EL KADAR ET PARÇASI
Güneş alaca karanlığa kafa tuta tuta aydınlatıyordu yeryüzünü. Sabah serinliğinde köpeklerin uzun uzun havlamaları koyun, kuzu seslerine karışmış, tavuklar çoktan küllükte deşinir olmuştu. Yerliyayla'da obalılar için gün çoktan başlamıştı. Kimi inek sağmak için ahıra inmiş, kimi Güzelpınar'a suya gitmişti. Yamaçtan kaba kaba gelen çan ve tongurdak sesleri deli oğlanın kavalına ezgi olmuştu çoktan.
Bütün heybetiyle merdiven başına dikildi Akkız ana.
Ekmek kapısına çivi kesen pulluğu takmaya çalışan Eşref'e takıldı gözü.
"Tü tü tü, aynı bubası..." dedi içinden. "İşi ilin işine banzemiyo. Kırk bin kere maşalla!"
Orta boyu, tıknaz yapısı, hafif esmer benzi, tombul nasırlı elleri, yeşile çalan ela gözleri, siyah, kalın, gür bıyıkları, gül ağacı denilen parmağı iki üç santim kısa, kıvrak yürüyüşü ile otuz yaşını geçmişti Eşref. Kendi işinde gücünde, yardımsever, art niyetsiz, eli açık, hizmeti seven yağız bir delikanlıydı. Akraba, hısım, Obalı kim olursa olsun sever sayardı Eşref'i. Onu uzak olmayan akrabalarından birinin kızı Ceylan gelin ile evlendirdi Akkız Gadın. Gambak gözlü Ceylan ile siyah gür bıyıklı Eşref birbirlerine çok yakışırdı. Işıl ışıl yanan gamzeli yanakları, siyah uzun beliği ile ne yürekler yakmıştı kim bilir, nice yiğitlerin yüreğini yakmıştı.
Eşref ekiyor, biçiyor, çabalıyor, gecesini gündüzüne katıp helalinden ter akıtıyordu.
"Bıyıl birez nohut, mercimek, çekirdek ekecağam ana." dedi. "Hazireti Pirin immetiynen eccik kalkınırız ellaham."
Akkız ananın nefesi yeri göğü inletircesine derin çıktı. "Uy ben seğa gurban yavrım, Allah duttuğunu altın itsin."
Eşref, anasından aldığı hayır duayla mazot variline yöneldi. Bir elinde hortum, diğer elinde bidon.
Hortumun bir ucunu varile daldırdı. Öbür ucunu ağzına alıp çekti. Nefesi yetmemiş olacak ki, bir daha denedi. Bu sefer Topal hocanın nefesinden daha derin çekince, bir avuç kadar mazot yuttu. Öğülcüdü. Yüzü, gözü kızardı. Belli belirsiz biçimde cık cık çekti.
"Gız ana, sarı inek soğuluyo ellaham, bi gaşık sütü zor sağıvirdim." diye diye ahırdan çıkan Ceylan gelin acele becele bir sofra kurdu.
Eşref, Akkız ana, Ceylan yavan yaşık Allah ne verdiyse kapıştırdılar.
Eşref, Sarıbayır'a nohut yeri sürmeye gitti. Akkız ana, evin böğründe yayık yaymaya başladı. Ceylan gelin bir teşt hamur yoğurdu.
Akşama sığır çobanı gezeği vardı. Taze bazlama yanına ne bişirsem dedi, Ceylan gelin. Zıkkım yiyesice iki demlik çay içiyo. Az buzunan da doymaz ki.
Eşref, tarlayı sürmüş köye doğru gelirken Güzelpınar'ın çay taşından örülmüş oluğuna yaslanmış uyuklayan Gambır Osman'a denk geldi.
- Selamın aleyküm Osman emmi.
- Ve aleyküm selam yiğenim.
- Nirden geliyon yiğenim. Pulluğa da çivi kestirmişsin ellaam.
- Sarıpunerden geliyon Osman emmi. Eccik nohot yiri surüvirdim.
- Eyi yiğenim eyi, emağan zayoluvirmesin.
Havadan, sudan yağmurdan yaştan konuştular.
Konuşmayı pek sevmediği halde, duruşu, oturuşu, düşünüşü ile etkili bir tavrı olan Gambır Osman bir tütün sardı. Yeğeninin askerden getirdiği Sivas işi ağızlığına adam akıllı yerleştirdi. Muhtar çakmağını çakar çakmaz bir öksürük tuttu ki, sormayın, soluğu tepeden almaya başladı.
