Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Cici Filmi ve Ruhsal Sağıltım

Hatice ERDEM yazdı

Kategori: Sinema - Tarih: 07 Mart 2023 19:24 - Okunma sayısı: 1.578

Cici Filmi ve Ruhsal Sağıltım

Cici Filmi ve Ruhsal Sağıltım

Yönetmeni: Berkun Oya

Çıkış tarih(ler)i: 27 Ekim 2022

Türü: Dram, Psikoloji

Cici, güçlü oyuncu kadrosuyla kısa bir zaman önce gösterime giren bir film. Anadolu’da yaşayan bir ailede despot bir babanın, koruyucu bir annenin, çocuklarının ve yakınlarının çocuğunun birbirine görünmez iplerle bağlanmış yaşantılarını anlatılıyor filmde. Filmin sonunda ise yıllardır saklanmış acı bir gerçekle yüzleşiyorlar.

“Yok oluş belki de yeniden doğuştur” yazımda bilinçaltımıza attığımız hatalar ve yaşanmamış hayaller nedeniyle pişmanlıklarla dolu bireylerin özünü bulma yolundaki çabalarının ya da bu konudaki bilinçsizliklerinin ruhsal sağaltım yapılmaya muhtaç olduklarına bir sonraki yazımda değinmek isterim demiştim. Bu yazıda bu konuya eğilmek istiyorum.

Bireyin psikolojik sorunlarını ele alan ve sorunların onları nasıl etkisi altına aldığını işleyen birçok film vardır.

Cici filmi ise Türk yapımı ve psikolojik alt yapısı olması nedeniyle dikkat çekmektedir. Film, birçoğumuz için sıradan bir çocukluk anısı diyebileceğimiz ancak bazılarımız için tüm hayatımızı etkileyecek bir anı üzerine kurulmuştur. O ‘anı’ hiç ummadığımız bir şekilde kelebek etkisi yaparak tüm ailenin bambaşka hayatlar yaşamasına neden oluyor.

Bilinçaltımıza attığımız, başkaları için önemsiz ya da sıradan görünen olaylar travmalara dönüşerek kimi zaman tüm hayatımızı etkiler ve kimlik arayışı sürecimizde ummadığımız anlarda habersizce ortaya çıkarak bize çelme takarlar. Biz onları unuttuğumuzu sanırız ama onlar bir yolunu bularak kendilerini bize hatırlatır.

Bireyler öncelikle onları bu duruma iten travmaları uyutma yoluna giderler. Uyutulan travmalar ise unutuldu zannedilir ancak zihnin her daim baş konuğu olup hayatımızı yönlendirirler. Ancak bir arkadaş sohbeti esnasında, rüyalarımızda, bir filmdeki replik ya da bir kitaptaki cümleyle sarsılıp uykusundan uyanabilirler. Ya da huzursuzluğumuzla baş edemeyip profesyonel bir yardım tercih ettiğimizde ise çeşitli tedavi yöntemleri yoluyla bir bir kendilerini ortaya çıkarırlar.

Başlangıçta sorunlarıyla yüzleşmeyi reddeden zihin bu durumla baş etmeye çalışır, bunu başaramadığında ise teslimiyet bayrağını çekmek zorunda kalır. İşte o kırılma noktasında travmalarıyla yüzleşme yolunu seçen birey için işler daha kolay gelir diye düşünüyorum.

Sorunlarımızla yüzleştiğimizde, zihnimizde gereksiz yer kaplayıp özümüzü bulma yolunda bizi olumsuz etkilediklerini kabul ettiğimizde ise onlardan kurtulmanın yollarını araştırmaya koyuluruz.

Kimisi bağımlılık yapan alkol, yatıştırıcılar, sigara, oyun gibi alternatiflere yönelir. Ancak bu yöntemler bizi sorunlarımızdan kurtarmak yerine yeni sorunlarla baş başa bırakırlar.

Kimisi antidepresan kullanımı yoluna gider ama bunun olumlu etkisi kişiden kişiye değişir. (Gözlemlerim doğrultusunda) Kimisi gerçekten sorunlarından bir nebze kurtulduğunu düşünürken kimisi ise uyuşuk bir hayata kucak açarak yaşam kalitesini en asgari düzeye indirir. Aşırı sakin olmak, gün boyu uyumak vb sonuçlar bilinç düzeyimizin kalitesini bozarak normal hayat aktivitelerimize odaklanmamızı zorlaştıracaklardır elbet.

Asıl üzerinde durmak istediğim konu ise bu alternatiflerin dışındaki “Ruhsal Sağıltım”tır. Burada da birçok yol çıkar önümüze.

Kimimiz bir psikolog yardımı alarak çeşitli terapi yollarıyla; bireysel-grupla konuşma terapileri, oyun, hipnoz, ışık, müzik tedavisi vb ile kişinin travmalarıyla yüzleşip onları aşma yoluna gider.

