Doç.Dr. Marilena Leana Taşcılar ile Üstün Zekalıların Eğitimi Üzerine Söyleşi
İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi
Özel Yeteneklilerin Eğitimi ABD
Uzm. Rukiye Baltacı: Hocam öncelikle röportaj isteğimize olumlu yanıt verdiğiniz için Nirvana Sosyal Bilimler Dergisi adına çok teşekkür ederim.
Bir öğretmen ya da ebeveyn olarak çocuğumuzda ya da öğrencimizde ne gibi farklılıklar gördüğümüzde zeka testi yapılması için bir uzmana başvurmalıyız?
Zeka testinin yapılmasının en önemli amacı çocuğun bilişsel süreçlerini araştırmak ve bu doğrultuda eğitimsel müdahale anlamında bir yol haritası oluşturmaktır. Dolayısı ile zeka testinin çocuğun yaşıtlarına kıyasla bilişsel becerilerinde olumlu ya da olumsuz farklılıklar görüldüğü zaman yapılması önemlidir. Örneğin yaşıtlarına göre okumayı öğrenmede sorun yaşaması ya da yaşıtlarına kıyasla belirli alanlarda çok daha ilerde olması gibi.
Söz konusu eğer üstün zeka şüphesi ise, erken okuma, sayılara, ölüm, zaman gibi soyut kavramlara erken yaşta ilgi, çok soru ve farklı alanlarda sorular sorma, aşırı duyarlık, duygusal hassasiyet gibi özellikler fark ettiğimizde zeka testi uygulanabilir. Ancak sadece zeka testine dayanarak tanı koymak yeterli değildir. Bu çocuklarla çalışan uzmanların görüşlerinin alınması, gelişimin ayrıntılı değerlendirilmesi, okula gidiyorsa öğretmen gözlemleri de bir o kadar önemlidir.
Uzm. Rukiye Baltacı: Bilindiği gibi bir çocuğun üstün zekalı olarak tanılanması beraberinde etiketlenmeyi getirmektedir. Bu durumun gerek eğitimsel açıdan gerekse çevrenin beklentileri ve tutumları açısından ne gibi yansımaları olmaktadır?
Bu durum tespit edildiğinde genelde hem annebabanın hem de öğretmenlerin beklentilerinin arttığını görüyoruz. Ancak bu beklentilerin çocuğa nasıl yansıtıldığı çok önemlidir. Yük altında bırakmak, aşırı bir sorumluluk yüklemek, ‘zekisin dolayısıyla başarısız olamazsın ya da her konuda başarılı olmalısın’ gibi mesajlar vermek çocuğun ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir. Burada vurgu her zaman zeka yerine ‘çabaya’ yapılmalıdır.
Araştırmalar sağlıklı ve gerçekçi beklentilerin çocukların potansiyellerini ortaya koymasında önemli bir rol oynadığını hatta sınırlarını zorlayabileceklerini de göstermektedir. Ancak belirttiğim gibi bunun sağlıklı bir ölçüde olması ve bu şekilde çocuğa yansıtılması çok önemli.
Uzm. Rukiye Baltacı: Bazı üstün zekalı öğrencilerde beklenmedik başarısızlık (underachievement) görülebilmektedir. Bu çocuklar yüksek öğrenme potansiyeline sahip olmalarına rağmen okul başarısında düşüklük gösterebilmektedirler. Bu durumun nedenleri neler olabilir?
Bu durumun altında pek çok farklı etmen yatıyor olabilir. Her öğrenci özelinde nedenlerini iyi araştırmak gerekir. Literatüre baktığımızda beklenmedik başarısızlığın altında en çok iki kere farklı olmak (üstünlük dışında öğrenme güçlüğü, DEHB gibi bir tanıya sahip olmak), düşük benlik saygısı, okula karşı ilgisizlik, merakın sönmesi (özellikle küçük yaşlarda eğitimsel ihtiyaçları karşılanmamışsa), motivasyon kaybı ve çevredekilerin yüksek beklentileri gibi nedenlerin yattığını görüyoruz. Üstün zekalı çocukların eğitimsel ihtiyaçları kadar sosyal duygusal ihtiyaçlarının da olduğu unutulmamalıdır. Bu durum baş göstermeye başladığında zaman kaybetmeden destek alınması gerekir.
Uzm. Rukiye Baltacı: Bilişsel olarak akranlarından farklılık gösteren üstün zekalı çocuklar ve gençler sosyal ve duygusal olarak da farklılık gösterirler mi? Bu farklılık daha çok hangi alanlarda karşımıza çıkar?
Sosyal duygusal anlamda kendilerini tanıma ve anlama, farklı olma durumları ile baş etme, yalnızlık, arkadaş ilişkilerinde sorunlar, iletişim problemleri, aşırı duyarlıklarının getirdiği sorunlar, varoluşsal sorgulamaları gibi yaşıtlarına göre daha farklı ve daha yoğun yaşadıkları durumlar olabilir. Bunlar her üstün zekalı çocukta ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmayabilir. Ancak çocuğun sosyal yaşantısını olumsuz etkilediği anda bir uzmana başvurmakta fayda var.
Uzm. Rukiye Baltacı: Son olarak üstün zekalı çocuğa sahip ebeveynlere ve üstün zekalı öğrenciye sahip öğretmenlere önerileriniz nelerdir?
Aslında en önemli önerim belki de en basit görünen ama bana kalırsa uygulamakta en çok zorlandıkları şey olan ‘çocuklarını/öğrencilerini oldukları gibi kabul etmeye’ çalışmalarıdır. Bu her çocuk için geçerlidir. Ancak üstün zekalı çocuklara karşı sahip olduğumuz beklentiler bunu unutmamıza neden olabiliyor maalesef. Oysa gerçek potansiyellerini ortaya koyabilmeleri adına bu olmazsa olmazlardan.
Üstün zekalı çocukların öğretmenlerinin de sınıf ortamında olabildiğince ‘esnek’ olmaları gerektiğini unutmamalarını öneririm. Çünkü dersleri bu öğrencilerin ihtiyaçlarına göre farklılaştırabilmeleri için esnek olmaları ve her etkinliğin ya da öğretme şeklinin herkese uymayacağını unutmamaları gerekir.
Uzm. Rukiye Baltacı: Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim.
& quot;