AYDINLANMA ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Fikir Yazıları - Prof.Dr. Nilgün Çelebi

AYDINLANMA ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Sayın Hasan Güneş cevaplarım şöyledir. İyi dileklerimle. Nilgün Çelebi

1- Aydınlanmanın temsil ettiği dünya görüşünün temaları bugünde geçerli midir?
Aydınlanma temelde batı Avrupa’da 17- 19. yüzyıllar arasında deneyimlenen uzun süreli bir dönemin adıdır. Aydınlanma önde gelen temsilcileri Galileo, Newton olan doğaya, giderek evrene bilimsel tavırla bakış tarzının, varlığın diğer alanlarına da yansıtılması ile başlayan bir dönemdir. Aydınlanma evrene, dünyaya, doğaya, insan birlikteliklerine, insana “ ‘bilimsel’ olarak adlandırılan bir tarzda bakmak” olarak alındığında, onun temsil ettiği temel ilkelerin bugün de geçerli olduğunu söylemek elbette mümkündür. Aydınlanmanın veciz ifadesi I.Kant’ın “aklını kullanmaya cesaret et” cümlesidir. İnsan doğaya ve sosyale bakışında aklını kullanmaktan daha isabetli bir buluş gerçekleştirmedği sürece Aydınlanma da yaşamasını sürdürecektir. Burada önemli olan “bilim”den beklentinizin ne olduğudur. Bilim’i sabit, her hal ve şart altında her derde deva, katı, buyurgan bir etkinlik olarak algılarsanız elbette bu algı gerçeklerle uyuşmadığı için sonunda bilim’in ne’liğine ilişkin yanılgılı bir anlayışa yol açabilecektir. Bilim doğal ya da sosyal gerçekliğe ilişkin bilimsel yöntem ilkeleri doğrultusunda doğruluğu, sahiliği, geçerliliği, güvenilirliği sınanmaya açık, anlamlı, tutarlı, tutunumlu, sistematik ve ahlaklı bilgi gövdesidir. Aydınlanma dünyaya bu ilkeler ışığında bakmayı vurgulayan bir zihinsel tutumdur. Bilginin doğru olması onun mantıklı olması yani insanın mantığına uygun olması demektir. Mantık logos’tur. İnsanlar birbirleriyle iletişim kurarken logos’a uygun konuşmak durumundadırlar. Logos’a uygun konuşmak ise özellikle insan birlikteliklerindeki iletişim, etkileşim ve ilişkide yansır. Logos’a uymayan bir mükâleme saçmadır. Yeter ki biz aklımızı kullanmaya, logos’un kuralları doğrultusunda düşünmeye ve konuşmaya cesaret edebilelim. Bu nedenle Aydınlanma batı Avrupa toplumlarına özgü bir zihniyet değil evrensel bir zihniyetin adıdır. Batı Avrupa’ya tarihlenmesinin nedeni oradaki sosyal ve ekonomik koşulların bu zihniyetin sergilenmesine fırsat ve imkan veren bir algoritma sergilemesidir.
2- Doğu toplumlarının gelişmemişliğini aydınlanma süreci bağlamında değerlendirir misiniz?
Ben toplumları doğu batı olarak kategorik ayırmaya karşıyım. Hayatta karşıtlık, zıtlık yoktur. Sosyal hayatta her şey bir süreklilik çizgisi üzerinde akar gider. Doğu toplumları derken kastımız neresidir, onu da bilemiyorum. Ortadoğu, Orta Asya, Uzak Doğu, Rusya, Okyanusya? Rusya, Japonya, Çin oldukça gelişkindir. Hindistan jet uçağı imal ediyor. Ortadoğu ülkeleri petrol ve doğal gaz kaynaklarının üzerinde oturuyor. Ama derseniz ki zengnliğin paylaşılması adil mi? Orada cevabım adil olmadığı yönünde olacaktır. Afrika, Asya Orta Doğu, Güney Amerika gibi ülkelerin hemen hepsinde yetişmiş insan gücü dahil tüm üretici güçlerde herhangi bir eksiklik yoktur. Zengin yeraltı yerüstü kaynakları olmasına rağmen bunların organizasyonu, üretimi, dağıtımı ve gelirinin paylaşımı süreçlerinde büyük sorunlar yaşanmaktadır. Kaynakların toplumun insanın, insanlığın refahı yönünde organize edilememesi bir akıl kullanmama meselesidir. Ya da aklın kullanılmasına engel olma meselesidir.

