinde muhtemelen öğrencilerin yazıp not aldığı bir dizi dizüstü bilgisayar görebiliriz. Takdir edilir ki öğrenciler daha önce hiçbir zaman bilgiye bu kadar hızlı ve daha ayrıntılı bir şekilde erişememiştir. Eskiden kütüphanede saatlerce süren, kitapların peşinde koşmak ve ansiklopedilere göz atmak artık neredeyse saniyeler içinde yapılmaktadır. Öğrenciler artık uzmanlarla Skype görüşmesi yapabilmekte, birincil kaynaklarla sohbet edebilmekte ve hemen hemen her şeyi anlamak için video eğitimlerini izleyebilmektedir. Bu demektir ki artık sınıftaki öğretmen tüm bilginin koruyucusu ve dağıtıcısı değildir. Cihazlar, öğrenmenin daha öz-yönelimli, sorgulamaya dayalı ve çok daha hızlı olmasına yardımcıolabilmektedir. Bu durumda eğitimcilerin eski baskınlığı yok olmakta; daha ilgi çekici öğretme ve öğrenme modlarını benimsemeleri, derse dayalı öğretimden uzaklaşıp daha uygulamalı, işbirlikçi öğrenmeye yönelmeleri gerekmektedir. Bu konuda Dr. Ruben Puentedura’nın (2006) geliştirdiği SAMR (Substitution, Augmentation, Modification, and Redefinition),) öğretmenlerin teknolojiyi sınıftaki öğrenime anlamlı yollarla entegre etmelerine yardımcı olabilir. SAMR Çerçevesi, öğrencilerin teknoloji yoluyla edindikleri becerileri nasıl artırabileceklerini ve karmaşıklaştırabileceklerini göstermektedir.Sonuç olarak Ulusal Eğitim İstatistikleri Merkezi, cihaz yasaklarından uzaklaşma
eğiliminde olunduğunu belirtmektedir. Anketler, cihazları yasaklayan devlet okullarının
sayısının "2009'dan 2010'a kadar yaklaşık yüzde 91'den 2015'ten 2016'ya kadar yaklaşık yüzde
66'ya" düştüğünü ortaya koymuştur. Başlangıçtaki cihaz tepkisi çılgınlığının azalma eğiliminde olması isteniyorsa eğitimcilerin teknolojiyi öğrenme sürecine anlamlı bir şekilde gerçektenentegre edecek şekilde uygulamaları gerekmekte; aksi halde öğrencilerin 21. yüzyıl dünyasına hazırlanmamaları riski bulunmaktadır. Artık odak noktası, hem hizmet öncesi hem de hizmet içi eğitimde öğretmenlerin teknolojiyi özgün bir şekilde entegre etmeleri ve öğrencilere dijital sorumluluğu öğreten tarzda eğitilmeleri olmalıdır. Öğretmenler sorumlu, anlamlı ve son teknolojiyle bütünleştirilmiş öğretme ve öğrenme yoluyla öğretimlerini geliştirmelidir. SonuçBuraya dek aktarılan tartışma ve görüşlerden şu sonuçlara ulaşmak mümküngörülmektedir.Dijital araçların okulda, sınıfta kullanılmasına ilişkin bilim insanları, siyasiler veuygulamacılar arasında tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Kullanılması karşıtlarının temel görüşleri, öğrencilerin dikkatlerini toplamaya engel teşkil etmesi, dersi dinlemek yerine farklı içeriklerle meşgulolması, derin öğrenme yapamaması, ödev ve benzeri çalışmalarda kolaycılığa kaçması, bağımlılık yaratması etrafında toplanmaktadır. Kullanılması lehinde olanların görüşleri de bu araçların gençlerin her şeyi olduğu, öğretimi zenginleştireceği bu nedenle de yasaklanmak yerine bilinçli kullanımının öğretilmesinin gerektiği şeklindedir. Öte yandan bazı ülkelerdeki uygulamalardan genelde okul öncesi ve ilköğretimde dijital araçların sınıfta kullanılmasının yasaklanması eğiliminde olunduğu görülmektedir. Bu tespitlerden okul öncesi ve ilköğretimde dijital araçların sınıfta kullanılması yasaklanabilir. Buna karşın ilköğretim sonrası öğretim düzeylerinde sınıfta dijital araçların kullanılmasını yasaklamak çağın ve gençlerin özellikle de internet, akıllı telefonlara olan yatkınlıkları, onlar için vazgeçilmezliği düşünüldüğünde psikolojik ve pedagojik olarak uygun görülmemektedir. Tabii ki beklenen, dijital araçların sınıfta kullanılması konusunda gençlerin bir hazırlığının olmasıdır. Diğer bir deyişle gençlere, dijital araçları sınıfta bilinçli olarak nasıl kullanılacağı öğretilmelidir. Pek tabii ki öğretmenlerin de dijital okur yazarlık becerilerine sahip olması gereklidir. Yararlanılan Kaynaklar
Associated Press in Stockholm (2023). Switching off: Sweden says back-to-basics schooling

works on paper. https://www.theguardian.com/world/2023/sep/11/sweden-says-back-to-
basics-schooling-works-on-paper

Harper, R. ( 2023 ). Pupils know the rules at our school – no smartphones. Here’s how it’s

working. https://www.theguardian.com/commentisfree/2023/jul/31/pupils-school-
smartphones-parents-teachers-social-media

Obordo, R., Otte,J. Packham, A. ve Jobe, N. (2023). I would crank up the restrictions’:
teachers on banning phones in school,

https://www.theguardian.com/education/2023/jul/26/i-would-crank-up-the-restrictions-
teachers-on-banning-phones-in-school

The Editorial Team (2012). Debating the Use of Digital Devices in the Classroom. Asian
beautiful female student study with tablet in classroom.
https://resilienteducator.com/classroom-resources/smartphones-in-classrooms/
The Editorial Team, (, 2018). Driven to Distraction: The Device Debate.
https://resilienteducator.com/classroom-resources/smartphones-in-classrooms/
Wolf, M. (2020). Screen-based online learning will change kids' brains. Are we ready for that?

https://www.theguardian.com/commentisfree/2020/aug/24/deep-literacy-technology-
child-development-reading-skills

Education Ministry of Netherlands(2023). Mobile phones and other devices to be banned from
Dutch classrooms. Education ministry in the Netherlands says tech is a distraction from
learning and will only be allowed if specifically needed. in Reuters in Amsterdam,

2023.https://news.sky.com/story/mobile-phones-tablets-and-smartwatches-to-be-banned-

Yorumlar (1)
Alkarası - 18 Ekim 2023 11:47
Dijital araçların öğrencilerin öğrenmesini geliştirmek yerine zayıflattığına dair açık bilimsel bir kanıt sunayım. örneğin bu sayfanın sürekli ve gereksiz aralıklarla kendini yenilemesi saçmalığı üzerinden okuyucunun dikkatinin dağıtılıp, okuma eyleminin baltalanması gibi.
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Bilimsel Makaleler Yazıları