Sabiha AYDIN
Kategori: Yaşam Bilimleri - Tarih: 16 Nisan 2021 19:28 - Okunma sayısı: 1.758
YEŞİLAY ÇADIRI
Bir ilkbahar mevsimiydi. Mart ayına henüz yeni girmiştik. Kış mevsimi ne kadar da çabuk geçmişti. Tıpkı bir iskelet gibi görünen ağaçlar şimdi nasıl da şenlenmişler, rengarenk çiçeklere bürünmüşlerdi. Hele de kuşların o cıvıltısı yok mu, beni benden alıyordu. Sanki bir ezginin notalarından çıkan melodi gibi... Bir harmoni içinde nasıl da görünümü ve ahengi değişmişti doğanın.
Zihnimi saran bu düşüncelerle yürüyordum, okulumuzun yanındaki çocuk parkının kaldırımından. Tam o sırada bir kalabalık gördüm. Merak ettim. "Acaba neden toplanmıştı bu insanlar?" Öğrenmek için onlara doğru yürümeye başladım. Bir de ne göreyim? Beyaz bir çadır vardı karşımda. Çadırın en uç noktasında ise bir hilal şeklinde ay mevcuttu. Bu işaretin ne anlama geldiğini birden anlayamadım. Hâlbuki ders kitabımda bunu görmüş, öğretmenim de anlatmıştı. Hatırlamaya çalışıyordum. Nasıl unuturdum, kendime o an için çok kızmıştım. Neyse ki oradaki abiler ve ablalardan oluşan görevliler benim şaşkınlıkla bakan yüz halimden anlamış olmalılar ki, onlara ne amaçla toplandıklarını, neden bu çadırın kurulduğunu sormama gerek kalmadan, açıklama yaptılar.
_"Merhaba genç, hoşgeldin. Biz Yeşilay üyeleriyiz. Bu çadırı sağlığına kavuşmak isteyen, tek başına çözüm bulamayan insanlarımıza, yardım eli uzatmak için kurduk. Zararlı alışkanlıkları olup da kurtulamayan kişilere biz bu çadırda -çadırımız sembolik belki- gerekli bilgilendirmelerde bulunuyor, gerekirse tedavi edilmeleri için hastanelere ve diğer gerekli kuruluşlara yönlendiriyoruz. Aslında sosyal bir sorumluluk projesine katılmış oluyoruz." dediler.
_Siz de hoşgeldiniz. Benim adım Bilgesoy. İlkokul dördüncü sınıfa gidiyorum. Biz sınıfımızda bu konuyu geçen sene işlemiştik. Yeşilay Haftası'nın anlam ve önemine ilişkin etkinlikler yapmıştık. Hatta öğretmenimiz bu hafta için düzenlenen bir yarışma olduğunu, resim, şiir, karikatür, afiş ya da kompozisyon yazabileceğimizi söylemişti. Ben de bir hikâye yazmış ve dereceye girmiştim. Nasıl olur da unuturum Yeşilay Haftası'nı? Çadırı ve ay sembolünü görünce hatırlamalıydım sizin kim olduğunuzu...
_"Neyse, biz bile unutuyoruz bazı şeyleri... Hayıflanmaya gerek yok. Canını sıkma Bilgesoy’cuğum lütfen." dediler. Onların bu söylemlerinden sonra mahcubiyetim son buldu ve rahatladım. İçime su serptiler sanki...
