BİLİYORUM! O HALDE?
Bilge Konfüçyüs bir sözünde bilginin değerini anlatmak için şu sözü söyler: Bende var 1 yumurta, sende var 1 yumurta. Sen bana bir yumurta verirsen, ben sana bir yumurta verirsem, sen de 1 yumurta olur bende de 1 yumurta olur. Ancak sende var 1 bilgi bende var 1 bilgi, sen bana 1 bilgi verirsen, ben sana 1 bilgi verirsem, sende olur 2 bilgi, bende olur 2 bilgi…
Bilgi üzerinde pek durmadığımız, göz kırpma refleksi gibi belki de pek önemsemediğimiz ancak hayatımızın her adımında davranışlarımızı, istikametimizi, kaderimizi yönlendiren belirleyici bir unsurdur belki de…
Bilginin değeri üzerine ciltler dolusu kitap yazılsa da, belki de önemli olan o kitapları okumaktan daha önemlisi; bilgiyi öğrenmektir diyebiliriz. Bilginin değerini ciltler dolusu kitaptan okumakta ayrı bir bilgidir ya, o da ayrı mesele…
Gelişen, ilerleyen çağda artan bilgiler o kadar çeşitlendi ki, artık yürüyen bir merdiven gibi sürekli sizi ileriye götürmeye hazır bir araç üzerindeyiz sanki. Bilginin salt bir kavram üzerinden teorik olarak bilinmesi bilginin sadece öğrenilen amacından çok daha fazla amacı olduğu kanaati içindeyim.
Peki bilginin, öğrenilmesinin dışında nasıl bir işlevi olmalıdır ki, bilmenin anlamı olsun?
Bilginin en önemli işlevi pek tabi ki; uygulamaya yani pratiğe dökülmüş bir işlev içerisinde anlamını bulmasıdır.
Vaktiyle adamın biri tüm hayatını ezberlemiş. Altmışlı yaşlarda kırk yıl öncesinden bir günde ne yaptığını sormuşlar. Adam saat kaçta demiş? Saatine ve hatta dakikasına kadar söylerim size demiş. Bilginin bellekteki yeri açısından ilginç bir hikaye. Belki de adamın zihinsel bir hobisinden başka bir işe yaramayacak, kimseye faydası olmayacak bir yaşanmışlık.
Uygulamaya yönelmiş bilginin değerini sorgulamaya devam edelim. Acaba bilgi bilindiği zaman insan üzerindeki değeri; insana yüklediği sorumluluk kadar mı anlaşılacak?
Veya bilgi içeriği ne olursa olsun, kullanıldığı kadar mı işe yarayacak?
Yahut biz bilgiyi sosyal medyadan, internetten, hayattan daha fazla kitaplardan okuduğumuz kadar mı fayda anlamında işlevini görmüş olacağız!?
Aslında siz okuyucuların belki de üzerinde en çok kafa yormasını istediğim; bilginin ZEKAYA olan katkısı üzerinde mi düşünmek gerekir?
Belki de bilginin en çok uygulamaya yönelik başlangıç aşaması; zekanın bulunduğu beyindeki nöron denilen hücreler arasında yaptığı bağlantılardır.
Zeka veya zihin paraşüt gibidir. Açılmadan sırtta dururken pek bir işe yaramaz. Ancak paraşüt açılınca görevini ifa etmeye başlar.
Ne dersiniz?
Bilgi öğrenilince, özellikle kitaplardan öğrenilince BİLGİNİN İŞLEVİ bize mi kalmış?
Bilgi dolu günler dilerim…
Muhammet Ali GEZİCİ
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkan Yardımcısı