DÜNDEN YARINA EĞİTİMİMİZ (14)
KÜÇÜK AMERİKA’DAN BÖYYÜK TÜRKİYE’YE
Tarih 21 Ekim 1957... Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Taksim`de düzenlenen bir mitingde “Türkiye 30 yıl içinde küçük bir Amerika olacak!” sözlerini sarf etmişti. Kapatılan Demokrat Partinin devamı olduğu savıyla Türkiye’nin politik hayatına giren Adalet Partisi Genel Başkanlığına seçilen Süleyman Demirel ise bir seçim konuşmasında hedefimiz “Böyyük Türkiye.” demişti.
Yıl 2020, ne yazık ki Ne Küçük Amerika ne de Büyük Türkiye olabildik.
İsmet İnönü’nün 3. Koalisyon Hükümeti istifa edince Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından görevlendirilen Senatör Prof. Suat Hayri Ürgüplü 4. Koalisyon Hükümeti’nde, Milli Eğitim Bakanlığı’na Nevzat Cihat Bilgehan getirildi.
Yapılması planlanan işler ve temennilerden oluşan program, daha önceki hükümetlerin hedeflerine benzerlik gösteren ve bunların devamı niteliğindeki icraatlardan ibarettir. Milli Eğitim Bakanlığı yedi aylık sürede , önceki hükümetlerden farksız olarak kendi olağan sürçlerini gerçekleştirdi. Bu döneme ise Milli Eğitim Bakanı Cihat Bilgehan’ın ‘İmam hatip okullarını bitirenlerin, ilkokul öğretmeni olabilecekleri söylemi damgasını vurmuştur. Bu da eğitimde tercih edilmiş olan dinsel yörüngede yola devam edileceğinin sinyallerini vermiş oluyordu.
Hal böyle olunca, anti komünist hareketlere, Amerika Birleşik Devletleri’nin coğrafyamızda oluşturduğu Afganistan, İran, Türkiye üçgeninde “Yaşil Kuşak” projesi kapsamına ülkemizde de ivme kazandırılmaya çalışıldı. Bu bağlamda, ülke sağ siyaseti, bir paranoya haline getirmeye çalıştığı Komünizm’i ülkedeki gerçek sorunlardan halkı uzaklaştırmanın ironik bir yolunu bulmuştu. Hatta bu paranoya öyle bir boyut kazandı ki Celal Bayar, 103 yaşına geldiği , ömrünün son günlerinde “Bu kış ülkeye Komünizm gelecek.” diyerek, uzun süre gündemde kalmış ve insanları gülümsetmişti.
Adalet Partisi iktidarları, Atatürk’ün şiddetle karşı çıktığı, “Panislamizm” ve “Pantürkizm”i var gücüyle destekleyerek Sovyetler Birliği’ne karşı amansız bir mücadele yürütmüş, ülkemizin 1980 darbesine gelişini sağlayan böl, parçala, yönet mekanizmasının uygulanmasına giden yolu açmıştır.
Bu arada “Amerika Defol!”, “Ne Amerika, Ne Rusya ,Tam Bağımsız Türkiye!” diyen yurtsever gençlerimizi acımasızca kıyıma uğratılmasına , katledilmesine neden olmuştur.
*
Genel seçimler 10 Ekim 1965’te gerçekleştirilmişti. Yeni Türkiye Partisi'nin bu seçimlerde silinmesiyle Demokrat Parti çizgisinin tek mirasçısı durumuna gelen Adalet Partisi aldığı yüzde 52,8 oy ile 240 milletvekili çıkarmış ve tek başına iktidar olmuştu. Demirel bu seçimlerde Isparta milletvekili olarak ilk kez Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. 27 Ekim 1965'te, 27 Mayıs sonrasının ilk koalisyonsuz hükümeti olan 30. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni kurdu ve Türkiye'nin 12. Başbakanı oldu.