Yeşilay üyeleri, sigara, alkol, uyuşturucu vb. gibi bağımlılık yapan her türlü zararlı maddelerle mücadele ediyordu. Sağlıklı bir toplum oluşturmak için çalışıyor, sağlıklı nesiller yaratmaya çalışıyordu. Kendisine, ailesine, ülkesine, tüm insanlığa faydalı bir nesil oluşturmak istiyordu. Bu da ancak zeki ve çevik insanlardan oluşurdu. Ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de belirttiği gibi "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" sözü de sağlıklı olmanın bizim için ne kadar önemli olduğunu anlatmaktaydı. Biyolojik sağlığımızın bozulması, sinir sistemimizi, dolaşım, sindirim ve solunum sistemimizi, kısacası vücudumuzun düzenli çalışabilmesi için gerekli olan tüm sistemlerimizi etkilemekteydi. Tıpkı, bir zincirin halkaları gibi... Biri koptuğunda diğerleri de saçılır etrafa boylu boyunca…
Yeşilay üyeleri düşüncelerimi dinledikten sonra bana:
_ "Tebrik ediyoruz seni Bilgesoy’cuğum. Ne kadar da donanımlısın bu konuda. Duyarlı ve sorumluluk sahibi bir çocuksun. Büyüyeceksin ve çalışmalarını bu yönde artıracaksın. Belli... Sen de bu cevheri görüyoruz abilerin ve ablaların olarak. Aferin sana. Bu toplumun senin gibi akıllı, zeki, çevik, çalışkan, yardımsever, paylaşımcı, alçakgönüllü, hoşgörülü insanlara ihtiyacı var. Biz, size yani çocuklarımıza, gençlerimize çok güveniyoruz. Kutluyoruz seni." dediler.
Bu sözleri duyunca çok mutlu olmuştum. Onure olmuştum. Belki de o anda heyecandan yanaklarım al al olmuştu kim bilir…Onlara:
_"Ben de Yeşilay üyesi olmak istiyorum, siz gibi... Acaba olabilir miyim? Koşullarınız nelerdir?" diye sordum. Görevliler:
_"Bilgesoy’cuğum, ne kadar güzel düşünmüşsün. Tabi ki olabilirsin; fakat şimdi değil. Çünkü on sekiz yaşını doldurman gerekiyor. Sen üzülme lütfen. Belki resmi olarak form doldurtturarak ve imzanı alarak seni kaydedip Yeşilay üyesi yapamıyoruz; fakat sen, her saniye zararlı alışkanlıklarla mücadele etmek isteyen insanlara yardım ederek, onları bilgilendirerek, gerektiğinde yardım kuruluşlarına yönlendirerek bu sosyal sorumluluk projesine katkıda bulunmuş oluyorsun. Bu da bizim için çok önemli bir görev üstlendiğini gösteriyor. Aslında aynı görevi yapmış oluyoruz, biliyor musun? Bizim bir düşüncemiz var, sen ne dersin bilemiyorum?" dediler.
Çok heyecanlandım. Acaba neydi bu düşünceleri? Hemen söylemelerini, kalbimin pır pır attığını, nerdeyse elimin ayağımın titrediğini söyledim. Onlar da bana:
_"Bilgesoy’cuğum, biz Yeşilay üyeleri olarak seninle bir hatıra fotoğraf çekinmek istiyoruz. Çerçevelettirip duvarımıza asmayı, senin gibi çocuklara, gençlere ve toplumumuza örnek teşkil edeceğini düşünmekteyiz. Her daim seni hatırlar, unutmayız. Ne dersin?" dediler.
Çok sevindim, benimle ilgilenip, beni ciddiye alıp benim bir birey olduğumu bana hissettirdikleri için onlara çok teşekkür ettim ve mutlulukla,
- "Elbette, ne güzel düşünmüşsünüz. Buna ne denebilir ki? Tabi ki evet, evet, evet..." dedim.
Fotoğrafımızı çekindik ve mutlulukla, “tanıştığımıza çok memnun olduğumu” belirterek vedalaştık. "Hoşçakalın" diyerek oradan ayrıldım.