- Eşref yiğenim, bı yıl mıktarlık siçimi var. Obıya eyi bir mıktar ilazım. Halin vaktin yirinde çok şükür. Seni köye mıktar idivirek.
- Bilmem ki, Osman emmi. Oy viriller mi din.
- Niye virmesinler yiğenim. Kötü Ahmed'e virdikten sora...
Kalktılar, Eşref moturu çalıştırmak için kontağa bastı.
"Har har har!"
- Yav Osman emmi, iki de bi çalışmıyo hınzır. Bi dağişdiremedim geddi.
- Yiğenim, bı yıl çok ektin maşallah. Allah virirse eyi bi motur alın helbet.
İtip gakarak çalıştırdı moturu Eşref. Gambır Osman, çamurluğa yerleşti. Yumaklı düzü aşıp köye doğru hareket ettiler. Gambır Osman, birini söndürmeden öbürünü yaktı.
- Buyur Osman emmi, Ceylan gelin teze bazlama bişirdi. Agam canıçun Allah ne verdiyse, bi çay içek.
Akkız ana, yayığı yaymış, Güzelpınar'da yağı yumuş, damın gölgesine sırtını vermiş, taşı üstüne taş diziyor, sonra bozup tek çift sayıyordu.
- "Selamın aleyküm Aggız gadın." dedi, Gambır Osman o değilden. "Ni yapıyon, nassın?"
- Aleyküm selam Osman ağa, hoş sefa geldin. Güllü ni yapıyo, nası gı?
"Haste!" dedi Gambır Osman, bi türlü eyileşemedi, kör olmıyasıca.
Derin bir iç geçirdi. "Beş gızı böyüddüm, yitişdirdim, biri obıya nasip oluvirmedi. İkisi Başıbozuğa, ikisi Yuzbire, biri Tozana gelin gidivirdi. Bi gaşık su virecek kimsem galıvirmedi." diye düşündü. Tabakasından çıkardığı kağıda tütünü doldurup sarması on saniye sürmedi. Bir nefes çekişiyle sarmayı yarıya kadar indirdi, öksürdü, ciğerinden sıçrayan kelpe sağa sola dağıldı.
O ara Ceylan gelin sedire boydan boya bir gater bazlamayı sermiş, çayı demlemiş, tereyağını, pekmezi, peyniri yer sofrasına dizmişti.
Haydi buyurun Osman emmi dedi, yavan yaşık dimeden iki lokma yiyek.
Akkız ana, "vay anam vay" diyerek zor kalktı oturduğu yerden. Gambır Osman'ı ise iki elinden tutarak güç ayaklandırdı gambak gözlü Ceylan ile siyah, kalın, gür bıyıklı Eşref.
"Yaşlandık Aggıız gadın yaşlandık, ehtiyarlık başa bela oluvirdi."
Eşref, bir muhtarlığı düşünmeye başladı, bir motoru değiştirmeyi.
"Mıkdar olursam" dedi, "yıkık da yapmam ilazım, sora amiri memuru neriye otutdurrum.".
Sessizliği Gambır Osman bozdu.
- Ceylan eyi gelin Aggız gadın. Ağzıyın içine bakıyo, tü tü kırk bin kere maşallah.
Akkız kadının lokmalar boğazına dizildi. Bardak eline yapıştı edata. Gözleri karardı sanki, elini havaya açıp, belli belirsiz biçimde, "Eyi olmasına eyi de Osman ağa, el gadar et parçası oluvirmedi. Ocağamız guruyacak."
Ceylan gelin kulak misafiri oldu konuşulanlara. Daraldı. Kapıya çıkıp, "Ey goca rabbim, ya el gadar et parçası vir, ha da canımı alıvir." diye yakardı.
- Aggız kadın, eskerde bi subayım varıdı. Bebeleri olmuyomuş. Emir iriyim ya, konuşulanları duydum. Toktura gittiler gittiler geldiler. Sora ekizleri oldu. Ceylan da gitse bi toktura.
- Osman ağa, Cennet gadın gaç kere baktı. Gısır bu didi, çocuğu olmazımış.
Eşref burnunun ucuna kadar terledi. Sofrada bir iki cüldelendiyse de içi kan ağlamaya başladı. Ceylan gelinle göz göze geldiler.
Gambır Osman, muhtarlık meselesini açtı.
- Başıma iş açıvirme gambır. Eşşağan aklına karpız gabığı düşürüvirme gı. Hatiplerin Sülümannan, Kötü Ağmede düşman idivirme. Hemi ıray mı viriller gı?
