ADALET
Eşitlik mi, adalet mi?
Elbette “adalet” derim. Ancak eğitim söz konusu olduğunda “eşitlik” derim. Adalet kavramının, eşitlik kavramını da içinde kapsadığını söyleyebilirim.
“Neden adalet veya neden eşitlik?” diye sorarsanız, sizlere, ilk görev yerimden bahsetmek isterim. Samsun’da doğmuş ve büyümüş, ardından Ankara’da üniversiteyi okumuş, eğitim hayatı boyunca Ordu ilinin Fatsa ilçesinde anne ve babanın köy ocaklarında günlerini geçirmiş, köy hayatını bilen birisi olarak anlatmak isterim.
Ne kadar acıdır ki doğduğun yer kaderin oluyor. Annen ve baban kaderin oluyor. Bu adaletsizliğin eşitsizlikle buluştuğu noktaları görmüştüm. Gözlerinin içi gülen o çocukları, müthiş bir sevgiyle geldikleri okulun bahçesinde öyle mutlu oynuyorlardı ki sizlere gösteremem ancak anlatabilirim.
Düşünsenize, 1700 metre rakım, bir tepenin üstünde, kar yağdığında yollar kapanıyor, lojman var tuvalet dışarıda, oturduğunuz ev okula birleşik, uyanıp kalktığınızda sabah trafik çilesi yok, lojmanın köşesini dönünce okulun önündesiniz. Sabah kalktığınızda çocukların sesi yankılanıyor. Acele yapılan kahvaltılar. Ardından sıcak sobanın yandığı sınıfa geçiyorsunuz. Çocuklar etrafınızda. Bir sen varsın bir de öğrenciler. Ne güvenlik, ne banko, ne katlarda hizmetli… Hem mutluluk var hem hüzün. O küçük köyde musmutlu insanlar.
Adaletli midir bu dünya? Eşit midir sağlanan imkânlar? Hep düşünürdüm o vakitler. Bahçede bir tane bile oyun alanı yokken dikilen voleybol direkleri, atlasınlar diye yaptığımız kum havuzu, barfiks demirleri, elinizde kürekle uğraşırken yardıma gelen ahali, “bırak biz yapalım hocam” diyen sözler. Eğitimde eşitliği sağlamayı kafaya koyan zihinler, daha başlangıçta değil 1-0, 5-0 geriden başlayan ülkemin genç evlatları.
İlk öğretmenler günümü hiç unutamam. Yoğun kar yağışı altında tek sıra askeri intikal şeklinde ilçeye yürüyüş, kurtlar çıkar endişesi, ellerde koca koca sopalar. Tarihi otelin kapısında göstermelik gülüşler, köyden gelen öğretmenin ikinci sınıf karşılanışı, edemediğiniz sohbetler, ifade edemediğiniz düşünceler, dışlanmışlığın emareleri. Görev yaptığın yerde de mi eşitsizliğin göstergesi olur bilemedim o günlerden hafızalarda kalan puslu görüntüler.
İlk günlerde öğrendiğim bir şey vardı. Günlüklerime geçirdiğim. Yaşam adaletsiz, eğitim eşitsizliklerle doluydu. Ama bunu tersine çevirmeye yemin etmiş genç öğretmenler vardı. Gerektiğinde okul okul gezen, esnaf esnaf dolaşan, kapı kapı dilenen. Yeter ki pırıl pırıl evlatların daha fazla olanakları olsun diye savaşan. Tıpkı Doğan Cüceloğlu’nun “Savaşçı” adlı kitabındaki savaşan öğretmenler gibi.
Ama yıllar bana öğretti ki, arada öyle bir fark var ki, böyle çalışmayla kapanacak gibi değil, sahile vurmuş denizyıldızları misali kurtarmaya çalışıyoruz eşitsizlikler içinde hayata hazırlananları. Geleceğe, ülkenin asil unsurlarını yetiştiriyoruz.
Yuhal Naoh Harari ne güzel ifade etmiş kitabında; Eşitlik ancak daha iyi durumdakilerin özgürlüklerini kısıtlayarak sağlanabilir. Gerçekten makas öyle açılmış ki medeniyet almış başını gitmiş, okullar arasında eşitsizlik, ardından adaletsizliği de almış götürmüş. Köylerde görev yaptığım yıllarda, o eşitsizliği kaldırmak için verilen özverileri anlatmaya çalışacağım. Fedakarca yürünülen yollar, harcanan paralar, verilen zamanlar. Hepsi ülkemin geleceğini oluşturmada atamalarımızın gözlerini kırpmadan bu topraklar için toprağa düştükleri an başladı. Bu sorumluluk ilelebet sürecek biliyorum. İnsanoğlunun dünyaya geldiği ilk günlerde bile düşünülmüş bu durum. Hep daha iyisi, hep daha fazlası ve daha iyi şartlar sağlamaya çalışmış.
Eski filozoflar bile o çağlarda bu kavramlara vurgu yapmış, insanlığa adalet ve eşitlik kavramlarını öğretmeye, haksızlıkların karşısında olmayı, mücadele etmeye çalıştırmışlardır.
Eğitim yöneticilerine tavsiyem, görev yeriniz neresi olursa olsun, ülkemin en büyük okulları da olsa, bir köy okulu da olsa, “şartları daha nasıl ileri götürebilirim?” demeli. Adaletsiz yaşamlara, eşit olmayan eğitim ortamlarına odaklansınlar. Eğitim lideri; yönetimde de adaletli olmalı, verdiğin kararlarda da, elindeki olanakları eşit dağıtmalı, ona emanet edilen genç nesillerin olanaklarını geliştirmek için çaba göstermelidirler.
Her bireyin elindeki eğitim olanaklarını iyi değerlendirmeli, bireye yönelik geliştirici faaliyetler ortaya koymalıdır. Öğretmenlerin öğretmeni olmalı, geleceğin gençlerine örnek rol model olmalı. Düşünsenize, varlık nedenimiz asla para kazanmak değil, ülkemin geleceğine nitelikli bireyler yetiştirmek için hizmet etmektir.& quot;
Saygılarımla.
Kadir BAYŞU