Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Dç. Dr. Hasan Özder ile Küreselleşme ve Eğitim üzerine söyleşi

HASAN GÜNEŞ

Kategori: Eğitim Bilimleri - Tarih: 10 Kasım 2021 20:08 - Okunma sayısı: 1.099

Dç. Dr. Hasan Özder ile Küreselleşme ve Eğitim üzerine söyleşi

Dç. Dr. Hasan Özder ile Küreselleşme ve Eğitim üzerine söyleşi
Hasan Güneş :Son yıllarda ekonomik ve toplumsal anlamda yaşanan olumsuzluklar küreselleşmenin sizce iflası mıdır?
Dç. Dr. Hasan Özder :Küreselleşmenin iflası değil de yoksulun daha yoksul zengin ise daha zengin olması yönünde yorumlayabiliriz. Zaten küreselleşmenin temel amacı da budur. Bu nedenle küreselleşmenin başarılı bir biçimde yoluna devam ettiğini söylemek mümkün. Küreselleşme daha çok sosyal yaşamımıza girerek bize güzel görünerek ekonomik faaliyetlerimizi kendi çıkarları doğrultusunda düzenlememizi sağlıyor. Bugün İnternet ve TV ile bunu gayet rahat başarmaktadır.

Hasan Güneş : Küreselleşmenin Türkiye ve KKTC özelinde eğitim programlarının yansımaları neler olmuş, anılan ülkelerde yarattığı olumsuzluklar neler olmuştur?
Dç. Dr. Hasan Özder: Eğitim programlarının en çok eğitim durumları öğesi küreselleşmeden etkilenmiştir. Küreselleşmenin en önemli özelliği herhangi bir konuyu süslü ve parlak kavramlarla sunmasıdır. Bugün eğitim durumlarının düzenlenmesi için önerilen yapılandırmacılık, çoklu zeka vb kavramlar en iyi örneklerdir. Gerek Türkiye’de gerekse KKTC’de bu kavramlara çok önem verilmekte. Yeni bir şey bulmuşuz gibi. Oysaki eğitimin hedef kısımlarına dokunmuyoruz. Bir başka deyişle eğitimin ideolojik boyutunu ele almıyoruz. Bir de aslında şöyle bir sorun var: geliştirilen programlar öğretmenler tarafından aynen uygulanmakta mıdır? Yani öğretim programına bağlılık ne derece gerçekleştirilmektedir. Sadece taslak üzerinde eğitim durumlarının yapılandırmacılık veya çoklu zekaya göre düzenlemesi yeterli midir?

Diğer yandan, TIMMS ve PISA sınavlarını da küreselleşme bağlamında değerlendirmemiz gerekir. Bu sınavları ölçüt olarak kabul etmek ne kadar doğru? Bizim ihtiyaçlarımız doğrultusunda yapılan sınavlar olup olmadığı tartışılmalıdır. Oysa bu tür sınavların eğitim sistemlerinin başarısını ölçmek için uygun sınavlar olup olmadığı ve aynı zamanda bu sınavların neyi ölçtüğü tartışılan bir konudur. Sınavları destekleyenler olduğu gibi eleştirenler de vardır. Birçok eğitimci, eğitim sisteminin başarısının uluslararası sınavlarla değerlendirilmesine karşı çıkmaktadır. Uluslararası sınavlara endeksli bir eğitim sisteminde yapılan öğretim de elbette bu sınavlardaki başarıyı arttırmak için olacaktır. Sınıf içinde öğretmen bu kaygı ile ders işleyecek. Oysaki, eğitim programlarının ülke gerçeklerine dayalı olması gerekir. Ancak başarı dıştan dayatılan sınavlardaki performans olunca okullarda çocuklara öğretilenler ülke gerçeklerinden belki de çok uzakta uluslararası sınavlarda gerekli olan bilgilerdir. Bu da eğitim yoluyla yabancılaşmayı sağlamaktadır. Zaten, neo-liberal eğitim politikalarına göre, öğrencilerin ihtiyaçlarından çok öğrencilerin performansları ve bu bağlamda okulun öğrenci için yaptıkları değil de öğrencinin okul için yaptıkları önemlidir. Yerel programların uygulanması ve farklı kültürlerdeki bireylerin bu tip sınavlarla karşılaştırılmaması önemlidir. Öğrencilerin kendi ülke kültürlerini kavramaları ve kendi çevresinde olup bitenleri öğrenmesi onun en temel ihtiyacı olarak görülmelidir.