- Viriller Akkız Gadın viriller. Niye virmesinner gı? İmirüseyinoğulları obanın yarısı be! Şindi diyecağan ki inek almıyo bızağa varmıyo. Aşşağası sakal yokarısı bıyık. Gocağarı olüvirmedi ya gı. Ocağana oturuvirrim.
Gambır Osman obanın akıl hocasıydı. Muhtarlıkta taraf olduğu aday seçimi kazanırdı. Babaları öldükten sonra birbirine düşen eltiler yüzünden kel Ali'nin bağına dönen hane halkını ayırır, hak yemez, kardeşi bile olsa doğruluktan ayrılmazdı. Sözü kanun gibiydi. Ağzından hak kelamı düşmezdi. Niza, kavga, döğüş edeni sus kes eder, bir türlü ortalığı sakinleştirirdi.
Gambır Osman kalktı obada Gocağarı diye ünlenen Cennet ebenin yıkığa vardı.
- Gocağarı, Gocağarı nirdesin gı?
Üç dört basamaklı merdiveni zor çıkan Gambır Osman sekiye çömeldi. Bir tütün daha sardı. Soluğu toparlayınca lafı açtı.
- Gocağarı gı, eyice gocadın gaylı. Sekiden aşşağa inivirmiyon. İmirüseyinoğulları dağalıvirdi. Çukur Ali got atıviriyo, Deli Meğmed başına buyruk, Aşık öldü mü, sağ mı belli dağal. Sarı Veli guduz kopek gimi deşiniyo. Hasimlerin bebe, Hatıplardan çıkıvirmiyo. Bi çomçe dutuvir gı...
- Diyivir hele Gambır, ağzındakı paklayı çıkarıvir hele gı.
- Mıkdarlık siçimi geliviriyo ayı. Kotü Ağmed ağarsen dokusan kırk pare idivirmiyo. Eşirefi Mıkdar idivirek.
Cennet ebe daldı gitti. Bir ara, bir zamanlar gücü, kudreti ile kazaya kafa tutan emmisi oğlu Satılmış ağam dedi. Bir ara, çekme değneği eline alınca değme babayiğitleri yere seren erini düşündü. Sonra adaşı Akkız Gadın'a hayıflandı. Bir ara büyü gibi küçücük gözlerinden Eşref ile Ceylan gelin sel oldu aktı.
- Ot kökün üstüne çöp kökün üstüne Gambır, galdır galdır yit kökün üstüne. Eyi didin eyi, emmim uşağa olüvirmedi gı! Hele bi çomçe dutuvirelim.
Sığırın önüne giden Kel Fadime gayri ihtiyari Cennet ebenin sekide buldu kendini. Az sonra "Sefa geldin dos bağının bülbülü" diye diye merdiven çıkan Aşık Arif, tüm huysuzluğu ile Sarı Veli, kaşı, gözü şıkırdak oynayan Çukur Ali de gelince kare tamamlandı.
Cennet ebe, "Bı yıl Mıkdarlığı alıvirelim uşaklar. İmirüseyinoğolları gendi gotüne gendi kazzık çakıvirmesin. Eşiref mıkdar oluvirsin. Yiter kelağaz. Oluvirmedik ya gı." deyince Aşık Arif söyledi, Çukur Ali kalktı iki döndü. Kel Fadime keyiflendi.
Ayaklanıp Akkız ananın yıkığa doğru yürümeye başladılar. Ceylan gelin kendini parçaladı. Akkız ana, göreğapı aldı. Eşref iki tavuk kesti. Helkeyle gelen oba şarabını taslayan Emirhüseyinoğulları bir kısır cem yaptılar. Güldüler, eğlendiler, silahlar atıldı. Deyişler söylendi, dualar edildi, manihülle yaptılar. Oyları saydılar, olmadı bir daha saydılar, olmadı bir daha...
Akkız ana razı olmasa da Eşref aday oldu muhtarlığa.
Kötü Ahmet, Eşref'in aday olduğunu duyunca uyuyamaz oldu. Gecesi gündüzüne karıştı. Ulan Gambır dedi şindi sıçıvirdin ağzıma. Hatıpların Süleyman'ın görev verdiği Atterlerin bebe Gambır Osman'ın yanından ayrılmaz oldu. Oba iki yarga olmuş, yarış hiç olmadığı kadar kızışmıştı.
- Eşref duydum ki, mıktar olacağmışşın. Mıktarlığı golay mı sanıyon yiğenim. Bak ben dört oğlanla zor idare idiyom. Kimin yok, kimsen yok. Hemi ne variyetin var ki, mıkdar olacağan.
Eşref'in kafasına balyoz gibi indi bu sözler. Ulan Gambır dedi, nirden çıktın garşıma.