Saat biraz geç olmuştu. Elli, elli beş dakika kadar eve geç kalmıştım. Annemin merak edip kaygılanacağını düşünerek koşa koşa evin yolunu tuttum. Kalbim küt küt atıyordu. Annem kesinlikle telaştan evde duramayıp kapıya çıkmış, beni aramaya başlamıştır, diye aklımdan geçiyordu ki annemle karşılaştım. Annem:
_ "Oğlum nerde kaldın? Meraktan öldüm, bittim. İnsan bu kadar geç kalır mı?" dedi. Belki haklıydı annem. Ama nasıl olur da bu önemli bir sosyal sorumluluğu olan bir görev için duyarsız kalabilirdim ki? Annem duysa hak verirdi bana ve kızgınlığı geçerdi, diye içten içe düşündüm. Ona anlatmalıydım bugün yaşadıklarımı. Anneme:
_"Anneciğim, seni meraklandığım için bana kızmakta haklısın. Özür diliyorum. Geç kalma nedenim aslında çok iyi niyetli. Anneciğim, bugün okul çıkışı parkın ilerisinde yeşil bir alana kurulmuş büyük bir kalabalık ve beyaz renkte büyük bir çadır gördüm, meraklandım ne olduğu konusunda. Oradaki görevlilere yaklaştım ve sordum. “Yeşilay üyeleri" olduklarını söylediler. Beraberinde Yeşilay'ın anlam ve önemi, üye olabilmem için koşullarının ne olduğunu öğrendim. Hatta ben de üye olmak istediğimde yaşımın on sekiz yaşını beklemem gerektiğini söylediler. Gönüllü olarak aslında zararlı alışkanlıklardan kurtulmanın yollarını arayan insanlara bilgiler veriyorlardı. Bu tür kötü alışkanlıkları olup, bağımlı olmanın esaretten, acizlikten başka bir şey olmadığını anlatıyorlardı. Bu bağımlılıktan kurtulmak isteyen kişileri gerekli yardım kuruluşlarına yönlendirebiliyorsak ve çaba gösteriyorsak, aslında bu sosyal sorumluluk projesi kapsamında yapılan faaliyetleri etkin bir şekide –kağıt üzerinde kayıtlı olmasak da- yapmış olduğumuzu da belirttiler. Hatta beni onure ettiler ve hatıra fotoğrafı çekindik. Duvarlarının bir köşesine asacaklarını söylediler ve bu küçücük yaşımda örnek teşkil ettiğimi söylediler ve oradan mutlu bir şekilde ayrılarak eve doğru yürümeye başladım. Durum bu anneciğim. Tekrar senden özür diliyorum. Kusuruma bakma ne olur..." dedim.
Bu söylemler sonrasında annem bana:
_ "Benim akıllı, çalışkan, duyarlı oğlum. Sen o küçücük kalbinde nasıl da güzel duygular barındırıyorsun. Sen çok duyarlı bir çocuksun. Evet, sana kızmış ve kaygılanmıştım belki. Ama bunları duyunca her şeyi unuttum ve çok mutlu oldum. Aferin sana... İyi ki benim oğlumsun. Senin böyle sosyal sorumluluk projelerine katılmak istemen ve duyarsız kalmaman, geleceğimizi, kalpleri çok güzel olan gençlerimizin inşa edeceğine işaret etmektedir. Yaşam boyu hep böyle kal. Kendini, aileni, ülkeni ve tüm insanları daima sev, say ve sahip çık. Seninle ailen olarak gurur duyuyoruz." dedi.
Mutluluktan gözleri dolmuştu annemin. İşte o an düşüncelerimin ve eylemlerimin kendim ve toplum için ne denli önemli olduğunu fark ettirdi bana. Sonrasında ise içten içe bir tebessümle “iyi ki…” dedim.
Sabiha AYDIN
Müdür Yetkili Sınıf Öğretmeni
Kumköy İlkokulu
Çarşamba/SAMSUN
01 Kasım 2024 14:01
07 Kasım 2024 20:34
01 Kasım 2024 14:27
12 Kasım 2024 20:27
03 Kasım 2024 21:01
05 Kasım 2024 20:23
09 Kasım 2024 12:57
01 Kasım 2024 21:43
20 Kasım 2024 20:01
03 Kasım 2024 20:23