Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Prof. Dr. Şerife Işık İle Adler Psikolojisi Üzerine Söyleşi

Prof. Dr. Şerife Işık Hasan Güneş

Kategori: Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Tarih: 04 Haziran 2023 12:10 - Okunma sayısı: 709

Prof. Dr. Şerife Işık İle Adler Psikolojisi Üzerine Söyleşi

1- Sosyal ilgiile yabancılaşma arasında bir bağ kurmak mümkün mü?

Afrika kültüründe çok sevdiğim bir kavram vardır: “Ubuntu” yani insan diğer insanlar sayesinde insandır demek, ben senin sayende varım demek. Tıpkı Adler’in sosyal ilgisi gibi. Bireyin toplumun bir parçası olduğunu ve kişisel çıkarlarından ziyade toplumun ortak yararı için çaba harcamayı ifade eden sosyal ilgi, ruh sağlığımızın bir ölçütüdür. Öte yandan modern yaşam, her ne kadar hayatımızı kolaylaştırsa da ileri teknoloji ve devamında hızlı toplumsal ve kültürel değişimler günümüzde yabancılaşmanın boyutlarının genişlemesine neden olmuştur. Sosyal ilginin daha büyük bir sosyal bütünün parçası olma hissi, ortak yarar için başkalarına katkıda bulunma ve işbirliği yapma isteği olduğunu düşünürsek bireyin sosyal ilgi düzeyi arttıkça aşağılık duygusu ve yabancılaşma duygusu da azalacaktır. Örneğin Covid salgınında ya da 6 Şubat depreminde başkalarının yaşamına destek olma davranışımızın kendimize ve topluma yabancılaşma duygumuzun azalmasına neden olduğunu düşünüyorum.

2- Yaratıcı benlik ile bireyin amacı arasında nasıl bir bağ kurmak mümkün?

Adler’e göre her insan yaşam tarzını oluşturma özgürlüğüne sahiptir. Yaratıcı güç (yaratıcı benlik) bireyin yaşamının kontrolünü eline aldığını, yaşam amaçlarının sorumluluğunu üstlendiğini ifade eder. Yaratıcı güç, hareketi ima eden dinamik bir kavramdır ve bu hareket yaşamın en belirgin özelliğidir (Adler, 1979). Dolayısıyla sadece çocukluk yaşantılarımız bizi şekillendirmemekte aynı zamanda birey olarak kendimizi sürekli olarak yeniden yaratmaktayız. Bu açıdan bakıldığında bireyin amacı, yaşamdan beklentileri yaratıcı gücü ile oluşur ve yaşam görevleri aracılığıyla (iş, arkadaş, yakın ilişki) yaşam amacını gerçekleştirmeye çalışır.

3- Yaşam tarzının kişiliğin oluşumundakietkisine değinebilir misiniz?

Yaşam tarzı bireyin dünya ve kendi hakkındaki düşüncelerini içeren bir yaşama biçimi olarak tanımlanabilir. Yaşam tarzı duyguları, düşünceleri ve davranışları başka bir ifadeyle kişiliği açıklayan her şeyi içermektedir. Yaşam tarzı, bireyin yaratıcı gücü, aile içi iletişim biçimleri, psikolojik doğum sırası ve erken dönemde geçirilen çocukluk yaşantılarından etkilenmektedir (Adler, 1956). Adler yaşam tarzını anlatırken müzik ve besteci metaforunu kullanmıştır. Bütün bir melodi olmadan ayrı ayrı notalar anlamsızdır fakat bestecinin tarzı ile birlikte melodi ayrı bir anlam kazanmaktadır (Feist ark., 2012). Yani yaşam tarzı kişiye özgüdür. Adler’e göre yaşam tarzı 4-5 yaşın sonlarında şekillenmekte ve bireyin bundan sonraki tüm eylemleri yaşamımızı ifade etme biçimimiz olan yaşam tarzımızla şekillenmektedir (Adler, 1956). Yaşam tarzımız yaşamı nasıl algılayacağımızı belirlediği için çocukluk döneminde ya da sonraki yıllarda yaşanan olaylar kişilik gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Yaşanan olayların kişilik üzerinde olumsuz etkileri yoktur. O olayları yorumlama biçimi kişiliği şekillendirir.

Adler, A. (1956). The origin of the neurotic disposition. The Individual Psychology of Alfred Adler. New York: Basic Books.

Adler, A. (1979). Brief comments on reason, intelligence, and feeblemindedness. In Ansbacher, H. L. ve R. R. Ansbacher (Eds.), Superiority and social interest (pp. 41-49). New York: Norton (Original work published 1928).

Feist J. ve G. J. Feist. (2002).Theories of Personality. McGraw-Hill.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Psikoloji-Sosyal Psikoloji Yazıları