Çok ektim dedi sonra. Buğday, arpa. Aha nohot, mercimek, çiçek yirlerini de sürdüm. Allah virirse moturu değiştiririm. Karaltıda dikivirrim.
Birden içi yandı. Anasının lafları geldi aklına. Ceylan dedi, Ceylan'ım.
Yerliyayla köyünde fısır fısır yapılan dedikodular muhtarlık seçiminden bir yıl kadar önce alıp başını gitmişti. Laf taşıyanlar, iki yüzlüler, dalgacılar, seyirlik peşinde koşanlar...
- Yoğ anam, daha bebe gı, bebiye ıray mı atılır?
- Başımıza daş yağavirecek kelaaz.
- Yav Ağmed ağa, habarın ossun, Eşiref yiter diyiviriyo gardaşık.
- Irayım sağa Eşiref, hele Kalmışlıyı hirk idivir.
- Kimi yok kimsesi yok gı, gotünden geleni mi var bacım.
- Ağmed ağa, ırayım sağa didim. Elleme irezil oluvirsin bebe!
- İmirüseyinoğulları toplanıvirmiş, Gocağarı çomçe dutuvirmiş. Yav ilkin Sülüman'ı yirim diyiviriyomuş. Cibi pare gorüvirdi ya, şımarivirdi it oğlu it.
- Gambır!
Eşref bir yola çıkmıştı bir kere. Vaz geçmeyi kalleşlik saydı. Hasat da iyi olunca, moturu değiştirdi. Elini, avucunu toplayınca da bir karaltı dikmeye karar verdi.
Delikanlı adamdı Eşref. Önünde duran olmazdı. Çalışkandı. Hatır gönül sayar, kemiğini kimseye kemirtmezdi. Üstüne geleni hırpalar, anası olmasa belki işi çok ileri bile götürebilirdi.
"El mi yaman bey mi?" deyince Emirhüseyinoğulları toparlandı. Dip dedesinin oğullarından Çukur Ali, eline bir karaçav alıp okulun önüne dikildi. Kötü Ahmet' in tapulu malı gibi gördüğü muhtarlığı büyük farkla kazandı.
Köy, düzene girdi girmesine de, öz eniştesinin, "Çoluğun yok, çocuğun yok. Senin malın da bağa galacak." lafına çok içerledi. Günlerce ekmek, aş yemedi. Uyumadı. Ceylan'da çok perişan oldu. Çok yoruldu, çok üzüldü.
Akkız ana, "Irahmatlık babası olacağdı da, o dürzü gonuşacağdı ha!" dedi durdu.
Ceylan yüreği kan ağlaya ağlaya oturakaldı oturduğu yerde.
- Bu oğlanı everivirek Akkız Gadın. Ceylan gelin evde o tarlada. Şinniğin oluvirsin. Artığını yiyivirsin. Böyük inişte bek ağar gonuşuvirdi. Sato ağanın yıkığa el gadar et parçası gonuvirsin gı.
- Ocağan kör galıvirecek Akkız bacı. Hemi aslan gimi babayiğit maşalla. Bi it iki deriyi sürükleyivirir.
- Yaşını yakana mı dikivirdin Akkız? Muradını alıvir.
Eşref, hiç konuşmadı. Ceylan gelin sustu. Akkız Gadın biçare dolandı durdu avluda. Birbirlerinin gözlerine gülenler birbirlerinden gözlerini kaçırdılar. Büyük enişte, Kötü Ahmet, Hatiplerin Süleyman çoktan ellerini avuşturmaya başlamıştı bile.
- Getirivir Eşiref. Getirivir gurban oluvurdiğim.
Başıbozuk'tan Aklı Evvel'in bir gözü şaşı, dul kızına dünür gittiler. Eşref, baba olacağı günü bekledi durdu. Bir ay, iki ay, beş ay!
Akkız ana, yeni gelini aldı Cennet gadına götürdü.
- Ocağana düştüm Cenneeet. Hele bi de buna bakıvir.
Cennet gadın, obanın ebesiydi. Ne bebeler doğurtmuş, taktiri ilahi ne gelinleri azrailin elinden almıştı.
- Oy gadersiz Akkız oy... Oy yiğit Eşirefim oy... Vay başıma gelenlere, oy başıma gelenlere oy!
Akkız ananın gözleri fal taşı gibi açıldı. Eşref'i düşündü. Ceylan'ım dedi, ırahmatlık gocasına bir fatiha okudu.
- Gız Akkız, ters bu ters. Gara daş doğurur, bu doğurmaz.
Ceylan gelinin ışığı söndü. Obanın ışıkları söndü.