SEVGİ EMEK Mİ? NE EMEĞİ?

Fikir Yazıları - Mesiha İrehan

SEVGİ EMEK Mİ? NE EMEĞİ?
Hep yanlış öğretildi birçok şey gibi, “Karşılıksız sevmek, koşulsuz sevmek” dendi. Yeşilçam’da da “Sevgi emektir” tiradı yıllardır hep karşımıza çıktı ve örnek gösterildi. Sevgi nasıl emek yani? Sevgi işçilik mi? Sendikalı bir sınıf mı sevgi? Ne emeği? Hanginiz önce emek verip, sonra ortaya çıkan şeyin sevgi olduğuna kanaat getirdi?
Kimse emek verip sevmedi bence, taşeron sevenler varsa o başka. İnsan önce sevdi, hatta ortada hiçbir şey yokken sevdiniz. Ne emek, ne yaşanmışlık, ne almak, ne vermek olmadan bile sevdiniz bir düşünün; bu emek miydi? Sadece sevmiştiniz ve severken yapılan şeylerin adı “emek” olmamalı.
Ne emeği? Sürdüğünüz toprak mı bu? Sevdiniz diye sevdiğiniz adamdan ya da kadından alacağınız mahsulün mü peşindesiniz? Bütün ay sevip emek verip ay sonunda beklediğiniz maaş gibi bir şey mi bu? “Bütün ay sevdim ay başında bir hoşluk olmalı” beklentisi mi? Bu kadar sevip emek verdimin sigortası mı? Ayrıldığı zaman sorabileceğiniz ihbar tazminatı mı? Hem ayrıldıktan sonra ne tazmin edebilir ki sevginiz?
O kadar uysal bir şey yani, o kadar adil bir şey mi sandınız sevgiyi, o kadar hak hukuk çerçevesinde bir şey mi sandınız? Şu dilimizden düşürmediğimiz “ Naif “ kelimesi hani. Sevgiyi naif bir şey mi sandınız?
Sevgi emekse neden Asya perperişan ayrılıyordu İlyas’ın yanından? Neden ağır ağır yürüyordu Cemşid’e doğru? Neden ayakları geri geri gidiyordu? Cemşid’e doğru yürürken neden koşmuyordu ve neden üzgündü?
Asya sevgiye doğru değil, emeğe doğru yürüyordu. Sevmenin vahşiliğini Cemşid’in şevkatine ortak etmişlerdi. Oysa bilmiyorlardı ; sevgiyle şevkatin ortaklığı çabuk bozulur, şevkatin uysallığı, sevmenin vahşiliğine yenik düşer ergeç.
Al Yazmalım filmi öyle bitiyordu o son replikte. Peki Asya İlyas’ı unuttu mu? Cemşid’le birlikteyken hep onu düşünecek, şevkatin bağrında sevdiği adamı unutmayacaktı. Ama bunu söyleyemezlerdi filmde, çok sert gelirdi bizim toplumumuza. Bu yüzden “Sevgi emektir” diye telkinde bulundular.
Bütün emekleriniz heba olsa da sevginizi öyle kurutamıyorsunuz. Şevkatin yumuşak kucağında rahatınız yerinde olsa bile sizi içinizde rahatsız eden bir şeyler olacaktır. Şevkatin kucağı yumuşak ama sevginin sarılması kemiklidir. Bundandır hatırladıkça göğsünüze hep bir şeylerin batması.
Emeğin yanında olsanız da zamanında sevdiğiniz kişiyi unuttuğunuzu söylemeyin. Çok istisnadır şuan hakikatte sevdiğiyle birlikte olan. Geri kalanınızsa ki büyük çoğunluğunuz siz hep bir başkasını sevdiniz. Hatırladıkça göğsünüze batan sarılmayı sevdiniz. Şevkatin yumuşak bağrıysa sadece sizi pışpışladı biraz mayıştınız o kadar. Bu yüzden uyuyabildiğiniz gecelerde sabah onu hatırlayarak uyandınız. Uyuyamadığınız gecelerde ise zaten hep onunlaydınız.

Eğer konu emekse onu düşündüğünüz kadar hiçbir şeye emek vermemişsinizdir. Onu düşündüğünüz kadar bir işe odaklansaydınız şimdiye kadar belki de bir konuda uzman olurdunuz. Ama siz sadece sevgili oldunuz. Çünkü sevginin emeği, emekçisi, işçisi, sendikası, taşeronu olmaz. İşyerlerinde gün sonu tutulan envanter gibi kar zarar hanesine hiçbir şey yazmaz. Seven sadece sever, acımasızca yargılansa da, emek dediği zayii olsa da, kötülük görse de, kötü olsa da, iyi hissetmese de sever.
Şimdi söyleyin “Sevgi neydi?” sorusunun hakiki bir karşılığı olabilir mi sizce. Öngörülemez yaşamda, tutarsız kainatta belki de tek hakikat odur.
Mesiha İrehan
27/06/2020