3- Bir taraftan akıl aydınlanmanın temel öğesi olduğu varsayılır ken diğer taraftan Eleştirel teorisyenlere göre aklı kendi nesneliçeriğini yok etme eğilimi içine girmiş ifadesi birbiriyle çelişen ifadelerdir. Bu anlayış konusunda değerlendirmenizi kısaca belirtirmisiniz.
Eleştirel teorisyenler Aydınlanmanın nesnel aklın yerine öznel aklı getirdiğini ileri sürerek Aydınlanma’nın önceki dönemin asude hayatının dinginliğini, büyüsünü bozduğunu düşünürler.
Elbette bu da bir düşüncedir, düşünebilirler. Bugün de isteyen herkes dünyanın ücra bir köşesine gidip bilim öncesi koşullarda yaşama düzeni kurabilir. Eleştirel teorisyenleri aslında yüzeysel değil de derinden anlarsak önerilerinin bilim, aydınlanma karşıtlığı değil ama bilimin, aydınlanmanın ilkelerinin daha insani tarzda kullanılması talepleri olduğu görülür. Örneğin teknik rasyonalite yerine değer donanımlı bir rasyonalite önerirler. Ki sözgelimi bugün Bill Gates mal varlığını insanlığın hizmetinde çalışacak vakıflara devretmiştir. Ama gelin görün ki tüm bir sosyal medya Bill Gates’in virüs salgınının müsebbibi olduğunu, virüs için ilaç geliştirip oradan da para kazanmak istediğini, ileri sürebilmektedir.

4- Ülkemizie Cumhuriyetin kuruluşu başlangıcını ve bugünü aydınlanma kuramı bağlamında değerlendirir misiniz?
Bu konu daha çok tarihçilerin konuşabileceği bir alandır. Cumhuriyet dönemi Osmanlı devletini yıkmış değildir. Onun üzerine kurulmuştur. Osmanlı bizim geçmişimizdir. Hem de onurla taşımamız gereken bir geçmiştir. İmparatorluk kurmuş devlet sayısı fazla değildir. Ama şu da bir gerçek ki 20. yüzyıl imparatorluk çağı değildi. Tersine onların tasfiye çağı idi. Büyük Britanya kendisi bu gerçeği gördü ve kendini en rasyonel tarzda tasfiye etti: Commonwealth’i kurdu. Japonya Asya kıtasında imparatorluk kurmak istedi, atom bombası ile durduruldu. Hitler Avrupa ve Afrika’daki hakimiyetini Rusya’ya taşımak istedi. Ama Kızıl ordu ve özellikle de Rusya doğası karşısında çöktü. ABD imparatorluk kurmak için değil ama Serbest Piyasa ekonomisini dünya ölçeğinde yaygınlaştırmak, SSCB ise Merkezi Planlamayı yaygınlaştırmak için mücadeleye girdiler. SSCB rekabete dayanamadı, ekonominin masa başı planlama ile yürümeyeceği anlaşıldı. Bugün ortada siyasi boyutu da olan bir imparatorluk kalmadı. Görülen küreselleşme. Yani insanın, paranın ve bilginin sınırları aşan dolaşımı.
Türkiye’nin bugünü ve yakın geleceği için herhangi bir kestirim yapmak için elimde veri yok. Ekonominin ne durumda olduğunu, pandemi sürecinden nasıl çıkacağımızı bilemiyorum. Sanırım yakın geleceğimizin en önemli gündem maddesi Türkiye’nin sürdürülebilirliği olacaktır. Sürdürülebilirlik hem değişen koşullara rağmen hem de değişen koşullarla uyum içinde ayakta kalabilmek demektir. Dış dünya bu kadar belirsizken bugünden iddialı konuşmak istemem. Ama son sözüm şu olabilir. Türkiye Cumhuriyeti elbette payidar kalacaktır.