Nilifer Bakır
Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 25 Aralık 2021 19:16 - Okunma sayısı: 691
BEYAZ GÖMLEK
Ölümcül virüsün bütün dünyayı sardığı o günlerdi. Bütün insanların korku içinde yaşadığı ve evlerinde sıkılıp bunaldığı zamanlardı. Doğayla iç içe olan iki katlı binanın üst katında oturuyorlardı. Binanın etrafı yeşilliklerle kaplıydı. Bina sakinleri olarak çok sıkılıp bunaldıkları zaman oturmak için gittikleri bahçedeki kamelya kurtarıcıları olmuştu.
Nilgün ve eşi Yusuf binanın üst katında oturuyordu. Karşı dairelerinde oturan komşuları Şadiye teyze ve Ali amcayla da çok iyi anlaşıyorlardı.
Nilgün ve eşi evden çıkıp biraz nefes almak için bahçeye inerken karşı komşuları Şadiye teyzeye ve Ali amcaya da seslenip bahçeye gelmelerini biraz sohbet etmek istediklerini söylediler. Onlarla sohbet etmeyi çok seviyorlardı. Her biri yaşayan değer niteliğindeydi.
Bahçedeki çardakta maskeli ve mesafeli bir şekilde oturarak dost sohbetlerinin özlemini bir nebze olsa da gidermeye çalışıyorlardı.
Komşuları Ali Bey ve Şadiye Hanım 50 yıllık evli bir çiftti. Bir öğretmen maaşıyla üç çocuk büyütüp okutmuşlardı. Yaşları yetmişi aşmış olsa da içlerindeki yaşama sevinci hiç yok olmamıştı. Hoşgörü, sevgi ve saygıyla yaşamlarını sürdürüyorlardı. Bahçedeki çardağa gelip komşularına selam verip oturdular. Şadiye Hanım kamelyanın bankına otururken saçlarından aşağıya kaymış olan, kahve rengi iri çiçekli baş örtüsünü eliyle düzeltti. Yaşamın yüzüne yansıttığı birkaç çizgili yüz hatlarıyla masanın karşısında oturan komşusu Nilgün'e ve eşine gülümsedi.
-Nasılsınız Şadiye teyze? Diye sordu Nilgün.
-İyi sayılırız kızım. Yalnız bu yasaklı günlerde bir yere gidememek biraz canımızı sıkıyor. Ama geçecek elbet bu günler. Bu da insanlığın bir sınavı herhalde. Artık ne kadar ders alırsak bu olanlardan bakacağız zaman gösterecek her şeyi.
-Bir şey alınacaksa biz markete gittiğimizde söyleyin ne gerekiyorsa biz alırız. Dedi Yusuf.
-Sağ ol oğlum. Bizim çocuklarda hep soruyorlar.
Şadiye hanım büyük oğlu Mehmet'in sürekli telefonla kendilerini aradığını bir şeye ihtiyaçları olup olmadığını sorduğunu anlatırdı komşusu Nilgün'e. Aralarında yaş farkı çok olsa da çok severlerdi birbirlerini.
-Ama biz çekiniyoruz yavrum bir şey isteyemiyoruz çocuklardan. Diye anlatmasına devam etti Şadiye Hanım.
-Geçen gün peynirimiz bitmişti çekine çekine söyledim Mehmet'e, sağ olsun oğlum iki poşet dolusu alışveriş yapmış. Her şey almış getirmiş bize diye anlatır, yetiştirdiği evladıyla gurur duyardı.
-Alacak tabi ki Şadiye teyzeciğim dedi Nilgün. Ne olacak sanki birkaç parça bir şey almışsa, siz de onları büyütürken ne zorluklar yaşadınız kim bilir.?
-Ah sorma yavrum hem de ne sıkıntılarla ne zorluklarla büyüttük üç çocuğumuzu da.
Hiç unutmam! Diye anlatmaya devam etti Şadiye Hanım.
-Görümcemlerin durumu çok iyiydi. Fındık bahçeleri vardı. Yazın okullar kapandığında, tatilde çocuklarla birlikte onlara giderdik. Biraz kalırdık gitmişken. Çocuklara da bana da iyi gelirdi değişiklik.
Sonradan Ali amcanın öğretmenlik yaptığı köye oturduğumuz lojmana geri dönerdik.
- Biz evimize, köyümüze döneceğimiz zaman hiç unutmam, görümcem çocuklar yesin diye bize biraz fındık vermişti. O fındıkları da beyaz bir gömleğin içine sarıp vermişti bana. Beyaz gömleği görünce aklıma Mehmet geldi. O güz ortaokula başlayacaktı oğlum. Beyaz gömleğe ihtiyacı vardı. Bizde henüz alamamıştık gömleğini. Evimize geldiğimizde fındıkları başka kabın içine boşaltıp beyaz gömleği bir güzel yıkadım, kuruttum kömürlü ütüyle ütüleyip kaldırdım. Ay başı geldiğinde Ali amcan maaşını alınca bir gömlek daha aldı. O yıl Mehmet o iki gömlekle birinci sınıfı bitirdi. Yani biz hiçbir şeyi atmaz her şeyin değerini bilirdik yavrum. Öyle olmasaydık biz nasıl üç çocuk okutacaktık. Şimdi bakıyorum da bazılarının durumu iyi. Evleri, arabaları var kimseye muhtaç değiller ama mutlu da değiller. Mehmet'im gemi mühendisi oldu paraya para demiyor şimdi. O günlerde şartlarımız çok zordu, kolaylıkla okutmadık onları. Ama anne baba olarak elimizden geldiğince iyi yetiştirmeye çalıştık çocuklarımızı. Bu bakımdan vicdanımız çok rahat.
Ali bey oturduğu çardağın bankından kalkarak söze girdi.
-Anne ve babalar çocuklarına bakar büyütür her şeyinden fedakârlık yapar, ama bazı evlatlar var ki annelerini ve babalarını hiçbir yere sığdıramaz. Yaşarken bunlara çok şahit olduk ne yazık ki dedi.
-Hoşgörü ve sevgiyle yetiştirilen hiçbir çocuk anne ve babasına sırtını dönmez Ali amcacım dedi Nilgün. Çocukların davranışlarından ebeveynlerde kendilerini sorgulamalı biraz.
- Haklısın kızım çocuklar çoğu davranışlarını ailelerinden öğreniyor. Çünkü her şeyin temeli ailede atılıyor, dedi Şadiye Hanım.
Kısa bir süreliğine de olsa bahçede oturarak sohbet edip biraz rahatlamışlardı. Virüsün yaydığı korku dolu günlerden sıkılmışlardı artık. Yasaklı günlerin bir an önce bitmesini, korona virüsünün ortadan kalkmasını dört gözle bekliyorlardı.
Nilifer Bakır.
01 Kasım 2024 14:01
07 Kasım 2024 20:34
01 Kasım 2024 14:27
12 Kasım 2024 20:27
03 Kasım 2024 21:01
05 Kasım 2024 20:23
09 Kasım 2024 12:57
01 Kasım 2024 21:43
20 Kasım 2024 20:01
03 Kasım 2024 20:23