Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Dile Gelemeyen Dil

Hacettepe Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı İsmail Çiçek

Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 09 Ekim 2022 16:30 - Okunma sayısı: 879

Dile Gelemeyen Dil

Dile Gelemeyen Dil

Bergson’a göre dil, gerçek dünyanın adlandırılmasında bir engel teşkil eder. Ona göre kavramlar, şeylerin özel yanlarını dışarıda bırakmakla onların üstüne ne opak ne saydam olan bir perde örter. Descartes ise “Felsefenin İlkeleri” adlı eserinde hükümlerimizde hataya düşmenin sebeplerini sıralarken dilden kaynaklanan bir hata üzerinde durur. (Altınörs : 42). 20. yüzyılın başlarında Viyana Çevresi adıyla tanınan bir grup mantıkçı, kavram-idea-dil üçlüsünün ilişkisi üzerine dil felsefesi tarihi boyunca ortaya atılan pek çok fikrin metafiziğe dayandığını ve bunun da dilin doğasını açıklamada yetersiz kaldığını savundu. Bu probleme sundukları çözüm ise Leibniz’in ideal dili olan matematiksel sembolizasyonla ilişkilendirilebilir. Leibniz’in amacı kavram-dil-idea üçlü bağlantısında hataya düşme olasılığını en aza indirecek bir düşünceler kalkülü (düşünceler alfabesi ya da sembolizasyonu) icat etmekti. Bu kalkül sayesinde muhakeme artık bir cebirsel hesaptan; hata ise bir işlem yanlışından ibaret olacaktı. (Altınörs : 62). Hobbes ise muhakeme etmenin hesap yapmakla aynı şey olduğunu ileri sürerek Leibniz’e destek çıkar. (Altınörs : 56).

  1. Yüzyıla hakim pozitivist düşüncenin bir ürünü olan başta analitik felsefenin ve dil felsefesi düşünce tarihi boyunca fikir adamlarının fark edemediği bir nokta belki de: İnsanın dil üzerine diliyle düşünmesidir. Dil felsefesi işte bu noktada tıkanmaktadır. Bu fikri felsefenin temel özelliklerinden biri olan “Refleksif”liğe benzetebiliriz. Bu kavram; düşünülen şey üzerine düşünmektir ki bu da yine düşüncenin kendisi ile gerçekleşir. Burada bir paradoks vardır ya da çıkmak bir sokak. İşte bu bakış açısı sebebiyle dil, Bergson’un ifade ettiği gibi bir engel teşkil eder hatta engelin kendisidir. Bu mevcut durum kanımca dilin özünü oluşturur. Yani insanoğlu, dilin üzerine diliyle düşünür. Oysa Antik Yunan’dan analitik felsefe dönemine kadar yapılan nice dil felsefesi tartışmalarının cevabı bu kadar basit olmasa gerek. Bu denklemi bir örnekle tasvir edecek olursak dil, ringte kendisiyle maç yapan bir boksördür. Ne kazanır ne kaybeder çünkü rakibi kendisidir.

Yukarıda ifade edildiği üzere insan, dili çeşitli sebeplerden dolayı dünyadaki her türlü şeyi kusursuz ifade edebilmek için dillendiremiyorsa çözüm Analitik filozofların ve Leibniz’in öne sürdüğü gibi kusursuz ama asla konuşulmayacak suni bir dil üretmekte mi yatmakta yoksa kusurlu dili kusurlu insan ile yaşatmaya devam ettirmek mi? Ben oyumu analitik felsefeden yana kullanıyorum.

Analitik filozof Avusturyalı Moritz Schlick’in 1932’de söylediği şu sözle dili dillendirecek olanın analitik felsefe olduğu yönündeki savımızı açıklayalım. “Tüm felsefi problemlerin yazgısı budur: Bazıları hatalı olduğu ve dilin yanlış anlaşılmasından kaynaklandığı için yok olacak ya da kılık değiştirmiş sıradan bilimsel sorular oldukları kanıtlanacak.” (Andrew : 103) Buradan dilin kusurlu olduğu çıkarımının yapılması ne kadar doğrudur? Belki de kusurlu olan insanın kendisidir? Eğer ki dil kusurluysa var olan dünya bizim kusurlu dilimizin de bir ürünü değil midir? Zaten Hamann ve Herder’e göre dil, insani olan her şeyin ifade biçimidir. (Andrew : 104). Ya da Wittgenstein’ın deyimiyle “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır!”. O halde analitik felsefenin öne sürdüğü fikir kanımca doğrudur. Düşünce ise dilden daha az kusurludur çünkü dil, düşüncenin bir nevi çeviri halidir ve dünya da dilin çevirisidir. Burada yapılan gönderme göstergelerarası çeviri işlemidir.

Özet olarak şunu söyleyebiliriz ki dil, kusursuz bir şekilde insan tarafından tam anlamıyla dillendirilemez fakat analitik felsefe bunu bir cebirsel sürece dökebilir. Çünkü dil her şeyi tam olarak nitelendiremez ve hatta Nietzsche bu dil-düşünce ilişkisini şu şekilde tasvir ediyor: Dil ve düşünce kişinin kendisini aldatmasının başlıca vasıtalarıdır. Onun bu radikal fikrine göre dil tamamen bir yalan fonksiyonu icra eder yani gerçek farklılıkları inkar ederken sahte benzerlikleri de icat eder. (Donald : 204). Bu söz bu makalenin temel sorununu dile getirmekte ve çözüm olarak da dilin bir yansıması olan dünyanın analitik felsefe ile çözülebileceğini savunur.

Referanslar;

  • Altınörs, Atakan. Dil Felsefesi Tartışmaları Platon’dan Chomsky’e. İstanbul. Bilge Kültür-Sanat Yayınları. 2020.
  • Bowie, Andrew. Alman Felsefesine Giriş. Çev. Bilhan Gözcü. İstanbul. Say Yayınları. 2022.
  • Palmer, Donald. Batı Felsefesi Tarihi. Çev. Halil İbrahim Çeşme. İstanbul. Ketebe Yayınları. 2022.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Fikir Yazıları Yazıları