Her alanda olduğu gibi eğitimde de neoliberal politikalar uygulanmaktaydı. 2014 yılında dershanelerin kapatılmasıyla dershane sahiplerine özel okul kurma hakkı verildi, teşvik uygulamasıyla veliler özel okullara yönlendirildi.
Salgın sürecinde örgün eğitime ara verilmesiyle veliler özel okul taksitlerini ödemeye yanaşmadılar ve çeşitli tartışmalar yaşandı. MEB yemek ve servis ücretlerinin iade edilmesi, bunun dışındaki ücretlerin ödenmesi gerektiği yönünde görüş ileri sürdü. Toplam olarak bakıldığında özel okulculuk ile veliler/öğrenciler karşı karşıya geldi.
Haberlerde bir veli “ Biz de çocuğumuzu devlet okuluna veririz, kimse özel okula çocuğunu vermesin.” diyordu. Aslında bu çağrı sürpriz değil, işaret fişeği. Önümüzdeki dönemde ekonomik krizin derinleşmesine bağlı olarak velilerde kamucu eğilimin yüksele?i öngörülebilir. O hâlde MEB kamu okullarını iyileştirmeli, derslik ve okul ihtiyacı sorununa ağırlık vermelidir. Geçtiğimiz hafta MEB’in salgın sonrası kalabalık sınıf olmaması için sınıfları bölece?i, sıra alım ihalesi başlattığına dair haberler çıktı. Bu durum ikili eğitime dönüş anlamına gelmektedir. Bakanlığın doğru bir planlama ile kısa zamanda derslik ve okul sorununu çözmesi gerekiyor. Eldeki tüm imkânlar değerlendirilmelidir. İmam Hatip Ortakulu ve Liselerinin ihtiyaç fazlası olanları diğer okul türlerine dönüştürülmelidir. Köy okulları yeniden açılmalı, taşımalı eğitime son verilmelidir. Ortaöğretimde nitelikli bir meslekî eğitim inşa edilmeli ve MYO’lar kapatılmalı, kampüs dısındaki binaları MEB’e devredilmelidir. Tekniker okulları 1982 öncesinde olduğu gibi MEB bünyesinde açılmalıdır. Meslek lisesini 85 ve üstü diploma ile bitiren öğrenciler MEB bünyesinde açılacak Tekniker okullarında ek bir eğitim alarak “tekniker” unvanı kazabilirler. Böylece ülke kaynakları ve & quot;gençlerimiz heba edilmemiş, derslik sorununun çözümünde yol alınmış olur.