Kimimiz inancı her ne olursa olsun onun için yaşam kaynağı olan Yaratıcısına ve emirlerine tutunur. Onun isteklerini yerine getirip uhrevi bir terapi yolculuğuna çıkar, hayatı için çizdiği yolda çilenin onu olgunlaştıran itici bir güç olduğunu kabul edip travmalarını da kabullenir kimi zaman.

Kimimiz felsefeye yönelir ve felsefe sayesinde hayatının anlamını bulma yoluna gider. Felsefenin derinliklerine indikçe kendi içsel derinliklerine de inen birey, yaşadıklarını anlamlandırma yolunda büyük yol kat eder. Tüm bu anlamların toplamı ise özüyle tanışmasına ve onu kabul etmesine zemin hazırlar.

Kimimiz özümüzü bulmak için içsel yolculumuzun başlangıç yolu olarak Hindistan ya da Tibet’e gitmeyi tercih edebilir. Bu konuda “Tibet’te 7 Yıl” filmi ve Herman Hesse’nin “Siddhartha” kitabı önerilerim arasındadır.

Kimimiz rutin hayatını renklendirmek için çaba harcar. Çeşitli hobi alanlarına yönelerek potansiyellerini fark edip üretmenin keyfine varır (Annelerimizin dantel, örgü, temizlik vb yollarla kendilerini terapi etmeye çalıştıklarını görmezden gelemeyiz), farklı Sivil Toplum Kuruluşlarına katılıp kendini iyi hissettirecek etkinliklerde yer alır. Ve bunların ruhuna olumlu katkılar sağladığını hisseder.

Kimimiz ise günümüzde popüler bir konuma yerleşen ancak bazılarının kökleri uzak doğuya dayanan yöntemlere başvurur. Hiskologlar yardımıyla “Bilinç Altı Temizleme” yöntemlerine başvurur kimisi. Bazılarımız sorunlarının atalarından geldiğine inanarak “Aile dizimi” seanslarına katılır. Bazılarımız meditasyonun huzur veren mistik yolculuğuyla ya da bio enerji yöntemiyle çakralarını açma yoluna gider. Bazıları vücudumuzdaki meridyen noktalarına odaklanarak masaj yoluyla kendi kendini tedavi yoluna gider. EFT (Duygusal Özgürleşme Tekniği), Refleksoloji, Regresyon Terapisi, Biorezonans, NLP Teknikleri vb yöntemlerin listesi uzamaktadır. Bu konuya başka bir yazımda değinmek isterim.

Sonuç olarak yukarıda bahsettiğim her bir girişimin nedeni Freud’un deyimiyle “Baca Temizliği” yaparak geçmişin izlerinden kurtulmak ve normal bir hayat yaşayarak mutlu olmanın yollarını bulmaktır. Tüm bu yöntemler birer umut kaynağıdır bizler için ve farklı kişilerde olumlu sonuçlara da neden olabilir. Modern insanın tıkandığı noktalarda ruhunu temizleme ya da ruhunu gerçekten tanıma yollarına yönelmesi gayet normal geliyor bana. Ama bize hangi yöntem iyi gelir denemeden bilemeyiz.

Hayatı anlamlandırma serüveninizde tıkandığımız noktalarda acılarımıza sığınmayı seçiyoruzdur belki de...

Tam olarak neyi aradığımızı bilmemiz gerekir bu noktada. Kim bilir belki de yaşadığımız acılardan kaçmak yerine onlarla yaşamayı öğrenmek iyi gelecektir bize. Bu noktada ünlü yazar, şair, sanatçı, bilim insanı, psikolog, filozof vb kişilerin yaşam hikâyelerine baktığımızda onları onlar yapan, onları bize duyuran, onların bize yol gösterici eserlerinin temelinde yatan da baş etmeye çalıştıkları travmalar değil midir?

Acılardan kaçmak, acılarla yüzleşmek, acılardan kurtulmak ya da acılarla yaşamak... Hangisi bize iyi geliyorsa o yol özümüzü bulma yolundaki rotamızdır diye düşünüyorum. Yeter ki bu evrende sadece var olmak, yer kaplamak, mutsuz olmak ve başlarını mutsuz etmek yerine özümüzü bulup mutlu olalım ve çevremizdekileri de mutlu etmesek bile onları mutsuz kılmayalım.

Hangi yol ile olursa olsun gerçekten özümü bulmamız ve asıl benliğimizle tanışmamız dileğiyle...

Filmlerle, kitaplarla ve felsefeyle kalın...

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Sinema Yazıları
Platon'un Kamerası

Sinema 02 Temmuz 2024

Platon'un Kamerası