Bu seçimlerin diğer bir özelliği de Türkiye İşçi Partisi’nin seçimlere katılması olmuştur. Ülkedeki bir aydınlar grubu tarafından temsil edilen Türkiye İşçi Partisi, ülkenin toplumsal ve ekonomik geleceği ile ilgili temel konuları gündeme ilk kez getiren parti olmuştur . TİP’e göre öncelik, ülkeyi Amerikalıların elinden kurtarmaktı; Parti lideri Mehmet Ali Aybar, Kıbrıs sorunu üzerine yükselen milliyetçi ve anti-Amerikancı duyguları kullanarak, ikinci bir bağımsızlık savaşı başlatma çağrısında bulunmaktaydı. Ancak ülke tekrar bağımsızlığına kavuştuktan sonra, kalkınma sorunları ele alınabilecekti. Aybar’a göre, “Amerika’ya bağımlı olmak , toprak reformu, sanayileşme gibi icraatlar yerine getirme gücünden yoksun olmaktı.
Süleymen Demirel tarafından 30. Hükümet kurulduğunda Milli Eğitim Bakanlığı’na Orhan Dengiz getirildi. Bu bakanlık dönemimde, ilköğretim ile ilgili en önemli hedef, bütün olanaklar kullanılarak milletin tamamını en kısa sürede okur-yazar duruma getirmek olarak belirtilmiştir. Ayrıca bu çalışmalarda fırsat ve imkân eşitliğini her düzeydeki öğretim kurumlarını tüm yurda yayarak gerçekleştirmek amaç olarak belirlenmiştir. Milli eğitimdeki bu temel hedefler, parti programlarında, hükümet programlarında, kalkınma planlarında ve milli eğitim şuralarında da yer almıştır.
Adalet Partisi’nin 1966 parti programında eğitim ile ilgili olarak “İlk, orta ve meslekî eğitimle, üniversite ve yüksek okul seviyesindeki eğitim faaliyetlerimizi, hem demokratik toplum hayatının icapları, hem de süratli iktisadî kalkınma ihtiyaçlarımızın zaruretleri ile ahenkli ve koordine yürütmek gerektiğine inanıyoruz. Bu sebeple çeşitli eğitim kademeleri için elde mevcut kaynakların en zarurî ve hayatî ihtiyaçlara göre ayarlanmasını, müstehlik eğitimden yatırımcı öğretime geçilmesini zaruri ve faydalı görmekteyiz.”denilmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere eğitim, hem toplumsal hem de ekonomik kalkınmanın bir aracı olarak görülmektedir.
I.Süleyman Demirel Hükümeti Dönemi hükümet programında ise İlköğretim politikaları ile ilgili olarak şu görüşlere yer verilmektedir: “Millî eğitim politikamızın temeli; vatandaşın bir kül halinde kalkınabilmesine, maddi ve manevi hayatını teçhiz ederek ve millî şuuru hâkim kılarak yetişmesine yardım etmektir. Millî eğitim davası, Türkiye'de hürriyet rejiminin ve demokratik düzenin temelini besleyen bir kaynak olduğu kadar, memleket kalkınmasının en güçlü vasıtalarından biridir. Bunun için her şeyden önce temel eğitim meselesini halletmek, düşük olan okur - yazar oranını yükseltmek gerekmektedir. Bütün köylerin okula kavuşturulması, ilköğretim kadrosuna yeter sayıda öğretmen yetiştirilmesi için gereken tedbirler alınacaktır, öğretmenlerin hayat şartlan, maddi ve manevi ihtiyaçları yakından takip edilecektir. Kabiliyetli köy çocuklarının öğretime devam edebilmesi, muhtaç durumda olanlara Devletin yardım elini uzatabilmesi için parasız yatılı öğrenci adedini süratle artıracağız .”
Bu programda temel eğitimin önemi vurgulanmakta bütün köylerin okula kavuşturulması üzerinde durulmakta ve üstün yetenekli köy çocuklarının parasız yatılı okuma olanaklarından yararlanması öngörülmektedir. (Devam Edecek)
& quot;