Hasan Güneş: Küreselleşme özellikle yükseköğretimin amaç, insan ve yapı boyutunu nasıl etkilemiştir?
Dç. Dr. Hasan Özder :Küreselleşme yükseköğretim sistemine iki önemli kavram getirmiştir. Biri akademik kapitalizm diğeri de uluslararasılaşmadır. Bu iki kavram bir birini destekler niteliktedir. Üniversitelerin ticarethaneye dönüşmesi ve buna bağlı olarak öğrencilerin müşteri olarak görülmesi yüksek öğretimde büyük bir piyasanın doğmasını sağlamıştır. Üniversiteleri sıralamak için kurulan çeşitli indeksler de bu piyasanın bir parçasıdır; ve bu sıraya girmek için uygun görülen yayınları yapmak akademisyenler için zorunlu olmuştur. Burada esas amaç akademisyenlerin yüksek miktarda paralar ödemesi ve yayın yapmasıdır. Bu sayede uluslararası yayınevleri de zengin olmaktadır. Yapılan yayınlar zaten ülke gerçeklerinden uzak ve ayrıca kimse tarafından da okunmuyor. Üniversiteler bu yayınlar sayesinde belirli sıralamalarda yer almakta ve bunu uluslararası bir kimlik kazanma bağlamında reklamlarını yapmaktadırlar. Oysa ülke gerçeklerine sorun üretemeyen ve aynı zamanda yetiştirdiği bireylerin istihdam sorunlarını çözemeyen bir üniversiteler çöplüğü ile karşı karşıyayız. Eğitim ile istihdam arasındaki ilişki ve buna bağlı olarak bireylerin eğitim yolu ile beklentilerini ele almak gerekir. Bugün eğitim ile istihdamın paralel olduğunu söylemek mümkün değil. Gerek KKTC gerekse Türkiye’de öğrencilerin uzun yıllar aldıkları ile eğitim ile meslek hayatlarının uyumlu olduğu söylenemez. Bunun en önemli nedeni eğitim programlarının ülke ihtiyaç ve gerçeklerine göre geliştirilmemiş olmasıdır. Oysaki, bireyin hem yaşamında ihtiyaç duyduğu hem de meslek yaşamında ihtiyaç duyduğu davranışları kazanması onun hayatta daha mutlu ve üretken olmasını sağlar. Bugün üniversitelerimizde bir çok bölüm kapanma aşamasındadır. Üniversite sıralamalarında ve akademisyen sıralamalarında dünya çapında bir başarımız olmasına rağmen bugün yaşadığımız covid-19 salgınına ilişkin çok büyük bir başarımız yok. Diğer yandan Küba’nın yükseköğretim sistemi uluslararası alanda bir sıralamada yer almamasına rağmen tıp alanında oldukça başarılı.

Hasan Güneş :Küreselleşme yabancılaşma bağlamında kültüre ne gibi etkileri olmuştur?
Dç. Dr. Hasan Özder :Küreselleşme insanların yaşam biçimini değiştirmektedir. Buradaki amaç tüketim toplumu yaratmak ve aynı zamanda bu tüketimle bireyin kendi çok önemli olarak algılamasını sağlamaktır. Birey kendi kültürünün dışında bir yaşamı daha çok önemser, özellikle gelişmekte olan ülke insanlarında bu daha yayındır. Bugün popüler kültür İnternet ve TV sayesinde hızla yayılabilmektedir. Popüler kültürün en önemli iki ayağı vardır: biri ‘uluslararası markalar’ diğeri de ‘dil’dir. Birey kullandığı markalar ve çok iyi bilmediği yabancı bir dil ile kendine bir statü geliştirmektedir. Bunu da sosyal medya yolu ile yapmaktadır. Bu statüyü küreselleşme sayesinde elde etmekte ancak diğer taraftan da küresel sermaye için uygun bir tüketici olmaktadır. Burada sormamız gereken en önemli soru şudur: neden birey kendi kültüründen uzaklaşıp popüler kültürü benimseme eğilimine girmek istemektedir? Ciddi boyutta psikolojik ve aynı zamanda siyasi analizlerin yapılması gerekir.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Eğitim Bilimleri Yazıları